Ülkemizi yöneten devletimiz, bir yandan siyasal ve ekonomik istikrarı koruma, düzen ve adaleti sağlama mücadelesi vermekte, iç huzuru sağlama, ekonomik refahı arttırma ve AB kriterlerine uyum yasalarını uygulama ve demokratikleşme gayretlerini sürdürüyor, diğer yandan; kalkınma hamlelerine devamla sadece Avrupa’nın değil, dünyanın da en büyük, en güzel ve en ileri teknoloji ile donatılmış eserlerini ( Havaalanları, Limanlar, Köprüler, Otoyollar, Oteller, Hastaneler, Üniversiteler, Rezidans & Konut siteleri, İş, Finans ve Alışveriş Merkezleri vs ) yurdumuza kazandırıyor.
Projeler ve sağlanan imkanlarla yabancı yatırımcılar ülkemize çekilirken, iç dinamikler de harekete geçiriliyor. Yurt içinde bilhassa turizm ve gastronomide yapılan, ulusal ve yerel yatırımlardan başarılı neticeler alınıyor, hayvancılık ve diğer tarım ürünlerine uygulanan teşviklerle, üretim ve kalite artarken, çevre bilinci ve insan sağlığını ön plana çıkaran yöntemlerle de organik ve ekolojik lezzetlere önem ve değer kazandırılıyor.
Devlet yönetiminin bu konularda uyguladığı akılcı politikalar ve destekler; Ülkemizin iklimsel ve coğrafi yapısının verdiği imkanlar, insanımızın zekası ve çalışkanlığı, sermaye ve teknoloji ile bütünleştiği ve iyi yönetildiği takdirde, nelere muktedir olabileceğimizin en güzel kanıtıdır.
Son günlerde gastronomi & ekonomi basınında yer alan haberlerdeki gelişmeler çok mutluyum ki benim yıllardır bu sayfada yazdığım konuların hayata geçişini sergiliyor. Olması gerekenler geçte olsa hayata geçiyor.
Nasıl dünya gastronomisinde sözü geçen markalar bizzat veya ortak yatırımlarla Türkiye’ye geliyorsa, bizim yatırımcılarımız da diğer ülkelerde aynı şekilde hareket edebiliyorlar. Onlar nasıl kendi lezzetlerini, markalarını, tarzlarını hatta chef’lerini bizim ülkemize getirebiliyorlarsa, bizde özgün lezzetlerimizi, markalarımızı, tarz ve cheflerimizi artık diğer ülkelere götürebiliyor ve başarılarımızı kanıtlayabiliyoruz. Markalı lezzetlerimiz; dünyanın toptancı hallerinde ve marketlerinde, lezzet mekanlarımız ise önemli kentlerin cadde ve AVM’lerinde kendilerini gösteriyor. Türk mutfak ve pastane cheflerimiz, uluslararası ve ulusal otel & restaurant zincirlerinin dünya şubelerinde görev alabiliyorlar. Bu gelişmelerde kendi başarılarının ve yatırımcı taleplerinin olduğu kadar devlet yönetimimizin de katkısı var.
Zorlu Grubu, İtalyan gurme marketler zinciri EATALY’i getirdi, İtalyan Chef Bottura restaurant açtı, TOBB, DEİK ve DTİK başkanımız Sn.Hisarcıklıoğlu’nun şirketi Nuh’un Ankara Makarnası 134 ülkeye ihracat yapmak üzere Japon devi Nisshin Seifun Group ile ortak fabrika kuruyor. Çiğ Köfte zincirlerimiz Oses ve Komagene Almanya’da, Çin’de şubeler açıyor. Avrupa’nın Et İmparatoru Delta Hamburg Y.K.Bşk. Herr.Höper İstanbul’a geldi ve Almanya’da Türk Tarzı KEBAP & STEAK HOUSE açmak için Günaydın Et Markası sahibi Cüneyt Asan’la görüştü ve kendisini Hamburg’a davet etti. Sultans of Kebap Almanya ve Belçika’daki şubelerine Hollanda’yı ekliyor. Hollanda’da yaygın Türk Mutfağı Meram Restaurantlar zincirinin 9 şubesi Amsterdam’da açılıyor. Simit Sarayları malum, her gün yeni bir lezzet markamız dünya pazarlarına girerken, her ay da yeni bir lezzet mekanımız dünya insanlarının hizmetine giriyor.
Hey gidi günler hey. Bırakınız iş yapmaya, akraba görmeye bile ancak 3 yılda bir yurt dışına gidebilirdi bu güçlü milletin insanları. Dikkat o da cebinde sadece 100 dolarla. Bugün yurt dışında iş yeri de alabiliyor, konutta, fabrikada kurabiliyor, restaurantta. Türkiye’nin; makarnası, zeytinyağı, şarabı, balı, salçası, turşusu, şekerlemesi, bakliyatı, yaş ve kuru meyveleri sebzeleri rafları, vitrinleri süslüyor, yeniyor ve beğeniliyor. Konu derin, laf çok. Ancak devam edeceğiz. Değerli okurlarımın, milletimin ve tüm İslam Aleminin mübarek Ramazan ayını kutlar, hayırlı bayramlara kavuşturmasını Allah’tan dilerim.
Gastronomi
M. Vasfi Pakman
Lezzet Markaları Derneği Başkanı
pakman@turcomoney.com
