Gazze’nin gözyaşları! - Haber 1Haber 1

Gazze’nin gözyaşları!

13 Temmuz 2014 - 0:04

ABONE OL

Gazze, dünyanın en büyük Açıkhava hapishanesi. 1 milyon insan, yıllardır İsrail’in tel örgüleri arasında sıkışıp kalmış. Dünya ile tek bağlantıları olan Refah sınır kapısı da diktatör Sisi tarafından kapatıldıktan sonra, adeta havasız kaldılar. En zaruri ihtiyaç maddeleri, ilaç bile temin edilemiyor. Bu ortamda, her türlü yokluğa rağmen yaşamaya çalışan bu zavallı insanlar şimdi de mutad olduğu üzere İsrail’in bombaları altında inliyor. Çaresiz ve yapayalnız bir toplum, imkânsıza karşı direniyor.

Elbette zulüm payidar olmaz. İnşallah günün birinde İsrail, Gazze’nin gözyaşlarında ve kendi döktüğü kanda boğulacaktır. Ancak vicdan sahibi insanların bu drama sessiz kalması anlaşılır bir şey değil.

“Yanakları, saçları, gözleri yanmış,

Zehirli gaz bombaları

Yılan gibi sokmuş, yalamış gövdelerini

Ağızları, küçücük dilleri yanmış”

Merhum Cahit Zarifoğlu, yıllar önce yazdığı şiirinde sanki bugünkü Gazze’yi anlatıyor. Şair duyarlılığı bu olmalı. Daralan Vakitler (Beyrut Dizeleri) şöyle devam ediyor:

“Gözüm baksın sadece,

Ayrıntıları,

Kıvrılıp kırılmış bilekleri,

Kemikten yakılmış etleri,

Kuma serilmiş cesetleri,

Büyük ajansların yaydığı resimleri,

Bir seyirci gibi görsün dursun,

Bir kadın gibi ağlasın..

Üstad Sezai Karakoç da Mavi Marmara vesilesiyle yaptığı bir açıklamada şöyle demişti: “Bu, bir zincirin bir halkasıdır. Ve sembolik anlamı itibarı ile önemlidir. Bir taraftan en son modern silâhlarla donanmış bir güç, öbür tarafta, gıda ve ilaç gibi zaruri ihtiyaç maddelerini muhtaç olanlara götüren silâhsız insanlar vardı. Merhamet yüklü bir medeniyete, düşmanlık ve silâh yüklü sözde medeniyet, ölüm kustu.”

Yine Sezai Karakoç’un ifadesiyle söylersek; “Bu saldırı, Birinci Dünya Savaşında büyük İslâm Devleti olan Devletimiz Osmanlı Devletini yıkmış, İkinci Dünya Savaşından sonra da, bu kez, tüm İslâm ülkelerinin işgaline yönelmiştir.”

Yapılması gerekenler konusunda da Sezai Karakoç’un reçetesi hazırdır:

“Tek çare ve çözüm, İslâm Dünyasının, uyanıp ya da uyandırılıp, en azından, Batı’nın Nato’su gibi bir Askerî Güç, Avrupa Birliği gibi bir Siyasi Birlik oluşturması ve böylece Doğu ile Batı arasında hür ve bağımsız yaşamaya kavuşmanın gereğini yerine getirmesidir.”

Bu zulüm karşısında Batı’dan insaf beklemiyoruz. Zira onların böyle bir derdi yok. Ama İslam dünyasının bu vurdumduymazlığı, adeta “Kuzuların Sessizliği”ni hatırtlatıyor. Arap Birliği nerede? İslam İşbirliği Teşkilatı neden sesini çıkarmaz? Yapacak bir şey yok mu? Mesela petrol zengini Arap ülkeleri bir karar alsalar ve petrol satışını bir haftalığına askıya alacaklarını ilan etseler… Böyle küçük bir adım bile tüm Batı’yı ve dolayısiyle İsrail’i dize getirmeye yetecektir. Çünkü Batı’nın dini-imanı para ve petrol. Onlar her şeyden vazgeçebilirler ama refahlarından asla….

Kemal Çiftçi

k.ciftci@gmail.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.