Aynadaki Türkiye: Mega Projeler - Haber 1Haber 1

Aynadaki Türkiye: Mega Projeler

06 Ocak 2016 - 11:36

ABONE OL

Ayna gerçeği mi yansıtır? Korkusuzca bakmayı bilenlere. Evet.

2016 başında Türkiye: aynada yansıyan görüntü ne? Korkusuzca bakanlar için.

2016 başında aynada iki Türkiye gözüküyor. Birincisi çizginin yukarısında. İkincisi de altında. Maalesef günümüz çalkantılı konjonktüründe herkes gözünü yaşadığı ana çevirmiş.

Konjonktür kelimesini Türkiye’de çok kimse hem yanlış telaffuz ediyor hem yanlış anlıyor. Konjonktür yaşanan an demek. Tersi strüktür yani yapısal. Uzun vadedeki anlamla ilişkili.

Biz aynadaki strüktürel yani yapısal görüntüyü yakalamaya çalışacağız. Çizginin üstünü ve altını ayırarak.

ÇİZGİNİN ÜSTÜ: MEGA REALİZASYONLAR DÜNYASI

Ülkelerin büyüklüklerini mega eserler belirler. Bunlarda ülkelerin tarihleri boyunca süreklilik göstermezler. Ülkelerin en pırıltılı dönemlerine işaret ederler. Yukarıdan bakınca da bu eserleri görürsünüz.

Tarihi örnekler mi? Mısır’ın en parlak dönemi Firavunlar dönemidir. Uçaktan bakınca dünyayı etkileyen Piramitleri görürsünüz. Mimari bakımdan, mühendislik bakımından birer şaheserdirler. Mısırlılar milattan önce üç binli, iki binli yıllarda Piramitleri inşa etmişlerdir. Bir daha da bu çizgiyi yakalayamamışlardır. Egemenlikleri dış güçlere kaptırmışlardır. Romalılar, Osmanlılar, İngilizler Mısır’da egemen olmuşlardır.

Türklerinde tarihlerinin köşe noktalarını uçaktan bakınca gözüken mega eserler belirler. En parlak dönem 15-17. Yüzyıllardır. Uçaktan bakınca dev camileri görürsünüz. Sonra yüzyıllar süren bir boşluk. Ne zamana kadar mı? 1974 Boğaziçi Köprüsü, 1986 Fatih Sultan Mehmet Köprüsü. Neredeyse 400 yıl boyunca Türkler fukaralığın keyfini çıkartmışlardır. Yani mega eserlere hayallerinde bile yer verememişlerdir. Üzücü ama gerçek durum bu.

MEGA PROJELERİ GERÇEKLEŞTİRMEK ÇOK PARA İLE OLUYOR

Mega projelerde sorun finansman düzeyindedir. Bu çok pahalı eserleri kim finanse edecektir? Konu bu düzeyde ele alınınca batı ve doğu toplumları arasında temel bir fark ortaya çıkıyor. Tarih boyunca, eski Yunan’dan bu yana batıda toplumlar zengindir. Kentler güzeldir. Doğuda ise halk fakir, iktidarlar zengindir.

Bu durum mega projelerin finansmanına aynen yansıyor. Batı toplumlarında evler güzel, sokaklar güzel, kentler güzeldir. Caddeler geometrik düzendedir. Milattan 600 yıl önceki batı şehirlerine bakınca inanılması güç bir alt yapının varlığı göze çarpıyor. Kanalizasyon şebekesi, evlerde su gibi… Batı kentlerinde merkezde güzel meydanlar vardır. Bu meydanlara da mega bir eser inşa etmişlerdir: katedraller. Maliyetleri çok yüksek eserler. Finansmanını toplumun kendisi bağışlarla karşılamıştır. Bu nedenle de inşaatları çok uzun sürmüştür. Bazen 200-300-400 yıl sürmüştür. Bu sürede mimari devamlı gelişme gösterdiğinden katedrallerde mimari bütünlük yoktur. Bir ucundan öbür ucuna mimari üslup farklılıkları vardır.

Doğu toplumlarında ise zengin olan halk değil iktidarlardır. Mega eserler iktidar tarafından doğrudan finanse edilmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun zenginlik döneminde Padişahlar kendi adlarını taşıyan şaheser camileri inşa ettirmişlerdir. Finansman merkezi iktidar tarafından sağlanınca camiler ortalama on yıl gibi kısa bir sürede bitirilebilmiştir. Bir mimarın imzasını taşımaları ve eserlerde mimari bütünlük olması sürenin kısalığı sebebiyle mümkün olabilmiştir.

Ülkelerin fakirlik döneminde ise mega projeler gündemden düşmüştür.

20. YÜZYIL SONU: TÜRKLER 400 YILLIK BİR ARADAN SONRA TEKRAR MEGA PROJELERLE BULUŞUYORLAR.

1974 yılına kadar İstanbul’a uçaktan bakınca görünen mega eserler: Roma-Bizans’ın 6. Yüzyılda inşa ettiği Ayasofya ile Osmanlı Padişahlarının 15-17. Yüzyıllarda inşa ettiği camilerdi.

Tabloya 1974 yılında Başbakan Süleyman Demirel Boğaziçi Köprüsünü ilave ediyor. 1986 yılında da Başbakan Turgut Özal Fatih Sultan Mehmet köprüsünü tabloya ekliyor. Her iki iktidarında siyasi yelpazenin merkezinde ve sağında yer aldığını hatırlamak gerek. Yelpazenin solundan ise bu iki esere yoğun protesto seslerinin yükseldiğini hatırlamak gerek.

PROJELERİN ETKİLERİ

Projelerin etkileri önceden belirlenemiyor. “1974 Boğaziçi Köprüsü”: başını Üniversitenin çektiği sol eğilim köprünün lüzumsuz olduğunu savunuyordu. İktidarda bulunan Demirel ise aksini iddia ediyordu. “Köprü İstanbul için zaruri bir ihtiyaçtır” diyordu.

Netice: iki tarafta neticenin ne olacağını doğru tahmin edemediler. Ön göremediler. “Köprü” nün “çocuğu” yalnız muhteşem “Bağdat Caddesi” olmadı. Köprünün üzerinden geçen ve İzmit’e kadar uzanan E-5 Karayolu sağlı sollu binlerce fabrikayla doldu. Bu yol Türkiye’nin “sanayii koridoru” oldu.

Şüphesiz bu fabrikalar “kobi” türünden tesislerdi. Geri teknolojiyle iç pazar için üretim yapıyorlardı. Ama önemli olan bu değildi. Önemli olan: Türkiye Sanayii toplumu olma yolunda dev bir adım atmıştı.

1986’da benzer tartışma. Başbakan Özal “yeni bir köprü İstanbul için bir şart. İstanbul boğuluyor” diyordu. Karşı taraf “yaptırmam” diyordu. Netice: Fatih Sultan Mehmet Köprüsü açıldı. Ama etkilerini gene kimse tahmin edemedi.

Köprünün üzerinden geçen Tem Otoyolunun çevresi modern ihracata dönük dev fabrikalarla doldu. Türk ekonomisi sanayileşmenin ikinci büyük sayfasını açtı.

GÜNÜMÜZ MEGA PROJELERİNİN ETKİLERİ DE ANLAŞILAMIYOR

Neden? Yukardaki sebeplerden. Projelere bir miyop gibi çok yakından bakılıyor. “Geniş açı” . “hayal gücü” dışlanıyor.

Şimdiki mega projeleri tabloya yerleştirelim. İstanbul’ da üçüncü köprü , İzmit geçişi , Çanakkale köprüsü. Marmara’yı çepeçevre saran Marmara ring otoyolu. İstanbul ,İzmir ,Çanakkale: birbirleriyle otoyollarla , tünellerle , hızlı trenlerle bağlanmış bir altın üçgen. Merkezde dünyanın en büyük havaalanı , İstanbul üçüncü havaalanı. Şimdiki mega projeler bir bütün oluşturuyor.

Bugün farkında değiliz ama Türkiye bir “altın üçgene” sahip oluyor. Modern teknoloji, mega yapılar üç denizi birleştiriyor. Avrupa Birliği’nin potansiyel olarak en zengin bölgesi olacak bir fırsat süratle doğuyor. Yirmi, otuz sene sonrasını hayal edebilmek lazım. Türkiye’ye bir Türkiye daha ilave ediliyor.

MEGA PROJELERİ KİM FİNANSE EDECEK?

Günümüzde mega projelerin finansmanı en büyük sorun. Devlet bütçeleri bu konuda yetersiz kalıyor. Zaten zorlamamakta lazım. Devlet bütçeleriyle mega proje üreten Sovyetler Birliği çöktü. Kuzey Kore fakir kaldı. Varsa yoksa piyasa ekonomisi.

Piyasa ekonomisinde ise iki kaynak var: dış kaynaklar yani yurt dışına borçlanma. İç kaynaklar. 1974 ve 1986’da Türkiye çok fakirdi. Yurt dışı borçlanma zorunlu oluyordu.

Bunun önemli bir nedeni iç tasarrufun çok zayıf olmasıydı. Bankalar Türkiye’de çok küçüktü. İç tasarrufa gelince kısa ve çok kısa vadeli mevduattan oluşuyordu. Fiili olarak borsa yoktu. 1974 ve 1986’da gerçekleşen köprüler iktidarın şartları zorlaması ve sağlam iradesiyle gerçekleşti.

Türkiye şimdi yap-işlet-devret , kamu-özel sektör işbirliğine başarıyla yöneliyor. Yurtdışı borçlanma yerini yavaş yavaş projelere ortak finansman getiren yurtiçi bankalarının müşterek hareketlerine bırakıyor. Girişimciler cesaret gösteriyor ve gittikçe daha büyük, daha tecrübeli şirketler kuruyorlar. Gidişat: iktidarın iradesi burada belirleyici. Yerli bankalar mega projeleri birleşerek finanse etmeye başlıyorlar. Bu Türkiye finans dünyasında bir devrim. Çünkü mega projeler yoluyla kısa vadeli mevduat uzun vadeli mevduata dönüşüyor.

Ama burada büyük bir risk var. Bu risk nedir? Paranın geri dönüşü. Para planlandığı şekilde geri dönmediği taktirde Türk finans dünyası sarsıntı geçirebilir. Ekonomik açıdan bu nasıl sağlanacak? En fazla kar getiren mega projeler öncelikli olarak tamamlanmalı. Örnek: İstanbul’a üçüncü köprü, İzmit geçişi, İstanbul-İzmir otoyolu gibi… Daha da önemlisi mega projelerin kendi aralarında yarattığı sinerji. Bu açıdan Marmara ring otoyolu, Çanakkale köprüsü, İstanbul üçüncü havalimanı büyük önem taşıyor. Dünyanın en büyük ekonomik gücü 17 trilyonluk Avrupa Birliği bu proje tamamlandığında Edirne, Çanakkale, İzmir üzerinden Türkiye’ye bağlanacak. Bu altın üçgen üzerindeki projelerin hızla tamamlanması Türkiye’deki bankaların sağladıkları finansmanın geri dönüşü bakımından büyük önem taşıyor.

ESAS RİSK SİYASİ

Türkiye mega projelerle akrobatik bir atılım yapıyor. Bu temel denklemde siyasi istikrar hayati önem taşıyor. Önümüzdeki on yılda siyasi istikrarın mutlaka sürdürülmesi gerekiyor.

CUMHURBAŞKANINDAN ŞİMDİ BEKLENEN…

Siyaset biliminin şimdi sorması gereken çok önemli, çok tarihsel, çok temel bir soru var: Türkiye’nin 2010’lu yıllarda başlayan süper mega projeleri ve mega projeler demetiyle Erdoğan’a yönelik saldırılar arasında bir bağ var mı? Eğer böyle bir bağ varsa bunun nedenleri ne? Kimler yapıyor, neden yapıyor?

GEZİDEN 1 KASIM 2015 SEÇİMLERİNE GİDEN SÜREÇTE AMAÇ MEGA PROJELERİN YOLUNU KESMEK MİYDİ?

Türkiye tarihinin en parlak icraat dönemini yaşıyor. Ama bu mega icraatlar toplumun bir kesimine anlatılamıyor mu? Toplumun bir kesimi 1974’te Boğaziçi Köprüsüne, 1986’da Fatih Sultan Mehmet Köprüsüne karşı olduğu gibi “Gezi’den” bu yana neden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı bu mega projeler demetine karşı çıkıyor? Muhalefet partileri sırf iktidarı yıpratmak ve mümkünse onun yerine almak için neden mega projeleri kullanıyor? 1974’te Demirel’e karşı olanlar, 1986’da Özal’a karşı olanlar tarihin övgü sayfalarında yer almadılar. Tam tersine.

Türkiye bu ilkel muhalefet biçimlerinden kurtulmadıkça tarihte daha önemli bir yere gelemeyecek. Modernleşme yalnız dev mega projelerin gerçekleştirilmesi ile değil beyinlerin modernleşmesi ile de ilişkili.

Prof. Dr. Bener KARAKARTAL

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.