Meclis'te vekiller sordu, Merkez Bankası Başkanı yanıtladı... - Haber 1Haber 1

Meclis’te vekiller sordu, Merkez Bankası Başkanı yanıtladı…

Meclis’te vekiller sordu, Merkez Bankası Başkanı yanıtladı…

12 Ekim 2021 - 0:26

ABONE OL

TBMM (AA) – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bu hafta açıklanacak 8 Ekim 2021 tarihi itibarıyla banka rezerv rakamının 123,5 milyar dolar seviyesine yükseldiğini belirterek, “Önümüzdeki dönemde de Merkez Bankası olarak para politikasının aktarım mekanizmasını kuvvetlendirmek amacıyla rezerv birikiminin devam etmesini amaçlamaktayız.” dedi.

Kavcıoğlu, banka faaliyetlerine ilişkin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumda, küresel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, küresel iktisadi faaliyetlerin sert şekilde daralmasına neden olduğunu belirten Kavcıoğlu, ülkelerin, çeşitli uygulamalarla ekonomilerini desteklediğini söyledi.

Aşılanmanın dünya genelinde hızlanmasının küresel ekonomik toparlanmayı desteklediğini anlatan Kavcıoğlu, Türkiye’nin başlıca ticaret ortaklarının gelirlerinin arttığını ve dış talep görünümünün iyileştiğini ifade etti.

Türkiye’nin, borçluluk anlamında tüm kategorilerde, gelişmiş ülkelerden belirgin şekilde pozitif ayrıştığını vurgulayan Kavcıoğlu, “Türkiye gibi genç nüfuslu, yüksek büyüme potansiyeline sahip ancak yeterli tasarrufa sahip olmayan ülkelerde üretim, ihracat ve yatırımın finansmanı için borçlanma, bu düzeyde normaldir.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, üçüncü çeyreğe ilişkin siparişler ve kapasite kullanım oranı gibi öncü göstergelerin, dış talebin desteğiyle iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürdüğüne işaret ettiğini belirtti.

Tarım dışı istihdamın, öncelikle sanayi sektörünün katkısıyla toparlanmaya başladığını dile getiren Şahap Kavcıoğlu, hizmet sektöründeki açılma ve turizmin katkısıyla beraber istihdam piyasasının, salgın dönemi etkilerini büyük ölçüde attığını söyledi.

Kavcıoğlu, “Son dönemde aşılamadaki olumlu gelişmelerle birlikte normalleşme adımları turizm sektöründeki toparlanmaya destek verirken, alınan tedbirlerin etkisiyle altın ithalatı da gerilemektedir. Böylece cari açıkta düzelmenin başladığını söyleyebiliriz. Nitekim 2020 yılı ilk 8 ayında 26 milyar dolar olan cari açık, bu senenin ilk 8 ayında 14 milyar dolara gerilemiştir.” dedi.

– Rezervdeki gelişmeler

Şahap Kavcıoğlu, son dönemde rezervlerde istikrarlı bir artış eğilimi gözlendiğini ifade etti.

Bu dönemde özellikle reeskont kredi geri dönüşleri, zorunlu karşılık adımları ve cevherden altın alımlarının, Merkez Bankası rezervlerini yukarı yönlü etkileyen faktörler olarak ön plana çıktığına işaret eden Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Bu dönemde ayrıca diğer merkez bankaları ile yapılan swap işlemleri, SDR tahsisatı gibi gelişmeler de rezervleri yukarı yönde etkileyen diğer faktörler olmuştur. Bu hafta açıklanacak olan 8 Ekim 2021 tarihi itibariyle rezerv rakamımız 123,5 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde de Merkez Bankası olarak para politikasının aktarım mekanizmasını kuvvetlendirmek amacıyla rezerv birikiminin devam etmesini amaçlamaktayız. Bu doğrultuda reeskont kredileri temel rezerv biriktirme aracı olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca son dönemde reeskont kredi mekanizmasının etkinliğini artırmaya yönelik çeşitli adımlar da atmış bulunmaktayız.”

Kavcıoğlu, eylül ayı itibarıyla tüketici enflasyonunun yüzde 19,58 olarak gerçekleştiğini, bu yükselişte enerji ve hizmet fiyat gelişmelerinin etkili olduğunu söyledi.

Emtia fiyatlarındaki yüksek seyir sürerken bazı ürünlerdeki fiyat artışlarının oldukça keskin olduğunu dile getiren Kavcıoğlu, Brent petrol ve doğal gazda yıllık olarak yüzde 100’lere yakın fiyat artışlarının görüldüğünü kaydetti. Kavcıoğlu, emtia fiyatlarındaki yüksek artışların son aylarda daha da hızlandığını belirtti. Son dönemde taşıma maliyetlerinde yüksek artışlar görüldüğünü, tedarikçilerin teslimat sürelerinde uzamalar olduğunu anlatan Kavcıoğlu, “Bu durum fiyatlar üzerinde arz kısıtları kaynaklı yukarı yönlü bir baskı oluşturarak üretici fiyatlarının yükselmesine neden olmaktadır.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, 2021 yılında net olarak 249 milyar lira kredi artışı yaşandığına işaret ederek, net kredi artışında bireysel kredi kullanımlarının öne çıktığını söyledi. Kavcıoğlu, bireysel kredilerdeki artışın, ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartından kaynaklandığını dile getirdi.

Bu yıl Türk lirası mevduatında güçlü artışın devam ettiğini belirten Kavcıoğlu, yabancı para mevduat artışının ise görece sınırlı kaldığını kaydetti.

Para politikası görünümüne dair son dönem gelişmelere değinen Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

“Enflasyon görünümü, salgının seyriyle salgın dönemine özgün koşulların arz zincirleri üzerindeki etkileri, iktisadi faaliyetin ve talep kompozisyonunun durumu ve finansal koşulları bir arada değerlendirdiğimizde para politikası duruşunda güncellemeye giderek politika faizini 100 baz puan indirdik. Para politikası duruşunu belirlerken para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirdik. Enflasyon, kısa dönemde başta emtia fiyatları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar olmak üzere arz ve talep yönlü çeşitli unsurların etkisiyle oynak bir seyir izlemektedir. Bununla birlikte geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla enflasyonun yeniden düşüş eğilimine dönmesini sağlayacak sıkılıktaki parasal duruş, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklığa karşı önemli bir tampon işlevi görmektedir. Merkez Bankamız salgın döneminde Türkiye ekonomisinin maruz kaldığı şokların kalıcı etkilerini sınırlayıcı, iç ve dış dengeyi gözeten, nihai olarak fiyat istikrarına öncelik veren bir para politikası duruşu benimsedi. Para politikasında bundan sonraki dönemde de olası riskleri gözeten bir yaklaşım sergilemeyi sürdüreceğiz.”

“Öncü göstergeler güçlü seyrediyor”

Kavcıoğlu, öncü göstergelerin yurt içinde iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret ettiğini belirterek, “Aşılamanın toplumun geneline yayılarak hızlanması, salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır.” dedi.

Olumlu dış talep koşulları ve uygulanmakta olan sıkı para politikasının cari işlemler dengesini pozitif etkilediğini ifade eden Kavcıoğlu, “İhracattaki güçlü artış eğilimi ve aşılamadaki kuvvetli ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesi beklenmektedir. Cari işlemler dengesinde görülen iyileşme eğilimi fiyat istikrarı hedefi için ayrıca önem arz etmektedir.” diye konuştu.

“Parasal duruşun sıkılığı ticari kredilerde daraltıcı etki yapmaya başladı”

Kavcıoğlu, enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmelerinin etkili olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu etkilerin arızi unsurlardan kaynaklı olduğunu değerlendirmekteyiz. Diğer taraftan güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir. Parasal duruşun sıkılığı ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başlamıştır. Bunun yanında, bireysel kredilerin ılımlı seyre dönmesi için makroihtiyati politika çerçevesi güçlendirilmiştir. TCMB, para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirmiştir ve değerlendirmeye devam edecektir. Bu çerçevede para politikası duruşunda güncellemeye ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesi yapılmış ve eylül ayında politika faizinde indirime gidilmiştir.”

Kavcıoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını da yanıtladı.

Merkez Bankası’nın para politikasına ilişkin sorular üzerine, faiz indirimine gitmeden önce TCMB’nin bir yıldır yaklaşık 1100 baz puan faiz artıran bir sıkı para politikası uyguladığını anımsatan Kavcıoğlu, buradaki amacın da hem kur hem de enflasyonu dengelemek olduğunu söyledi.

Yaptıkları analizler ve çalışmalar sonucunda ağustos ve eylül aylarında faiz indirme noktasında yol haritasını sözlü ve enflasyon raporundaki değerlendirmeleriyle ifade ettiklerini anlatan Kavcıoğlu, 2020’den sonra dünyada emtia fiyatlarının yükselişiyle başlayan fiyat artışlarını ve bunun ülkelerdeki sanayiye ve yaşama etkisini takip ettiklerini belirtti.

Kavcıoğlu, öte yandan dünyada yaşanan kuraklık ve yangınların da bu sürece çok büyük olumsuz katkıları olduğunu dile getirerek, “Gelişmiş ülkelerin bir çoğu para politikasını sözlü söylemlerle yönetmeye çalışıyor. Faiz artırımı ya da sıkılaşma anlamında başka adım atmadılar. Gelişmekte olan ülkelerin bir kısmı faiz artırımına gitmiştir, bir kısmı da faiz artıracağını ima etmişlerdir. Bu süreç içinde bu kadar uzun süre içerisinde sıkı para politikası uygulayan ve 1100 baz puan artırıma gitmiş tek ülkeyiz.” diye konuştu.

Faiz indirimi sonrasında kurda bir hareketliliğin olduğunu belirten Kavcıoğlu, “Burada küresel gelişmeleri değerlendirdiğimizde bunun bizim faiz indirimimizle de direkt bir ilişkisi olmadığını çok rahat görürüz. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerle, faiz indirimi ve kur hareketlerinde değer kaybı yaşayan ülkelerle kıyasladığımızda bizim faiz artırımından sonra TL 22 Eylül – 7 Ekim arası yüzde 2,5 değer kaybetmişken, 100 baz puan faiz artıran Brezilya yüzde 4,3 değer kaybetti. Meksika 0,25 faiz artırdığı halde yüzde 2,9 değer kaybetti. Kur üzerinde faiz artırımı ve faiz indirimlerinin muhakkak etkisi var ama Türk lirasındaki değer kaybını sadece 23 Eylül’de yaptığımız indirimle ilişkilendirmek doğru değil.” değerlendirmesini yaptı.

Uyguladıkları sıkı para politikasında faiz indiriminin piyasanın beklediği bir indirim olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, “Bunun sürpriz faiz indirimi olmadığını görebiliriz.” dedi.

Kavcıoğlu, bir soru üzerine Para Politikası Kurulu üyelerinin ne yönde oy verdiğinin kamuoyuna açıklaması uygulamasının bugüne kadar olmadığını söyleyerek, “Böyle bir gelenek yok. Şu ana kadar açıklanmadı, açıklamıyoruz, açıklanmasını da şu an için doğru bulmuyorum. Türkiye’de bunun iletişimi yapılarak oraya doğru gidilmesinde de hiç bir sakınca olduğunu düşünmüyorum.” sözlerini sarf etti.

“Dünyada TCMB’nin bilançosu kadar şeffaf bilançosu olan Merkez Bankası yok”

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Bankanın rezervleri ve Hazine ve Maliye Bakanlığıyla yapılan döviz alım satımına ilişkin protokolle ilgili soru üzerine de “Protokolün gizli olduğu, açıklanmadığı gibi iddiaların hiçbirisi doğru değil. İlk olarak Hazine Müsteşarlığı ile 2017’de protokol imzalanıyor. Hazine Müsteşarlığı’nın TCMB nezdindeki hesapları kullanılarak yapılacak döviz alım-satım işlemlerinin para ve kur politikaları çerçevesiyle uyumlu gerçekleştirilmesi için gerekli koordinasyonun sağlanmasına ilişkin esasların belirlenmesi amacıyla 21 Şubat 2017’de Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve TCMB arasında bir protokol tesis edilmiştir. Bu o zaman da biliniyor. Biz bunu daha önce de açıkladık.” dedi.

Merkez Bankasının kendisine özgü bir kanunu bulunduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, “Her şey kanuna uygun bir şekilde yapılmıştır, yapılmaya da devam ediliyor. Bankayı bir kanunsuzlukla suçlamak eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, dünyada TCMB’nin bilançosu kadar şeffaf bir bilançosu olan Merkez Bankası olmadığını dile getirerek, “TCMB bu ülkenin en güvenilir kurumudur. IMF tanımına uygun bir şekilde rezervlerimiz oluşmaktadır. Merkez Bankası’nın şu anki rezervleri 123,4 milyar dolardır. İnşallah yıl sonunu tarihi rekorla, bugüne kadar olmayan rezervin üzerinde kapatacağız.” dedi.

Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması

Başkan Kavcıoğlu, Bankanın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili sürecin 1987 yılında başladığını anlattı. Kavcıoğlu, gelinen noktada bazı birimlerin İstanbul’a taşındığını, binayı tamamen değerlendirdiklerini, şu an yer sorunu olduğu için ikinci bir bina kiralanıp kiralanmayacağını değerlendirdiklerini ya da finans merkezindeki binalarına 2022’nin haziran ayında taşınmayı düşündüklerini söyledi.

Kavcıoğlu, “Merkez Bankası’nın taşınmasını, finans merkezi planlamamız kapsamında her şey yolunda giderse 2022 Ekim’de tamamlamış olacağız.” dedi.

“Dünya pandemide bitti, Türkiye dimdik ayakta”

Şahap Kavcıoğlu, bankada tayin-terfi, görev değişikliği anlamında bir çalışma yaptıklarını ve 2 kişi hariç tamamının bankada çalışan isimlerden oluştuğunu söyledi.

Banka olarak iletişime açık olduklarını vurgulayan Kavcıoğlu, “Dikkatli olmaya çalışıyoruz, söylediğimiz her şeyin yanlış ifade edildiğinde nelere mal olduğunu da gördük, görüyoruz. Bu kadar dikkatli olmamıza rağmen bir arkadaşımızla görüşmemizde ‘off the record’ olmasına rağmen ekonomist de değil, sohbet ortamında birkaç şey sordu, CDS vesaire bir değerlendirme yaptık. Oradan cımbızlayarak yazarken CDS’i Brezilya ya da başka bir ülkeyle karşılaştırması. Bunu alıp Merkez Bankası’nda çalışmış, ekonomist, buraları bilen arkadaşların Merkez Bankası Başkanı’nı bu şekilde eleştirmeleri, itibarsızlaştırmaları hoş değil. 30 yıllık bankacıyım. Uzun süre görev yapan bürokratlar olarak CDS’in ne olduğunu çok iyi biliyoruz.” diye konuştu.

Cari açığı çözme çabalarının takdir edilmesi gerektiğini söyleyen Kavcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ağustos ayı olarak cari fazla veren bir ülke durumundayız. Pandemi şartlarına rağmen yılı 15-17 milyar dolar arasında bir cari açıkla kapatıp önümüzdeki yıllarda da cari açığı çözmüş, faizi ve kuru çok daha dengeli bir ülke haline geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Cari dengeyi sağlamış, faizi ve kuru dengeli bir ülkeyi oluşturmak üzere tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. Önümüzdeki yıl da enflasyon onunla beraber inecektir emin olabilirsiniz. Dünya pandemide bitti, Türkiye dimdik ayakta. Bunu söylediğimde ‘Bir bürokrat olarak siyaset yapıyor’ diyorsunuz. Dünyada Merkez Bankası politikalarıyla bu işi en iyi yapan bankalardan ve ülkelerden bir tanesiyiz. Bu ülke, bu Merkez Bankası bizim.”

 

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.