Sarkozy gidiyor mu? - Haber 1Haber 1

Sarkozy gidiyor mu?

27 Ekim 2011 - 9:57

ABONE OL

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde kamuoyu araştırmalarında sosyalist lider François Hollande Sarkozy’e yirmi puan fark atıyor. Hollande gelirse Türk-Fransız ilişkileri düzelir mi?

Fransa’da ilkbaharda yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi Sarkozy’nin yolun sonuna geldiğini gösteriyor. Sarkozy gidiyor mu? Yerine sosyalist partinin adayı François Hollande gelirse Türkiye Fransa ilişkileri düzelir mi?

SAĞCI SARKOZY VE SOSYALİST HOLLANDE AYNI YAŞLARDALAR VE AYNI ÇEVREDEN GELİYORLAR

Nicolas Sarkozy 1955 doğumlu. Rakibi François Hollande 1954 doğumlu. İkisinin de dörder çocuğu var. Aralarında ki müthiş benzerlik burada bitmiyor.

Sarkozy ve Hollande ile ders verdiğim okullarda herhalde yüzlerce defa karşılaşmış olmalıyım.

Paris Siyasal Bilgileri ve Sorbonne Üniversitelerini bitirip doktoramı tamamladıktan sonra Paris X-Nanterre Üniversitesinde öğretim üyesi oldum ve Paris Siyasal Bilgilerde konferans vermeye başladım.
O sıralarda Sarkozy’de Hollande’da Paris Siyasal Bilgiler öğrencileriydi.

Paris Siyasal ufacık bir sokakta mütevazi bir binadır. Ama dünya liderleri bu okuldan mezundur. Neredeyse tüm Fransa Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Bakanları, birden fazla İMF Başkanı, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Örgüt Başkanları Paris Siyasal da okumuşlardır.

Sarkozy ve Hollande’da bu kuralın dışında değiller.

Fransa’da aynı anda hem Paris Siyasal da hem üniversitede okumak çok sık rastlanan bir olay.

Sarkozy’de benim ilk öğretim üyeliğine başladığım Paris X-Nanterre Üniversitesinde aynı yıl Hukuk öğrenimine başladı.

Aynı kurumlarda aynı yıl okumak ve aynı yaşlarda olmak sonucu Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Cumhurbaşkanı adayı Hollande birbirlerini “sen” diyecek kadar iyi tanıyorlar.

Ama iki politikacı arasında yukarda ki hususlar dışında çok büyük farklarda var.

Sarkozy bir göçmen çocuğu. Babası Macar asıllı ve Katolik. Annesi Musevi ve Yunan kökenli bir Katolik.

Sarkozy’nin çocukluk yılları mutsuzlukla geçiyor. Dedesinin yanında büyüyor. Lisede başarısız bir öğrenci. Hırs Paris X-Nanterre Üniversitesinde başlıyor.

Sarkozy’nin Paris X-Nanterre Üniversitesine öğrenci olarak girdiği bu üniversitede ben de öğretim üyesi olarak çalışıyordum. Ekspres metrodan çıkıp kampüse girince sağda zevksiz bir bina, Hukuk Fakültesi, solda gene zevksiz bir bina Edebiyat Fakültesi vardır. Ben ikisinde de ders veriyordum. Edebiyat Fakültesi solcuların kalesiydi. Fransa’da 68 olayları bu binada başladı ve tüm Fransa’ya yayıldı. Sağda ki Hukuk Fakültesi de sağcıların kalesiydi.

Sarkozy Hukuk Fakültesinde geleneğe uyuyor ve sağ öğrenci örgütünün çok aktif bir militanı oluyor. De Gaulle’cü UMP partisinin gençlik kollarına geçişin başlangıcı bu üniversite yılları oluyor.

François Hollande bir doktor çocuğu. Sorunsuz gençlik yıllarında başarılı bir öğrenci. Paris Siyasalı bitirdikten sonra okulda öğretim üyesi olarak kalıyor. Siyasi düşünceleri onu sola Sosyalist partiye götürüyor.

Hollande’ın sınıf arkadaşı Segolene Royal ile beraberliği okul yıllarında başlıyor. Evlenmiyorlar ama birlikteliklerinden dört çocukları oluyor.

Boyları kısa ve neredeyse eşit olan Sarkozy ve Hollande’ın bir ortak özellikleri daha var. İkisi de siyasi partilerinin içinde örgütle kaynaşıyorlar. Liderlerinin dikkatini çekiyorlar. İkisi de sonunda partilerinin Genel Sekreteri olmayı başarıyorlar.

Sarkozy’nin partisi UMP ve lideri Cumhurbaşkanı Jacques Chirac. Hollande’ın partisi “Sosyalist Parti” ve lideri Cumhurbaşkanı François Mitterand.

Liderlerinin gölgesinde bir uzun yol koşucusu olarak yükselen Sarkozy ve Hollande özel hayatlarında dörder çocuk sahibi ama istikrarsızlar.

Hollande’a dört çocuk veren Segolene Royal geçen dönemde Sarkozy’nin karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkıyor ama kaybediyor. Hollande ile birliktelikleri bu sırada sona eriyor.

Sarkozy ise Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ikinci eşinden ayrılıyor. Şimdi üçüncü eşiyle evli ve üç evliliğinden toplam dört çocuğu var.

SARKOZY SEÇİMLERİ KAYBEDECEK GİBİ GÖZÜKÜYOR

Hollande’ın önümüzde ki ilkbaharda yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde kamuoyu araştırmalarına göre Sarkozy’nin yirmi puan önünde gidiyor. Bunun çeşitli sebepleri var.

Birinci sebep: Sarkozy’nin karakteri. Mutsuz çocukluk yıllarının kendisini hayat boyu etkilemeye devam ettiğini kendiside itiraf eden Sarkozy hırçın, sinirli, istikrarsız. Ama bu durum çok hırslı olması sonucunu vermiş. Sarkozy “Başarısızlıktan nefret ederim” diyor. Rakiplerini buldozer gibi eziyor.

Sarkozy Cumhurbaşkanı seçildikten sonra eski patronları, aralarında Cumhurbaşkanı Chirac’ın da olduğu Başbakanlar, Bakanlar kendilerini yolsuzluk davaları sebebiyle mahkemelerde buluyorlar.

Sarkozy rakipleri ile tek tek uğraşıyor. Elysee Başkanlık Saray’ında rakipleri ile uğraşmak üzere en üst düzeyde bir ekip kurduğu söyleniyor.

Bir örnek: Sosyalist partinin parlayan yıldızı Dominique Strauss-Kahn. Rakibini Cumhurbaşkanlığı adaylığından uzaklaştırabilmek için ABD Başkanı Bush’u ikna edip Strauss-Kahn’ı İMF Başkanlığına getiriyor. Ama Kahn Fransa’ya yaptığı son bir yolculukta İMF Başkanlığını bırakıp Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ima ediyor. Bir süre sonra New York’da bir Fransız otelinin odasında başına gelenler onun hem İMF Başkanlığının hem de Fransız Sosyalist Parti Cumhurbaşkanı adaylığının sonu oluyor.

Başka bir örnek: François Hollande’ın yeni hayat arkadaşı olan gazeteci hanım kendisinin devamlı polis takibinde olduğunu söyleyerek şikayetçi oluyor.

Sarkozy hırslı. İktidara asılıyor. Anayasanın kendisine tanıdığı ikinci dönem Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için elinden geleni yapıyor ama Fransız halkı artık ondan çok soğumuş. Esas sebep ne?

Esas sebep: ekonomi. İngiltere’de işçi partisi seçimleri kaybediyor. İspanya’da, Yunanistan’da sosyalistler, Almanya’da Hristiyan demokratlar çok zor durumda. Ekonomik kriz seçimlerde iktidarları affetmiyor.

François Hollande’ın sosyalist partisinin kamuoyu araştırmalarında yüzde altmış puanla iktidara yürüme trendinin ekonomik krizden başka bir açıklaması yok.

HOLLANDE KAZANIR MI?

Sarkozy’nin savaşçı karakteri pes edecek gibi gözükmüyor. Hollande’ın tecrübesiz ve hayalci olduğunu, Fransa’yı iflasa götüreceğini rakamlar ileri sürerek tekrarlıyor.

Hollande’ın stratejisi farklı: iktidarda Cumhurbaşkanı olarak on dört yıl kesintisiz kalan lideri François Mitterand’ın taktik ve stratejisine asılıyor. Önce geniş koalisyon, “komünistlerden yeşillere, merkeze herkesi kucaklayacak geniş koalisyon.” Ve Mitterand gibi “zamanı zamana bırakmak.” Mitterand’ın bilindiği gibi iki sıfatı vardı: “sakin güç” ve “zamanı zamana bırakmak.”

SARKOZY VE HOLLANDE’IN TÜRKİYE KONUSUNDA Kİ GÖRÜŞLERİ ÇOK FARKLI DEĞİL

Sarkozy beş yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminin dört yılını geride bıraktı. Türkiye’ye AB kapısını kapattığını ve Türkiye için “imtiyazlı ortaklık” önerdiğini herkes biliyor.

Hollande’ın Türkiye konusunda ki düşünceleri ne? Dozlar farklı olsa da içerik aynı: Ermeni meselesi konusunda Hollande Sarkozy’den de daha sert. Türkiye’nin cezalandırılmasına taraftar. Avrupa üyeliği meselesine gelince: “Türkiye üye olabilir ama çok çok çok sonra” diyor.

HOLLANDE SEÇİLSE DE TÜRKİYE FRANSA İLİŞKİLERİ İYİLEŞMEZ. NEDEN?

Siyaset bilimci olmadan bir ülkenin dış politikasını anlamak mümkün değildir.

Sarkozy Cumhurbaşkanı olduktan sonra çok kötü giden Türkiye Fransız ilişkilerinin sebebinin Sarkozy olduğunu iddia etmek sadece kolaya kaçmaktır. Eğer Hollande seçilirse Türkiye’ye Avrupa’nın kapılarının açılacağını sanmak hayalciliktir.

Türkiye Avrupa ilişkilerinin bin yıllık bir geçmişi var. Türklerin Anadoluya geldikleri onuncu yüzyıldan itibaren ilişkileri hep Avrupa’lılarla oldu. Alparslan Malazgirt’te Roma’lılarla savaştı. Daha sonra Avrupa’da Roma’nın yerini Fransa aldı. Avrupa Birliğini kuran Fransa’dır. Avrupa Parlamentosu Fransa’dadır.

SON İKİ YÜZ YILDA AVRUPA İLE İLİŞKİLERİMİZ HEP FRANSA KANALI İLE OLDU.

Osmanlı imparatorluğu modernleşme modelini tümüyle Fransa’dan aldı. Yöneticilerini Fransızların kurduğu eğitimi Fransızca olan Galatasaray lisesinde yetiştirdi.

Yirminci yüzyıl başından sonuna kadar hep Fransa ile ilişkilerle dolu oldu. Fransızlarla bazen savaştık bazen de tam bir balayı yaşadık.

1915’de Fransız donanması ve ordusu İngiltere’yi de peşine takarak Çanakkale’ye çıktı. Yüzbinden fazla genç öldü. 1918’de birinci dünya savaşını kazanan Fransa gene İngiltere ile birlikte başkent İstanbul’u işgal etti. Bununla yetinmeyen Fransızlar acımasızca Anadolu’ya saldırdılar. Antep ve çevresini işgal ettiler.

Ama aynı Fransızlar İngilizlere cephe alarak ve İngiliz taşeronu Yunan ordularını yalnız bırakarak Mustafa Kemal ile sıcak dostluk kurdular ve Mustafa Kemal hükümetini Batı’da ilk tanıyan ülke Fransa oldu. “Modern Türkiye’yi” yere göğe sığdıramayan Fransızların bu davranışı on yıllar boyu sürdü. 1958 yılında iktidara gelen de Gaulle Türkiye’nin Avrupa Birliğinin sekizinci üyesi olmasına karar verdi ve 1963 Ankara anlaşmasıyla Türkiye-Avrupa Birliği ortaklık anlaşmasını imzalattı.

1980’LERDE TÜRKİYE FRANSA İLİŞKİLERİ TEKRAR TÜNELE GİRİYOR.

12 Eylül 1980. Türkiye’de askeri darbe oluyor. 1981 yılında da komünist partiyle koalisyon kurarak François Mitterand Fransa’da Cumhurbaşkanı seçiliyor.

Dönem Avrupa’da sol rüzgarın estiği bir dönem. Kimi ülkede komünist ve sosyalistler kimi ülkede işçi partileri, kim ülkede sosyal demokratlar iktidara geliyorlar.

Nato’nun parlamentosu olan “Kuzey Atlantik Asamble’si” solcu millet vekilleriyle doluyor. Gündem de otomatik olarak Türkiye. “Askeri darbe ile yönetilen bir Türkiye’nin Batı demokrasilerinin örgütü olan Nato’da ne işi var?”

Nato’da bir büyük kriz doğuyor. Türkiye Nato’nun ikinci büyük dev bir ordusuna sahip. Türk ordusu ABD ordusunun hemen sonra gelen Nato’nun ikinci büyük ve dünyanın beşinci büyük ordusu.

İstanbul Üniversitesindeki odamdayım. Paris siyasal bilgilerden bir arkadaşım telefonda. Kendisi Kuzey Atlantik Asamblesi en üst düzey yöneticilerinden. “Türkiye’ye yirmibeş millet vekili yollayacağız. Bir sosyalist Fransız millet vekili başkanlığındaki bu heyette Almanlar, İngilizler, İspanyollar, İtalyanlar var. Hepsi solcu ve Türkiye karşıtı. Karşılayan Türk heyeti içinde senin olmanı arzu ediyoruz. Kabul edersen ismini Ankara’da Danışma meclisine bildireceğiz.”

Yeni kurulan YÖK’ün başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu’nun da onayıyla Nato heyetini Danışma Meclisinin iki üyesiyle birlikte kabul ediyorum. Türkiye konusunda “gelecekte demokrasiye geçecekler” sonuçlu bir olumlu rapor çıkıyor. Bunu izleyen günlerde İstanbul Üniversitesine Rektörlük “Uluslararası İlişkiler Müdürü” sıfatımla Nato Genel Sekreterleri Lord Carrington ve Manfred Wörner’i davet edip ağırlıyorum.

FRANSA İLE İLİŞKİLERİN BİR BAHAR HAVASINA DÖNMESİNDE BAŞBAKAN ÖZAL VE İŞ ADAMI SAKIP SABANCI’NIN BÜYÜK PAYI VAR.

Fransa ve dolayısıyla Avrupa ile ilişkilerinin düzelmesi için 1986 ve 1987 yılları çok önemli.

Dışişleri Bakanlığında “siyasi planlama dairesinde” bir liste üzerinde çalışıyoruz. Fransa’nın ve Avrupa’nın önde gelen politikacıları ve devlet adamlarını Türkiye’ye çağırıp nasıl Türk dostluğuna kazandırabiliriz?

İstanbul Üniversitesine bu kişileri davet ediyorum ve bir kısmına fahri doktora veriyoruz.

Bu kişiler arasında Alman Cumhurbaşkanı Richard von Weizsacker, Alman Başbakanı Helmut Kohl, Fransa Başbakanları Raymond Barre, Maurice Couve de Murville var.

Fransızlarla ilişkiler özellikle önem taşıyor. Başbakan Profesör Raymond Barre Avrupa Birliğini yönetmiş bir kişi. 1986 ve 1987 yıllarında iki kez davetlim olarak geliyor. Akşam yemeklerini Sakıp Sabancı’nın ve Nejat F. Eczacıbaşı’nın köşklerinde ve Rahmi Koç’un yalısında yiyoruz. Öğle yemeği için özel uçakla Ankara’ya gidiyoruz ve Başbakanlık konutunda Özal ile buluşuyoruz.

Profesör Barre Başbakan Özal’a iki yıl üst üste “Avrupa Birliğine hemen tam üyelik müracaatınızı yapın. Sizi destekleyeceğiz” diyor. Özal bu müracaatı yapıyor ve “uzun ince yol başladı” diyor.

Uluslararası faaliyetlerimin cömert sponsoru Sakıp Sabancı. 1986 yılında başlayan dostluğum o ölünceye kadar devam ediyor.

SABANCI İLE BAŞLAYAN FRANSA İLE BAHAR HAVASI EKONOMİYE YANSIYOR

Siyasi planda açılan kapıdan ekonomi dolu dizgin giriyor. Davetlim olarak Türkiye’ye gelen Carrefour kurucu sahibi Jacques Defforey ve Fransa’nın en büyük bankası BNP Sabancı ile ortaklık kuruyorlar ve CarrefourSA ve BNP-AK doğuyor. Fransız şirketlerin sayısı mantar gibi artıyor. Binleri geçiyor. Sakıp Sabancı ile birlikte kendimizi Fransa’da Elysee Başkanlık Sarayında buluyoruz. Sakıp beye Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac bizzat Legion d’honneur madalyası takıyor. Sakıp beyin o gün yaşadığı mutluluğu unutamıyorum. Kendi özel hat koleksiyonunu Paris de devlete ait Louvre Müzesinde sergiliyor. “Hocam bunların hepsini Türklerin bilmesi lazım. Bu zafer Türkiye’nin” diyor. Ve beraberce karar veriyoruz. Yapılanları on üç hafta boyunca TGRT’de Prime Time’da “Sakıp Ağa ile BaşBaşa” programında yayınlıyoruz.

FRANSA İLE İLİŞKİLER NEDEN ŞİMDİ BOZUK? SEBEP SARKOZY Mİ? HOLLANDE CUMHURBAŞKANI SEÇİLİRSE DURUM DEĞİŞİR Mİ?

Özal ve Sabancı zamanında az para ama çok emek ve sabırla elde edilen netice bugün neden elde edilemiyor? Siyasi irade bugün de var. Ama sivil toplum kuruluşlarında vizyon derinliği varmı?

Koca bir “Fransa’da Türk Mevsimi” Sarkozy ile buzların eritilmesine neden imkan vermedi?

Sivil Toplum kuruluşlarının bugün dün ile karşılaştırılmayacak kadar büyük imkanları var. Ama vizyonlar Ankara’daki yabancı büyük elçiler ve Paris’e gönderdiğimiz emekli Türk büyük elçiler düzeyinde kalıyor. Liderlere onları etkileyecek düzeyde ulaşılamıyor. Toplantılar “kongre turizmi bayramına” dönüşüyor. Özel uçaklarla günü birlik gidiliyor. Yabancı liderlere değil Türk televizyonlarının kameralarına gülücükler dağıtılıyor. Çok para ile bile netice hüsran oluyor. Bütün suç Sarkozy’e yükleniyor.

Temelde değişiklik olmazsa korkarım Fransa ve dolayısıyla Avrupa Birliği ile ilişkiler Hollande Cumhurbaşkanı olsa bile kötüleşmeye devam eder.


Prof. Dr. Bener KARAKARTAL

karakartal@haber1.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.