
İSTANBUL (AA) – İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Uluslararası Sinema Derneği tarafından yönetmen Yücel Çakmaklı'nın vefatının 16. yılına özel "Sinemada Milli Arayışlar" paneli düzenlendi.
Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen panelin yönetimini üstlenen Uluslararası Sinema Derneği Başkanı ve yapımcı, yönetmen Nazif Tunç, Çakmaklı'nın Türk sinemasını manevi bir çerçeveye dönüştürme çabasıyla mücadele verdiğini söyledi.
Tunç, Çakmaklı'nın bu mücadelesinde de başarılı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Hayali, temiz ve ihlaslı olduğundan Afyon'dan yola çıkan taşralı gencin düşünü gerçekleştirmek için Allah ona yardımcı oldu. Yeşilçam'da dışarıdan gelmiş birinin bu kadar büyük işler başarması o zamana kadar belki rastlanılmış değildi. Bir talebe, taşralı sinema heveslisi Yeşilçam'a geliyor. Yer göstericilikten başlayarak asistanlığa, asistanlıktan yönetmenliğe, senaristliğe, yapımcılığa geçerek, neredeyse ilmik ilmik dokuyarak hayalini kurduğu o büyük irfanı, o ummanı perdede görmekle ilgili bir savaşın içerisine giriyor ve bunu başarıyor."
Çakmaklı'nın geride "Küçük Ağa", "Kuruluş/Osmancık", "Kanayan Yara Bosna", "Birleşen Yollar"," Oğlum Osman", "Kızım Ayşe" ve "Ben Doğarken Ölmüşüm" gibi birçok önemli yapıma imza attığına dikkati çeken Tunç, "Besmelesi kuvvetli bir insan olarak Yeşilçam'da kimsesiz, tek başına da olsa neler başarabileceğini bize göstermesi açısından bu film ve diziler çok önemli." dedi.
Tunç, Ali Osman Emirosmanoğlu ile Çakmaklı'nın "Kabe Yolları" için Suudi Arabistan'a giderek çekim yaptıklarını aktararak, "Kameramanları Ali Yaver'le birlikte kutsal topraklara gidiyorlar. Bu 3 kişi, 70 yıldan bu yana bu memleket insanının perdede beklediği bir görüntüyle karşılaşıyor. Münkir, inkarcı sinema perdesine birdenbire Allah'ın beytini, Beytullah'ı, Kabe'yi sokmayı başarmış. O yüzden bütün bunlar beni çok duygulandırıyor." diye konuştu.
– "Yücel Çakmaklı Yeşilçam'ın en önemli yönetmenidir"
Yönetmen, senarist ve yapımcı Attila Gökbörü de Yücel Çakmaklı'nın "Yeni İstanbul" gazetesinde film kritikleri yazarken kendisiyle tanıştığını dile getirerek, şunları anlattı:
"Ben de Akşam gazetesinde yazıyordum. Oradan bir tanışıklığımız vardı ama çok fazla görüşmüyorduk. O Kemal Film'in demirbaş asistanıydı. Bir gün İstiklal Caddesi'nde karşılaştık. 'Ben bir filme başlayacağım yakında, benim asistanım olur musun' dedi. Ben de 'Niye olmayayım' dedim. Bir ay içerisinde 'Birleşen Yollar' filmine başlandı. Türkan Şoray'la anlaşıldı. Bir ay sürdü çekimi. Vizyona girdi film bir hasılat, akıllara zarar… Bazı filmleri starlar yaratır, bazı filmler starları taşır. Türkan Şoray'ın tek başına Türkan Şoray olduğu için yaptırdığı bir film yok. Hepsini biliyorum. Oyuncunun projeye uyum sağlamasını sağlayan yönetmendir. Yücel Çakmaklı, Türkan Şoray'ı kafasında o role yakıştırdı ve oldu. O rolde belki Hülya Koçyiğit ya da Filiz Akın oynasaydı bence olmazdı."
Gökbörü, o dönemde Yeşilçam yönetmen ve yapımcılarının Çakmaklı'nın filmleriyle şoka uğradığından bahsederek, "Çakmaklı'nın yedi filmi de birbirine benzemez. Konuları apayrı." görüşünü paylaştı.
Yeşilçam'da sinemacılar döneminin 1948'de başladığına işaret eden Gökbörü, "Yeşilçam'da ondan önceki dönem tiyatrocular dönemiydi. 'Vurun Kahpeye' filminin çok iyi iş yapması üzerine sinemacıların önü açılmıştır. Ben 1968'de sinemaya dahil oldum. Yeşilçam'ın direkleri sayılan dört, beş yönetmenle çalıştım. Yücel Çakmaklı ise Yeşilçam'ın en önemli yönetmenidir. 'Birleşen Yollar', 'Çile, 'Zehra' gibi filmleri Metin Erksan da Lütfi Akad da Atıf Yılmaz da yaptı denilebilir ama 'Denizin Kanı', '4. Murat', 'Küçük Ağa' ve 'Kuruluş / Osmancık' yapımlarının eşi, benzeri halen Türk sinemasında yok." değerlendirmesini yaptı.
– "İlk defa 1970'lerde modernleşmiş olan kadına yönelik analizi çok kıymetli"
Yazar Yıldız Ramazanoğlu, Çakmaklı'nın 2. Mahmut'tan itibaren ortaya çıkan Batılılaşma süreciyle, ahlaki çözülmeye karşı çektiği filmlere değinerek, "Kızım Ayşe" ve "Zehra" filmlerini değerlendirdi.
"Kızım Ayşe" filminde Yıldız Kenter'in ve Türkan Şoray'ın rol almasının büyük başarı olduğunu belirten Ramazanoğlu, "Yücel Çakmaklı'nın ilk defa 1970'lerde şehir kadınına, modernleşmiş olan kadına yönelik analizi bence çok dikkat çekici ve çok kıymetli." dedi.
Ramazanoğlu, Çakmaklı'nın birçok isme ilham verdiğini söyleyerek, kültür ve medeniyete sahip çıkmada bir öncü olduğunu ifade etti.
Yönetmen Büşra Bülbül ise Yücel Çakmaklı'nın milli sinema mirasını önemli bulduğunu dile getirerek, "O yolda yürüyen tesettürlü bir kadın yönetmenim. Milli sinema anlayışının, biz yönetmenlere sadece kamerayla sanat yapmak için değil, aksine ruhumuz, kimliğimiz, özümüzle birlikte nereden geldiğimizi nerelere gittiğimizi anlatan bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Filmlerimizde, hikayelerimizde her zaman bunu gözetiyoruz." şeklinde konuştu.
Hollywood filmleriyle büyüyen nesilden olduğunu aktaran Bülbül, şöyle konuştu:
"Milli sinema nedir çok geç öğrendim. Onun içerisinde neler yapılmıştır, milli değerlerimize nasıl bir şeyler üretebilirim, hala öğrenme aşamasındayım. En son çektiğim 'Bir Anne Hakkında' filmimiz de öyle. Üç çocuğu olan bir kadının hikayesini anlatıyor. Kocası hastanede karaciğer yetmezliğinden dolayı mücadele veriyor. Filmde bunu kendi değerlerimizi koruyarak daha geleneksel bir anlatıyla, aynı zamanda dünyaya evrensel bir dille anlatmaya çalıştım. Zaten asıl amacımız da bu, kendi değerlerimizi evrenselleştirerek dünyaya anlatmak."
Program sonunda İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüseyin Keskin’in katılımıyla, konuşmacılar hatıra fotoğrafı çektirdi.