Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, beklenildiği gibi milletvekillerine ve
emeklilerine yönelik gece yarısı gözlerden ve dikkatlerden uzak
biçimde ve bir anlamda gizli saklı olarak TBMM’den geçirilen son
(fahiş) zam yasasını; beklenildiği gibi ve kaçınılmaz olduğu üzere de,
bekletmeden veto etti…
Türkiye Cumhuriyeti parlamento tarihinde işlenen unutulmayacak
ayıplardan biri olarak, uzun süre hatırlanacak olan “bu VAKA”; sanırız
Türk demokrasisinin vicdani boyutlarda ne hale geldiğinin çarpıcı bir
örneğidir…
Milletin adına ve yararına görev yapan daha doğrusu yapması gereken
milletin vekilleri; en cömert biçimde kendi yararları doğrultusunda,
fütursuzca hareket etmenin, “şahane örneğini” sergilediler, geçtiğimiz
hafta içerisinde… Fahiş zam kimlere, ne yolla ve nasıl yapılırmış
dünya aleme gösterdiler…
Zam dediğin; memura, emekliye, asgari ücretliye yapıldığı gibi, öyle
yüzde 3-5 düzeyinde değil de babalar gibi, yüzde 100 lerde okkalı
olarak nasıl yapılırmış gösterdiler herkese…
2 yıl milletvekilliği yapmış olan bir milletvekilinin; emekli
olduğunda, eskisi gibi 3,5-4 bin lira tutarında emekli aylığı değil,
tamı tamına 7 bin 800 lira emekli maaşı alması sağlanacaktı, tabi yasa
Gül tarafından veto edilmeseydi…
23. dönem Sayın milletvekilleri, yasaya hakça olur vermiş olmakla
öteden beri milletvekili emeklilerine yapılmakta olan büyük
haksızlığı(!) önlemiş olacaklardı…
Emekli, memur, işçi, asgari ücretli kimmiş ki, yüzde yüz dolayında
aylığına zam beklesin ve böyle bir arzunun peşinde olsun… Onlar
saygıdeğer milletvekillerimizin yanında kimler oluyorlarmış da
cüretkâr taleplerde bulunsunlar.
***
Gelelim zurnanın zırt dediği yere…
Herkes biliyor ki, AKP grubunda Tayyip Erdoğan olur vermeden, hiçbir
milletvekili önlerine getirilmiş olan bir yasaya ya da yasa önerisine,
kesinlikle parmak kaldıramaz!..
O halde, Cumhurbaşkanına gönderilen yasa; AKP grubu açısından Başbakan
Tayyip Erdoğan’ın bilgisi, oluru ve talimatı doğrultusunda onaylandı.
Daha açık ifade ile önce Başbakan “tek ve tartışmasız yönetici” olarak
yasaya uygun verdi, sonra da milletvekilleri onayladı…
Kağıt üzerinde ki resmi uygulamadan söz etmiyoruz. Olayın perde
arkasındaki durumunu aktarmaya çalışıyoruz…
Bu durumda ne oldu?
Gül Tayyip Eroğan’ı veto mu etmiş oldu?
Bilinen Gül Erdoğan ilişkisi doğrultusunda; gerçekte böyle bir şey söz
konusu olabilir mi?
Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ın olur verdiği yasayı; yapılan işlem ve
yasanın ruhu; vicdana, demokrasiye aykırıdır biçiminde bir görüş
ortaya koyarak, mutabakatsız veto edebilir mi?
Yoksa kimilerinin iddia ettiği gibi, Abdullah Gül’e puan kazandırma
taktiği mi söz konusu…
Şike yasasından sonra, milletvekiline zam yasasının da
Cumhurbaşkanı’nca veto edilmesi siyasi konjonktürde neyi göstermiş
oluyor?
Şunu açık, net ve kesin olarak söyleyelim.
Yıllarca birlikte hareket etmiş, pek çok şeyi birlikte paylaşmış,
sayısız olayların birlikte tanığı olmuş Gül Erdoğan beraberliğinde ve
“kadim dostluğunda”; kimse zerre kadar çatlama, ayrışma beklemesin.
Taraflar isteseler de böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü elleri,
kaderleri mahkum…
Veto olayından sonra da; tekrar ediyoruz, kimse çatlama, patlama,
ayrışma gibi durumların söz konusu olacağını aklından bile geçirmesin.
Kendileri istese bile, böyle bir şeyin oluşumuna meydan vermezler.
Dedik ya elleri ve kaderleri mahkum birbirleriyle sıkı sıkı
kenetlenmeye… Bunca yıl kadim dostluğu yapmışken…
Tek bir istisna var. O da olmaz olmaz demeyin yaklaşımıdır…
****
Vekile zam yasasına canı yürekten, coşku ve heyecanla onay veren,
parmak kaldıran milletvekillerine sağduyu kulvarından hatırlatmalar…
SİZLER…
– Onay verdiğiniz yasanın, önce Meclis komisyonlarında ele alındıktan
sonra, genel kurula getirilmesini ve genel kurulda öğleden sonra ki
saatlerde, kameralar yayında iken ve açık seçik tartışma zemininde
görüşmeler yapıldıktan sonra yasaya onay vermiş olsaydınız…
– Yasayı gece yarısını geçen saatlerde; Meclis kameraları yayında
değilken, gizli saklı Meclis’ten geçirme gibi bir teşebbüsün objeleri
olarak değil de, “biz böyle bir yasaya milletin gözünden ve
dikkatinden kaçırarak onay vermeyi onurumuza yediremeyiz” in
kararlığında olsaydınız…
Millet aç, yoksul perişan iken… Emekli, memur, işçi maaşları yaşam
koşulları karşısında, açlık ve yoksulluk sınırının altında iken…
Asgari ücretin 650 lira olduğu bir ülkede, milletin gözünün önünde,
kendimize yüzde yüze varan nasıl böylesi fahiş zamlar isteyebiliriz
diyecek ve düşünecek erdemi göstermenin basireti içerisinde
olsaydınız…
Sizlere bugün zoraki ve az da olsa saygımız devam ederdi….
BURHAN ÖZBEY