
İSTANBUL (AA) – Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının katkılarıyla İstanbul Aile Vakfı tarafından "21. Yüzyılda Aile Olmak" temasıyla düzenlenen ve Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortağı olduğu "3. Uluslararası Aile Sempozyumu" oturumlarla devam ediyor.
Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen sempozyumda, Prof. Dr. Orhan Koçak başkanlığında gerçekleştirilen "Sosyokültürel Perspektiften Aile" oturumunda konuşan Bitlis Eren Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Palabıyık, "Toplumsal Cinsiyet Karmaşasında Kültürel Terörün Sosyalleşmesi: Sosyo-Kültürel Terörizm Olarak LGBT Örneği" başlıklı bir sunum yaptı.
Literatürde kullanılan siyasal, dini, etnik, ideolojik ve kültürel terörizm kavramlarına değinen Palabıyık, "Kültürel terörizmde özellikle birkaç tane temel vurgumuz var. Mesela toplumsal yapıyı bozma amacı vardır, dönüştürme amaçlıdır. İnfial yaratmayı amaçlar, kaos büyütmeyi planlar, kültürel kimliği yok etmeye çalışır. Yani aslında kimliksizleştirir." ifadelerini kullandı.
Palabıyık, terör örgütlerinin düzeni bozma ve kaos yaratma hedefiyle hareket ettiğini, oluşturdukları kaos ortamında ise insanlara intikam alma motivasyonuyla "özgürlük" kavramını sunduklarını ifade etti.
– "LGBT parçalanmış aile çocuklarını dikkatli bir şekilde seçiyor"
Tüm terör örgütlerinin bireylerin düzenini altüst ettikten sonra intikam fırsatı verdiğini ifade eden Palabıyık, şöyle konuştu:
"Bugün LGBT terörünün intikam aldığı en önemli olgu da ailedir. Hatta LGBT'li bireylerle görüştüğümüzde -toplumsal düzene yeniden entegre olanları kastetmiyoruz- bireylerin intikam aldıkları iki tane temel olgu var. Anneleri ve babaları. 'Annemden ve babamdan intikam almak için ben bu yolu seçtim.' diyen çok kişi oldu. Terör örgütlerinin temel metodolojisi parçalanmış ailelerin bireylerini seçmesi. Sonra bunu kaosla besliyorlar, kaosla besledikten sonra yalnızlaştırıyorlar. Yalnızlaştırdıktan sonra ona bir konfor alanı sunuyorlar. Sonrasında intikam duygusunu ona angaje ederek onu şiddetvari bir yola meylettiriyorlar. Devamında kendisini toplumun ötekisi olarak tanınmasını kabul etmesine sebep oluyorlar."
Palabıyık, yaşanan süreçlerin ardından bu kişilerin kandırıldığını belirterek, 'kandırılma' kavramının Diyarbakır Anneleri'nin çocukları ve LGBT'ye dahil olanlar için de geçerli olduğunu söyledi.
Terör örgütlerinin çocukları kandıramazsa ayarttığını anlatan Palabıyık, "Ayartma meselesini LGBT sürecinde görüyoruz. 12-19 yaş arasındaki çocukları ve gençleri kültürel faaliyetler ile ayartıyorlar, özgürlükle ayartıyorlar, alanlarını genişleterek ayartıyorlar. Onu sosyalleştirerek ayartıyorlar. LGBT parçalanmış aile çocuklarını dikkatli bir şekilde seçiyor. DEAŞ terör örgütü de sosyal medya üzerinden çok ciddi bir örgütlenme yürütüyor. LGBT de sosyal medya üzerinden sınıfsız bir özgürlük sunuyor." ifadesini kullandı.
Palabıyık, LGBT ve terör örgütlerinin ayrıca büyük toplumsal olayları da sosyokültürel terörü pratiğe dökmek için kullandığını kaydetti.
– Tek ebeveynli ailelerde yaşanan sorunlar
Dr. Öğretim Üyesi Esin Tüccar de "Tek Ebeveynli Aileler ve Karşılaştıkları Sorunlar Üzerine Bir Değerlendirme: İstanbul Örneği" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Tek ebeveynli ailelerde küçük çocuklarda yaşanan sorunları aktaran Tüccar, "Okul adaptasyonu sorunu, kaygı bozukluğu, gerginlik, anksiyete, bağlanma sorunu, yaş büyüdükçe davranış sorunları dediğimiz bir gruba ait olmama, akran zorbalığı gibi yaşla birlikte değişen bir takım psikososyal sorunlarının da olduğunu görüyoruz." şeklinde konuştu.
Tüccar, tek ebeveynli ailelerin en önemli sorunlarından birisinin de ekonomik zorluklar olduğunu, evin iç işleyişiyle ilgili de çeşitli sıkıntıların ortaya çıktığını belirtti.
Eşini kaybetmiş yaklaşık 400 kadınla yaptığı çalışmayı anlatan Tüccar, şunları kaydetti:
"18 yaştan 45-50 yaşa kadar insanlarla görüştüm. İçlerinde 20 yaşında, 2 yaşında çocuğu olan hanımefendi de var. Bu hanımların 95,4'ü eş kaybından sonra evlenmemişler. Bu Türkiye'de genelinde bir çalışmaydı, çoğunluk İstanbul'daydı. Sadece yüzde 4.6'sı, yani 18 kişi evlilik yapmış. Her seviyeden eğitim durumu olmasına rağmen annelerin evlilikle ilgili ortak bir yaklaşımları var. Yine bu kadınların yüzde 84'ünün asgari ücret ve altıyla yaşadığını gördük. Annelerin iyilik hali arttıkça çocukların okul başarısı da çok artıyor."
Tüccar, manevi olarak desteklenen annelerin sosyoekonomik destek almasa da çok daha iyi duruma geldiğini kaydetti.