Savaşlar, ekonomik krizler ve fırtınalarla geçen bir yıl daha geride kaldı. Ortadoğu ülkelerindeki kargaşa yönetim değişikliklerine, AB ülkelerinde patlak veren ekonomik kriz ise Yunanistan ve İtalya’da hükümetlerin değişmesine neden oldu. Kriz dalgasıyla sarsılan AB ülkeleri, tarihinin en sıkıntılı dönemlerini yaşarken, Türkiye bu sarsıntılardan uzak kalabilmenin sevincini yaşıyor.
Şimdi cevabı merak edilen soru şu:
“Ya kriz dalgası kasırgaya dönüşür de, AB’nin omurgası sayılan Fransa ve daha da önemlisi Almanya’nın kapısına dayanırsa o zaman ne olacak?”
Bu virüs Türkiye’ye bulaşır mı? Bulaşırsa, Türkiye bu krizden ne ölçüde etkilenir? Bu noktada 3 senaryo var. Türkiye, bu virüsten yatağa düşmese bile sendeleyebilir. Zira ticaretimizin çok büyük bölümünü AB ülkeleriyle yapıyoruz.. İşte bu noktada Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın adeta seferberlik ilan edercesine yürüttüğü “ülke ve pazar çeşitliliği” stratejisi umut veriyor. Gerçekten de Türkiye, yeni dönemde mutlaka yeni pazarlara açılmalı. O zaman AB ülkelerinden kaybettiğimiz pazarı, yeni pazarlarla telafi edebiliriz.
Demekki, 2012 yılı dış ticarette zorlu bir yıl olacak.
Dış borç ödemeleri nedeniyle döviz piyasasasında da Türkiye epey zorlanacak gibi gözüküyor. Çünkü sıcak para ve yüksek faizler nedeniyle uzun bir süredir baskı altında olan döviz, aldı başını gidiyor. Merkez Bankası’nın son dönemlerde 4 milyar dolara yakın piyasaya satış yapmasına rağmen döviz yine de tınmadı. Görünen o ki en azından yılın ilk yarısında dövizin tırmanışı devam edecek. Bu da döviz cinsinden borcu olan kurumları ve kişileri epey zorlayacak.
2011 yılı özellikle bankacılık sektörü açısından da zorlu geçeçek gibi gözüküyor. Bankacılık sektörü de 2011’i büyüme ile tamamladı. Ne var ki kârlılık oranı, bir önceki yıl ile kıyaslandığında daha düşüktü. Nitekim sektörün önemli oyuncularından Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, yeni yıla girerken Türk bankacılığının zorlu bir dönem yaşayacağına işaret ediyor.
Siyasi gerginikleri de hesaba katarsak faiz oranlarında bir düşüş zor gözüküyor. Döviz tırmanmak direnişini sürdürecek. Borsaya ise böyle bir dönemde yerinde oturmak, belki aşağılarda seyre dalmak kalacak.
2011 yılındaki müthiş büyümenin 2012’de tekrarı zor gözüküyor.
Özetle Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında 2012 yılını biraz daha az sarsıntıyla geçerikecek.
Kısacası 2012 yılında borçlanmaktan, riskli işlere girmekten kaçınmak gerekiyor.
Dr. Kazım Kılınç
