Beşar Esad kurtulabilecek mi? - Haber 1Haber 1

Beşar Esad kurtulabilecek mi?

12 Nisan 2012 - 9:13

ABONE OL

Suriye’de durum sanıldığından daha vahim. Çıkış çok zor olacak. Televizyon kanallarında gazeteciler uluslararası ilişkiler uzmanlarından görüş alıyor. Ağırlık Birleşmiş Milletlerin girişimlerine veriliyor. Analizler doğru çıkmıyor.
Birleşmiş Milletler girişimleri nadiren çözüm sağlar. Otuz sekiz yıldır Kıbrıs meselesini çözebildiler mi? Birleşmiş Milletler hep çaresiz.
Analizlerdeki yanlış nereden kaynaklanıyor? Uluslararası ilişkiler bir tekniktir. Temelde Siyaset Bilimi vardır. Siyaset Bilimine dayanmayan uluslararası ilişkiler analizleri havada kalır ve yanılır. Bu nedenle Suriye meselesi ancak Siyaset Bilimi ışığında analiz edilebilir ve çözüm aranabilir.

SURİYE YANGINI DİKTATÖRLÜK REJİMİYLE DOĞRUDAN BAĞLANTILI
Diktatörlüklerde iki safha var. Birincisi: iktidara geliş. İkinci safha diktatörlükten çıkış. İkinci safha birincisinden daha karmaşık ve daha zor.
Diktatörler iktidara kan dökerek geliyorlar. Beşer Esad’ın farkı: Suriye’de diktatör babasıydı. İktidara sorunsuz veraset yoluyla geldi. Ama diktatörlükten çıkış açısından bu durum fark etmiyor. Diktatörlükten çıkış her zaman çok kritik.
Suriye halkı içinde mezhepleri barındırıyor. Bu da durumu karmaşıklaştıran bir önemli faktör.
Arap baharı Suriye’ye yansıyınca rejimin cevabı şiddet oldu. Rejim halkını öldürmeye başladı. Arap baharı rüzgarına kapılan diğer ülkelerde Tunus’ta, Yemen’de, Mısır’da, Libya’da olduğu gibi.

Yukarıdaki örnekler nasıl neticelendi? En başarılı ve kansız özgürleşme ilk başkaldıran Tunus’ta gerçekleşti. Tunus’u iyi biliyorum. Tunus “Uluslararası Hukuk Akademisi” kuruluşunda görev aldım. Bu ülke Osmanlı ve Türk etkisinin sürdüğü ve buna Fransız etkisinin eklendiği modern bir yapıya sahip. Geniş ve iyi eğitimli bir aydın kesime sahip. Demokrasiye geçiş için en uygun zemin Tunus’taydı. Diktatör kaçtı. Tunus’ta demokrasi süreci işlemeye başladı.
Mısır değişik ve daha sancılı bir dönem içinde. Devlet Başkanı tutuklandı. Yargılanıyor ama iktidarda fiili olarak bulunan Silahlı Kuvvetler ülkeyi vesayet altında tutuyor.

Libya en kanlı ve en hızlı bir “diktatörlükten çıkış” süreci yaşadı. Burada bütün ağırlık Avrupa’daydı. Libya diktatörü zenginliğinin kaynağı olan petrolünün kurbanı oldu. Birkaç yıl önce Kaddafi en şımarık tavırlarını sergilediği Elysee Başkanlık Saray’ında Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından kırmızı halı üzerinde karşılanıyordu. Ama sonu Fransız uçaklarının bombaları altında belirlendi: Sarkozy peşine İngiltere ve Amerika’yı da takarak NATO şemsiyesi altında Libya rejimini yıktı. Kaddafi feci bir şekilde öldürüldü.

Suriye’de petrol yok. Diktatörlük daha eski ve daha köklü. Baas Partisi yıllardır Suriye’de gücünü arttırarak sürdürüyor. Ordu, polis halkı yıllardır baskı altında sindirdi. Cinayetler, işkenceler rejimin özelliğini oluşturdu. Babasının ölümünden sonra iktidar mirasına konan Beşar Esad bu rejimin bekçisi olma durumunda kaldı. Kendisi ve eşi modern eğitim görmüşlerdi. Reformcu izlenimi veren tutumları vardı. Ama bütün bunların bir vitrin süsü olmaktan ileri gitmediğini daha sonra gelişen olaylar ortaya çıkarttı. Neden?

BEŞAR ESAD KENDİ SARAYINDA FİİLİ OLARAK TUTSAK
Diktatörlükten çıkış kolay olmuyor. Beşar Esad ve eşi valizlerini alıp uçağa binip ülkeyi terk edemiyorlar. Bu o kadar kolay değil. Diktatörlük ne kadar eskiyse, ne kadar kan döktüyse baştakilerde o ölçüde kana bulaşmış oluyorlar. Ayrıca diktatörlüklerde geniş bir çıkar çevresi var. İç içe halkalar şeklinde binlerce kişi diktatörlükten besleniyor. Diktatörün ailesi, yakın çevresi, ordunun üst kademeleri, iktidar partisinin orta ve üst düzey yöneticileri, üst düzey polis şefleri, işkenceciler, bunların propagandasını yapan gazeteciler kısaca sayıları binlerle ifade edilecek kişi rejimin yıkılmasını bir kabus senaryosu olarak görüyorlar. Öldürdükleri insanların yakınları, hapse attıkları ve işkence yaptıkları siyasi tutuklular intikam ateşiyle hesaplaşmayı bekliyorlar. Diktatör ve eşinin Suriye’den çekip gitmesi kendileri isteseler bile o kadar kolay değil. İyi günlerin keyfi şimdi kabus günlerinin üzüntüsüyle örtülüyor.

MUHALEFETİN TAKTİĞİ NE OLACAK?
Suriye’de kan akıyor. Tanklar, makineli tüfekler kadın, çocuk demeden halkı biçiyor. Görüldüğü kadarıyla orduyu kullanan iktidar kendi Silahlı Kuvvetlerinden de korkuyor. Çünkü ordu içinde kaçaklar arttı. Kaçan askerler silahlarıyla birlikte muhalefete katılıyorlar. Bu nedenle iktidar ordunun tümünü muhalefeti ezme operasyonuna karıştırmıyor. Ancak kendilerine çok yakın olan kendi mezhepindeki subay ve askerlere güveniyor.

Sivil halkın kısmen silahlara sahip olması iktidarı devirmeye yetmiyor. Çünkü iktidarın tankları var. Bu nedenle uluslararası çevrelerden muhaliflere para ve silah yardımı muhalifler tarafından nihai bir çözüm için yeterli görünmüyor. Muhalefetin isteği ne? Taktiği ne?
İstekleri: Libya üslubu bir çözüm. Yani NATO uçaklarının ordunun kışlalarını, iktidarın saray ve evlerini bombalayıp yıkması.

SURİYE’DE LİBYA SENARYOSU UYGULANAMAZ
Libya’da petrol vardı. Sarkozy İngiltere ve Amerika’yı da peşine takarak NATO’yu devreye sokmuştu. Uluslararası konsensüs Kaddafi’nin devrilme sürecine destek vermişti.
Suriye’de petrol yok. Ayrıca İran, Rusya, Çin faktörü var. Her ne kadar bu üç ülke dökülen kandan olumsuz olarak etkileniyorlarsa da Suriye’ye dış müdahaleye karşı çıkıyorlar. Ayrıca dış müdahale konusunda ne Amerika’da ne Avrupa’da bir istek var.

TÜRKİYE NE YAPMALI?
Türkiye’nin tek başına bir müdahalesi çok hatalı olur. Türkiye’yi bu müdahaleye teşvik edecek Suriye kaynaklı girişimler olsa bile.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye politikası çok sağlam görünüyor. Bir yandan Suriye diktatörlük rejimine baştan beri eleştirilerini yöneltirken öte yandan uluslararası planda aktif ve lider bir politika uyguluyor. Amerika ile, Rusya’yla, Çin’le, İran’la, Arap ülkeleriyle sıcak ilişkileri sürdürüyor ve onları çözüme yönelik kollektif icraata davet ediyor.

BEŞAR ESAD NE YAPABİLİR?
Birleşmiş Milletlerin Suriye ile kurduğu müzakere köprüsü bugüne kadar kanın akmasını engelleyemedi. Bundan sonra ateşkes olsa bile bunun ne kadar süreli olacağı şüpheli.
Çözüm nerede? Tabii ki Suriye iktidarında. Beşar Esad bir yol ayrımında. Diktatörlükten çıkış yolunu bulması gerek. Ama yukarıda söyledik. Diktatörlüğe giriş diktatörlükten çıkıştan daha kolay. Diktatörlükten çıkış her zaman daha zor. Hatta imkansız.
Beşar Esad karar vermek zorunda. İktidardan çıkış modeli kime benzeyecek? Tunus Devlet Başkanına mı yoksa Libya diktatörüne mi?

Esad’ın şu andaki tutumu: mümkün olduğu kadar çok insan öldürmek. Bu model bu çağa uymuyor. 21. yüzyılda internet çağında yaşıyoruz.
Yirminci yüzyılda işler farklıydı. Stalin yatağında öldü. İspanya diktatörü Franko bir milyon vatandaşını öldürdü. Ölmeden kendi mezarını yaptırttı ve iktidara monarşi rejiminin gelmesinin yolunu hazırlattı. O da yatağında öldü.
Ama başka diktatörlerin sonu o kadar kolay olmadı. İtalyanlar Mussolini’yi öldürdüler ve bacağından astılar. Hitler öldürülmemek için intihar etti ve cesedini yaktırttı. Franko’nun rejimi bıraktığı İspanya monarşisi ise Avrupa Birliğine üye oldu. Askeri darbeye karşı çıktı ve mükemmel bir demokrasi olmak yolunu tuttu.
Şimdi yirmi birinci yüzyıldayız. İnternet çağındayız. Diktatörlerin yataklarında öldükleri dönemler geride kaldı. Bunu en iyi Londra’da eğitim görmüş Beşer Esad bilmeli. Doğru dürüst bir siyaset bilimi analizi yapmalı. Diktatörlükten çıkış yolunda valizini hazırlarken Kaddafi’nin son görüntülerini bir kez daha izlemeli.

Prof. Dr. Bener Karakartal

2012 / Haber1

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.