Başbakan Yıldırım'ın ilk 100 günü - Haber 1Haber 1

Başbakan Yıldırım’ın ilk 100 günü

05 Haziran 2016 - 9:11

ABONE OL

Çok tecrübeli, çok profesyonel bir devlet adamı, Binali Yıldırım Başbakanlık koltuğunda.

Binali Yıldırım Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yol arkadaşlığında yirmi yılı geride bıraktı. Siyasi tecrübesi de bir o kadar uzun. Kamu oyunun çok yakından tanıdığı bir siyasetçi.

Benim iki iddiam var. Birincisi: siyaset zor bir uğraş. İnsan karakterlerinin her gün imtihandan geçtiği bir uğraş. İhanetlerin zirve yaptığı bir uğraş. Hainliğin kol gezdiği bir uğraş. “Sende mi Brütüs”. Sezar’ı sırtından himayesine aldığı evlatlığı hançerledi. Böyle bir meslekte Binali Yıldırım lider Erdoğan’a karşı gösterdiği sadakat ve vefa ile göz doldurdu. O bir düz çizgi. Sürprizi yok . Benim birinci iddiam bu. Yıldırım güvenilir bir insan, bir siyasetçi, bir yol arkadaşı.

Oysa Ak Parti’nin kuruluşundan bu yana geçen süre içinde lidere vefa ve bağlılık sınavından geçer not alamayan çok siyasetçi çıktı. Vefa sınavından kalanlar arasında ilk yol arkadaşları kadar kadroya sonra katılanlar arasında da hayal kırıklığı yaratanlar oldu. Belki de “Brütüs” ler partiye geç katılıp son dönemde şan şöhret sahibi olmuş siyasetçilerde daha da sık rastlanır oldu.

Siyasetin karakterinde bu var. İstisnalar bir azınlık. Bu istisnaların başında da Binali Yıldırım geliyor. Bakanlıktan ayrıldıktan sonra taviz vermedi. Erdoğan’a bağlı kaldı. Cumhurbaşkanı da bu kadim dostunu yalnız bırakmadı. Ekibinin içinde hemen yanı başında ona danışman olarak yer verdi. Bu sadakat ve vefanın ürünü Başbakanlık koltuğu oldu. Benim birinci iddiam işte bu: lidere sadakat ve vefa.

İkinci iddiam : Binali Yıldırım yalnız Ak Partinin değil Cumhuriyet tarihinin de en fazla icraat yapan Bakanıdır. Bu bir laf değil , bir istatistik. Cumhuriyet tarihinin en görkemli , en büyük mega projeleri Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım imzasını taşımaktadır. Bu ulaştırmanın tüm sektörleri için geçerlidir. Gerçekleşen bu eserler dünya rekorlar kitaplarına girecek büyüklüktedir.

Binali Yıldırım aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin parasal olarak da en büyük icraatlarını yapan bakanıdır. Projeleri milyar dolarlık dilimleri geride bırakmış, on milyar dolarlık projeler haline dönüşmüştür. Bu ölçekte projeler bırakın dünkü Türkiye’yi, bugünün büyük ve zengin ülkelerinin de dudaklarını uçuklatacak büyüklüktedir.

Benim ikinci iddiam : Başbakan Binali Yıldırım birikimiyle hak ederek Başbakanlık koltuğuna oturmuştur.

TÜRKİYEDE SİYASETTE ÇOKÇA RASTLANAN TUZAKLAR BAŞBAKAN YILDIRIM’A DA KURULMAYA BAŞLANDI

Başbakan Yıldırım mercek altında. Konuşma tarzını yavaş bulanlar var. Ritimsiz bulanlar var. Bu konuda ders almasını tavsiye edenler bile oldu.

Bu çok büyük bir terbiyesizlik. Başbakan okul müsameresine hazırlanmıyor. Tiyatro sahnesine çıkmıyor. Onu ille saatler boyu konuşan eski Başbakana benzetmemek lazım.

Yukarıdaki iddialarda bulunanların amacı siyaseti zehirlemek mi?

Gerçek durum: siyasi açıdan Başbakan Binali Yıldırım müthiş bir siyasi üsluba sahip. Tane tane konuşuyor. Halkın hemen “satın alabileceği” bir üslupla konuşuyor. Halkın diliyle konuşuyor. Hiç geveze değil. Söylediği her kelimenin içi dolu. Çok zeki. Fikirlerinin kolayca anlaşılabilmesi için halkın diliyle mizaha da başvurabiliyor. Ama son Erzincan konuşmasında görüldüğü gibi , terör konusunda görüldüğü gibi , çok sert ve köşelide konuşabiliyor.

Kamuoyu araştırma şirketleri bir araştırma yapsınlar. Her gün saatlerce konuşan, her kanalda konuşmaları tekrar tekrar yayınlanan, durmadan eski ve yeni ünvanından bahseden , her yerde lider olduğunu tekrarlayan kibir dolu bir Başbakan mı arzu ediyorlar yoksa çok az ve çok öz konuşan , Cumhurbaşkanına sadakatle bağlı olan ve tek amacı icraat , icraat , daha çok icraat mı olan bir Başbakan türünü mü tercih ediyorlar.

Başbakan Binali Yıldırım’a kurulan tuzaklar daha ilk günlerden rengini belli ediyor. Binalı Yıldırım az ve öz konuşmasıyla , tane tane konuşmasıyla zaten çok başarılı , çok profesyonel bir politikacı. Ona ders vermeye kimsenin haddi yok.

İLK 100 GÜNDE BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIMDAN BEKLENEN

Haber1.com da çok yeni bir yazım yayınlandı: “Başbakan Binali Yıldırım’ın üç savaşı” . Tarih 25 Mayıs 2016. Bu yazımda şu satırlar var:

“BAŞBAKAN YILDIRIM’IN EN ZOR DOSYASI: UFUKTAKİ FIRTINALAR”

Bu ne demek? Yarın gene Türkiye’yi karıştırmak isteyen güçler devreye mi girecek ? İnşallah olmaz. Ama olma ihtimali de yüksek. Neden mi?

Türkiye’de güçlü bir liderin varlığı içerde ve dışarda istenmiyor. Bunu Recep Tayyip

Erdoğan’ın siyaset sahnesine girdiği andan itibaren görüyoruz. Hem de en baştan beri.

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı dönemi: Erdoğan’ı koltuğundan alıp hapishaneye yolladılar. Suçsuz yere. Saçma sapan gerekçeli kararlarla. Sinsice gülerek “muhtar bile olamaz” dediler.

Sonraki aşama: yüzbinlerin katıldığı sivil darbe teşebbüsü: Cumhuriyet Mitingleri. Hemen peşinden e-muhtıra. Askeri darbenin ayak sesleri.

Daha sonrası hafızalarda: gezi olayları, 17-25 Aralık olayları. Ve en korkuncu: 2015yazı. Koalisyon senaryolarıyla Erdoğan’ı devre dışı bırakmak.

Son aylarda “anayasal darbe teşebbüsü”. Tıpkı Brezilya’da olduğu gibi. Cumhurbaşkanını yolsuzluk iddialarıyla yardımcısı devirdi.”
Bu yazının mürekkebi kurumadan , 24 saat geçmeden “ufuktaki yeni fırtına” uzaklarda, New York’da patladı. Amerikan savcı Zarraf iddianamesine eski Ak Parti bakanlarının yanı sıra Erdoğan ailesinin içinde bulundukları bir vakfı da ekledi.

Erdoğan karşıtı Türk medyası açılan dosyayı değerlendirmeye başladı bile.

“Cadı kazanı” çalışıyor. Altındaki ateşe odun atılmaya başlanıyor. “Dışardaki yargı” içerdeki “paralel”e davetiye çıkartıyor.

20 Yıldır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı siyaset sahnesinden silmek isteyenler çok farklı metotlar kullandılar. Ama karambol hunisinin ucu hep aynı yere çıkıyor: Paralel Yargıya.

Menderes’i cellada gönderenler de sözde yargıçlardı. Erdoğan’ı hapse gönderenlerde yargı mensuplarıydı.

Paralel yargıyı kuran “üst akıl” canice ama kurnazca bir yatırım yapmıştı.

İnsanları tut, uyduruk “gerekçeli kararlarla” zindana tık. Belki gençler hayatta kalabilirlerdi. Ama yaşlıların bu şansı yoktu. Çıkış kapısı mezarlıktı. Kalp , kanser veya başka bir hastalık. Paralelin tek düşüncesi vardı. Kendilerinden olmayanları tasfiye etmek.

SON 20 AYIN TEMEL HATASI: PARALEL YARGIYA TOLERANS GÖSTERMEK

Cumhurbaşkanı Erdoğan “paralel yargıya” bir teşhis koydu: “kanser” dedi. “tek başıma kalsam bile mücadele edeceğim” dedi. Galiba tek başına kaldı.

Son 20 ayda paralel üzerine göstermelik bir şekilde gidildi. Bazı finans kaynakları cezalandırıldı. Oysa paralelin finans kaynakları hiç bitmez. İçerde ve dışarda o kadar çok Erdoğan düşmanı zengin güç var ki , sonu gelmez.

Paralel yargı tek tek devlet tarafından biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve ailesine kurulacak kumpasın hangi paralel mensupları tarafından yargılanacağı dünden planlanmış. Paralel yargı pimi çekilmiş bomba gibi. Çok değerli bir 20 ay kaybedildi. Siyasi tarih zaman kaybından kaynaklanan ölümcül hatalarla dolu.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM’IN EN ZOR SAVAŞI

Başbakan Binali Yıldırım’ın en zor savaşı şimdi başlıyor.

Mega projelerin devamında da başarıları sürecek. Mühendis , konusuna hakim. Arkasında sırtını dayadığı dev bir vizyon ve siyasi güç Cumhurbaşkanı Erdoğan var.

Başbakan Binali Yıldırım dış politikada başarılı olacak. Dış politikayı zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan tasarlıyor , yürütüyor ve neticelendiriyor.

Ama paralel yargıyla savaş. Başbakan Binali Yıldırım bu konuda paralel yargı ahtapotunun kollarını kesebilecek mi?

Ahtapotun kolları her taraf da , çok yakınlarda.
Bu konuda Başbakan Binali Yıldırım’a en büyük destek Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geliyor. Toplanan Milli Güvenlik kurulundan Hükümete “paralel terör örgütünün” üzerine topyekün gitmek talimatı çıktı. Hükümete bundan daha büyük destek olabilir mi?

Son 20 ayda ” Paralel yargı” ile mücadele konusunda Cumhurbaşkanın talimatları hep “657” bahanesiyle sümen altı edildi.

Seçildikten sonra Başbakan Binali Yıldırım peş peşe iki kez Diyarbakır’a gitti. Terörle mücadele konusundaki kararlılığını iç ve dış dünyaya güçlü bir sesle ifade etti.

Başbakan Binali Yıldırım’dan Türk halkı görevinin ilk 100 gününde aynı cesaretle artık bir cerahat haline dönüşen “paralel yargı”nın üzerine gitmesini istiyor. Çünkü bu “kanser” çok tehlikeli. Hedefinde Erdoğan ve ailesi var. Hedefinde “Mit tırları” operasyonunda olduğu gibi Türkiye’nin Milli Güvenliği var. Geçmişte olduğu gibi mega projelerin önünün kesilmesi var. Tamamen hayali “gerekçeli kararlarla” kendilerinin olmayan

herkesin fiziken bertaraf edilmesi de var. Türkiye’nin yurt dışı düşmanlarıyla iş birliği yapmak var. “Üst aklın” Erdoğan iktidarını devirip iktidar olma projesi var.

Bu projede iç ve dış güçlerin koalisyon halinde tamamen iç içe geçtiğini biran bile unutmamak gerek. Son bir kanıt mı? Türk askeri PKK ile savaşıp şehit olurken Amerikan askerinin PYD amblemi taşıdığının açığa çıktığı günlerde yaşıyoruz.

İlk 100 gün neden çok önemli? Uçağın kalkışa geçmek için hız kazanması nasıl kalkışın başarılı olması için gerekliyse bir Hükümetin ilk 100 günüde aynı önemde.

Hedefler hızla tutturulamazsa son 20 ayda görüldüğü gibi kararları “sümen altı” ettirme başarısını gösteren güçler faaliyete geçiyor.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.