Zamanın birinde
az gelişmiş bir ülkede,
ülkeyi geliştiremeyen devlet,
yoksul halk durumu çakmasın,
ayaklanmasın diye
müthiş bir polis devleti geliştirmiş,
herkesi dinler ve izler olmuş.
Sadece dinleyip izlese,
yine iyi.
Sesini yükseltmeye,
muhalif konuşmaya kalkışanı da
içeri tıkarmış.
İşte bu polis devleti,
ülkenin en yoksul,
dolayısıyla bol çocuklu
bir köyüne
sağlık ekibi göndererek,
bütün kadınlara
doğum kontrol
spiral takılması buyurmuş.
Köy kadınları önce karşı çıkmışlar,
“spiral nedir?” falan diye
kocalarına sormuşlar,
onlar da bilmiyor.
Ama emir ‘büyük’ yerden.
Elden ne gelir,
devlet polis, polis kanun,
kanun beldeye gelen sağlık ekibi.
Çaresiz, kadınlar sıraya girmiş
taktırmışlar spiralleri.
Köy erkekleri, kendi aralarında
karılarına takılan aletin
ne olduğunu tartışırken;
sonunda devletin
Armagedon mudur, ermenikon mudur,
öyle bir davaya kanıt toplama için,
kendilerini dinlemeye aldığına
ve karılarına takılan spirallerin de
dinleme cihazı olduğuna
kanaat getirmişler…
İlk günler de
karılarıyla konuşmayarak
durumu idare etmişler.
Derken hepsini almış bir düşünce.
“Yav konuşmamak haydi neyse,
zaten alışkınız geyik yapmaya kolay.
Ama karılarımızla
beraber olmak istediğimizde
nasıl olacak bu iş?
Devlet dinliyor”
diye daralırlarmış.
Bir hafta la havle,
on gün sabır derken,
bıçak kemiğe dayanmış.
Canları çekiyor ama
hanıma devletin kulağı takık.
Sonunda adamın biri
bir gece dayanamamış.
Yanında yatan karsına yaklaşmış,
istihbarat bölgesini
eliyle iki kez tıklayıp fısıldamış:
“Alo amirim hörmetler.
Kusura bakmayın,
Sakın ola üstünüze alınmayın!”
(Umudun Kırık Kanatlarında-
Mine Kırıkkanat- Destek yay.
Sayfa 70)
***
Kitap yazdın suç…
Konuştun suç…
Eleştirdin suç…
Her şey kabahat!…
İş bu noktaya geldi…
Suçlu suçsuz
sen önüne geleni dinletirsen
ülkenin hali
böyle olur…
BURHAN ÖZBEY