CHP, o sınırı niye aşamadı, Kılıçdaroğlu giderse, ne olur? - Haber 1Haber 1

CHP, o sınırı niye aşamadı, Kılıçdaroğlu giderse, ne olur?

21 Haziran 2011 - 8:23

ABONE OL

Kurultaylar partisi CHP, yine karmaşık, yine kavgalı, yine sorunlu günler yaşıyor. Nedeni, partinin yüzde 30 olarak hedeflediği psikolojik sınır. CHP’liler ve kamuoyunun büyük bir bölümü Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte artık şeytanın bacağının kırılacağını, sosyal demokrat oyların yeniden yüzde 30’un üzerine çıkacağını bekliyordu, ama olmadı.

İşte CHP o sınırı aşamadığı için Kılıçdaroğlu’nun başarısız olması için sotada bekleyenler, başlarını yukarıya kaldırmaya, daha da ötesinde bağırıp çağırmaya başladılar. Şimdilik, “Kemal Bey dursun, Gürsel Tekin gitsin” şeklinde özetlenebilecek ve “Kılıçdaroğlu ile ilgili liderlik sorunumuz yok, Parti Meclisi yenilensin” sözleri de gerçeği yansıtmıyor.

Yani düşman kardeşler Deniz Baykal ile Önder Sav, Kılıçdaroğlu’nu devirmek için işbirliği yapıyor. Baykal’ın gözü hala genel başkanlık koltuğunda. Ama bu kadar rezaletten sonra endişeleri var. Yoksa uygun bir iklimi, zemini bulsa hiç tereddüt etmeden o koltuğa yeniden oturmaya çalışacak.

Peki Kılıçdaroğlu giderse CHP kurtulur mu? Oy patlaması yaparak iktidara alternatif bir parti olur mu?

Bir defa hemen belirtelim ki Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP, yeniden ilgi merkezi, çekim merkezi olmaya başladı. Baykal döneminde milliyetçi, hatta zaman zaman ırkçı bir parti kimliğine bürünen CHP, Kılıçdaroğlu ile birlikte sosyal demokrasi kulvarına yöneldi. O Baykal ki CHP’yi tarihinde ilk defa barajın altında, Meclis’in dışında bıraktı. O Baykalki, son 20 yılda girdiği bütün seçimleri hezimetle bitirdiği halde en küçük bir özeleştiri yapmadı, partiyi daha dinamik lider adaylarına bırakmadı. O kadarki Baykal’ın bu başarısızlıkları hem kamuoyunda hem de AK Parti için bulunmaz nimet olarak görüldü. CHP’ye ve Baykal’a oy verenler, genellikle “mecburiyetten” verdi. İşte başarısızlığı yıllardır tescillenmiş olan Baykal, şimdi kalkmış yüzde 26’lık oy oranını başarısızlık olarak nitelendiriyor ve utanmadan yine o koltuğa oturmaya veya emrindeki bir askeri oturtmaya çalışıyor.

Tamam, yüzde 26’lık oy oranı bir büyük başarıya işaret etmiyor. Hatta başarıya da işaret etmiyor. Ama herhalde Baykal’lı CHP ile kıyaslandığında bir hezimeti de içermiyor. Kaldıki eğer ortada bir başarısızlık varsa, Baykal ve Sav ekibinin bu başarısızlık pastasında çok büyük paylarının olduğunu da unutmamak gerekir. İşte tam da bu noktada CHP niye yüzde 30’u aşamadı sorusuna da cevap vermek gerekiyor?

Sahi CHP, o sınırı niye aşamadı?

Bunun çok sebebi var elbette. Ama satırbaşlarıyla şöyle özetlemek mümkün:

1- Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, bir sosyal demokrat parti için “olmazsa olmaz”ların başında gelen “sosyal devlet” ilkesini çok uzun bir aradan sonra yeniden gündeme getirdi. Projeler üretildi. Aile sigortası, özel sektörün girmediği alanlarda ve bölgelerde devletin yatırım yapması gibi hususlar bunun en önemli unsuruydu. Çok önemliydi. Epey ilgi de gördü. Ama yetmedi. Çünkü halk daha fazlasını istiyordu. Zira bir yanda AK Parti’nin otoyol projeleri, hızlı demiryolu projeleri, havaalanları, uydu projeleri, bir yanda sadece sosyal devlet vurgusuyla yetinen CHP projeleri vardı. Açıkçası CHP, halkı heyecanlandıramadı.

2- Askerliğin kademeli olarak önce 9 aya, sonra 6 aya indirilmesi de ilgi çekti ama yeterli görülmedi.

3- Kılıçdaroğlu çok koşturdu, çok büyük bir performans gösterdi. Ama etrafındaki, altındaki alanlar boştu. Bir ekip tablosu veremedi.

4- Deniz Baykal ve Önder Sav ekibi, seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nun başarısız olması için çalışmadılarsa bile başarılı olması için de hiç çaba göstermediler.

5- Parti içinden birileri sürekli medyada Kılıçdaroğlu ve ekibini topa tuttu, “eksen kaydı” iddialarını gündeme getirerek kamuoyunun güvenini zededeli.

6- Kılıçdaroğlu’nun Güneydoğu ve Kürt açılımı çok önemliydi. Fakat bu hem bölgede beklenen yankıyı yaratmadı hem de diğer bölgelerde farklı algılandı. Dolayısıyla CHP, bu açılımı ile bölgede beklediği oyları alamazken, bazı bölgelerde ise küçük oy kayıpları yaşadı.

7- Sezgin Tanrıkulu ve Muhammed çakmak gibi isimler esas bölgelerinde yani Diyarbakır ve Elazığ’da aday gösterilmeliydi, yanlış yerlerde aday gösterildiler. Bu da oy getirmedi.

8- Geçmiş yıllarda son derece uyumlu, kibar ve saygılı bir üslup kullanan, sakin bir politik mücadele veren Kılıçdaroğlu, bu özellikleri nedeniyle “sakin güç” olarak isimlendirilmişti. kılıçdaroğlu, seçim sürecinde ise hırçınlaşarak, zaman zaman sert ve incitici ifadeler kullanarak, bu özelliğine zarar verdi.

9- Başbakan Kayyip Erdoğan, miting meydanlarında birçok kez “Kemal Kılıçdaroğlu biliyorsunuz Alevi” diyerek mezhep ayrımcılığı vurgusu yaptı. meydanlardan gelen “yuh” seslerine sessiz kaldı. Bu çok çirkin ve ayırımcı propaganda, bazı bölgelerde CHP için oy kaybına neden oldu.

10- “MHP barajı aşamazsa AKP, 367 milletvekili alarak anayasayı değiştirir” korkusuna kapılan CHP’lilerin bir bölümü oylarını MHP’ye vererek barajın üzerine çıkardı. Ama bu durum CHP’nin oylarında 1-2 puanlık azalmaya neden oldu.

11- Turan Tayan, Aytunç Çıray, Sinan Aygün gibi merkez sağdan isimlerin aday gösterilmesi toplumsal uzlaşma adına olulmu, doğru bir adımdı. Ancak merkez sağ tabanı yine de oylarını büyük ölçüde AK Parti’ye verdi. Yani CHP, merkez sağ tabandan da beklediği oyları alamadı.

12- Kemal Kılıçdaroğlu, bürokrasiden geldiği için devleti iyi tanıyor. Ama özel sektör deneyimi yok. Halkın tüm kesimlerini ise henüz yeterince tanımıyor.

Sonuç olarak CHP bir anamuhalefet partisi olarak daha güçlü olmalı ki iktidar da sürekli kendini denetim altında hissetsin, yanlışlardan kendini alıkoysun. Çünkü bugün Türkiye çok önemli bir dönemecin eşiğinde bulunuyor. Bu süreçte güçlü bir ana muhalefet partisine ihtiyaç var. Zira sağlıklı bir demokrasi, ancak güçlü muhalefetle mümkündür. Şu anda demokrasinin bir ayağı topal. Topal bir demokrasi ile ilerlemek ise mümkün değil. Yani iktidarın yanlışlarını, hatalarını engellemek için güçlü bir sosyal demokrat partiye ihtiyaç var. CHP, şu anda bu durumu tam olarak yansıtmıyor. Ama Baykal ile kıyaslandığında Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, daha demokrat, daha özgürlükçü, daha uzlaşmacı, daha kucaklayıcı bir parti.

Evet Kılıçdaroğlu seçim sürecinde ciddi hatalar yaptı, yanlış söylemlerde bulundu. Evet Kılıçdaroğlu, karizmatik bir lider değil. En azından şimdilik. Evet Kılıçdaroğlu, davranışlarında, sözlerinde zaman zaman yalpalıyor. Fakat seçim döneminde gece gündüz koşarak, inanılmaz bir performans göstererek CHP’yi bir miktar yukarıya taşıyan Kılıçdaroğlu’na bir şans daha verilmeli. CHP’liler, partilerine sürekli hezimetler yaşatan Baykal’ı önce bir hatırlasınlar, sonra da Kılıçdaroğlu’nun performansını sorgulasınlar.

Türkiye’nin selameti için, güçlü bir ana muhalefet partisi gerekiyor. Bunun için de CHP’nin iç kavgalarını bırakması, güçlenmesi gerekiyor. Bu nedenle Kılıçdaroğlu, eğer yoluna daha güçlü olarak devam etmek istiyorsa bir kurultaya gitmeli ve rüştünü bir kez daha ispatlamalıdır.

Son söz: Başka bir lider için bir şey diyemem. Partiyi belki Kılıçdaroğlu’ndan daha iyi bir noktaya taşıyabilir. Ama herkes biliyor ki Baykal yeniden o koltuğa oturursa CHP, biter biter. Bu da Türkiye için hiç de hayırlı olmaz.

kakilinc@haber1.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.