CHP, Büyükerşen ile icraatçı liderine kavuştu mu? - Haber 1Haber 1

CHP, Büyükerşen ile icraatçı liderine kavuştu mu?

21 Şubat 2011 - 9:55

ABONE OL

Prof. Dr. Bener Karakartal yazıyor:

Yılmaz Büyükerşen ile CHP gece ile gündüz kadar farklı.

Profesör Büyükerşen dev bir icraatçı. Tüm ideolojilere açık. Makamlara sessizce ve maharetle gelmeyi başarıyor. Bir seçim makinası. CHP içinde başarılı olabilecek mi? Büyükerşen ile CHP şimdi büyük icraatçı liderine kavuşuyor mu?

Büyük icraatçı liderler çok zor yetişiyor. Siyasi tarihe bakınca büyük icraatçı liderlerin bir elin parmaklarını geçmediği görülüyor.

İcraatçı liderler açısından sağ ve sol partilerde durum nasıl: sağ mı şanslı sol mu?

Cevap: sağ partiler. Sol partiler icraatçı liderler fukarası. Bu açıdan Büyükerşen’in CHP’ye katılması Türkiye’de solun kaderini değiştirebilir.

Bir karşılaştırma yapalım. Önce sağ partiler.

Sağ ve merkez partilerde son otuz yılda sadece iki büyük icraatçı lider ortaya çıktı: Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan.

Onların da kaderi inanılmaz benziyor: İkisi de inançlı ve dört eğilimi de birleştiren liderler.

İkisi de büyük icraatçı liderler, çok hızlı koşan liderler ama bir ölçüde yalnız liderler. Ekip arkadaşları bu koşuda onlara ayak uyduramıyor, çok geride kalıyorlar.

Bu durum Özal için çok net bir şekilde görüldü. Özal, yalnız koştu. Yalnız öldü. Dev vizyonu vardı ama ekibi çok kez ona yardımcı olmak bir yana köstek oldu.

Onun Cumhurbaşkanlığı uçağında gittiğim Senegal’in başkenti Dakar’da ölümünden üç ay önce söylediği “Özal dönemi bitti” sesi hala kulağımda. Adeta bir siyasi vasiyet gibi bana söylediği sözler Türkiye gazetesinde 16 Ocak 1993 günü sayısında sürmanşetten yayınlandı. Özal bu konuşmada çok hüzünlüydü. “Doğrular yakında anlaşılacak” diyordu. “Ülkemiz kısa zamanda ileri bir duruma geldi. Türkiye etrafındaki ülkelere önemli şekilde fark attı. İçerde siyasi kavgalar devam ettiği için durum bir nevi bulanık gözlük camları arkasından görülüyor. Türkiye’yi kötü gösterme gayretlerinin bir geçici buluttan, geçici bir sisten başka bir şey olmadığını ben biliyorum.

O günlerde herkes Özal’a saldırıyordu. Mesut Yılmaz partisini elinden almıştı.

Mesut Yılmaz üç defa Başbakan oldu ama Türkiye büyük bir ekonomik buhrana sürüklendi. 2002 seçimlerinde başında bulunduğu Anavatan Partisi tasfiye oldu ve fiilen tarihe karıştı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Özal’a çok benziyor. Başbakan Erdoğan’ın “Ağrı dağı kadar büyük hayalleri var” ama belki o da Ağrı dağı kadar yalnız. Müthiş vizyonuna ve süratli koşusuna ekibi ne kadar ayak uydurabiliyor?

Avrupa Birliği ile doğrudan müzakereleri başlatarak bir tarih yazdı. Ama görevlendirdiği kişilerle Avrupa ile ilişkiler Türk kamuoyunda bile durmadan geriye gitti. Suç Avrupa’da mı yoksa bu konuda Türkiye’de çalışması gereken kişilerde mi? Yenilen futbol takımının hakemi suçlaması inandırıcı olmuyor.

Avrupa Birliği ile başarısız ilişkiler örneği Sivil Toplum Kuruluşları açısından da geçerli. Sivil Toplum Örgütleri gezmesine çok geziyor. Lüks otellerde doyasıya kongre turizmi yapılıyor. Netice hüsran. Fransa’da Türk mevsimi ne netice verdi?

Daha iyisi yapılamaz denilirse sakın inanmayın. 1980’li yıllarda Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri son derece kötü durumdaydı. Türk demokrasisi askeri darbenin bıraktığı kötü izleri Avrupa’da silemiyordu. Seçimler yapılmış, Anavatan iktidara gelmiş ama Avrupa ile buzları eritemiyordu. Bu dönemde İstanbul Üniversitesindeki mütevazi odamdan bir teleks aleti ile görevdeki Almanya Cumhurbaşkanını, Başbakanını, iki Fransız Başbakanını, iki NATO Genel Sekreterini davet edip ağırladığımı ve rahmetli Sakıp Sabancı’nın kiraladığı özel uçakla Ankara’ya Özal’a götürdüğüm günleri hatırlıyorum. Sabancıya Fransız Cumhurbaşkanı J. Chirac tarafından Paris’te Elysee Başkanlık Saray’ında Legion d’Honneur madalyasının takılmasını organize ettiğimiz günleri hatırlıyorum. Bu görkemli törene bütün Sabancı ailesi, Erdoğan Demirören ve eşi, Cem ve Ümit Boyner, Güler Sabancı ile beraberce katıldık.

Bugün büyük heyetler halinde Avrupa’ya giden Sivil Toplum Kuruluşları Başkan ve heyetleri ne netice elde ediyorlar? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tek başına çok hızlı koşuyor ama diğerleri ona ne kadar katkı sağlıyor? Her halde çok fazla değil.

CHP’DE DURUM: BU PARTİDE SON OTUZ YILDA İCRAATÇI BÜYÜK LİDER ÇIKMADI. ÇIKSAYDI GÖRÜRDÜK.

Son otuz yılda sadece sağ ve merkez partilerinde iki büyük icraatçı lider, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan çıktı. Sol partilerde ise icraatçı lider çıkmadı.

Büyük icraatçı lidere sahip olamamanın faturası CHP’nin kendisine çıktı. CHP’nin bu durumu CHP’li olmayanlara bile hüzün veriyor. Son otuz yılda parti resmen “halk bize muhalefet görevi verdi” deme noktasına geldi.

Bir Siyaset Bilimi Öğretim üyesi olarak öğrencilerime daha üniversitenin birinci yılında “partiler iktidara gelmek için kurulmuş örgütlerdir” dediğimi hatırlıyorum. CHP ise yıllarca muhalefet olmayı başarı saymış bir siyasi parti haline dönüştü.

Yakın zaman içinde CHP’de gerçekleşen lider değişikliği ne netice verdi? Bugün CHP’de her kafadan bir ses çıkıyor. Eskisinden daha kötü bir çelişkiler yumağı halinde CHP seçime gidiyor. Kırıcı, yaralayıcı üsluplarla yeni ekibin bazı üyeleri CHP’nin var olan oy potansiyelini erozyona uğratıyor. Ordu konusunda söylenen sözler demokrasiye inançsızlığı gösteriyor. CHP’nin kurucusu Atatürk’ün bu konudaki çabalarını bugün CHP’de yönetime gelenlerin bir kısmının bilmediği ortaya çıkıyor. İttihat ve Terakki Partisinin 1909 Selanik kongresinden itibaren Mustafa Kemal’in orduyu siyaset dışı tutmak konusunda bütün hayatı boyunca çaba gösterdiğini bugünkü CHP yöneticilerinin bir kısmının bilmemesi hayret uyandırıyor.


YILMAZ BÜYÜKERŞEN CHP’Yİ İKTİDARA ADAY BİR PARTİ HALİNE ZAMAN İÇİNDE DÖNÜŞTÜREBİLİR.

Yılmaz Büyükerşen’i şahsen tanıyorum. Bugünkü CHP’lilerden geceyle gündüz kadar farklı.

Bugünkü CHP’liler ne kadar ideolojik ise Büyükerşen o kadar ideoloji dışı. Son otuz yılda hep güler yüzlü kaldı. Bütün iktidarlarla çok iyi anlaştı. Kenan Evren’le de, Turgut Özal’la da, Bülent Ecevit’le de hep uyum içinde oldu.

Yılmaz Büyükerşen’in özelliği icraat adamı olmasında yatıyor. Eskişehir’i önce dev bir üniversite şehri haline dönüştürdü. Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim onun eseridir. Sivil Havacılık okulunu o kurdu. Tıp Fakültesi, Medya ve Televizyon çalışmaları ile çığır açtı. İcraat yaparken büyük liderlere yakışan bir şekilde yurt içinden ve yurt dışından kaynak buldu. Dev hedeflere kilitlendi. İcraat yaparken hem vizyoner hem detaycı olmayı başararak neticeye hep ulaştı.

Eskişehir Büyük şehir Belediye Başkanlığına seçilmesi seçim stratejisinde bir deha örneğidir. CHP’nin oylarını kaparak DSP’den Büyük şehir Belediye Başkanı seçildi. Hem Bülent Ecevit hem Rahşan Ecevitle kurduğu ilişkiler sonucu adının DSP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak geçmesini sağladı.

Profesör Süheyl Batumun tersine Profesör Yılmaz Büyükerşen hep güler yüzlü kaldı, bütün eğilimlerle güler yüzlü ve dostça ilişkiler geliştirmeyi hedefledi. Büyükerşen’in tek bir amacı vardı: İcraat, icraat, icraat. Yurtdışına veya Ankara’ya her gidişinde hedefe kilitlendi. Hedef, kaynak bulmak ve icraat yapmaktı. İdeoloji ile uğraşmak, laf üretmekle kaybedecek vakti yoktu. Onu eleştirdikleri zaman bile cevabı hep gülümsemek oldu. Kavga değil hep icraat için kaynak aradı, buldu. İcraat yaptı.

Büyükerşen CHP’de eğer başarırsa gerçek bir devrim olacak. CHP’yi de iddia sahibi bir büyük icraatçı parti konumuna sokacak. İnsanları birleştirdiği için, ekip kurduğu ve ekiplerini iyi çalıştırdığı için CHP içinde yeni bir rüzgar estirecek. Artık CHP’de ideoloji değil icraat konuşulacak. Büyükerşen’in hedefi de artık Eskişehir değil Türkiye olacak.


BÜYÜKERŞEN CHP İÇİNDE BAŞARILI OLABİLİR Mİ?

CHP şu anda Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde bir geçiş dönemi yaşıyor. Şu anda partide durum karışık. Her kafadan bir ses çıkıyor. Lider var mı yok mu anlaşılmıyor. İcraat ve vizyon bakımından ortada bir inandırıcılık yok. Parti 1940’ların ideolojisine saplanmış gözüküyor. CHP’nin tek sloganı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmek. Bu eleştiriler de seçim kazandırmaya yeter gibi gözükmüyor.

CHP içinde Yılmaz Büyükerşen’in iki güçlüğü olacak. Birincisi: bugünkü yapısı içindeki bir CHP ile Büyükerşen’in bir uyum sağlayabilmesi. CHP ile DSP arasında başarılı bir vals yaparak iki kez Eskişehir’de Belediye Başkanı oldu. Bu az şey değil. Eskişehir’de ki icraatını herkes biliyor. Ama bu başarısını siyasi planda CHP içinde kanıtlaması vakit alacak. CHP’nin 2011’de alacağı seçim neticesi Büyükerşen için depara kalkmak için önem taşıyacak.

Yılmaz Büyükerşen’in ikinci sorunu yaşı olabilir. Artık çok genç değil. Ama buna karşılık bitmez tükenmez bir enerjisi ve hayal gücü var. İnanılmaz çalışkan ama daha önemlisi güler yüzlü bir ekip şefi. İnsanları bir arada çalıştırmak için doğal bir yeteneği var. Gerçek anlamda bir sakin güç ve patron.

Büyükerşen’in gücünü anlamak için geçmişteki başarılarının sırrını çözmek gerekiyor. Hiçbir zaman iddialı ve hırslı gözükmedi. Tevazu içinde hiçbir şey istemiyormuş gibi gülümseyerek hareket etti. Ama kaleleri tek tek sessizce ele geçirdi. Rakipleri bu durumu anladıkları zaman iş işten geçmişti. Siyaset teorisi açısından bu muhteşem bir deha ve başarı hikayesi.

Türkiye’nin geleceği 2011 seçimlerinden sonra başlayan süreçle belirlenecek. Büyükerşen başarırsa onun liderliğinde bir CHP iktidar ve icraatçı parti olma iddiasına kavuşacak.

Böyle bir rekabet AK Parti için çok hayırlı. Rekabet her zaman iyidir. AK Parti zaten hızlı koşuyor. İcraat hedefi taşıyan bir CHP AK Parti’nin daha da hızlı koşmasına yol açacak.

Türkiye’nin icraatçı liderlere ihtiyacı var. Türk halkı zenginleşmek istiyor. Siyasi kavganın bitmesini istiyor.

Bunun yolu da Başkanlık sisteminden geçiyor.

Başbakan Erdoğan’ın Başkan olacağı, Ana Muhalefet Partisinin başında da Profesör Yılmaz Büyükerşen’in bulunacağı bir Türkiye’yi hayal edebiliyor musunuz?

Bu Türkiye’yi kimse tutamaz.


Prof. Dr. Bener Karakartal

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.