Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz: "Bunlar, iptal nedeni olmayacak mı?" - Haber 1Haber 1

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz: “Bunlar, iptal nedeni olmayacak mı?”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, “Onlarca kanunsuzluk örneği görüyoruz. Bunlara tam kanunsuz demeyeceksek, bunlar birer iptal nedeni olmayacaksa, ne, ne zaman, nasıl iptal nedeni olacak? ” dedi.

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz: “Bunlar, iptal nedeni olmayacak mı?”

17 Nisan 2019 - 1:58

ABONE OL

İstanbul seçimlerine ilişkin oy sayımı ile ilgili tartışmalar iyice artmaya başladı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, Habertürk TV’de soruları yanıtladı. Seçim öncesinde hem kendisinin hem de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven’in seçimlerin güvenliği olduğu yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Yavuz, Türkiye’de en güvenilir kurumların başında YSK’nin geldiğini bugün de söyleyebileceğini belirtti.

Sistem ve mevzuat ile ilgili soruları cevaplandıran Yavuz, “Burada bir sorun yok ama tamamen bu seçimde gördük ki mesele sistem meselesi değil, mevzuat meselesi değil. O mevzuatta olan hükmü tamamen bertaraf eden, yok eden, yok sayan ve o çerçevenin tamamen dışına çıkarak seçim sürecini işleten birtakım unsurların olduğunu fark ettik.” dedi.

Yavuz’un öne çıkan açıklamaları şöyle…

İstanbul’da 31 bin 280 sandık var. 31 bin 280 sandığın başına birer sandık başkanının yerleştirilmesi gerekiyor ve bir de 31 bin 280 sandığın başına kurul üyesi olarak bir memur üye atanması gerekiyor. 298 sayılı yasanın 22. maddesi ve 23. maddesi çok açık. Diyor ki, ‘İlçede bulunan kamu görevlilerinin listesini mülki idare seçim kuruluna teslim eder. Seçim kurulu başkanı, o mülki idarenin teslim ettiği listeden kurayla çeker, sandık çarpı iki kat oranında’. Neden 2 kat çekiyor. Her ne kadar memur olsa bile engeli olanlar olabilir. Hastanede olur, yurt dışında olur, hatta kamu görevlisi olmasına rağmen engel bir hali bulunabilir, mesela polis olmamalı, zabıta olmamalı, asker olmamalı, askeri personel olmamalı vesaire vesaire. Onun için iki kat oranında çeker ve bu iki katı oranında çektiği listeden engeli olanları ayırır ve kalanlarını sandık başkanlığına yerleştirir. Sandık kurulu resmi üyelerini de böyle yapar. Kanun bu kadar açık ve net. Peki ne yapıldı? Mülki idare amiri, bir liste teslim etti, kamu görevlileri listesini. Kamu görevlilerinin listesinin dışına, o listenin dışına çıktı.

NEREYE GÜVENECEĞİZ?

İlçe seçim kurulunun yaptığı işlemin kanunun tamamen dışına çıkıp çıkmadığını ne il seçim kurulu biliyordu, bu seçimler yapıldıktan bir süre sonrasına kadar, biz tespit edene kadar ne de biz biliyorduk. Diyeceksiniz ki niye bilmiyorsunuz, niye takip etmiyorsunuz? Bunlar gizli. Bunlar ilan edilmiyor. Biz ilçe seçim kuruluna güvenmeyeceğiz de nereye güveneceğiz. 62 bin 560 görevlinin 19 bin 623’ünün kamu görevlilerinin dışından seçildi. Bunu yapan CHP değil. Ben CHP demiyorum, CHP’yi suçlamıyorum burada. Aslında ‘Demokrasi olmadan bir şey olmaz, demokrasiyi lekelemeyelim diyor CHP’nin Sayın Genel Yardımcısı Muharrem Bey (Erkek)’. Aynı şeyi söylüyoruz. Demokrasi lekelenmesin, demokrasi şaibelerin gölgesi altında kalmasın. Orayı temizleyelim, arındıralım. Demokrasi bizim en önemli değerimiz. Madem bütün bunlar oldu, daha çok muhalefet partileri bunu takip etmesi gerekir. Dünyada bu böyle. Maalesef Türkiye’de bu böyle olmadı, olmuyor. Görevlendirilen kamu görevlileri arasında da engeli olan çok kişi bulunuyor. Mesela askeri personel var. Aşçı var, şoför var, bahçıvan var, hizmetli var, hademe var ve bunları sandık başkanlıklarına yerleştirmişler. Halbuki bunlar 298 sayılı yasayla olmaya mümkün değil.

Sandıklarda sandık başkanı ve üyesi olarak görevlendirilenler arasında kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilenler dahi var. Bu kadar netken bütün bunlar olmuş ise bir kere kanun dışına çıkılmış olduğunu söylememiz mümkün değil midir? Kanunun dışına çıkılmış.

CHP’Yİ SUÇLAMIYORUM

Bu işte organize bir çalışma var. Biz organize usulsüzlük diyoruz onun için. Ben diyorum ki seçimden önce başlayarak birileri, CHP’yi suçlamıyorum, CHP’nin sadece buradaki duruşu anlamında demokrasiyi arındıran, lekeleri ortadan kaldıran, endişeleri ortadan kaldıran, şaibeleri ortadan kaldıran bir duruş sergilemiyor o başka ama ben CHP’yi suçlamıyorum ama bir el, bir kısım eller seçimden önce başlayarak, sandık başkanları üzerinden bir operasyon yürüttüler adeta. Operasyon ifadesi belki biraz fazla ama… Büyükçekmece olayı bir örnektir. Onun dışında sandık başkanları düşünebiliyor musunuz ihraç edilenler görev yapamayacaklar, kamu görevlisinin dışında olanlar, ilkokul mezunu, sıradan insanlar, kamu görevlisi değil ve birinci derece yakını ihraç edilenlerin sayısı ise acayip fazla. Ben diyorum ki kamu görevlisinin dışına çıkamaz, çıkmış, bir de üstelik böylelerini seçmiş. Burada bir anormallik yok mu? Ben diyorum ki sandık başkanlarından başladı bu iş, seçim kurulu hakiminin çoğu yerde haberi olmayabilir, direkt onları suçlamak istemiyorum, seçim kurulu müdürleri mi, seçim kurulundan birileri mi onu bilmiyoruz. Muhtemelen bu işten sonra birçok soruşturma dosyası açılacak ve bu işlerin içerisinde kimin, kimlerin parmağı olup olmadığı, rol alıp almadığı da ortaya çıkacak ama biz diyoruz ki tam bir kanunsuzluk var. Bunu nasıl izah edebiliriz? Tamamen dışarıya çıkıldı ve sandık başkanları üzerinden bir operasyon yürütüldü adeta.

SEÇİMİ BİNALİ BEY KAZANMIŞ OLSAYDI…

Ankara’dan örnekler veriliyor, hiç benzemiyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinde, siyasi tarihimizde bu derece şüphenin, İstanbul seçimlerine münhasıran söylüyorum şaibenin ve bu derece seçim yolsuzluğunun ortaya çıktığı başka bir seçim yok. AK Parti’nin seçimlerde iyi organize olmuş bir parti olduğunun belirtilmesi üzerine ise Yavuz, “Bizim görevlimiz her yerde var ama belgeler değiştirilmiş. İmzasız belgeler var. Boş belgeler var. Bunlar sandığın başında boş değildi. Bunlar başka yerde planlandı ve yapıldı. Bu kadar net söylüyorum. Bizim de hatalarımız, eksiklerimiz olabilir. Ancak bir yolu bulunarak belgeler değiştirildi.

SEÇİM AKŞAMI NE OLDU?

Seçim akşamı saat 24.00 ile 01.00 arasında İstanbul İl Başkanlığı’na geldik. Hemen orada bir merkez oluşturduk ve çalışmaya başladık. Bizim İstanbul İl Teşkilatının elinde sandık sonuç tutanakları var. Bizim kendi tuttuğumuz az önceki çetele şeklinde, sayım döküm çizelgesini parti olarak müşahitlerimize verdik, tutmuşlar. Biz bunların sonucu sisteme girilmesi karşısında il başkanımız eliyle 3 bin 870 oyla biz kazandık dedik. Bakınız işte onların önemli bir kısmını gördük, fark ettik ve o ıslak imzalı tutanak sonucu gittik ve bunları düzelttik. Ne kadar insan düzeltildi, isterseniz onu da söyleyelim, üç türlü bir çalışma yapıldı. Maddi hataların düzeltilmesi, bu maddi hataların düzeltilmesinden 8 binin üzerinde bir düzeltilme yapıldı. Bugün de Ekrem İmamoğlu yüksek görünüyor, o gün de yüksek görünüyor fikri var. Tamam ama biz sadece 8 bin maddi hatayla düzelttik. Geçersiz oylardan 5 bin 594 düzeltildi. Sonra da bütün sandıkların yüzde 10’u sayıldı, düzeltildi ve sonuç olarak geldiğimiz noktada 16 bin 884 oy AK Parti lehine, 2 bin ki bu binlere düştü CHP lehine yazıldı, bu oranlar bu akşam değişti Maltepe’nin sonuçları girince. Yüzde 85 her bir kalemde yüzde 85 AK Parti’nin aleyhine yazıldığını gördük. Hatta bugün Maltepe’nin ve diğerlerinin girişiyle yüzde 89… Yani yüzde 11 hata CHP aleyhine yapılmış, yüzde 89 AK Parti aleyhine. Bunun tesadüfen olması mümkün müdür?

SANDIKLARDA HATALAR YAPILDI

Sandıklarda hatalar yapıldı. Yer yer eksik pusula verildi, yer yer fazla pusula verildi yer yer fazladan işler yapıldı. Bunu sandık başkanının bilgisi dahilinde olmadığı sürece yapamazsınız. 25 bin diyorum ben, bir iki üç demiyorum. Hiçbir seçimde bu böyle olmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin ileri gelenleri şöyle diyor, ‘Ankara’da da bizim itirazlarımız vardı’. Aynı şey kesinlikle değil. Aynı delilerle hiçbir zaman Yüksek Seçim Kuruluna gidilmedi. Sandık başındaki görevliler, bunların hangi birine itiraz edileceğine dair il teşkilatını bilgilendirdi, bunun üzerine ilgili sandıklara ve ilgili yerlere ilişkin itirazlar yapıldı.

298 sayılı yasanın 128. maddesi “Sandık başı iş ve işlemlerine karşı ilçe seçim kuruluna itiraz edebilmesi için önce sandık kuruluna şikayet ve itirazda bulunulmuş olması şart değildir” diyor. Bunun üzerine il, ilçe ve Yüksek Seçim Kurulu’na gittik. İstanbul’da bir kalem değil birçok kalemle kanuna aykırılık söz konusu.

ÖZEL BİR PLANLAMAYLA YAPILABİLECEK BİR ŞEY

Kamu görevlileri arasından yapmıyor, tamamen dışarı çıkıyor. Ben buna nasıl güvensiz derim. Bu daha bugüne kadar ortaya çıkmamış. Böylesi ortaya çıkmamış ve böylesinin ortaya çıkacağını ne sen kestirebilirsin ne ben. O zaman kabul edelim. Bu ancak özel bir uğraşla, özel bir planlamayla yapılabilecek bir şey. Bu yapıldıktan sonra anlıyoruz ki birisi yapmış bunu, birileri yapmış ama birilerinin de tek başına yapması mümkün değil. Çünkü İstanbul’un her ilçesinde mi bu olur? O zaman seçim kurulu başkanlarını birisi yanıltmış olabilir. Nüfus müdürlüğünün burada hiçbir etkisi yok. Mülki idare amiri kim? Kaymakam. Kamu görevlilerinin listesini veriyor. Ne orada nüfus müdürü var, ne başka bir yer var. Vermiş mi kamu görevlilerinin listesini? 39 ilçenin 39’unda da vermiş. Kamu görevlilerinin listesini yan tarafa koyuyor, kafasına göre başka bir liste yapıyor. İlçe seçim kurulu başkanının sorumluluğunda bir mesele. Sistem güvenli olmasaydı, 2014’ten beri sisteme özellikle sayım döküm cetvelleri, sandık sonuç tutanakları girmeseydi, biz bunu zaten görmeyecektik.

“BİLGİSİ VERİLMEYEN BİR ŞEY İÇİN PARTİLER SORUMLU TUTULAMAZ”

Seçim kurulu başkanının sorumluluğuna bırakılan ve hiçbir şekilde ilanı yapılmayan, partilere bilgisi verilmeyen bir şey için partilerin sorumlu tutulamacağını ifade eden Yavuz, “O zaman bu listeyi kenara koyup, başka bir listenin içinde sandık kurulu başkanı arayanlarda bir şey aramamız gerekir.

Fatih Altaylı, programa AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Binali Yıldırım’ın gönderdiği mesajı okudu. Altaylı, Yıldırım’ın mesajında, “Ben seçim gecesi 23.25’te ‘AK Parti’nin elindeki bilgilere göre kazandık’ dedim. Bunun dışında açıklamam, yok şu kadar oy, bu kadar oy diye bir ifadem yok.” yazdığını aktardı. Ali İhsan Yavuz, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak’ın “3 bin 870 oy öndeyiz” açıklamasını yaptığını hatırlatarak, “Sonuçta kendi kurguladığı sistemin verilerine bakıyor ve ‘Öndeyiz’. diyor.” şeklinde konuştu.

BUNLARIN ÜZERİNE GİTMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR

“Seçimi kazansaydınız aynı konuda itirazlarınız olacak mı?” sorusuna yanıt veren Yavuz, şunları kaydetti:

“Demokrasi bize lazım, seçim güvenliği bize çok lazım. Biz, bugün varız, yarın yokuz ama güvenli bir seçim sistemini arkada bırakmak gibi bir mecburiyetimiz var. Onun için 24 Haziran seçimlerine gitmeden hemen önce dedik ki partiler sandık kurulu başkanlarının listesini, liste olarak vermesin. Neden? Çok partizanca hareket edebiliyor, çok bilgisiz takılabiliyor, çok farklı sonuçların ortaya çıkması istikametinde deneyimsiz davranışlar sergileyebiliyor. O zaman dedik ki biz bunu kamu görevlilerine hasredelim. 24 Haziran seçimleri öncesinde kamu görevlileri içinden hem de kura ile çekilerek… Çoğunluk bizdeydi değil mi Meclis’te? Biz derdik ki; ‘Kamu görevlilerinin listesinin içinden seçin, mülki idare amiri versin.’ ‘Devlet gücüyle ancak bunlar olabilir’ diyorlar ya, bu parti, devlet gücünü, iktidar gücünü, demokrasinin aleyhine hiçbir zaman kullanmadı, kullanmayacak. Bizim aleyhimize dahi çıkmış olsaydı, fark ettiğimiz sürece bunların üzerine gitmek boynumuzun borcudur aslında, CHP’nin boynunun borcudur. Çünkü demokrasi ve seçim güvenliği hepimize lazım. Eğer bunlar bu derece ortaya çıksaydı, böyle davranmamız mümkün değildi.”

SEÇİM GÜVENLİĞİNİN ÖNÜNDEKİ ÇAKIL TAŞLARINI TEMİZLEMEMİZ GEREKİR

Meselenin sadece sandık kurulu başkanlarını atama meselesi olmadığını vurgulayan Yavuz, “Bence değerlendirmeler çok eksik kalıyor. İşimize şunun gelmesi gerekir, seçim güvenliğinin önündeki çakıl taşlarını temizlememiz gerekir bu vesileyle çünkü bu kadarı ilk kez oluyor. Bu kadarı muhtemelen birtakım unsurlar özel kullanılarak ve özel stratejilerle kurgulanarak bunlar yapılmış olabilir.” dedi.

Ali İhsan Yavuz, oy sayımı ve döküm cetveline ilişkin usulsüzlükler dendiğinde verilen sayıların olduğunu ama daha çok 298 sayılı kanuna aykırı olan kısıtlılar, ölüler, cezaevinde bulunanlara ilişkin verdikleri rakamların da olduğunu anlattı.

Burada verdikleri her rakamın yanına “oy kullanamaz” şerhi düşmeyenler olduğunu belirten Yavuz, şunları söyledi:

“Dilekçedeki sayı, farktan az olamaz. 25 bin normal olması gereken sayıdan fazla çıkıyor. Bu nasıl farktan az? 2 bin 308 kısıtlı var. Bin 229 ölü, 10 bin 290 cezaevi seçmeni, 236 yerleşim yeri cezaevi olan cezaevi seçmeni, 5 bin 287 hükümlü olmasına rağmen, seçmen listesinde yer alan. Bu nasıl farktan az. Ya ben matematikten anlamıyorum ya da hesap makinaları yanlış yapıyor işlemleri.”

“ELİMİZİ NEREYE ATSAK, ONLARCA KANUNSUZLUK ÖRNEĞİ GÖRÜYORUZ”

Kimin bu işleri yapıp yapmadığının ötesinde bir şey söylediklerini ifade eden Yavuz, “Sonuca inelim. Sonuç ne? Niye böyle oldu? Bunlar sonuca nasıl etki ediyor? Tam kanunsuzluk halleri nerede var? Ben şimdi söylüyorum; bütün bunların yanına ‘oy kullanamaz’ şerhi konulması gerekirken, niçin konmamış? Hükümet mi koymamış? Vatandaşlık Genel Müdürü mü koymamış? Bir şeyler var. Ortada bir gerçek var.” ifadesini kullandı.

Mühürsüz, imzasız, sayısal hatalar içeren cetvelleri yayında gösteren Yavuz, “Elimizi nereye atsak, onlarca kanunsuzluk örneği görüyoruz. Bunlara tam kanunsuz demeyeceksek, bunlar birer iptal nedeni olmayacaksa, ne, ne zaman, nasıl iptal nedeni olacak? Bu kadarı ne Ankara’da ne başka yerde hiç ortaya çıkmadı. O zaman diyoruz ki kendi kurduğumuz sistem bizim işimizi kolaylaştırdı ama sonuçta belki siyasi hayatımızdaki en büyük usulsüzlüğün, en büyük kanunsuzluğun bu şekilde önüne geçmiş olacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

“SUÇ VARSA BİR SUÇLU VARDIR”

“İstanbul seçimlerinde usulsüzlük mü kanunsuzluk mü var?” sorusuna Yavuz, hem usulsüzlük hem de kanunsuzluklar olduğunu, yarın düzenleyeceği basın toplantısında bu konuları delilleriyle ortaya koyacaklarını söyledi.

Her şeyin açık açık konuşulmasını istediklerini aktaran Yavuz, “Son kararı YSK versin ama bu karar gelecekte seçim güvenliğini çok etkileyecek diyoruz. Öyle bir karar verelim ki gelecekte ne CHP ne AK Parti ne de MHP mağdur olsun. Seçim güvenliği anlamında kimsenin diyeceği bir şey kalmasın. Onun için bu usulsüz ve kanunsuz halleri ortadan kaldırmak gibi bir mecburiyetimiz var.” diye konuştu.

Yavuz, “Suç varsa bir suçlu vardır. Burada o suçu işleyen kim? ” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Şu anda önümüzde olan mesele bütün bunların seçimin iptalini gerektirip gerektirmeyeceğine ilişkindir. Biz diyoruz ki, 298 sayılı yasanın 130. maddesinde belirlenen seçimin sonucuna müessir olaylar ve haller burada vuku bulmuştur ve bunlara dayalı olarak belge ve bilgiyi sunuyoruz. Olağanüstü itirazda bulunuyoruz ve seçimin iptalini ve yenilenmesini istiyoruz. Şu an önümüzde olan mesele bu. Bütün bunlara sebebiyet veren kişi ve kişiler ile ilgili işlemler yapılacak. Bu böyle kalmaz. O meselenin başka bir boyutu. Bunlar şu anın konusu değil. Biz şunu da istiyoruz, hiçbir şey kapalı kalmasın kimin elinde ne belge varsa ileri sürsün biz onları da paylaşalım. Bu işi arındıralım, bu hepimizin meselesi. Önce bu meseleyi halletmek gibi bir mecburiyetimiz var. Bu işte sorumlusu olan herkes için elbette bir süreç başlayacak.”

“YSK BİR KARAR VERDİĞİNDE HEPİMİZİ BAĞLAR”�

Hayali şeylerden bahsetmediklerini, kafalarına göre bir şeyleri uydurmadıklarını belirten Yavuz, “Siz nerede gördünüz 28 binden farkın 16 bine indiğini? Bu kadar delilin, usulsüzlüğün, kanunsuzluğun ortaya çıktığını ilk kez gördük. Biz bunları delilleriyle ortaya koyuyoruz ve YSK artık burada bir karar versin. YSK bir karar verdiğinde hepimizi bağlar, bize düşen belirlediğimiz oranda delilleri YSK’ya getirmek, hem de geleceğe dönük birtakım şeylerin önünü kesmek, aynı zamanda da demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak.” şeklinde konuştu.

Ali İhsan Yavuz, “24 Haziran çok kritik bir seçimdi orada neden bu organizasyonu yapmadılar da bu yerel seçimi beklediler?” sorusuna şu cevabı verdi:
“24 Haziran’da bütün enerjilerini kullansalardı bu kadar oy bir tane milletvekilini etkiler ama bu enerjilerini bu seçimde kullandıklarında İstanbul bir elden başka bir ele geçiyor. Milletvekili seçiminde bunu kullanmaları kendilerine çok şey kazandırmıyordu. Burada İstanbul’un bir elden başka bir ele geçmesi istikametinde bir işe sebebiyet vereceklerdi. Bunu hesap ettiler, gözlerini karartılar ve bunu yaptılar. ‘Bir atımlık barutumuz var onu en isabetli yere atalım onu da Büyükşehir için kullanalım’ demişlerdir.”

“Yeniden seçim yapılırsa, aynı sandık görevlilerinin değişmesi gerekmiyor mu?” sorusuna, Yavuz “Biz diyoruz ki, sandık başında sandık başkanları üzerinden bir şeyler yapıldı, seçim kurulunda bir şeyler yapıldı. Tamamen kanunun dışına çakıldı, sandık başkanları kamu görevlilerinin dışından yapıldı. Kanunsuz bir hadise var, YSK’nın bunu muallakta bırakması mümkün müdür? YSK, kanunun dışına çıkmış halleri toparlayıp, yeniden kanuni çerçevenin içine almak için var. Kimin sorumluluğu varsa bu karşılıksız kalmamalıdır.” yanıtını verdi.

Büyükçekmece’deki yaşananlara ilişkin iddialarına yönelik soru üzerine Yavuz, şunları söyledi:

“2017’den bu yana Mehmet Özgür Samanlı adlı kişi Büyükçemece Belediyesi’nde çalışırken, geçici görevle ilçe nüfus müdürlüğüne gönderiliyor, belediye ayağını de kullanarak, oradan sahte numaratajlar almak suretiyle boş arsalara, okullara ve tır parklarına seçmen kaydediyor, bundan kişilerin haberi bile yok. Burada kişinin haberi olmadığı gibi ortada hane yok. Sistem kuruyorlar, özel yazılım sayesinde tamamen organize bir hal içinde bunları gerçekleştiriyorlar.”
“Seçimin ilçelerde de yenilenmesi gerekir mi?” sorusuna Yavuz, “Aynı usulsüzlüklerin birebir örtüştüğü durum ilçelerde yok. İlçelerde usulsüzlük yok mu var ama birebir örtüşmüyor. Kaldı ki ilçelerde olağanüstü itiraz süresinin geçtiği bir durumdan bahsediyoruz. İlçelerde bir şeyler olmamış demiyorum, oralarda olanla Büyükşehirde olanların aynı olmadığını düşünüyorum.” diye yanıt verdi.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.