Hisarcıklıoğlu maraton koşuyor - Haber 1Haber 1

Hisarcıklıoğlu maraton koşuyor

12 Ağustos 2013 - 8:02

ABONE OL

Rifat Hisarcıklıoğlu bir kez daha TOBB Başkanı seçildi. O artık Türkiye’nin en uzun maraton koşucusu.

Hisarcıklıoğlu çok uzaklardan geliyor. Haziran 2001’de TOBB Başkanı seçildiği zaman Türkiye’deki siyasi tablo bugünküne taban tabana zıttı: 57. Hükümet iş başındaydı. Bu bir koalisyon hükümetiydi. Başbakan Bülent Ecevit’ti. Başbakan yardımcıları da Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli idi.

57. hükümetten bugün 61. Hükümete geldik. TOBB Başkanı hep Rifat Hisarcıklıoğlu. Şu andaki görev süresi hesaba katıldığında Hisarcıklıoğlu kurulacak 62. Hükümet döneminde de hep TOBB Başkanı olacak.

Diğer büyük STK başkanlarıyla karşılaştırınca Hisarcıklıoğlu’nun burada da mutlak bir başarı yakaladığı görülüyor. Onunla aynı zamanda göreve gelen büyük STK başkanı kalmadı. STK koltukları birkaç kez el değiştirdi. Bu İTO, İSO, ATO, TÜSİAD için de geçerli.

HİSARCIKLIOĞLU NASIL BAŞARIYOR
?
Siyasette de, STK’larda da başa gelmek çok zor. Başarıya giden yol engebelerle ve tuzaklarla dolu. Kimse kolay başkan olmuyor. Bu işler kendiliğinden de olmuyor. “İstemedim ama yaptılar” sözü de kimseyi inandırmıyor. Başkanlığa giden yol çok büyük kişisel başarı gerektiriyor.

Bu konularda çeşitli modeller var. Örnekler bunu kanıtlıyor.

BAŞBAKAN ERDOĞAN MODELİ
Modellerden birini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uyguluyor. Bu modelde “şeffaflık ve açık mücadele” var. Lider hedefini koyuyor. Taraftarları ile birlikte hedefe ulaşmak için uzun, zor, engebeli arazide mücadele veriyor. Her şey herkesin gözü önünde gerçekleşiyor.

TÜSİAD BİR ŞİRKET GİBİ YÖNETİLİYOR
TÜSİAD modeli çok farklı. TÜSİAD yanlış olarak Anadolu’ya karşı olan İstanbul sermayesi sanılıyor. Gerçek bu değil. TÜSİAD’ın kurucu babalarının tümü Anadolu kökenliydi. Vehbi Koç da, Sakıp Sabancı da, Nejat F. Eczacıbaşı da sonradan İstanbul’lu oldular. Gene az bilinen bir nokta: Hepsinin arkasında devlet desteği vardı. Türkiye Cumhuriyeti başlangıçtan itibaren Türkiye’de var olmayan milli kapitalizmi geliştirmek için belli kişileri bütün gücüyle destekledi. TÜSİAD’ın kurucu babaları varoluşlarını Atatürk’e, Celal Bayar’a, Adnan Menderes’e, Süleyman Demirel’e borçlular.

TÜSİAD’ın iki büyüğü Sakıp Sabancı ve Nejat F. Eczacıbaşı benim sponsorum oldular ve evlerini bana açtılar. TÜSİAD’ı iyi tanıyorum. Bu konuda Sakıp Sabancı ile beraber yaptığımız ve 2000 yılında TGRT’de “prime-time” da yayınlanan “Sakıp Ağa ile başbaşa” belgeselini lütfen izleyiniz. TÜSİAD ve onun kurucu babaları konusunda çok daha sağlam bilgi sahibi olursunuz. Kurucular memleket sevgisiyle dolu büyük milliyetçilerdi.

TÜSİAD’ın yanlış tanınmasının bir sebebi 1970’li yıllarda özellikle Başbakan Ecevit ile olan zıtlaşmasından kaynaklanıyor.

TÜSİAD bir patronlar kulübü. Bugün de kurucu babalarının izinden gidiyor. Bugün TÜSİAD’ın çizgisini belirleyen liderler Koç ve Sabancı ailelerinden geliyor. TÜSİAD’ın orta boydaki üyeleri onları izliyor. TÜSİAD’ın başkanlığı zirvede belirleniyor.

TÜSİAD’ın amacı Türkiye’de batı türü bir demokrasinin kökleşmesi ve Türk ekonomisinin ve özel sektörünün sürmesi ve büyümesi. Göreve gelen başkanlar kişilikleri, vizyonları, güçleri ölçüsünde varolan TÜSİAD stratejisine az veya çok katkıda bulunuyorlar. Sınırlı bir süre koltukta oturuyorlar ve TÜSİAD’ın büyük ailelerinin belirlediği yeni adaya koltuklarını bırakıyorlar. TÜSİAD sonuçta bir patronlar kuruluşu. Yapının özelliklerini kavramadan TÜSİAD’ı eleştirmek doğru olmuyor.

TOBB NEDEN ÇOK FARKLI?
TOBB ekonomide Türkiye’nin devi. Bu devlik sayısal büyüklükten geliyor. TOBB içinde rakamlar çalışan insan açısından on milyonlarla, üye şirketler açısından milyonla, üye odalar ve borsalar açısından yüzlerle ifade ediliyor. Türkiye’nin en ücra noktalarına kadar kolları uzanan bu kuruluşun başkanı 2001 yılından beri Rifat Hisarcıklıoğlu.

O günden bugüne Türkiye’de 5 hükümet kuruldu. Böyle büyük bir kuruluşun başına gelmek son derece zor ama daha da zor olan bu kadar uzun süre bu kuruluşun başında kalabilmek. Siyaset biliminden biraz nasibini almış bir bilim adamı bile bu süreklilik karşısında kendi kendine sorular sormadan yapamaz. Her ne kadar Hisarcıklıoğlu “beni talep ettiler” anlamına gelebilecek ifadelerde bulunuyorsa da Hisarcıklıoğlu’nun olağan üstü başarısının sırrını çözmek gerek.

HİSARCIKLIOĞLU’NUN SIRRI

Büyük şöhretine rağmen Hisarcıklıoğlu kibirden çok uzak mütevazi bir görüntü veriyor. Şahsı için bir talebi olmayan ve amacının birlik ve beraberliğin devamı olduğunu hissettiren bir davranışla hareket ediyor. Kurum için adeta bir fedakarlık yaparcasına koltuğa geliyor ve “başarı hikayesini” birlik ve beraberlik ruhuyla açıklıyor.

Hisarcıklıoğlu bir önceki seçimde TOBB başkanlığına son kez geldiğini ihsas etmişti. En azından onu dinleyenler böyle bir izlenim içine girdiler. Zaten yasalar bir daha seçilmesinin önünü kesiyordu.

Ama bundan sonra olanlar durumu temelden değiştirdi. Hisarcıklıoğlu’nun tekrar başkan seçilmek konusunda açık şeffaf talebi olmadı. Her zamanki gibi sessiz kaldı. Bu süreçte TOBB’un bazı oda başkanları yasanın değişmesi yönünde girişimde bulundular. Yasa değişti ve Hisarcıklıoğlu’nun önü açıldı. Bu çok tipik bir Hisarcıklıoğlu modeli uygulaması oldu.

Şaşırtıcı olan 2001’den beri TOBB başkanlık koltuğunda oturan Hisarcıklıoğlu’nun bu kez müthiş bir destekle, karşısına hiçbir rakip çıkmaksızın tekrar seçilmesi oldu. Bu Türkiye’deki diğer büyük STK’larda varolmayan bir durum. 364 oda ve borsa başkanının tek adayı olarak seçime katılan Hisarcıklıoğlu 1740 kayıtlı delegenin 1734’ünün oyu ile yani oy birliği ile tekrar TOBB başkanı oldu.

İTO, ASO, ATO, İSO başkanlarının başaramadığını Hisarcıklıoğlu başardı. Hem de kurum içinde müthiş bir konsensüs ile. İşte siyaset biliminin açıklaması gereken sır bu.

Hisarcıklıoğlu yalnız TOBB başkanı değil. Başkanı ve üyesi olduğu ulusal ve uluslararası kuruluşlar bir sayfaya sığmıyor. DEİK başkanı, Dünya Türk İş konseyi başkanı, TOBB ekonomi ve teknoloji üniversitesi mütevelli heyet başkanı, Avrupa Odalar Birliği başkan yardımcısı. Liste uzayıp gidiyor.

Bunların her birinin başına gelmek ve orada uzun süre kalmak başlı başına olağanüstü bir başarı. Bu başarı “beni istediler”, “beni talep ettiler” sözleri ile açıklanamaz. Sonuçta siyasette de, STK’larda da acımasız bir rekabet vardır. Herkes bu koltukları talep ediyor. Ama uzun bir maraton koşucusu olarak bu koltuklara gelmek ve uzun süre bu koltuklarda kalmak ancak olağan üstü bir beceri ve kurnazlık, yüksek bir taktik ve süper desteklerle mümkün olabiliyor.

Hisarcıklıoğlu’nun sırrı nerede? Sır on bin yıllık bir uygarlık geleneği olan Anadolu’dan süzülerek gelmiş bir yol haritasında. Hedefleri çok önceden belirlemek ama bu hedefleri hemen açıklamamak, çok güçlü ama gerçekten çok güçlü kilit kişilerle tam zamanında güçlü bağlar oluşturmak, sessiz ve derinden onların tam desteğini sağlamak ve tam zamanında hedefi on ikiden vurmak. Hisarcıklıoğlu’nun seçim başarılarını açıklayan sır bu: doğru zamanda, doğru kişilerle derin ilişkiler ve onlardan sağlanan ve hedefe gitmeyi kesinleştiren destek.

KOLTUK VE İCRAAT

Ama sonuçta koltuklar icraat olduğu ölçüde değer kazanır. Taktik seçim başarıları vizyon içeren büyük stratejiler içinde yer alırsa tarihte iz bırakır. İz bırakmayan sürekli iktidar olayı bir süre sonra sorular sorulmasına yol açar. Bu STK liderleri için de, siyasetçiler için de böyledir.

Recep Tayyip Erdoğan tarihe hangi icraatlarıyla geçecek? Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan tarihte nasıl hatırlanacak? İTO başkanları, ASO başkanları, TOBB başkanları bu açılardan nasıl hatırlanacak?
Bazı liderlerin icraatları gerçek ve büyük. Bazıları liderlerin de ipe un sermek türünden.

Gerçek ve büyük icraatları özellikle 2007’den bu yana Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da görüyoruz: İktidara geldiği zaman Başbakan Tayyip Erdoğan’ı TGRT’deki programlarımda destekledim. Buna rağmen onun adını kullanarak bazı tilkiler, programıma son verdiler. Buna çok kırıldığımı itiraf edeyim.

AK Parti treni yanlış bir rotaya mı girmişti? Büyük icraatlar neredeydi? Yıllardır savunduğum hızlı trenler, nükleer enerji, mega projeler, köprüler, tüneller, İstanbul 3. Köprü , Çanakkale köprüsü, ufukta gözükmüyordu. Varsa yoksa duble yollardan bahsediliyordu. Duble yolların faydasına inanıyorum. Ama tek başına iktidarda olan bir parti için bu kesinlikle yeterli değildi.

Ama 2007’den itibaren ise durum tamamen değişti. Marmaray, hızlı trenler, havaalanları, nükleer enerji gündeme geldi ve icraat safhasına girdi. Dış politikada ülkenin dünyadaki şöhreti ve prestiji müthiş bir şekilde arttı. Gene yıllardır savunduğum Başkanlık sistemi gündeme oturdu. Başbakan Erdoğan AK Parti uçağını havalandırmıştı. Türkiye bir kez daha tarihiyle buluşuyordu. Bunların altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın damgası vardı. Kendisini alkışlamaya başladım çünkü bunlar gerçek büyük icraatlardı. Böyle büyük bir lidere sahip olduğu için Türkiye gurur duyuyor ama Türkiye’nin büyük STK’ları onun bu koşusunu ne kadar destekliyor? Hangi ölçüde ona destek oluyor ve onun yolunu açıyor?

TOBB VE AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLER

Rifat Hisarcıklıoğlu Avrupa Odalar Birliği Başkan Yardımcısı. TOBB Fransa’da Türk mevsimi faaliyetlerine katıldı. Türkiye’nin kazanımları açısından ne netice alındı? Daha iyi netice alınmadıysa sebebi ne? Daha iyi netice nasıl alınabilirdi? Türk STK’larının uluslararası faaliyetlerinin mercek altına alınması Türkiye’nin çıkarları açısından çok önemli bazı hususların aydınlatılmasına olanak sağlayacak.

Fransa’da Türk mevsimi Türk-Fransız ilişkilerinin fırtınalı bir döneminde büyük bir fırsattı. Neticede Türkiye Paris merkezli bir büyük faaliyetin aktörü durumuna geliyordu. 1954 yılından beri Fransızlarla çok yakın ilişkiler içinde oldum. Fırsatın ne kadar büyük olduğunu somut olarak görüyordum. Ama netice Türkiye açısından tam bir hüsran oldu.

Şaşırtıcı olan bu hüsranı Türkiye’nin bu faaliyetini organize edenler anlayamadı bile. Başarı kazandıklarını zannettiler. Ama Fransa’da bu faaliyetin hemen arkasından “Ermeni Yasa Tasarısı” geldi. Bu yasa hem Fransız Milli Meclisi’nden hem Fransız senatosundan geçti. Türk-Fransız ilişkileri hiç bu kadar kötüleşmemişti. Fransa bu yasa sonunda Fransa’da bulunan herhangi bir Türk’ü sudan bir bahaneyle hapse atabilecek keyfi bir tutum içine girdi. Bu yasa çok şükür Fransa Anayasa Konseyinde durduruldu. Ama bunun nedeni Fransa’nın iç politik oyunları idi. Anayasa Konseyi Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye iç politik nedenlerle baş kaldırmıştı.

Fransa’da Türk mevsiminin çocuğu Ermeni yasa tasarısı oldu. Ya Avrupa Birliği ile ilişkiler? Son birkaç senede Türkiye-AB ilişkileri donma noktasına geldi. Türkiye-AB ilişkileri hiç bu kadar kötüleşmemişti. AB’yi fiili olarak yöneten, AB kurucusu Avrupa’nın iki devinin ikisi de, Fransa da Almanya da Türkiye’nin tam üyelik talebini rafa kaldırmak yolunu tuttular.

Hisarcıklıoğlu’nun Avrupa Odalar Birliği Başkan yardımcılığı bu soğumayı neden çözemedi? AB-TOBB ilişkileri en asgari düzeyde, teknik yardım seviyesinde kaldı. Bu yeterli miydi?

Hisarcıklıoğlu Dünya Türk İş Konseyi Başkanı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son 5 yılda dünyada bir fırtına gibi esti. Bu onun olağanüstü liderlik başarısıydı. Ama bu olağanüstü Türk fırtınasında Dünya Türk İş Konseyi ona ne kadar destek oldu? Örneğin ABD’deki Türkiye’ye karşı lobiler Dünya Türk İş Konseyi faaliyetleri sonucu ne kadar aydınlatıldılar, ikna edildiler ve Türkiye’nin tezlerine yakınlaştırıldılar? Eğer bu yapılmadıysa STK’lar neye yarıyor ? Türkiye’nin büyük paraları neden harcanıyor? Durmadan uluslararası geziler neden yapılıyor?

YANLIŞ NEREDE?
Doğruyu anlamak için Türkiye’nin tarihi büyük liderlerinin metodlarını incelemek gerek. Keşke ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de büyük iş adamlarının ve büyük devlet adamlarının hayatları okullarda çocuklara ve gençlere anlatılabilse. Türkiye bundan çok şey kazanır.

Ben şahsen bu büyük insanların bazılarıyla çok yakın ilişkide olmak ve dostluğun ötesinde büyük icraatlarda onlarla beraber bulunmak fırsatını yakaladım. STK’ların Başkanlarının başarısızlıklarının nedenlerini bu açıdan yukardakilerin başarılarıyla karşılaştırınca anlayabiliyorum.

BUGÜNÜN STK BAŞKANLARININ DÜNÜN DAHİ TÜRK İŞ ADAMLARINDAN ÇIKARACAĞI DERSLER VAR
Bir örnek: Sakıp Sabancı ile ölümüne kadar 19 yıl süren büyük bir dostluk ilişkim oldu. Dünyanın en önde gelen şirketlerini onun sponsorluğuyla Türkiye’ye getirdim. Bunların sadece bir tanesi yıllık cirosu 150 milyar dolar olan Carrefour’du.

Memleket sevgisi ile Sabancı’nın Emirgan’daki evine dünyanın ve Avrupa’nın en ünlü devlet adamlarını getirdik. Bunları ise neredeyse hiç para sarf etmeden gerçekleştirdik. Liderlik ve vizyonu bir mıknatıs gibidir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giden yolu böyle açıldı.

Bugün büyük STK’lar bu açıdan ne kadar başarılı? Sabancı modelinin tersine bugün STK’lar uluslararası faaliyetlerde kalabalık kadrolarla önemli bütçelerle hareket ediyorlar. Ne kadar başarı kazanıyorlar?

FRANSA’DA SABANCI MUCİZESİ

Çocukluğu babasının yanında tarlada işçi olarak geçen Sakıp Sabancı bir gün geldi Fransa’ın en büyüklerinin ortağı oldu. Fransa’nın en büyük devlet bankası BNP Sabancı ile BNP-AK’ı kurdu. Fransa’nın gururu yıllık cirosu 150 milyar dolar olan Carrefour Sabancı ile ortak olup Carrefour-SA oldu. Danone onu izledi.

Sabancı ile Paris Four Seasons Oteli’ndeyiz. Biraz sonra Fransız Başkanlık Sarayı’na gideceğiz. Otel odamda telefonum çalıyor. “Hocam odama gelebilir misin?”

Sabancı yatağının üzerine yan yana beş kravat koymuş. “Hocam hangisini takayım?” Cevap veriyorum: “Türk Bayrağı da, Fransız Bayrağı da kırmızı beyaz. Kırmızı-beyaz kravatı takın.”

Paris’te Başkanlık Sarayı’nda tören bittikten sonra otelimize dönerken Cem Boyner, Sakıp Sabancı’ya soruyor: “Kravat seçiminiz müthişti.” Sabancı cevap veriyor: “Hocamın tercihi.”

Söz konusu tören Paris’te Elysee Sarayında oluyor. Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirac Sakıp Sabancı’ya “Legion d’honneur” madalyasını sarayın görkemli balo salonunda takıyor. Bu aşamaya gelmek kolay olmadı.

Önce bu madalyanın verilme hikayesi var. Sonra da madalyanın Türkiye’de değil de Paris’te Başkanlık sarayında verilmesi olayı. Bu hikayenin gerisinde ise sadece iki kişiyiz: Sakıp Bey ve ben. Hikayenin sadece ikincisini anlatacağım.

Madalya kararı çıktıktan sonra Fransızlar ısrar ediyorlar: Madalyayı İstanbul’da Sakıp Bey’e Fransız Büyük Elçisi takacak. Fransızların adeti bu: madalya dolayısıyla Büyük Elçilerinin reklamını ulusal basında bedavaya yaptırıyorlar.

Sakıp Bey’e ” Bunu kabul etmeyelim. Madalyayı Fransa Cumhurbaşkanı Fransa Başkanlık sarayında taksın” diyorum. Fransızların bunu kabul etmeyeceğini biliyorum ama Sakıp Bey’den sonuna kadar inat etme konusunda tam destek alıyorum. Savaşı kazanıyoruz. Zafer bizim, sadece iki kişinin.

Büyük STK’lar neden böyle büyük başarılar kazanamıyorlar? Bu konuda bir örnek: “Fransa’da Türk Mevsimi”. Aylar süren hazırlıklar. Toplantılara katılan yüzlerce kişi. Harcanan milyonlarca Euro. Netice bir hüsran. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy toplantıya birkaç dakikalığına ağzında sakızla katılıyor. Türkiye açısından bir hezimet. Sorumlu kim? Soran yok.

Sabancı bir liderdi. Vizyon ondaydı. Detaylar düzeyinde iş takibi de onda. Sabancı’nın Fransa mucizesi onun tıpkı amelelikten zirveye tırmanış hikayesi gibi: Fransa’nın en büyük şirketlerinin onunla ortak olmasının temelinde de bu var. İnsan seçimi ve iş takibi. İşe sahiplenmek. Doğru insanları seçmek. Onlarla doğrudan temasta bulunmak. Onları memurlara ezdirmemek. İşi bizzat takip etmek. Her aşamada gelinen noktanın bilançosunu çıkarmak. Vizyonun, başarının, detayların bir bütün olduğunu unutmamak. Gösteriş ve propaganda değil neticeyle uğraşmak, memleket sevgisini gerçek icraatlarla taçlandırmak.

TÜRK STK’LARI MEMURLARA MI TESLİM OLDU?
Son yıllarda yurt içinde ve yurt dışında Türk STK’lardan oteller ve uçaklar çok para kazandı. Amaç otellerde toplantı yapıp kameralara konuşmaya dönüştü.

Memurlar olmadan olmaz. Ama memurlar lider olunca da olmuyor. Lider ortada olmayınca memurlar kral oluyor. Uluslararası faaliyetler bedavaya gelen kongre turizmine dönüşüyor. Lider salona geliyor. Konuşuyor gidiyor.

Bu durum beni şahsen çok üzüyor. Çünkü iktidarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan var. Onunla hiçbir çıkar ilişkim olmadı. Hiç çalışmadım. Ama onun olağanüstü işler yaptığının bir siyaset ve uluslararası ilişkiler profesörü olarak farkındayım. Eğer STK liderleri son yıllardaki Türkiye’nin büyük koşusunda Başbakan Erdoğan’a destek olabilselerdi Türkiye bugün çok ileri bir noktaya gelebilirdi. Dünyaca ünlü mega şirketler mega icraatlar için Türk şirketleriyle dev ortaklıklar yapabilirlerdi. Türkiye’nin imajı yurt dışında daha da yükseğe çıkabilirdi. Ama maalesef STK Liderleri Başbakan’ın uçağında o kameraya konuşurken arkasında durup görüntü vermeyi yeterli gördüler.

YA YARIN?
STK liderleri büyük vizyonla icraata sahip çıkacaklar mı? Büyük icraatlarda detaylar düzeyine inip işleri takip edebilecekler mi? Doğru adamları seçip onların memurlar tarafından yenmesini engelleyecekler mi? Sonuçta Avrupa’da, Amerika’da, bütün dünyada Türk Bayrağının daha da yukarlarda dalgalanmasını sağlayacaklar mı? Tarihte iz bırakmanın tek yolunun bu olduğunu ve koltuğa gelmekten çok koltuktaki icraatın insanlar tarafından değerlendirildiğini anlayacaklar mı?

Yeniden TOBB Başkanı seçilen Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu tebrik ediyorum.

PROF. DR. BENER KARAKARTAL

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.