Fransa bizi üzdü cevabımız ne olmalı? - Haber 1Haber 1

Fransa bizi üzdü cevabımız ne olmalı?

29 Aralık 2011 - 16:10

ABONE OL

Fransa bizi üzdü. Cevap ne olmalı? Fransa’nın canını biz de mi acıtalım? Yoksa onurumuzu zedeleyen bu durumu bir fırsata çevirip Türk’ün onurunu zirvelere mi taşıyalım? Cevap akılla bulunacak. Önce sıcak gündem: Tasarı Fransa Millet Meclisi’nde yangından mal kaçırır gibi onaylandı. Sırada Senato aşaması var. Tasarı Senato’dan da geçip kanunlaşacak mı?

Önce durum tespiti: 2011’in son günlerinde Paris’te yaşanan olay maçın kaybedildiğini gösteriyor.

Birinci tespit: Maç kaybedildi ama kaybeden Türkiye değil. Türkiye’nin oraya gönderdiği “takım”.

Maçı hiçbir zaman tribündeki seyirciler kaybetmez. Maçı sahadaki sporcular kaybeder.

Paris’te de durum aynen bu oldu. Maçı Türkiye kaybetmedi. Oraya gönderilen takım kaybetti.

İkinci tespit: Kaybedilen maç aynı takımın kaybettiği birinci değil, ikinci maçtır. Bu takım bir süre önce de Paris’te, “Fransa’da Türk Mevsimi” maçını bir hezimete dönüştürmüştü. Büyük masraflarla Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi etkilemek için organize edilen “Fransa’da Türk mevsimi” yine onurumuzu kıracak şekilde neticelenmiş, Sarkozy aylar süren bu faaliyete birkaç dakikalığına ağzında sakızla gelmişti. “Fransa’da Türk mevsimi” fiyaskosunun çocuğu Fransa Milli Meclisi’nde bugünlerde oylanan ve Türklerin cezalandırılmasını hedefleyen “Soykırım” tasarısı oldu.

Neden böyle oldu? Fransa’ya giden takımlar şüphesiz zayıf ve yetersizdi. Çok parayla az iş yapıyorlardı. Özel uçaklarla günü birlik Paris’e gidiliyor, lüks otellerde kalınıyor, orada “Türk’ün Türk ile sohbet ettiği” saatler geçiriliyor ve çıkarları itibariyle “Türk Dostu” geçinen ama ince siyasetleri “nabza şerbet vermek” olan hep aynı kişilerle konuşuluyordu.

Şov Türkiye’ye dönünce başlıyordu. Bir kamera ordusuna yurtdışındaki faaliyetin ne kadar başarılı olduğu anlatılıyordu. Amaç iç kamuoyuna yönelik propagandaydı. Maç seyirciye kapalı sahada oynandığı için de biz uzmanlar dışında kimse gerçeği göremiyordu.

Ama bu kez maç kısmen seyirciye açık sahada yapıldı. Milyonlarca Türk canlı yayınlarla Fransa Meclisi’ndeki oylamayı izledi ve şok oldu. Avrupa’daki takım bir öz eleştiri yapmaktan her zamanki gibi kaçındı. “Suç Sarkozy’de idi.” Sonuçta “Sarkozy kötü, Fransa kötü, Merkel kötü, Almanya kötü, Avrupa kötü” idi. Yıllar önce ilkel bir milliyetçiliğin söylediği “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözüne bir biçimde dönülüyordu. O zaman maçı kaybeden bu takıma sormak lazımdı: Aynı Türkiye’den, Avrupa futbolunu dize getiren UEFA şampiyonluğu nasıl çıkmıştı? Nasıl oluyor da Türkiye’de Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın birçok yerinde ilham kaynağı oluyor, dünya tarihini etkiliyor ve en ünlü yorumcular tarafından batı basınında yılın devlet adamı seçiliyordu?

Maçı kaybeden Türkiye’nin, Avrupa takımına kendi başarısızlıklarını Türkiye’nin başarısızlığı haline dönüştürmelerine izin vermemek lazımdı. Kaybeden takımın stad dışında kazanan futbolcuları dövmesi ilkelliğine düşmemek lazımdı.

FRANSA İLE İLİŞKİLERDE NE YAPILMALI?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK’ta yaptığı konuşmada çok akıllıca bir yol gösterdi. “Anlık tepki vermemek lazım”. Ermeni meselesi konusunda bilim adamları araştırma yapmalı, yani özet olarak Türk Hükümeti uluslararası platformlarda savunma yaparken elinde haklı olduğunu kanıtlayacak dosyalar bulunmalı.

Bu çok güzel bir davet. Ama iki noktada genişletmek lazım. Birinci nokta: “Ermeni meselesine” takılıp kalmamak lazım. Çünkü “Ermeni meselesi”, “Kıbrıs meselesi”, “Güneydoğu meselesi” Türk düşmanlarının batı kamuoylarını etkilemek ve kandırmak için kullandıkları bahaneler. Yani

öncelikle meseleye genelde yaklaşmak lazım. İkinci nokta: Stratejiyi savunmadan hücuma çevirmek lazım. Futbolda olduğu gibi sahanın tümünü işgal edip, gol atıp, zafer kazanmak lazım.

Somut olarak bu nasıl olacak? Fransa karşısında nasıl bir strateji izleyeceğiz?

Önce Sarkozy kompleksinden kurtulmak lazım. Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Kamuoyu araştırmalarında Sarkozy’nin rakibi Sosyalist partinin resmi adayı Hollande önde gidiyor. Ama Sarkozy’nin ne kadar inatçı ve tehlikeli olduğunu bütün dünya biliyor. Sarkozy’nin “başarısızlıktan nefret ederim” sözü akıllarda. Sarkozy’nin Ermeni ve Avrupa’da ekonomik kriz dahil tüm konuları seçim malzemesi yaptığını ve rakiplerine karşı Fransız devletinin tüm gücünü kullandığını görüyoruz.

Önümüzdeki ilkbaharda Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazanacak? Hollande seçilirse Türkiye konusunda görüşleri Sarkozy’den de daha katı. Hollande “Türkiye AB’ye girebilir ama çok çok çok sonra” diyor. “Ermeni soykırımı” iddiası konusunda Sarkozy’yi de aşıyor ve onun bu konuda beş yıldır zayıf kaldığını söylüyor.

Sosyalistler kısa bir süre önce Fransız Senatosu’nda başkanlığı ele geçirdiler. Soykırım yasası Senatodan da geçebilir. Fransa seçim kampanyası içinde olduğu için Hollande, Sarkozy’yi Meclis’teki oylama konusunda suçladı. Her seçim kampanyasında olduğu gibi bir adayın ‘evet’ dediğine rakibi “hayır” diyor. Ama yasa tasarısı Senato’ya geldiğinde Hollande ne yapacak? Ermeni oylarını kaybetmemek için her türlü ayak oyununa izin veren küçük siyaset oyunları sergilenmeye devam mı edilecek?

TÜRKİYE FRANSA KONUSUNDA AKILLI ÇÖZÜM ÜRETMELİ. AKILLI ÇÖZÜM NE?

Kısa vadede yapılacak şeyler var. Ama başarı orta vadede.

Kısa vadede tasarının Senatodan geçip yasalaşmaması için Türkiye’nin şu anda uyguladığı devlet ve millet düzeyindeki tüm tepkiyi aynı kararlılıkta sürdürmesi lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimi bitinceye kadar bu baskı devam etmeli. Yalnız dozajın asgari düzeyde tutulması şart. Dozaj yükseldiği taktirde –internet sitelerindeki siber saldırılar gibi- Türklerin tutumu seçim kampanyasında adaylara faydalı malzemeye dönüşüyor. Seçim kampanyasının “anti Türk” bir kampanyaya dönüşmesinden Türkiye’nin kazanacağı hiçbir şey yok.

Stratejik başarımız orta vadede. Bu başarı nedir? Süre ne kadar olmalı?

İki yıllık bir akıllı plan Türkiye’yi, Fransa ile ilişkiler konusunda zirveye taşıyabilir.

Karar artık Başbakan’da. İki yıllık plan Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri biter bitmez başlamalı ama hazırlıklar şu andan itibaren yapılmalı.

Yenilen takımlarla tekrar sahaya çıkmaktan kaçınmak lazım. Takım yenilemekten korkmamak lazım. Sivil Toplum Kuruluşları liderlerinin iç kamuoyuna yönelik yirmi dört saatlik masraflı gezilerinin nasıl hüsranla neticelenen sonuçlar verdiğini gördük. Aynı şekilde bu gruplara eklenen çok saygıdeğer emekli Büyükelçilerin ne kadar fayda sağladığını sorgulamak gerek. Bütün birikimlerden faydalanmak gerek. Ama diplomatlar formasyonları sonucu kamuoyuna en uzak bir noktada bulunuyorlar.

Başbakan’a doğrudan bağlı bir çekirdek Avrupa takımı stratejisini başta iş adamları olmak üzere toplumun tüm dinamik kesimlerini kapsayacak biçimde çalışmalarını planlamalı.

Fransızların kalbi solda, para cüzdanları sağdadır. Politika Başbakanımızım çok sevdiği bir deyimle “kazan kazan” çizgisinde yürütülmelidir.

Amaç tüm mega projelerde dev bir iş birliğini hedeflemek olmalıdır. Hedef Fransa’yı ekonomik açıdan kuşatmak, sahayı işgal etmek olmalıdır. Unutulmamalı ki Avrupa Birliği’ni kuran ve yaşatan Fransa’dır. Avrupa kilidi hala Paris’in elindedir. Bu çerçevede eski Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle’den bu yana Fransa’yı yöneten tüm başkanlar Alman şansölyelerle iş birliği yaparak Avrupa’yı yönetmişlerdir. Bugün de, durum aynen devam etmektedir.

Türkiye akıl ve kaliteyi birleştiren bir strateji içinde iki yılda hedefi yakalayabilir ve tarihte olduğu gibi Fransa ile iş birliği yaparak Avrupa yönetiminde zirvede yer alabilir.

“Davos’da one minute” çıkışının ikinci basamağı Paris’e Türk damgasının vurulmasından geçiyor.

Bu yapılırsa “soykırım” gibi konular bir teferruata dönüşür. Eğer yapılmazsa: 2015 senaryosunu Türk karşıtları sömürmeye devam eder.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.