Süper Başkanlık kapısı açıldı - Haber 1Haber 1

Süper Başkanlık kapısı açıldı

09 Nisan 2014 - 10:07

ABONE OL

PROF. DR. BENER KARAKARTAL’DAN ÇARPICI ANALİZ

Türkiye’de tartışmalar olayların hep iki adım gerisinden gidiyor: Erdoğan Başkan olmak istiyor mu? Gül Başbakan olacak mı? Günaydın! Bütün bu tartışmalar dünde kaldı. Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Erdoğan Cumhurbaşkanlığına aday olacak mı? Cevap: Evet, evet, evet. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turda seçilir mi? Cevap: Muhtemelen evet.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı seçtirme gücü var mı? Cevap: Hayır. Neden? Erdoğan 20 yıldır iktidarda. İcraatıyla kendini sekiz defa kanıtladı. Muhalefet partileri seçime 4 ay kala hala adaylarını belirleyemedi. Hele tüm muhalefeti birleştirip Erdoğan’ı yenecek tek ortak bir aday bulmak! Artık çok çok çok geç.

Bütün bu tartışmalar artık geçmişte kaldı. Şimdi siyaset bilimi yeni sorulara cevap arıyor: Erdoğan aday olursa ve ilk turda seçilirse nasıl bir Cumhurbaşkanı olacak? Zayıf mı, güçlü mü? Anayasa ona nasıl bir ortam sağlayacak?

CUMHURBAŞKANINDAN CUMHURBAŞKANINA FARK VAR

1982 anayasası 150 yıldır hep olduğu gibi neredeyse satır satır Fransız anayasalarından esinleniyordu. 1982’de anayasayı yazanlar Fransız Beşinci Cumhuriyet anayasasını kopyaladılar. Bu modelde Cumhurbaşkanı çok güçlüydü. Fransız anayasasına göre tek fark: Türkiye’de Cumhurbaşkanını meclis seçiyordu.

1982’den sonra seçilen Cumhurbaşkanlarının her birinin kendine göre bir yoğurt yiyişi oldu. Kenan Evren darbe ile gelmiş güçlü bir kişiydi. Ama buna rağmen Başbakan Özal’a müdahale etmedi. Özal’da, Cumhurbaşkanı ile ters düşmemeye dikkat etti.

Özal Cumhurbaşkanı olunca durum çok farklılaştı. Eski hamisi, ağabeyi Demirel, Özal’ın kendisini kızağa çekmesini hiç hazmedemedi. Yasaklar sona erip de Başbakan seçilince Demirel intikam senaryosunu devreye soktu. Hem de nasıl? Şahsen şahidim. Özal’la iki kez onun uçağında Afrika’ya gittim. O bir esirdi. Üzüntüden kahroluyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Cumhurbaşkanlığından istifa edip parti kurmayı düşünüyordu. Yakınları bunu biliyor.

Özal kuşatılmıştı. Kimler tarafından? Bir taraftan Başbakan Demirel ve onun Bakanları tarafından. Öbür tarafta merkez medya ve onun manşet senyörü gazetecisi tarafından. Ringdeki bir boksör misali onu fena hırpalıyorlardı. Karşı taraf sopayı vuruyor, ayağa kalkınca yalakalık yapıyor, yaklaşıyor ve sonra sırtından bir sopa daha vuruyordu. Özal iki buçuk sene dayanamadı. Üzüntüden öldüğüne ben yemin edebilirim.

Aynı anayasayla Demirel, Özal’ın ölümü üzerine Cumhurbaşkanı seçildi. Rahat bir Cumhurbaşkanlığı yapmayı hayal ediyordu. Ama kendisinin partisine aldığı Başbakan Tansu Çiller. O’nu Çankaya’ya hapis etmeye çalıştı. Büyük cehalet! Çiller, Demirel’i tanımıyordu. Demirel beş defa gitmiş, altı defa geri gelmiş, yedincisinde Cumhurbaşkanı olmuştu. Menderes asıldıktan sonra Türkiye’de otuz yıldır number one olmayı başarmıştı. Defalarca darbe ile devrilmiş, iktidardan uzaklaştırılmış, her seferinde daha güçlü olarak geri gelmişti. Onun nasıl bir süper siyaset kurdu olduğunu amatör siyasetçi Tansu Çiller anlayamazdı.

Demirel kendisini defalarca deviren askerlerle iş birliği yaptı. 28 Şubatta Tansu Çiller’i ve Necmettin Erbakan’ı bir daha siyasete geri gelmemek üzere ringden attı. Bunun için ortakları hep aynı kişilerdi: Bunlar Özal’ın devrilmesinde de Demirel’in ortaklarıydı. Bir kurnazlık dehası olan Mesut Yılmaz ve atraksiyon üstadı manşet senyörü. Ordu ve merkez medyayı Demirel süper biçimde kullandı. Başbakan Mesut Yılmaz oldu. Çankaya’da da Demirel huzura kavuştu.

Aynı anayasa ama ne kadar farklı icraat biçimleri! Demirel’in dönemi sona erince Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan ikilisi iş aleminin de teşvik ve telkinleriyle Cumhurbaşkanlığına Ahmet Necdet Sezer’i getirdiler. Ne büyük hayal kırıklığı! Sezer kıvıran bir politikacı değildi. Paraya, yolsuzluğa, rüşvete karşıydı. Anayasayı, Ecevit’in başına fırlattı. O sırada dostum Sakıp Sabancı’nın holding merkezindeki 25. kattaki odasındaydım. Fırtınanın koptuğunu gözlerimle gördüm. Bankalar, şirketler, borsa inanılmaz bir süratle çöktü. Tayfun şiddetindeki fırtına irili ufaklı sayısız işletmeyi süpürdü götürdü. Yapılan seçimlerde iktidardaki üç parti; ANAP, DSP ve MHP meclisten atıldılar. Barajın altında kaldılar. Meydan tek başına Recep Tayyip Erdoğan ve onun çelikten bir elle yönettiği AK Partiye kaldı.

Erdoğan 2002’de iktidara geldiği zaman TGRT’deki yorum programlarımda onun için “yaman kaptan” ve “yaman kaptanlar fırtınada belli olur” demiştim. Ama onun nasıl bir yaman kaptan olduğunu esas son 1 yıl gösterdi.

GÜL’ÜN DÖNEMİ

Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan’la çok özel bir ilişki içinde. Sonuçta Gül, Erdoğan’ın elinden tutmasıyla Çankaya’ya geldi. Bunu bütün Türkiye biliyor. Bu ikili 7 yıldır uyumlarını sürdürdüler. Ufak tefek kırgınlıklar ve görüş ayrılıklarının nedenlerini bütün Türkiye gördü. Bu farklılıklar kişiliklerinden kaynaklanıyor. Gül Kayserili. Uzlaşma taraftarı. Erdoğan Karadenizli. Her Karadenizli gibi yaman fırtınalar içinde yaşıyor. Hedefe bir Karadenizli gibi ulaşıyor. Öfkesini yelken yapıyor. Hedefe de bu üslup içinde ulaşıyor. Yol boyunca tayfalar değişiyor. Yola çıktığından beri kaptanın ekibi devamlı yenilendi. Başarısızlığa tahammülü yok. Yapamayan gidiyor. Şu anda yanındaki yakın ekibi neredeyse son aylarda kaptan köşküne kabul edildi.

AĞUSTOSTAN SONRA TÜRKİYE HANGİ LİMANA YÖNELİYOR?

Çankaya Ağustostan sonra farklı olacak. Eğer olağan üstü durumlar olmazsa Erdoğan Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçilecek. Ama Cumhurbaşkanlığı Ağustostan sonra eskisi gibi olmayacak. Eskisine göre iki dev fark var.

Birinci fark: 1982 anayasasında değişmeyen maddelere rağmen durumların Cumhurbaşkanlarının karakterlerine göre nasıl dev farklılıklar gösterdiğini yukarda detayları ile hatırlattık. Ama şimdi yapısal yeni bir durum var. Cumhurbaşkanını artık halk seçecek. Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı Meclis’in seçtiği bir Cumhurbaşkanından tamamen farklı. Onun muhatabı artık Meclis değil, doğrudan halk. Hesabını doğrudan halka verecek. Meclis onun iktidarının kaynağı değil. Onun üzerinde hiçbir hak iddia edemez. Bu yeni durumda Ağustostan sonraki Cumhurbaşkanı makama geliş biçimi dolayısıyla dev bir Cumhurbaşkanı.

İkinci fark: Kişiler çok farklı. Başbakan Erdoğan güçlü ve karizmatik bir lider. Ama onun nasıl bir kaptan olduğunu Türk halkı daha yeni keşfetti. Gezi olayları sırasında Kuzey Afrika’daydı. AK Parti cephesi müthiş dağıldı. Cumhurbaşkanından Bakanlara kadar bir taviz rüzgarı Türkiye’yi kapladı. “Gezi” neredeyse kazanıyordu. AK Partinin iktidara getirdiği bazı yöneticiler neredeyse “Kanal İstanbul”, “üçüncü köprü” için özür dileme noktasına geldiler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı “halka sormadan bir otobüs durağı bile yapmayacağım” dedi.

Hayret ettiğim bir nokta: Başbakan Erdoğan döneminde şöhret olmuş, televizyon kanallarında star olmuş bazı sarışın akademisyenler merkez medyanın ünlü televizyon kanallarında “Erdoğan istifa etsin, AK Parti kalsın” sloganları atmaya başladılar. Erdoğan gidince AK Partinin dağılacağını ve kendileri de iktidar partisinden bir parça koparacaklarını düşünüyorlardı. Ama bu oryantal kurnazlıklar saatler içinde dağıldı. Erdoğan’ın Yeşilköy havaalanında yaptığı tek konuşma durumu tersine çevirdi. Lider tabanıyla tekrar buluşmuştu. AK Parti ayağa kalktı.

Ama büyük fırtına daha çıkmamıştı. 17 Aralık Erdoğan’ın yeniden doğuşunun miladıdır. Birkaç gün içinde onun yıkılacağını planladılar. Herhangi bir büyük demokraside böylede olurdu. Ahmet Necdet Sezer, Ecevit’e anayasayı fırlatmış, neticesinde ekonomi de, iktidar da çökmüştü. Ama 17 Aralıkta böyle olmadı. Bütün dünya ve Türkiye, Erdoğan’ın nasıl sınırları zorlayan bir mücadele azmine sahip olduğunu gözleriyle gördü.

30 Mart yerel seçim kampanyasına Erdoğan tüm hücreleriyle katıldı. O kadar ki ses telleri iflas etti. Son iki mitingini yapamadı. Ama seçimleri kazandı.

YENİ ANAYASAL DURUM, ERDOĞAN’IN İNATÇI LİDERLİĞİYLE BİRLEŞİRSE NE OLUR?

Ağustos da anayasanın Cumhurbaşkanı ile ilgili maddeleri aynen yürürlükte olacak. Ama yeni durumun özelliği: 1- Cumhurbaşkanını halk seçmiş olacak. 2- Cumhurbaşkanlığında muhtemelen Erdoğan olacak. Bu iki durumu birleştirelim. Anayasada Cumhurbaşkanı ile ilgili maddeler hangileri ve Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa bunlar nasıl uygulanacak?
-“Cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde Bakanlar kuruluna Başkanlık edebilir ve Bakanlar kurulunu, Başkanlığı altında toplantıya çağırabilir.”

Bu maddenin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sürekli kullanılacağına kesin gözle bakmak gerekir. Anayasa, Bakanlar kurulunun Çankaya’da Cumhurbaşkanı Başkanlığında toplanmasına yetki vermektedir. Erdoğan bunu rutin hale getirecek.

-“Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek.”
Bu maddenin de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a müthiş bir imkan vereceğini görüyoruz.
-“Genel Kurmay Başkanını atamak ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek.”
-“Milli Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek.”
-“Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkı yönetim, ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak.”
Anayasanın bu maddeleri de Cumhurbaşkanını olağanüstü ve süper güçlü kılmaktadır.
Meclis’le olan ilişkilerde de anayasa Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler vermektedir. Cumhurbaşkanı “yasaları yeniden görüşülmek üzere TBMM’ne geri gönderebilir.”
Bundan da daha önemli madde: Cumhurbaşkanı, Meclis’i aşarak “anayasa değişikliğine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halk oyuna sunabilir” ve “TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir.”
Görüldüğü üzere halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı yürürlükteki anayasaya göre son derece güçlü. Hele bu Cumhurbaşkanı Erdoğan olursa bu güç onun karizması ve süper inatçı kararlılığı ile birleşerek en üst düzeye çıkar.

Eğer bu durum Türkiye’de mega icraatların tavan yapması ve Türkiye’nin; Avrupa’da, bölgede ve dünyada lider ülke olmasına fırsat verecekse bu imkan heba olmamalı.

NASIL BİR BAŞBAKAN?

Yaptığımız bu siyaset bilimi incelemesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bu çerçevede çalışacak Başbakan’ın profilini açıkça çizmektedir. Bu profil ile Abdullah Gül’ün imajı ne kadar uyuşmaktadır? Görüşüme göre Ağustos ayı sonrasındaki yeni durumda Başbakan şu anda Erdoğan’ın çevresinde bulunup da 17 Aralıktan sonra Bakan olan teknokratların profiline daha çok benzemektedir.

Yorum

Prof.Dr. Bener Karakartal

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.