Finansal kriz riski, uzak bir olasılık - Haber 1Haber 1

Finansal kriz riski, uzak bir olasılık

01 Temmuz 2015 - 23:01

ABONE OL

Seçimler, Türkiye’nin iç barışını ve toplumsal uzlaşmayı sağlama ve yükselen politik tansiyonu düşürme olanağı doğurdu. Parlamenter demokrasilerin ürettiği seçenekler yelpazesinde piyasaların özellikle tercih edeceği bir davranış kalıbı ve önyargısı yoktur. Parlamenter demokrasinin içeriğinde var olan alternatif seçeneklerin gelişmesi ve bu kapsamda muhalefetin tercihlerinin de önemseneceği bir koalisyon seçeneğinin Türkiye’de ortaya çıkmasının finansal piyasalarda güvensizlik yaratacağını beklemek anlamsız ve yanlış bir algıdır. Türkiye’nin girişim gücü ve yönetim kapasitesi oldukça yükselmiş durumdadır. Krizlere karşı deneyimli yatırımcılara sahip bir ülke olması yeni kurulacak hükumetin en önemli yardımcısı ve güvencesidir. Ekonomik durgunluk sürecini tetikleyen derin bir finansal kriz riski Türkiye açısından şimdilik oldukça uzak bir olasılık. Bununla birlikte seçim öncesinde birikmiş sorunlar nedeniyle ekonomik dalgalanma bir müddet daha devam edecektir. Dolar faizlerindeki yükselme beklentisi, özel sektörün borcunu döndürme maliyetini bir miktar daha artıracak. Bu yüksek borçluluk ekonomik büyüme üzerinde önemli bir engel teşkil etmeye devam edecek. TL’nin $ karşısında daha fazla değer kaybetmesi, bankaların ve reel sektörün döviz borcu karşılığı TL yükünü daha da artıracak. Ancak derin bir ekonomik resesyon sürecini tetikleyen finansal kriz riski, Türkiye açısından oldukça uzak bir olasılıktır. Ayrıca seçim öncesinde biriken sorunları nedeniyle yaşanacak dalgalanmaların sebebi de oluşacak koalisyon olmayacak. 2015 yılında cari açık seviyesi düşmüş olmakla birlikte fonlama kısmının zorluğu arttı. Rezervlerin toplam dış borç ve kısa vadeli dış borç karşısında oransal alarak azalıyor. Bu durum kırılganlık hassasiyetini ve risk halinde tahribatın seviyesini artırıyor. Türkiye’de iç talep güdümlü düşük büyüme, işsizliği çözemeyecek. 2015 yılının tamamında ihracatın seyrinde artış yönlü bir beklenti bulunmuyor. İhracattaki zayıflık ise cari açığın daha fazla düşmesini engelliyor. Bu başlıklar etrafında bir müddet daha devam etmesi beklenen siyasi ve ekonomik dalgalanmaların ve belirsizlik ortamının üreteceği tahribatın azaltılması gerekir. Bunun için de yeni hükumetin geciktirilmeden kurulması ve ayrıca Merkez Bankası’nın uluslararası alanda ulaştığı pozitif konumu ile araçsal bağımsızlığını her koşulda koruması gerekir.

Türkiye’nin 2014 yılsonu itibariyle toplam 402.415 Milyon Dolarlık dış borcunun % 70,87’lik kısmını Kamu ve finansal ve bankacılık sektörlerinin, geriye kalan % 29,13’lük kısmını (117.230 Milyon USD) ise özel sektör üstlendi. 2015 Mart sonu itibariyle ise özel sektörün dış borcu 110.942 Milyon USD’ye geriledi. Bu borcun % 28,93’lük kısmı kısa ve % 71,07’lik kısmı ise uzun vadeli. Gerileme €/$ paritesindeki düşüşün etkisiyle de gerçekleşti. Son dönemde kısa vadeli kredi borcunda görülen artış, borcu döndürme kabiliyeti ve kredibilite ile ilgili soru işareti yaratıyor. Uzun vadeli dış borcun % 63,27’lik kısmı USD, % 29,75’lik kısmı Euro, % 5,28’lik kısmı TL ve %1,7’lik kısmı ise diğer döviz cinsleri üzerindedir. Dolayısıyla dolar değerindeki değişimler özel sektörün finansal yükü üzerinde önemli etkiye sahip. Özel sektörün toplam dış borcunda en yüksek paya sırasıyla, ulaşım ve depolama, enerji, inşaat, iletişim, gıda, toptan ve perakende ticaret sektörleri sahip. Özel sektörün 2014 Mart sonu itibariyle sahip olduğu 110.942 milyon dolarlık dış borcunun haricinde ayrıca, 161.773 Milyon USD ise yurt içi bankalardan temin edilen döviz ve/veya dövize endeksli kredileri bulunmaktadır. Dolayısıyla Mart 2014 itibariyle reel kesimin toplam döviz yükümlülüğü 272.715 milyon USD dir.

Uzun vadede TL nin değer kaybı reel kesim mali gücünü hırpalayacaktır. Özel sektörün borcunu döndürme maliyeti artacaktır: Reel kesimin toplam döviz yükümlülüğü karşısında 99.232 milyon USD değerinde mevduat, yurtdışı yatırımları ve ihracat alacakları gibi dövizli varlıkları bulunuyor. Dolayısıyla reel kesimin 2014 mart sonu itibariyle 173.843 milyon dolar açık pozisyonu bulunuyor. Reel sektör açık pozisyonunun 8.464 milyon USD’lik çok az bir kısmı kısa vadeli, diğer 165.019 milyon USD si ise uzun vadeli. Dolayısıyla reel sektör açısından TL nin değer kaybetmesi kısa vadede özel kesimi etkileme gücü düşürüldü. Ancak uzun vadede TL nin değer kaybı reel kesim mali gücünü hırpalayacak. Diğer taraftan özel kesimin bankacılık sisteminden temin ettiği TL kredileri de mevcut olup, genel faiz oranlarındaki yükseliş reel kesim maliyetlerini artıracak. Önümüzdeki dönem yurtdışı kaynaklı temel risk unsuru Amerikan Merkez Bankası FED’in faizleri artırma olasılığı özel sektörün borcunu döndürme maliyetini artıracak olması. Ayrıca, TL’nin $ karşısında daha fazla değer kaybetmesi bankaların ve reel sektörün döviz borcu karşılığı TL yükünü daha da artıracak, yüksek borçluluk ekonomik büyüme üzerinde önemli bir engel teşkil ediyor ve derin bir ekonomik resesyon sürecini tetikleyen finansal kriz riskini artırıyor. Cari açığın GDP’ye oranı 2013 yılında % 7,86 iken, ekonomi yönetiminin koordineli olarak yürüttüğü makro ihtiyatı tedbirler sayesinde 2014 yılında % 5,80 seviyesine geriledi, Türkiye’nin dış kırılganlık hassasiyeti azaldı. Ancak, 2015 yılında ise düşen petrol fiyatlarına dayalı olarak cari açığın bir miktar daha da düşeceği bekleniyor. Öte yandan küresel talepteki yetersizlik, Euro/Usd paritesindeki gerileme, Rusya’daki karışıklığa bağlı olarak bavul ticaretinde oluşan azalma ve kur-faiz dengesindeki mevcut bozukluğun biraz daha artmış olması nedenleriyle Türkiye’nin toplam ihracat gelirleri de gerilemeye başladı ve petrol fiyatlarından beklenen cari açığı iyileştireme etkisi zayıflatıldı. 2015 yılında küresel talep yetersizliğinin devam edeceğini ve Euro karşısında doların güçlenen yapısına bağlı olarak Türkiye’de cari açığın 2014 yılındaki % 6 civarındaki seviyesini koruyacağını ve 50 milyar dolar civarında gerçekleşeceğini bekliyoruz. Cari açığın fonlaması açısından ise 2015 yılında zorluk oranının arttığı görülüyor. Zira, 2015 yılı ilk üç aylık dış ticaret dengesi ve cari açık verilerine göre portföy yatırımları yoluyla döviz girmediği gibi, döviz çıkışları yaşandı. Ayrıca, fonlamanı % 30.30’luk kısmı mevcut rezervlerden, % 35,66’lık kısmı ise kaynağı belli olmayan kalemlerden karşılandı. Dolayısıyla 2015 yılında cari açık seviyesi düşmüş olmakla birlikte fonlama kısmının zorluğu arttı. Rezervlerin toplam dış borç ve kısa vadeli dış borç karşısında oransal alarak azalıyor olması kırılganlık hassasiyetini ve risk halinde tahribatın seviyesini artırıyor. Nitekim oranlar giderek düşüyor. Altın ihracatı hariç, Türkiye’nin 2015 Mart sonu itibariyle genel ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre 40,6 Milyar Dolardan 35 Milyar dolara geriledi ve % 13,51 oranında düşüş yaşandı. Gerilemenin önemli kalemlerinden birisi de Rusya’daki kriz nedeniyle daha çok bavul ticaretinde yaşandı. İhracat gelirlerindeki düşüşün bir diğer önemli nedeni ise Euro/Dolar paritesindeki gerilemedir. 2015 yılının tamamında ihracatın seyrinde artış yönlü bir beklenti bulunmuyor. İhracattaki zayıflık cari açığın daha fazla düşmesini engelliyor.

2014 yılsonu itibariyle Türkiye’nin dış borcu milli gelirinin % 50,3’üne ulaştı, toplamda ise 402.415 Milyon Dolardır. 2013 yılında milli gelirinin % 47,3 oranına tekabül ediyordu. 2014 yılsonunda ise arttı. Bu durum, hem borç artışı hem de milli gelirin dolar bazında düşmüş olmasından kaynaklanıyor. TL’nin dolar üzerinden değer kaybetmesi, Türkiye’nin dış borç yükünü artırıyor. Bu dış borcun % 70,14’ü özel sektöre, % 29,86 sı ise kamuya ait. Yine bu borcun % 66,96’sı uzun, %33,04’ü ise kısa vadeli. Borcun %57,61’I dolar cinsi üzerinden, %31,76’sı Euro cinsinden , % 7,07’si TL cinsinden, % 3,56 sı ise diğer döviz cinsi üzerindendir. Dolayısıyla, TL’nin dolar üzerinden değer kaybetmesi, Türkiye’nin dış borç yükünü artırıyor. Bu borcun % 23,98’lık kısmı Kamu ve Özel sektörün yurt dışında ihraç ettiği tahvil borçlarından oluşuyor.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.