Başbakan Erdoğan seçim sonrasını planlıyor - Haber 1Haber 1

Başbakan Erdoğan seçim sonrasını planlıyor

21 Mart 2011 - 10:16

ABONE OL

Türkiye seçime gidiyor. Erdoğan’ın kafasında seçim sonrası Türkiye var. 2023’ü hedefliyor ve bunun için “başkanlık takımını” kuruyor. Fakat dünya statik bir ortamdan çok dinamik bir sürece geçiyor. Türkiye kendisinden daha az nüfuslu olan ama dünyanın beşinci ekonomik gücü olan bir Fransa’nın düzeyini yakalayabilir mi?

Nasıl? Başkanlık takımı” kurulurken mega hedefler için hangi kriterlere dikkat edilmeli?

Türkiye seçime gidiyor. Seçime giden Türkiye’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok rahat. AK Parti maçı neredeyse tek kale oynuyor. Ana Muhalefet Partisi CHP darmadağınık. Lideri zayıf. Partide her kafadan bir ses çıkıyor. CHP’yi ancak bir mucize kurtarabilir.

Bu kadar rahat ortamda bütün kamuoyu araştırmaları AK Partiye zaferi işaret ederken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan planlarını seçim sonrasını da hesaplayarak yapıyor. Kadrolaşıyor, başkanlık takımını kuruyor.

Ama bu senaryoda önemli bir eksiklik var. Acaba planlar statik bir çerçeveye göre mi dizayn ediliyor? Oysa ortam fevkalade dinamik. Örnek mi? Komşularla “sıfır sorun” teorisi ile ortaya çıkan bir dış politika çevrenin bir yangın yerine dönüştüğü ortamda ne kadar geçerli olacak? Örnek mi? Artık başarı Libya’ya yatırımlarla değil Türklerin Libya’dan sağ salim kaçışı ile ölçülüyor.
Başbakan Erdoğan başkanlık takımını kurarken statik çevreyi bir yana bırakıp dinamik bir çerçevede planlarını yapmalı.

BUGÜNE KADAR ERDOĞAN ÇOK BAŞARILI OLDU.

Yarını düşünürken dünden yola çıkmak lazım. Dünden bugüne Başbakan Erdoğan çok başarılı oldu ve hepimizi çok şaşırttı.

Önce ekonomide:
AK Parti yola çıkarken bir tek parti iktidarından beklenmeyecek kadar mütevazi hedefler koydu. Bir örnek mi? Duble yollar.

Ama zaman içinde Erdoğan rotayı hızla yukarı çekmeyi başardı. Artık 2023 hedefinden, mega projelerden, uzay sanayiinden bahsediliyor. Ufukta ilk ona giren bir Türkiye var.
Bana göre bir uluslararası ilişkiler profesörü olarak bu bile çok yetersiz. Nüfusu Türkiye’den az olan bir Fransa ilk beş içinde. Bu nasıl oluyor? Basit: cirosu Türkiye devletinin bütçesi kadar olan mega şirketleri var. Total’in yıllık cirosu iki yüz milyar dolar, Carrefour’unki yüz elli milyar dolar. Sonuçta Carrefour’u bundan elli yıl önce kuran da bir insan: Jacques Defforey.
1990 yılında TRT’de ki programımın konuğu oldu. 1991 yılında benim davetlim olarak Türkiye’ye geldi ve bir diğer dostum rahmetli Sakıp Sabancı ile ortaklık kurdu. Fransa’da cirosu otuz-kırk milyar doları aşan şirketlerin çoğu son elli yılda kurulmuş şirketler. Bir çoğunun sahiplerini şahsen tanıyorum. Sırları mı? Büyümeyi istemek ve bilmek. Mega rüyalar görebilmek.

Başbakan Erdoğan ekonomide çok başarılı ama daha da başarılı olabilir. Yukarıda ki örnekler bunun mümkün olduğunu gösteriyor.

Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar çok başarılı olduğu ikinci konu demokrasi cephesinde.

Önce asker-sivil ilişkileri:
Burada bir yanlış görüşü hemen işaret etmek gerek. Erdoğan orduyu hedef almıyor. Erdoğan’ın hedef aldığı ordu içinde darbecilik geleneğini sürdüren dolayısıyla orduyu yozlaştırmak eğilimine sokan çekirdeklerle mücadele etmek. Sonuçta dünya’nın bütün ordularında durum bu. Silahlı kuvvetler ülke savunması için vardır. Siyaset yapmak için değil.

Erdoğan’ın demokrasi cephesindeki diğer dev bir başarısı da gelişmiş demokrasilerde bir benzeri olmayan yozlaşmış bir medya karteline karşı verdiği mücadele. Bu medya karteli bir tek tüfek gibi asıyor, kesiyordu. Bir silah gibi kullandığı manşetleriyle yıkıyor, döküyordu. Belki bir avuç gazeteci bu sayede çok zenginleşti. Süper bir “dolce vita” hayatı yaşadı. Ama tekzip fırsatını vermedikleri manşet silahlarıyla nice hayatlar mahfoldu, nice kariyerler söndü. Bunların hesabı verilmeyecek mi? Türk demokrasisi derin yaralar aldı. Bunun faturasını kim ödeyecek?

Çetin ceviz Erdoğan bu yozlaşmış basını denetim altına alıyor gibi. Ama burada da haklı olduğu davayı batı dünyasına hala aynı karşı taraf aktarıyor ve Erdoğan haksız bir şekilde basın özgürlüğünü zedeleyen bir Başbakan olarak gösteriliyor. AK Parti iktidarı haklı olduğu davayı batıya anlatmakta neden başarısız kalıyor?

Eksik olan ne? Bütün yukarıdaki nedenlerle Erdoğan başkanlık takımını kurarken dinamik ortamda yarının Türkiye’sini ve yarının dünyasını hesaba katarak planlarını yapmalı.

BAŞKANLIK TAKIMI NASIL OLMALI?

Çekirdekte dünden gelen çok başarılı elemanlar var.

Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Belediyesinden getirdiği çoğu mühendis arkadaşları hem çok çalışkan, vefalı hem de çok başarılı. Ulaştırma, altyapı, enerjide gerçekleştirilecek dev atılımlar için bu çekirdek kadronun uzun koşuda daha çok yapacakları işler var.

Ama AK Partinin nispeten başarısız olduğu Avrupa Birliği ilişkileri konusunda çekirdeği açması lazım. Buradaki iki yanlışa dikkati çekelim.

Birinci yanlış: İngilizce bilenler ile Avrupa ile ilişkiler kurulur düşüncesi. Dil başka, kültür başka. Avrupa’nın iki bin yıllık bir geçmişi var. Avrupalılarla bu kültüre vakıf olmadan İngilizce konuşarak anlaşmak yüzeysel kalır. Bazen içlerinden gülerler ama belli etmezler. New-York’da başarılı olacak bir davranış Paris’te ters etki yaratabilir.

Avrupa Birliği ile yapılan ikinci büyük yanlış bu ilişkileri küçümseyerek bürokrasi yani dış işleri kadrolarına indirmekle oluyor.

Elçiler uygulama içindir. Bunun için eğitilmişlerdir. Elçilerden aşırı girişimcilik beklenirse hayal kırıklıkları oluşabilir. Bürokrasi başka siyaset başkadır. Avrupalı siyasilerle siyasi geçmişi olan, Avrupa kültürüne vakıf olan ve belki de bürokrat eğitimi olmayan vizyoner kişiler başarılı ilişkiler kurabilirler. Eğer hedef netice almaksa bu yolu tutmak gerekir.

Türkiye seçime gidiyor. Başbakan Erdoğan muhalefetin zayıf olduğu ortamda seçim sonrası takımını oluşturuyor. Dünya’nın çok dinamik bir konjonktüre sürüklendiği bir ortamda yeni ekip kurulurken bu faktörleri düşünmek gerek.

Prof. Dr. Bener Karakartal

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.