Söz konusu 90’lı yıllar... - Haber 1Haber 1

Söz konusu 90’lı yıllar…

14 Aralık 2012 - 11:27

ABONE OL

soz_konusu_90li_yillar.jpg “Hayatta kazandığım her şey için emek vermişim. Bu yüzden düşünüyorum ki insanoğlu amacına ulaşmak için mutlaka emek vermeli”.

Bu fikirler zor hayat yaşamış, ama tüm zorluklara rağmen ayakta durmasını bilen vede bugüne kadar aynı hevesle çalışan milletvekili Fezail İbrahimliye ait.

ÖZGEÇMİŞ: Fezail İbrahimli 1951’de doğulmuş. Orta okuldan sonra Azerbaycan Pedagoji Universitesinde eğitim görmüş. 1973-1977. öğretmen olarak çalışmış. 1977-1979. yıllar askeri hizmet görmüş. 1979-1982. yıllarda Bakü Devlet Universitesinde asistan, 1982. yılda aynı universitede öğretmen olarak, sonra doçent olarak çalışmış. Şüan bahs ettiyim universitenin Azerbaycan Tarihi kafedrasının profesörüdür. Monografya, kitap derslik ve 60 dan fazla ilmi eser yazmış. 1989-1991. yıllarında Azerbaycanın bağımsızlığı için mücaleye katılmış. 1992. yıldan Vatandaş Hemreyliyi Partisine üyedir. 2000, 2005, 2010. senelerde Parlamento seçimlerinde aynı partiden milletvekili seçilmiş. 2006. yıldan Avrupa Konseyi Parlamento Assambleyasında Azerbaycan temsilçileri kuruluna üyedir.

– Erken büyümek, emeğine bağlı olmak, hep yoğun çalışmak, profesyonel olmasına rağmen hep talebkar olmak, kendine karşı, işine karşı sorumluluk taşımak seçilmişlere ait bir özellik. Siz de seçilmiş birisiniz…
– Her insanın kendi hayat yolu var vede insanoğlu hayatı için çizilmiş hatla yola devam ediyor. Çocuk yaşlarında insanoğlu hayat yoluyla ilerlemeye başlıyor. İşte bu yüzden düşünüyorum ki şu hayatta rasgele denilen bir şey yok. Okuma yazma hevesim benim orta okula erken gitmeme ortam yaratmış. Sovyetler Döneminde bu o kadar kolay değildi. Ama hep okula giderek kendimden 2-3 yaş büyük çocuklarla arkadaşlık yapmam, okula olan ilgim öğretmenlerin dikkatinde durmuş. Öğretmenlerin hala çocuk olmama rağmen benim kendimden büyük çocuklarla okumama yardım etmesi bir daha kanıtlıyor ki şu hayatta rasgele bir şey yok.

soz_konusu_90li_yillar_1.jpg– Özgeçmişinizle ilgilendiyim zaman bir makam daha dikkatimi çekti-hala orta okulda öğretmeniniz tarafından yeteneğinizin yüksek kıymetlendirilmesi vede size “profesör” demesi sanki sizin ileri yaşlarda profesör olmanızı haber vermiş.
– Tüm fenleri mükemmel okuyordum, kavrama yeteneyim güclüydü. Okul arkadaşlarım şimdi bile bunu kanıtlayabilir. Edebiyat öğretmeni hala 6. sınıfda okurken benim yeteneyimi kıymetlendirmesi vede “sen profesör olacaksın” diye sanki ilerden haber vermesi rasgele bir şey değildi.

– Çocuk yaşlarında farkında olmadığımız bir şey yıllar sonra insanı düşündürüyor. Ben de hayatımda böyle bir duruma raslamışım. Belki tüm insanların hayatında böyle bir durum olmuş. Bu bir daha kanıtlıyor ki şu hayatta rasgele bir şey yok…
– Bilyormusunuz sorumlu insanlar kendileriyle ilgili önemli bir fikir duyunca daha fazla sorumluluk taşıyorlar. Eger siz de böyle bir duruma deng gelmişsiniz demek şu makamı hiss etmemiş değilsiniz. Dediyim gibi okulda tüm fenlerden iyi not almama rağmen tarihi meslek olarak tercih ettim. Yine de tüm fenleri seviyorum, özellikle edebiyatı çok seviyorum. Her gün bir saat olsa bile yeni edebiyat okurum. Tarihi hikayeler, yeni yayından çıkmış edebiyatlar, eserler hep dikkatimde. Vede okutuğum tüm kitabların son sayfasında mutlaka fikirlerimi yazıyorum. Şunu gelecek nesillerin benim kitab hakkında olan fikirlerimi bilmesinden dolayı yapıyorum. Ben bir öğretmenim vede öğretmenlikten pröfesörlüğe kadar yükselmişim. Düşünüyorum ki öğretmen öğrenci karşısında hep hazırlıklı olmalı. Bilyorüsunuz ki ben Bakü Devlet Universitesinin Azerbaycan Tarihi Kafedrasının profesörüyüm. Düşünüyorum ki ilmi faaliyetim beni bilim dünyasında tanıttı dogru, ama toplum içinde politik faaliyetimle dikkati çektim.

– 1990. yıl olaylarında Azerbaycanı Rus imperiyasından savunmak için politik alanda mücadele aparanların belki hepsi tarihçilerdi. Aslında tarihçiler Azerbaycan tarihini savunmak amacıyla siyasi alanda mücadele aparmak istiyorlardı, ya belki sadece Azerbaycanı mevcut durumdan savunmak için?
– O dönemde siyasi alanda olanların hepsi Azerbaycanın evlatları. Yani tüm halk alanda olduğu için bu halk harekatıydı. Siyasi faaliyet Bakü Devlet Universitesindən başlamıştı vede ben olaylara sakin bakamazdım. Olaylarlar sırasında alanda dikkatimi çeken bir makam oldu. Hiç bir zaman şu konuda bir kelime bile laf etmedim, ama şimdi itiraf edeceyim. Önce şunu kayd etmek isterim ki alanda bir araya gelen insanlar tabii ki Sovyetler Bilrliyini, özellikle Moskovanı eleştriyorlardı. Bu çok önemliydi, birliyin terkibinden ayrılmak, yalan üzerine kurulan hayatın aslında bir hayel olduğunu öğrenmek ve b. hepsini bilmek halkın hakkıydı. Konuşma sırasında bir kişi söz almış konuşmak için. Konuşmasından cahil olduğu belliydi. O dedi: “Ben Moskovanı tanımıyorum vede tanımak istemiyorum. Ben Moskovanı itiraf ediyorum”. Aslında konuşan kişi “Ben Moskovaya yaptıklarından dolayı itiraz ediyorum” demek istiyordu, ama “itiraf”la, “itiraz” kelimesinin bir birinden ayıramamış. Galiba hangi kelimenin hangi anlam taşıtığını bilemiyordu. Moskovadan bu kadar nefret eden biri nasıl onu itiraf ede bilir?! İşte o an kendi kendimle konuştum vede bu işin çok başarısız olacağını düşündüm.

– Aslında halkı peşinden koşturan insanlar çok hazırlıklı olmalı…
– Haklısınız. Halkın deyerli insanları her zaman halkı peşinden koşturmalı, olayların karşısında olmalı. Karışık bir dönemdi. O dönemde Ziya Bünyadov gibi bir bilim adamına konuşma için fırsat verilmemiş, oysa söz konusu Azerbaycanın deyerli bir insanının konuşacağı fikirler. O dönemde bilim adamlarının belki hepsi siyasi alanda hakarete uğramıştı. Yani alanda olanlar Milli Azatlık Harekatının gücüydü. Gerçi farklı nedenlerle siyasi alana gelenler vardı, yani her meslek sahibi olduğu kadar da kendi çıkarları için de alana gelenler vardı. Aynı zamanda çocuklarıyla gelen anneler, ihtiyar insanlar da vardı. Tabii ki bunun önemli nedeni imperiyaya karşı çıkmaktan daha çok Yukarı Karabağ sorununda-Tophana ormanında olan kırıntılardı. İşte o makam ben geriye adım atmak zorunda kaldım. Önce düşündüm, çünkü harekatta benim arkadaşlarım, akrabalarım vardı. Ama hiç unutmatığım bir makam daha vardı-Dünyada Milli Azatlık Harekatı karşısında milletin kabul ettiyi deyerli evlatı, kahramanı, saygı duyduğu adamı yoksa o harekat stratejidir. Babek harekatının sonuna bakın, Şeyh Şamil harekatının sonu nasıl oldu? Tabii ki halkın kabul ettiyi adamların savaş alanında yenilmesi de var dogru, ama karışık bir biçimde kitleni nereye aparmakta var. Sonuc ne? Moskva casusu mevcut durumu kendi çıkarları için deyerlendirdi vede kanlı 20 Ocak olayı tarihe yazıldı. Ama milletin milli ruhu mahv olmadı vede sonuc olarak Azerbaycan zorluklar gücüne bağımsızlığı kazandı.

– Kanlı 20 Ocak olayından sonra bağımsızlık kazanan ülkedeki olaylar bitmedi ama…yani zorluklar hala devam edecekti…
– Tabii ki bu bir başlangıctı, olaylar devam ediyordu, yani bağımsızlık kazanmak o kadar kolay olmadı. Karşıdurma yarandı vede karşıdurmanın yaranmasına meraklı olan iç gücler olduğu gibi dış gücler de vardı. İşte o an Azerbaycanın bir araya gelmesine ihtiyac duyulduğu zaman biz Azerbaycanın deyerli evlatı, milletvekili Sabir Rüstemhanlının sayesinde bir araya gelerek Vatandaş Hemreyliyi Partisini yarattık. O dönemde Polşada böyle bir örgüt vardı vede tüm polşalıları kendi çevresinde bir araya getirmeyi becermişti. Azerbaycanda da bir araya gelme ideyası yarandı vede amacımız nefretten, karşıdurmadan uzak, tek bir cebhede bir araya getirerek bağımsızlığa yardım etmekti. Şuanda bile Vatandaş Hemreyliyi Partisi aynı ideolojiye hizmet ediyor vede partini parlamentoda temsil ediyoruz. Düşünüyorum ki millet, halk, devlet sorunları her sorundan yüksekte durmalı.

– Maalesef hep bir araya gelmek imkansız, ülke içinde ayrılmalar, parçalanmalar çok…
– Müslümanın en büyük darbesi ne bilyormusunuz-Muhammed peygamberinin ölümünden sonra şie ve sünni mezhebi yarandı. Şuanda bile islam dininin en büyük darbesi şu durum. Yani Azerbaycanda yaranan partilerde çalışanlar hepsi bir zamanlar Halk Cebhesinde faaliyet göstermiş insanlardı. Eger o birlik devam etseydi her şey farklı ola bilirdi, ama herkes kendi isteyi, düşüncesiyle yeni bir parti yarattı.

– Siz nasıl düşünüyorsunuz acaba Azerbaycana çok partili sistem gerekmi? Tüm dünya düşünüyor ki Azerbaycan çok gelişmiş. Belki çok partili sistemin faaliyetinden dolayı ülkemiz gelişmiş. Hani diyorsunuz ya herkes siyasi düşüncesini, bilgisini kullanarak yeni partiler yaratmakla ülkenin gelişmesine hizmet etmiş…
– Söz konusu 1990 yıllar… Oturuşmuş devlet vede dağılmış ülke var. Dağılmış ülke dönemini yaşatığımız zaman siyasi partilerin çok oması o kadar önemli değildi, çünkü ihtiyac yoktu. Ama şuanda Azerbaycanda demokratik toplumun en büyük göstericisi çokpartili siyasi sistemdir. Şuanda oturuşmuş Azerbaycan devleti var. Vede düşünüyorum ki siyasi partilerin çok olması Azerbaycanın demokratik imicini etkileyen olumlu faktörlerden biri…

ULDUZE QARAQIZI
ulduzqaraqizi@gmail.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.