Yeteneğin varsa.. - Haber 1Haber 1

Yeteneğin varsa..

30 Nisan 2012 - 15:31

ABONE OL

yetenegin_varsa.jpg Azerbaycanda sanat yıldızları çok…Sanat yıldızları sanat alanında hep dikkatte. Onlar arasında sarışın bir güzel özellikle yönetmenlerin dikkatini çekti vede film, dizi davetleri bu oyuncu için devamlı şekilde gelmeye başladı.

Aslında hakkında konuşacağım hanım tiyatro oyunculuğunun eğitimini görmüş ve tabii ki, Azerbaycanda en önemli tiyatro olan Azerbaycan Devlet Akademisyen Milli Tiyatrosunda çalışıyor. Buna rağmen sinemadan aldığı davetler onun tiyatroda olan işlerine mani olmuyor. Oyuncu Mehriban Hanlarovadan bahs ediyorum.

Özkeçmiş: Mehriban Aslan qızı Hanlarova 1967.yılında Baküde doğdu. 190 saylı orta okulu 1984. yılında bitirmiş ve iki yıl Baküdeki çocuk oyuncağı fabrikasında çalışmış. 1986. yılda Azerbaycan Devlet Kültür ve Sanat Enstitütünün dram ve sinema oyunculuğu fakültesinde eğitim görmüş. 1990. yılda sinemanın ünlü yıldızı Melik Dadaşovun yönettiği kursu bitirmiş. Bir kaç yıl filmlerde çekilmiş, 1998. yılda Azerbaycan Devlet Akademisyen Tiyatronun oyuncu ekibinde faaliyete başlıyor. Onlarca gösteride ilginc roller yaratıyor, aynı zamanda filmlere davet alıyor.

“Azerbaycanfilm” stüdyosunun çektiyi “Sahilsiz gece” , “Kenar adamlar”, “Qezelhan” , “Mutlular”, “Biricik” , “Biz döneceyiz”, Mahkumlar” filmlerinde çekilmiş. Sonralar Türkiyenin TRT-1 televizyon kanalının davetiyle “Bizim mahalle” (Seda) ve “Cinler ve periler” (Leyla) dizilerinde ilginc roller oynamış. Mehriban Hanlarova 2002. yılda Azerbaycan Cümhuriyetinin emektar oyuncusu adını kazanmış.

Haşiye: Mehriban Hanlarovanın sinemaya gelişi İlk defa yazar İlyas Efendiyevin “Sarıgömlek ve Valehin masalı” eseri esasında yaratılan “Biricik” filminde Sarıgömlek rolüyle oldu. İlk rolüyle başarı gösteren oyuncu ikinci defa yönetmen Şahmar Elekberovun çektiyi “Sahilsiz gece” filminde Zübeyde rolüne kendini nasıl kaptırdısa seyrcilerini bile şaşırttı. Filmin yazarı Elçinin o devr için attığı cesaretli adım, aynı zamanda yönetmenin böyle bir senaryonu film haline getirmesiyle cesaret göstermesi vede oyuncunun böyle bir rolle Azerbaycan seyrcisinin karşısına geçmesi sanki insanlarımızı gaflet uykusundan uyandırdı. Çünki ilk defa olarak Azerbaycan sinemasında kötü hayat tarzına sürüklenmiş kadının başına gelen olaylar ve olayların baş verme nedeni açıkca gösteriliyordu.

Bir itirafda buluncam, “Sahilsiz gece” filmi ve yaratıcı ekib, film yarandığı günden belki de bugüne kadar baskıda…nedeni çok basit, filmde azeri türkünü kötü hayata hazırlayan ermeni kadını ve onun yaptıklarını kabullenmeyenler vardı ve bugüne kadar da var, ne de olsa aramızda hala da ermeniler yaşıyor…

– Sizi Türk seyrcileri de iyi tanıyor, çünki Türkiyede katıldığınız “Bizim mahalle”, “Cinler ve periler” dizilerinde yarattığınız roller herkes tarafından kabullendi. Ama ben düşünüyorum ki, sanat hayatınızda kendinizi bir oyuncu olarak “Sahilsiz gece” filiminde Zübeyde rolüyle sevdire bildiniz, bu belki de sizin ilk başarınızdı…
– Aynen katılıyorum. Bir oyuncu olarak ünlü olmamda, seyrciler tarafından kabullenmemde ve en önemlisi iç potansiyelimi gösterme fırsatı kazanmamda “Sahilsiz gece” filminin yaratıcı ekibine, özellikle yönetmen Şahmar Alekberova borcluyum. İşte onun sayesinde kendimi bir oyuncu olarak göstere bildim. Hatta o, bu filmden sonra çektiyi “Qezelhan” filminde de beni küçük de olsa bir role çekti. Belki de ömür vefa etseydi, o büyük insanla bir çok filmlerinde karşılaşacaktık.

– Bilyormusunuz, her defa “Sahilsiz gece” filmini izlerken düşünüyorum: belki de siz Azerbaycanda tek kadın oyuncusunuz ki, böyle cesaretli adım atmayı becerdiniz. Yani yazarın sadece kağıt üzerinde yazdıkları hala bir başlangıç, yazar sadece kağıt üzerinde cesaretli ola bilir. Ama oyuncunun yazılanları seyrci karşısında gösterme gücüne sahib olması sadece yetenek değil, aynı zamanda iki defa artık sorumluluktu.
– Benim düşündüklerimi artık siz söylediniz, tabii ki, sinemanı iyi bildiyiniz için oyuncuların yerine bile fikir söyleme gücüne sahibsiniz, bu çok güzel bir şey. Ama yine de bazı cevablarım da olmamış değil. Bilyorsunuz ki, “Sahilsiz gece” filminin çekildiyi devr Azerbaycanda bühranlı bir devri yaşıyorduk. Baskılara rağmen film yaratıldı ve sadece Azerbaycanda değil, aynı zamanda Moskovanın televizyon kanalları ile gösterildi, hatta defalarca. Hatırımda olan o ki, bir kaç kadından ibaret bir ekib stüdyoya gelerek yönetmene saldırı yapmıştı, hatta günlerce stüdyonun karşısında mitingler geçirerek filme karşı çıktılar. Çok zor günler yaşatık. Şimdi hep düşünüyorum aceba, o kadınlar nerde, neden şimdi susuyorlar? Ama onlar yok işte…

– Tabii ki, filme karşı çıkanlar bunu bilerekten yapıyordu, hatta duyduğum kadarıyla saldırı zamanı sizi de dövmüşler, doğru mu?
– Yanlış bir haber…Ben filmde sadece önemli bir rol yarattım, kimsesi olmayan Zübeyde rolünü ve bununla da gösterdim ki, Zübeyde gibi kızlar yalnız kalınca vede kötü huylu insanlar tarafından kullanılarsa, o zaman sonuc belli…tabii ki, filmle Zübeydenin yaşatığı devri, toplumu da suçluyoruz. Eyer Zübeyde gibi kimsesiz bir kıza sahib çıkılsaydı, o zaman onun başına filmde gösterdiyimiz olaylar gelmezdi, ne de ermeni bir kadını onu kullanamazdı. Aslında eğitsel acıdan böyle filmler hep yönetmenlerin dikkatinde olmalı.

– Mesela, şüanda Türkiyede rekor kıran “Fatmagülün suçu ne?” dizisini örnek olarak göstermek olur değil mi?
– Neden olmasın?! Bilyorsunuz yoğun çalıştığım için hep televizyon karşısında oturarak bir şeyler izleme fırsatım olmuyor. Ama “Fatmagülün suçu ne? dizisiyle ilgili bir şeyler duydum. Öncelikle dizide daha çok dikkati çeken senaryo vede yönetmenin senaryoya yaklaşma tarzı. Dizide suçsuz bir kızın tecavüze uğraması söz konusu, para gücüne zengin aileler çocuklarını olaydan uzak tutuyor, ama ortada bir suç var, neden o suçun cezasını Fatmagüller çekmeli? Bu soru hep insanları düşündürmeli, yoksa yaşatığmız bu hayatta suçlular değil, hep suçsuz insanlar yargılancak. Sinema denilen şey bu, sinemanın gücü insanları sanki uykudan uyandırır, kötü ne, iyi ne, bakın da, görün de diye…Önemli olan bu….

– Aslında “Sahilsiz gece” filmi de eğitsel acıdan seyrci tarafından kabullendi. Mesela, filmde sizin sürekli siqara içmeniz, arkadaşlarınız kavqa çıkarınca onlara önem vermeden dans etmeniz, hatta bütün bunları gülerek bencil şekilde hayata geçirmeniz çok dikkati çekiyor. Ben bunları izledikce sadece bir şey düşünüyorum: “Oyunculuk çok zor bir iş ve herkes de oyuncu olamaz”…Sizce haklı mıyım, değil miyim?
– Haklısınız. Bahs etdiyiniz sahne bir kaç kere yönetmen tarafından kontrol edildi, filmin ekibi heyecanla o sahnenin nasıl alınacağını bekliyordu. Çok zordu, bilyormusunuz…kavqa çıkarılmalı, iki arkadaş bir birinin saçlarını yolmalı ve ben de onları keyfle izleyerek siqara içtiyim halde dans etmeliyim, hem de hızla…Düşündükce o günün heyecanını yeniden yaşıyorum. Benim için önemli olan şu, devrin baskısına önem vermeden yaratıcı ekible beraber filmin inandırıcı çıkması için çaba göstermem.

– O an sizi daha çok ne düşündürüyordu?
– Sadece bir tek şey çekilişine katıldığım bu film kendi devrinde olmasa bile, yıllar sonra mutlaka kabullenecek. Sanat eseri kendi devri için değil, her devr için önemli olmalı bence.

– Ünlü yönetmen Ayaz Salayevle onun çektiyi, hatta şüanda bile bütün dünyada izlenen “Yarasa” filminden bahs ederken böyle bir soruma cevab istemiştim- “neden filminizdeki baş role başka ülkeden yabancı bir kadın oyuncu davet ettiniz?”, cevabında “çünki kendi kadın oyuncularımız açık sahneleri olan rolden dolayı filmden imtina etmek zorunda kaldı”. Aceba kadın oyuncu için açık sahneleri olan rol ne demek?
– Aslında oyunculuk sanatı çok yüksek bir sanat, çünki oyuncu her defa bir insanın taliyini yaşıyor. İnsan taliyi de çok farklı. Ama bu farklılığa rağmen oyuncu yaratacağı role kendini kaptırmalı, rolu bütün özelliyi ve güzelliyiyle, aynı zamanda rolü bütün kötükleriyle, çirkinliyiyle göstermeyi becermeli. Ayrıca sanatdan söhbet gittiyi zaman açık sahnelerde oynamak söz konusu olamaz. Ben oyuncuyum ve yaratacağım rolü bütün özellikleri ile göstermeliyim.

– Belki şu cesaretinizden dolayı Türkiye, İran sinematoqrafçılarının da dikkatindesiniz, bahs ettiyim her iki ülkeyle iş birliyiniz olmuş…
– 2001. yılda Türkiyede “Bizim mahalle” ve “Cinler ve Periler” dizisinde ilginc rollerle seyrcilerim tarafından kabullendim. Doğrusu dizi çok uğurlu alındı ve defalarca televizyonda gösterildi. İranda ise anne rolüne çekildim, bu da çok başarılı bir oyundu.

– Sizi kaç yıldır tanıyorum, vallahi unuttum bile, ama hep bir makam dikkatimde durdu. Siz bir oyuncu olarak hiç bir zaman soyadınızı kullanmadınız, ünlü şarkıcı, bütün Türk dünyasının sevdiyi Zeyneb Hanlarovanın yeğeni olduğunuzu hiç söylemediniz, sadece bilenler bildi o kadar…
– Doğrusu mensub olduğum Hanlarovlar nesli bana oyunculuğa geldiyim ilk günden sadece bir tek nasihat etti: Eğer yeteneyin varsa, o zaman sanatın zirvesine yükselmeyi becereceksin. Allahıma çok şükürler olsun ki, bana verdiyi yeteneyin sayesinda seyrciler tarafından kabul olundum vede mensub olduğum Hanlarovlar neslinin soyadını hep yüksekte dutmayı becerdim.

ULDUZE QARAQIZI
ulduzqaraqizi@gmail.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.