Biz Türkçe konuşan halklar deyiliz, biz Türküz - Haber 1Haber 1

Biz Türkçe konuşan halklar deyiliz, biz Türküz

04 Şubat 2011 - 17:02

ABONE OL

“Milletin mutluluğundan kenar bir fertin mutlu olması imkansız” fikri beni hep düşündüren bir sorun. Bu fikir üzerinde düşünen birini arasam da hiç bulamıyordum. Ama bir gün televizyonda yaratıcılığından hep etkilendiyim oyunculardan birinin röportajını dinlediyim zaman işte beni rahatsız eden soruyla bağlı o da konuştu…Bu sadece bir konuşma değildi, milletinin hakkını her şeyden yüce bilen, milletin mutluluğundan kenar bir mutluluğu düşünmeyen bir oyuncunun iç dünyasını rahatsız eden duygulardı…Bir kaç gün o duyguların etkisiyle düşündüm vede sonda ona telefon açarak millet,vatan, toprak üzerinde kurulan bir röportaj hazırlamak fikrinde olduğumu söyledim…
Sevgili Haber1.com okurları şimdi sizi Azerbaycanın ünlü oyuncusu Nureddin Mehdihanlıyla tanıştırcam. Dikkatlle bu röportajı takib etseniz o zaman Nureddin beyin nasıl bir milletçi olduğunun tanığı olcaksınız.


– Yurtsever- sözü insanlar için farklı anlamı olan bir söz. Mesela bu sözü körü körüne kullananlar var, aynı zamanda yursever görüntü yaratanlar da var. Sizin için yurtsever olma hangi anlamı taşıyor?

– Düşünüyorum ki her şey amelde güzel. Sözle vatan hasratını istediyin gibi göstere bilirsin, ama sadece sözle. Mesela “vatanım için ölüyorum”, “vatan için kurban giderim” gibi laflar hepsi yarınlar için sesleniyor. Ya bugün, şimdi sen ne yapıyorsun?! Bilyormusunuz yurtsever olma bir yaşam tarzı. Yurtsever insan attığı tüm adımda, ailesinde, toplumda gördüyü işte kimse, aslında odur. Maalesef şüanda bizim toplumda dünden farklı, hatta fazlasıyla çok söz var. Sovyetler döneminde Sovyet Komünist ideolojisi vardı, bu açıdan denilen lafların yüzde 30’uni amelde gösteriyordular. Ama şimdi milliyetçi çok, yurtsever çok, vatan için ölenler çok, ama sadece sözde. Eğer vatan için ölmeye hazır olanlar bu kadar çoksa o zaman n eden hala topraklarımızın yüzde 25’i işgalde? Eger hakiki anlamda geçmişimize, kaderimize, tarihimize sahip olmak istiyorsak, o zaman neden biz büyük ve bütün dünyamızı yaratarak ona sahip çıkamıyoruz? Büyük bir türk dünyası var, onu Türküstana, Uyğurstana paylaştırırız. Çinde onların katliamı oldu, sadece bir iki gazetede bu haberden bahs olundu vede unutuldu. Türk Halkları Birliği yaratmak istiyoruz, Orta Asyadan bir devlet bir tarafa, obürü başka tarafa gediyor. Yurtsever, türkçü, milliyetçi olmadan bahs ediyoruz, ama şüanda Orta Asyadakı devlet başkanları kendi dilinde konuşmayı kabullenmiyor.


– Aslında anlaşılmayan bir sorun….Bir milletin diline sahip çıkması çok önemli…

– Dünyada olan halklar, milletler bu gibi anlaşılmazlığı kabullenmez, hatta buna dayanamaz. Eger ben özbek türküyem, o zaman benim devlet başkanım ben her yerde özbekçe temsil etmeli, eger kazak türküysem, o zaman dünyanın her yerinde kazak türkü gibi tanıtılmalıyım-dilimle, kültürümle, tavrımla, ferdiliyimle. Sovyetler Döneminde bizlerin dilediği bir şeyler vardı-Büyük Turan, Büyük Türk Dünyası…Acayib değil mi, bana öyle geliyor ki o devrde bu sözler daha samimi seslenmiş…

– Ya şimdi?
– Ama şimdi bu sözleri söylüyenlerin bazıları sanki bedelini istiyorlar, sanki sözü parasıyla satıyor. Eğer o yerde sen yaptığının bedelini istiyorsun, o zaman o iş biter. Yurtseversin güzel, kabul ediyorum, ama unutma yurtsever kişi ülkesinde hırsızlık yapmamalı, rüşvet almamalı, haramdan uzak durmalı, vergini zamanında ödemeli, evladını askeri hizmete göndermesini bilmeli, vatanın, toprağın korunması için çalışmalı.


– Haklısınız, ama düşünüyorum ki, şüanda Azerbaycanda bu prosesler yeterince değil?

– Siz de haklısınız. Televizyonda “sen namusum, şerefimsin” diyenlerin hepsi sadece vatan ismini kullanmakla uğraşıyorlar. Ama yakından tanırken gö rüyorsun ki o kişi hiç orduda hizmet göstermemiş. Azerbaycanın üç renkli bayrağını tüm vücutuna sararak, başına baş örtüsü gibi sararak kendini farklı tanıtmak istiyor da, ama nafile. Çünkü araştırınca göryorsun ki, Azerbaycan türkçesinde konuşamıyor bile. Azerbaycan türkçesinde konuşmayı kendine yakıştıramıyor. Düşünüyorum ki bizim çok büyük problemimiz şu: Hala dünden kurtulamıyoruz. Bu yazıklar hala da anlamıyorlar ki türk olmak, türk ahlakını yaşamak, türkçe konuşmak nasıl büyük bir mutluluk, sonra anlasalar bile çok geç olcak. Bu ispan, şu rus, bu ingilis, şu türk milleti diyoruz ya. Ben düşünüyorum ki ingilis olmak bir yaşam tarzı, bir ahlak dersi, dünyaya bakıştı. Rus olmak, ispan olmak da aynı, aynı zamanda türk olmakta bir yaşam, bir ahlak, dünyaya bir bakıştı. Yaratılanla Yaratanın arasında olan kutsal bir ilişkidir.

– Türklere “gökten gelmişler”, “gök türkleri” diyorlar ya…
– Bilyormusunuz bu coğrafi anlam taşıyor. Tüm milletlerin mofolojisinde var- çamurdan yaranmış, Allah yaratıb üflemiş ve de sonra insan olmuş. Ama türkün mifolojisinde gökden gelme anlayışı var, Tanrı tarafından gökden işık gibi gönderilmiş, suyla kavuşmuş, sonra ondan ilk türk evladı-Oğuzu dünyaya getirmiş ve onu dünyanın sahipi yapmış. Benim için türk olub, yurtsever olmama anlayışı yok. Türk olan mutlaka yurtsever olacak. Ama türk doğulmuş birinin sovet terbiyesinde olması vede kendini, tarihini, geçmişini bilmemesi bir az zor iş, o kişini anlamak bile zor oluyor. Bir çocuk düşünelim, anne-babasından ayrı kalmış, sokaklarda kazandığı ekmek parasıyla ayakta durmasını bilir. Tabii ki, bu çocuğun ahlakı, konuşma tarzı, hayat tarzı farklı olcak. Amça bir gün bu çocuk bulunur ve ona kimliyini anlatıyorlar-senin baban, annen şu, milletin şu, soyun şu. İşte o anı çekim yaparak tüm dünyaya gösterseler… İnsana kimliyini a nlatırken nasıl değişiyor, suratı, bakışları nasıl değişiyor, tavrı nasıl değişiyor…

– Tıpkı 1990’da hızlı değişimin tanığı olduğumuz gibi…
– İşte şimdi ben de o kanlı olayı hatırlıycaktım. O yıllarda Azerbaycan türklerinde çok hızlı bir değişim oldu. Hatta Azerbaycan türkleri mücadele aparmasından dolayı yılın milleti seçilmişti.

– Nihayet millet kendine geldi…
– Evet, kendine geldi ve bu o kadar hızlı oldu ki çevre korktu, kendine gelmenin yarın yaşatacağı sonuclardan korktu. Bu yüzden şu prosese karşı çıkıldı ve biz yeniden azerbaycanlı olduk. Şüanda bağımsız Azerbaycanın arazisinde yaşayan herkes Azerbaycanlı. Türk, talış, lezgi, kürd, rus, yehudi hepsi yurttaşlarımız. Ama onların her birinin milli etnik sorumluluğu var ve onları Allah böyle yaratmış. Eğer ben türkem, o zaman sen beni azerbaycanlı yapamazsın, eğer ben kürds em, o zaman sen beni türk yapamazsın. Çünkü Allah yaranıştan şunu böyle yapmış ve herkese isim vermiş, dil-din vermiş. Bu açıdan biz türk dünyasının kavuşmasını, birliğini ve bütünlüğünü istiyoruz. Maksadımız sadece şu: Dünyanın kaderi o zamanlar işıklı olmuş ki o zaman türk güclü olmuş, o zaman türkler dünyada söz, ferman sahipi olmuş. Dünyanın neresine gitseler bile kültür aparmışlar. Tüm Avrupa türkün hakimiyyetinde olmuş, batıdan doğuya kadar arazi türkün hakimiyyetinde olmuş. Şimdi Avrupa deniler yerde XII-XIII-XIV yüzyıllara ait olan tüm anıtlar hepsi yerinde, taşına bile dokunulmamış. Ama Selib yürüyüşlerinin sonuclarına bakalım. Şimdi biz eski kültürümüzü toprakların altından çıkarıyoruz. Neden? Çünkü onlar kültürümüzü bu hale getirmişler, her şeyi dağıtmışlar. Şüanda büyük türk dünyası, doğunun varidatı, büyük kültür, ilk kültür nümuneleri, yazı nümuneleri, dekoratif uygulamalı sanat nümuneleri, halıları və s. hepsi Avrupa muzesinde, İngilterede. Ama neden benim Şeyh Sefi halısı Viktoriya sarayında olmalı, neden Kitabi-Dede Gorgudun ilk el yazması Drezdende olmalı ve daha neler. Tüm bunların hepsi yağmalanıp aparılmış. O zaman biz neler i dağıtır, çalıyoruz?

nureddin_mehdi.jpg– Çalmak, yağmalamak, dağıtmak bizim becerdiyimiz bir şey değil ki…
– Çünkü Tanrı türkleri yer yüzüne sadece dikmek, kurmak için göndermiş. Türk milleti kurucu millet. Biz Azerbaycan türkleri şüanda bizlerle bin yıllardır şu toprakta yaşayan talış, kürd, lezgini kardeşimiz gibi kucaklayarak onları bir parçamız, aynı zamanda kendimizi onların bir parçası gibi görüyoruz. Ne yazık ki karşılığında karmaşa, gerilim yaratan güclerin vasitasıyla Azerbaycanda bazı olaylar töredilmiş. Bu gibi makamlar Azerbaycanda olan zor durumu daha da zorlaştırır, fazla problemler yaratıyor.

– Düşünerek yaratılan problemleri nasıl, çöze bilirmiyiz?
– Şu problemleri çöze bilcez ama Türk Dünyası bütünleşdikten sonra, hiç olmazsa ekonomi mekan şeklinde olsa bile dilediğimiz Turanı yaratacağız. Bu sözden korkmak gerekmez. Çünkü bu söz güzel, kutsal bir söz. Neden ben ulu dedem Gulu Bey Ef şardan utanc duymalıyım? Neden siz ilkin isminizden utanc duymalısınız? Çoğuzaman diyorlar ki, Turan-falan olmamış. O zaman söyleyin bakalım Firdovsinin “Şahname”sinde bahs olunan Turan ne?

– Bazıları şunun sadece hayali bir devlet olduğunu diyor…
– Asla, Turan hayali devlet değil. Ama tüm dünya biliyor ki Turan ne, İran ne, Orta Asiya ne, Sibirya ne ve b. Benim yurttaşlarıma bir sözüm var: Bizim bir olmaktan başka yolumuz yok. Şüanda Türkçülükle Türkiyeli olmak yanlış anlaşılır. Türkiyeli olmak başka, Türkçülük başka bir şey. Ne yazık ki, şüanda Azerbaycanda bazı kuvvetler antitürk tebliğatıyla uğraşıyor. Onların kendi medya kurumları var. Bu bir tarihi hakikat ki,1918’de Kafkasya İslam Ordusu buraya gelmezse, Nuru paşa bura gelmezse o zaman Azerbaycan denilen bir ülke olmazdı. Biz bölünmüş, parçalanmış ülkelerden bile daha kötü durumda olurduk. Yani tüm bunların-antitürk tebliğatının, antitürkiye tebliğatının karşısına çıkaracak sadece bir güc var, o da Türk Birliği. Beraber projeler, beraber tanıtımlar, biri birinin yakınında citti olmak, midemizden çok başımız hakkında, yani şerefimiz hakkında düşünmeliyiz. Acayib bir şey daha var: Neden bizler hep kururla Gürcüstandan, Rusyadan bahs ediyoruz, ama Orta Asiyadan olanları, kendi canımızdan-kanımızdan olanları aşağı görüyor, onlara fıkralar kurup konuşuyoruz. Ne yazık ki, bunun düşman politikası olduğunu unuduruz… Türkün, türkçülüyün kendine dönme tezi, fikri mutlaka ve de mutlaka slogana dönmeli. Biz “bir millet, iki devletiz” sloganı sadece sözde değil, devamını getirmeli. Belki bu yüzden hala yakın geçmişimizde Azerbaycanla Türkiyeni biri birine karşı koyarak bazı problemler yaratmaya çalışdılar…

– Aslında yarattılar bile…
– Doğru yarattılar, ama tüm problemler bizlerin bu zamana kadar olmuş bir çok yaramız gibi üzeri kapanmış, ama bu problem hala devam ediyor, çünkü problemleri yaratanlar var. Sadece bir şeyi anlamak gerekir: Türkiyenin Azerbaycana, tüm türk dünyasına ne kadar çok ihtiyacı varsa, aynı zamanda Azerbaycanın da tüm türk dünyasına o kadar çok ihtiyacı var. Hep bir fikre karşıyım: Biz türkçe konuşan, türkdilli halklar deyiliz, biz Türküz, Türk milletiyiz. Bana türkçe konuşan, ama türk olmayan ikinci başka bir milleti göstere bilir misiniz? Yok. İspandilliler var, onlar ispan değil, ama ispanca konuşuyor. Şüanda Rusyada rus olmayanlar fazlasıyla, ama onlar rusca konuşuyor. Peki o zaman siz bana bir halk gösterir misiniz, milli mensubiyetçe türk olmadığı halde türkçe konuşsun? Bu açıdan diyorum ki her şey kendi ismiyle çağırmalı. Dünyadan korkmak gerekmez. Şüanda hristiyanlar Avrupa birliği isminde bir hristiyan kurum yaratmış. Başka bir seçenek yok, bu sadece bir hristiyan birliği. Kaç yıllardır, Türkiyen şu oyunun kurbanı. Onların maksatı Türkiyenin faaliyyetini her zaman dikkatte alıkoymak, yani Türkiyenin gizli-saklı planları olmasın diye ve b. Onlar Türkiyeni Avrupa Birliğine kabul etmiycek, şunu bilmek gerekir. Şunu Türkiyenin akl ı başında olan politikacıları da anlamalı. Zaten halk epey zamandır anlamış. Türkiye yüzünü sadece Türk dünyasına döndürmeli.



ULDUZE QARAQIZI
qaraqızı@rambler.ru

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.