Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, bundan 3,5 yıl kadar önce bir
gazeteci tarafından kendisine sorulan soruya Temmuz 2008’de şöyle
yanıt vermişti.
“Darbe günlükleri ile ilgili ifade vermeyi düşünüyor musunuz?”
sorusuna Özkök, ” Ben kasaptaki ete soğan doğramam. Büyüklerimden öyle
duydum. Günü gelir konu olursa o zaman bakılır” yanıtını verdi.”
Aradan 4 yıla yakın bir zaman geçmişken, Eski Genelkurmay Başkanı
Hilmi ÖZKÖK, sonunda kendi tanımıyla, “kasaptaki ete soğan doğradı.”
Yani konuştu.
4 yıldır konuşmayan, açılan davalar; tutuklanan kuvvet komutanları;
generaller, amiraller üst rütbeli subaylar ve diğerleri konusunda tek
kelime bile konuşmayan H. ÖZKÖK; sonunda konuşmaya mecbur kaldı.
Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması karşısında
kararını bozdu ve “kasaptaki ete soğan doğradı!” Konuştu…
Bakın neler söyledi:
Başbuğ’un tutuklanmasının yanlış olduğunu, terörist olarak
nitelendirilmesinin doğru olmadığını, İlker başbuğ’u yakından
tanıdığını, iki yıl birlikte çalıştığını, akıllı, yetenekli, uyumlu,
başarılı sevdiği bir arkadaş olduğunu, Alnının bu süreçten tertemiz
bir şekilde çıkmasını umduğunu, yargılamanın mutlaka tutuksuz
yapılması gerektiğini açıkladı. (Basın – Vatan – 13 Ocak 2012)
AKLA GELEN DÜŞÜNCELER:
-Vicdanen çektiği rahatsızlık artık önlenemez biçimde kendini dışarıya vurdu.
– İlker Başbuğ’un mahkemede hakim karşısında yapacağı konuşmalarda,
yani savunmasında; ola ki H. ÖZKÖK’ü rahatsız edecek açıklamalar,
belki suçlamalar yapabileceği endişesi; ÖZKÖK’ü içerdeki Başbuğ’a
-basın yoluyla- sana sahip çıkıyorum mesajı göndermenin zorunluluğuna,
itti.
– Bu zamana kadar, tek kelime ile bile “kasaptaki ete soğan doğramama
(konuşmama)” taktiğinin, artık kamuoyunda bardağı taşıracak boyutlara
geldiğini gördüğünden tansiyonu düşürmenin çabasına girişti…
– Sıranın BÜYÜKANIT’tan sonra ve kendisine gelebileceği endişesine
kapılarak, bu yöndeki olası bir gelişmenin önüne set çekmeyi planladı…
– “İlker Başbuğ’un “siteler 2008’den önce kuruldu. Ben kapattım”
ifadesi üzerine savcılıkça BÜYÜKANIT dönemiyle ilgili inceleme
başlatıldı (Vatan – 14 Ocak 2012). Bu gelişme, bir önceki paragraftaki
tezin boş bir tahmin ve değerlendirme olmadığını gösteriyor…
– Emekli Genelkurmay Başkanı H. ÖZKÖK, hapiste yatmakta olan ve gadre
uğramış olduğuna inanılan; başta Teğmen M. Alİ ÇELEBİ gibi pek çok
subay konusunda; ordunun en üst konumunda ki (sorumlu) komutanı
olarak, tek kelime ile bile yorum yapmaz ve sesini çıkarmazken:
Başbuğ’a yönelik olarak “terör örgütü yöneticisi suçlaması çok
rahatsız edici. Amacı aşan lafzı, kanun yapıcı Meclis’in düzenlemesi
lazım” (vatan – 14 Ocak 20012) şeklindeki açıklamalarını – Mahkeme
(dava) devam ederken – alenen ortaya koyması, şahsı açısından hangi
rahatsızlığın tezahürü olarak çıkmıştır, henüz net olarak
kestirilemiyor…
Bütün bunlar bir varsayım tabi…
Bu satırların yazarı olarak, TSK’nin başında görev yapmış eski
genelkurmay başkanları H.ÖZKÖK’ün ve Yaşar BÜYÜKANIT’ın soruşturmalar
ve davalar kapsamının dışında tutulmasının yanlış olduğuna dair
geçmişte yazılar yazdık.
Her iki eski genelkurmay başkanının, olan bitenler karşısında sessiz
kalmasını, olayların yaşandığı süreçlerde ki görev kapsamları
çerçevesinde sorumlu tutulmamalarını, hatta kendilerinin çıkıp ortaya
TÜRK ordusunun en üst noktasında görev yapmış komutanlar olarak; tek
kelime bile konuş(a)mamalarını hiç doğru bulmadığımızı yazılarımızda
ısrarla belirttik.
Öyle ya, ordunun kuvvet komutanları, onlarca üst rütbeli subay
terörist diye suçlanırken; TÜRK ordusunun başında ki en üst komutanlar
olarak, genelkurmay başkanlarının soruşturma ve dava dışı
bırakılmasını normal saymak ve bunu sağduyulu vicdanlara kabul
ettirebilmek olanaklı mı?
****
Yazımızı değerli yazar Sayın Yılmaz ÖZDİL’in Temmuz 2008’de Hürriyet
Gazetesi’nde yayınlanmış olan köşe yazısını paylaşarak noktalıyoruz
“Kasaptaki ete soğan doğramam
Hilmi Özkök, Köşk’ten çıkıp “Kasaptaki ete soğan doğramam” deyince,
“eyvah” dedim kendi kendime, “Cumhurbaşkanı galiba köfte yoğurmak için
çağırdı paşayı…”
Manisalıdır çünkü paşa.
Köftenin kralını yaparlar orda.
*
Ben tam “odun köftesi”nin tarifini yazıp, içine neden soğan
doğranmayacağını anlatmaya hazırlanıyordum ki, vaziyet anlaşıldı…
Meğer, paşanın büyüklerinden öğrendiği bir lafmış bu.
*
Anladıysam Arap olayım!
Çünkü bu yaşıma geldim…
Böyle laf duymadım.
Büyüklerimi aradım tabii hemen, bilen yok… Edebiyat fakültesini
aradım, profesörlerle konuştum, duymamışlar… Kasaplar Derneği’ni
aradım, ı-ııh.
*
“Dereyi görmeden paçaları sıvamam” tamam… “Doğmamış çocuğa don
biçmem” de var… “Fol yok, yumurta yok”u biliyoruz… Çok
afedersiniz, “Avucuma ne osurdun ki, burnuma ne tutayım” bile
kullanılır.
Ama öbürünü bilen, duyan yok
*
“Kozmik özdeyiş” herhalde…
Sadece esrarengiz paşamız biliyor!
*
Şaka bir yana, sanırım anlamı şu…
*
– Darbe girişimi var mı?
– Kasaptaki ete soğan doğramam.
– Savcı’ya da gidecek misiniz?
– Sağılmamış süte şeker koymam.
– İfade verecek misiniz?
– Denizdeki balığa limon sıkmam.
– Ama komutan sizdiniz…
– Bir bakış açısına göre bendim de diyebilirim, bir bakış açısına göre
ben değildim de diyebilirim, prensip olarak marketteki sucuğa yumurta
kırmam.
*
Ne Ergenekon’muş be birader…” Yılmaz ÖZDİL Hürriyet 12 Temmuz 2008)
BURHAN ÖZBEY