Öncelikle şu belirtelim.
Sıradan vatandaşların mal varlıkları bizi hiç ilgilendirmez.
Akılını kullanan, becerisi olan, çalışkan vatandaşlarımızın, dürüst
yaşam içerisinde alın terini akıtarak kazandığı helal paraların
hesabında kitabın olmadık ve olmayız da…
Yeter ki namuslu yollardan kazanıldığına inanmış olalım.
Ancak… Siyasi partilerde ve ülke yönetiminde önemli yer ve makamlarda
bulunan siyasetçilerin mal varlıkları; toplumda her zaman merak
edilen, nasıl ve ne zaman kazanıldığı merak edilen oluşumlardır.
Şu bir gerçek ki, ülke yönetiminde üst makamlarda bulunan siyasileri
en çok rahatsız eden konuların başında, mal varlıklarının sorulması,
irdelenmesi ve kendilerinden şeffaf biçimde açıklanmasının istenmesi
gelmekte…
Bu durum, günümüzde ve sadece bizim ülkemizde söz konusu olan bir
merak konusu değil. Dünyanın her ülkesinde, o ülkenin devlet
başkanının, başbakanın, bakanlarının, toplu önderlerinin mal
varlıkları, servetleri merak edilir…
Osmanlı’da padişahların, sadrazamların, (başbakanların) ve diğer üst
mevki ve makamlarda bulunanların mal varlıkları da her zaman merak
edilmiştir
O zaman ki ülke yöneticileri de; mal varlıklarının, kendilerine
sorulması, irdelenmesi ve üzerinde durulmasından rahatsız olmuşlardır…
Mal varlığını, yani servetini olduğundan çok az ve küçük gösterme
çabaları o zamanların yöneticilerinde de, bugünkü gibi vardı…
Burada tarihteki rüşvet ve suistimal olaylarına girmek istemiyoruz…
Çok gerilerde kalmış olayların bugün irdelenmesinde bir yarar yok…
Gelelim günümüze…
Yasa gereği mal beyanında bulunması gereken siyasilerin ve diğer
tanımlanan görevlilerin, tozlu raflarda saklı, gizli ve hemen hemen
hiç açılmayacak kapalı zarflar içerisindeki mal beyanlarına bakın;
falan yerde bir ev, iki arsa, yazlık, iki daire gibi yüzeysel
açıklamalar yer alır. Oysa daire vardır, 500 bin lira, bir milyon
lira; daire vardır 100 bin lira 150 bin lira, arsa vardır 10 bin lira
arsa vardır bir iki milyon liradır…
Yüklü mal varlığı olan pek çok siyasetçinin mal beyanlarında; sahip
oldukları dairelerinin, yazlıklarının, arsalarının vs. gerçek rayiç
değerlerini göremezsiniz. Yazmazlar…
Devlette 25 yıl yaptığımız müfettişlik görevi sırasında, gördük ki,
mal varlıkları beyanı gibi bir uygulamanın, hiç mi hiç kıymeti
harbiyesi yok. Tamamen kandırmaca bürokratik bir formaliteden öte bir
şey değil.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yeniçağ gazetesi yazarı o zaman ki basın
müşaviri Ahmet Takan’a Başbakan olmadan önce mal varlığı ile ilgili şu
açıklamada bulunmuş.
Yıl 2002 Ekim ayı
“Ahmet seçimlerin ardından Başbakan olunca ilk yapacağım iş basın
toplantısı düzenleyerek tüm mal varlığımı açıklayacağım. Türkiye’de
Başbakan olduğu gün mal varlığını açıklayan ilk Başbakan olacağım.
Bunu düzenli olarak tekrarlayacağımı duyuracağım. Her politikacının
mal varlığının daha şeffaf olarak bilinmesi için yasal çalışma
yapacağım. Ona göre hazırlığını yap.”
Ahmet Takan 4 Aralık 2011 tarihli Yeniçağ’da ki köşe yazısında konuya
devam ediyor:
“Gün geldi aynen dediği gibi Abdullah Gül Başbakan oldu. Ben de daha
önceden aldığım talimat gereği (müşaviri olarak) hemen Gül’e “mal
varlığı ile ilgili basın toplantısını ne zaman yapıyoruz diye sordum.
Aldığım cevap çok kısa ve net oldu; “Ahmet sakın bunu bir daha gündeme
getirme”…
Ahmet Takan aklı başında, ne yazdığını bilecek kadar deneyimli bir
gazeteci (köşe yazarı) olduğuna göre uydurma bir açıklamada bulunması
akla gelmez. O halde, konu hakkında Abdullah Gül’ün kamuoyuna yönelik
bir açıklama yapması gerekmez mi? Sessiz kalması halinde, Takan’ın
açıklamanın yüzde yüz doğru olduğuna yönelik perçinleşmiş bir sonuç
ortaya çıkmaz mı?
Sayın Gül madem böyle bir açıklama yapacak kadar şeffaf, açık bir
siyasetçi ve devlet adamı, neden o halde o zaman ki Müşaviri Ahmet
Takan’a,
“Ahmet sakın bunu bir daha gündeme getirme” diyecek denli yüz seksen
derecelik bir dönüşü tercih etti? Akla gelen soru yanıtını bulmalı…
Sayın Gül’ün bugün mal varlığını açıklamaktan çekinebileceği ne husus
olabilir ki?
Namazında niyazında, Allah korkusu taşıyan, İslami kurallara sıkı
sıkıya bağlı, başı secdeye değen, abdestli namazlı bir Müslüman
kişi… Kazandığı helal paraların ve bu paralarla yaptığı mal
varlığını açıklamaktan neden çekinsin ki?
O halde geç kalmış sayılmaz.
Laik, demokrat, Atatürk ilke ve devrimlerinin temelleri üzerine
kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak; bu gün de,
kendisinin belirttiği gibi şeffaflık ilkesine bağlı olarak, tüm
siyasetçilere örnek olması açısından kamuoyuna mal varlığını
açıklamasında ne beis olabilir ki?
Madem ileri demokrasideyiz. Hızlı bir değişim dönüşüm yaşıyoruz. Her
şeyimizin özellikle siyasetçiler, devlet adamları olarak, gerek bu
ülkede gerekse dış ülkelerde ki banka hesaplarımıza kadar açık,
şeffaf, berrak olmaz mı gerekmez mi?
BURHAN ÖZBEY