Cumhurbaşkanının teşhisi önemsenmeliydi - Haber 1Haber 1

Cumhurbaşkanının teşhisi önemsenmeliydi

29 Nisan 2015 - 13:28

ABONE OL

Cumhurbaşkanı “paralel” için “kanser” dedi. Teşhis çok önemliydi. Çünkü hiçbir devlet kendi içinde kendine ve milletine karşı bir çeteleşmeye izin veremezdi.
HSYK’nın Adalet Bakanı Kenan İpek imzalı başlattığı soruşturmada “paralel” konusundaki iddialar son derece vahim. Bu iddialara göre :

“-Bir kısım Hakim ve Cumhuriyet Savcıları Türkiye Cumhuriyeti devletinin yargı kuvveti içerisinde organizasyonu ve hiyerarşik yapısı bulunan devlet yargısına alternatif olarak ve örgütlü biçimde faaliyet göstermektedirler.

-Bu kişiler kendinden olmayan veya kullanamadığı yada farklı düşünen kişileri yargı kararları ile operasyonların hedefi haline getirmektedirler.

-Emniyet ve yargı üzerinden toplanan istihbarata göre örgütün üst düzey yöneticilerinin verdiği kararları icra etmektedirler.

-Suç faali veya masum olduğuna bakılmaksızın bir çok kişi yargı eliyle mağdur edilmektedir.

-Abartılı, ayrıntıya boğulmuş, gerçeklerin gizlendiği, kasıtlı, taraflı ve delilsiz davalar açılmaktadır. ”

“Paralel” Türkiye’yi esir mi alacaktı? Birinci aşamada MİT Başkanı dolayısıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hedef alınmıştı. İkinci aşamada dört Bakan dolayısıyla Hükümetin tümü hedef alınmıştı. Üçüncü aşamada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi hedef alınmıştı. Daha sonra anlaşıldı ki “paralel” tüm Hükümet yanlılarını hedef almaya başlamıştı. Bunu yargının zirvesinden ülkenin dört bir yanına yayılan “paralel Hakimler” vasıtasıyla yapmaya başlamıştı.

KAMUOYU BÜYÜK BEKLENTİ İÇİNE GİRDİ

Cumhurbaşkanı “paralele” kanser teşhisi koydu. Bu ne demekti? Bu bir hastalıktı. Önlenmezse devleti ve milleti kemirerek bitirecekti. “Paralele” karşı devlet ve millet el ele mücadele vermeye başlamalıydı.

Fakat “teşhis” yapıldıktan sonra kamuoyu oldukça şaşırdı. “Tedavi” eksik mi yapılıyordu? Medyaya yansıyan haberlerde “paralele” karşı mücadelede daha çok “emniyet” içindeki soruşturmalar ve gözaltılar birinci planda gözüküyordu.

Yanlışlık neredeydi? Menderes’i cellada verenler polisler değil Hakimlerdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hapse gönderenler polisler değil Hakimlerdi. Şimdi “paralele” karşı yapılan operasyonlarda sırf polislerin soruşturma sahasında sorumlu tutulduğu gözüküyordu. Esas tehlikenin “paralel yargıdan” geldiği ya unutturuluyordu yada görülmek istenmiyordu. Acaba bunun açıklaması “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mıydı?

“Tahliyeler” konusunda ortaya çıkan “yeni darbe teşebbüsü” kamuoyunu esas tehlike konusunda uyarıcı oldu. Tehlike, büyük tehlike “paralel yargıdaydı”. Devlet Cumhurbaşkanının “tarihi kanser teşhisini” doğru algılamalı ve tedaviyi doğru yapmalıydı. Yoksa “paralel yargı” yurt sathında zehrini kusmaya devam edecekti.

ESAS TEHLİKE “8 HAZİRAN” DA MI?

Dev bir “anti-Erdoğan” koalisyonu deliler gibi, umutla 8 Haziran’ı bekliyor. Bu koalisyon içinde ne ararsan var: çıkarlarına çomak sokulan büyük iş çevreleri, dev bir merkez medya, onun eski ve yeni “manşet senyörleri”, köşe yazarları, açıkça AK Partiye karşı olan STK’lar, daha tehlikelisi taraf değiştirmeye alışık olan yanar döner büyük STK’lar, yabancı devletlerin istihbarat teşkilatları… liste uzayıp gidiyor. Hepsinin ortak özelliği: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı olmak. Tercümesi: güçlü Türkiye’ye karşı olmak. Tercümesi: tarihi bir silkinişle kendi büyük geçmişiyle buluşmaya başlayan büyük Türkiye hareketinin yolunu kesmek.

Hepsi deliler gibi 8 Haziran’ı bekliyor. 8 Haziran: bir süper “gezi”, bir süper 17-25 Aralık ve mümkünse bir yeni “Yassıada”. Bunu neyle yapacak? Aynı geçmişte olduğu gibi: “minareyi kılıfına uydurarak”. Yani sözde hukukla, sözde yargılamalarla, sözde Yargıçlarla. Merkezde “paralel yargı” olacak. Tüm muhalefet partilerinin ve tüm Erdoğan düşmanlarının deliler gibi “paralele” sarılmalarının nedeni bu. “Paralel” onlar için bir “kurtuluş” gibi gözüküyor. “Paralelin” güçlü kolu da “paralel yargı”. Çünkü güya “yargılıyor”. “Şeriatın kestiği parmak” diyor. Ama kumpas varmış, darbe varmış, yalan, riya, sahte delil, tuzak varmış. Bunlar umurunda değil. Bunları maşallah başarıyla üreten bir fabrikaya dönüşmüşler. Bir şeytan tezgahı. Bir yeryüzü cehennemi.

NE YAPMALI?

Çanakkale şimdi çok moda. Truva Çanakkale’deydi. Truva’yı düşüren de “Truva atı”. Hollywood’un Truva filminde kullandığı Truva atı şu anda herkesin bildiği gibi Çanakkale’de.

“Paralel yargı” tüm geniş “anti-Erdoğan” koalisyonunun Truva atı. Eğer Truvalılar Truva atına kanmasaydı, onu kendi elleriyle şehirlerinin içine almasalardı hayatta kalacaklardı. Ama bu yanlışı yaptılar ve vahşice katledildiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “paralele” kanser teşhisini koydu. Ama “paralel” kim? Kamuoyu bilmiyor. Medya da hep polislerin adı geçiyor. Oysa “paralelin” “paralel yargı” olduğunu herkes biliyor. Ama kim bunlar?

Şimdi yapılması gereken en tepeden en alta kadar ülkenin dört bir yanında pusuya yatmış “paralel yargının” adlarının bilinmesi. “Paralel yargının” insanları suçsuz yere yargılayıp mahkum ettiklerini bizzat HSYK’nın başlattığı soruşturmalardan anlıyoruz. Şimdi yapılması gereken “paralel yargının” kimlerden oluştuğunu zirveden yurdun dört bir köşesine kadar bilinmesi. Eğer “paralel yargının” gerçekten hileli yargılamalarla insanları mağdur edip günah işlediklerine inanılıyorsa bu dosyaların tek tek açılması ve tekrar incelenmesi gerekiyor.

Tarih Cumhurbaşkanının teşhisini not etti. Şimdi devletinde bu tedaviye başlamasını bekliyor. Yoksa 8 Haziran hemen yarın. Türkiye’nin, Türk milletinin, Türk ekonomisinin yeni dev “gezi” lere, 17-25 Aralık darbelerine tahammülü yok. Türkiye düşmanlarının kahkahalar atarak ellerini ovuşturmalarına fırsat vermeyelim. “Süper fırtına” ufukta, Truva atı içimizde. Aciliyet kapıda.

PROF. DR. BENER KARAKARTAL

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.