Almanya Birleşik Devletleri nasıl AB olur? - Haber 1Haber 1

Almanya Birleşik Devletleri nasıl AB olur?

03 Nisan 2013 - 10:24

ABONE OL

Gelişen ekonomisiyle Türkiye, Almanya ile aynı kulvarda yarışıyor. Bu durumun Almanya’yı ekonomik olarak rahatsız etmemesi mümkün değil. AB üyelimize karşı çıkışın arkasında bu kaygı var!
Geçen ay Almanya Birleşik Devletleri konusundan bahsetmiş ve ‘Almanya’nın tam direksiyonunda olduğu böyle bir yapı, Türkiye’nin menfaatine midir? Türkiye’nin, AB sürecinde, Almanya’nın etkisi nedir?’ diye sormuştuk. Almanya’nın poziyonunu anlamak için öncelikle Almanya’nın menfaatlerini ve Türkiye’ye yansımalarını değerlendirmek lazım. Rolünu kestirmek ancak böyle mümkün olabilir.

Almanya’nın en büyük ihraç kalemlerine baktığımızda; otomotiv, kimya ve makinenin en önde olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin öne çıkan ihraç sektörlerini de otomotiv, kimya ve hızla yükselen makine sektörü oluşturuyor. Yani gelişen ekonomisiyle Türkiye, Almanya ile aynı kulvarda yarışıyor. Bu durumun Almanya’yı, ekonomik olarak rahatsız etmemesi mümkün değil. Türkiye’nin, AB üyeliğine karşı çıkışının altında bu önemli kaygı yatıyor. Çünkü daha ekonomik üreten, kalitesini sürekli arttıran ve aynı kulvarda bir rakip, Almanya için istenen bir şey değil.

Almanya’nın, 2.Dünya Savaşı sonrası askeri bir güçten teknolojik ve ekonomik bir güce dönüşme sürecini geçen ayki yazımızda işlemiştik. Almanya’nın eski düşmanları, Rusya ve Fransa ile geliştirdiği ilişkiler oldukça önemli. Türkiye’nin, AB sürecine karşı olan Fransa’yı eleştiriyoruz. Ancak bu duruş, bize özel değil. Fransa, İngiltere’nin AB’ye girişini yıllarca veto etti. Ayrıca unutmamamız gereken bir nokta da, günümüzde ekonomik güç dengesinde AB içinde Almanya’nın, Fransa’nın da sözünü dinlediği bir oyuncu haline gelmesidir. Bu anlamda “Türkiye’nin, AB üyeliğiyle ilgili son söz Almanya’nındır” denilebilir. Fransa ise geleneksel olarak muhalefet tavrını gösteriyor.

Diğer yandan Almanya, AB üyesi olmasına destek verdiği Balkan ülkelerinde, Alman politikasına uyum gösteren kültürel ve ekonomik bir nüfus alanı oluşturuyor. Türkiye tarihsel ve kültürel bağlarla Balkan ülkeleri ile yakın ilişkiler içinde ve bu ilişkileri geliştirme gayreti gösteriyor. Balkanlar, iki ülkenin farklı amaçlar için paralel politikalar güttüğü bir diğer alan. Yılda 80 milyar Euro’luk bir bedele katlanarak entegre olduğu ve kalkındırdığı Doğu Almanya ile güçlü ilişkiler kurmaya özen gösterdiği Polonya ve eski Varşova Paktı ülkeleri de destek verdiği ülkeler arasında yer alıyor.

BM’de 2. Dünya Savaşı’nı kaybeden ülkelere verilmeyen sandalyeler sebebiyle Almanya’nın, Japonya ile birlikte BM yapısına itirazları var. Aynı şekilde, siyasi istikrar ve ekonomik kalkınmayla güçlenen ve bölgesinde söz sahibi olan Türkiye’nin, BM sistemine eleştirileri ve daha güçlü temsil arayışları bulunuyor.

Almanya, Avrupa Birliği’ni Almanya Birleşik Devletleri’ne dönüştürürken, yanına Fransa’yı da aldı. Bu eksene karşı çıkan İngiltere ise İtalya ve İspanya ile denge arayışını sürdürüyor. Ancak ekonomik krizin etkisiyle zayıflayan İtalya ve İspanya eksenin daha da fazla Almanya’ya kaymasına sebeb oldu. İngiltere, Almanya’nın güçlenmesine rest çekerek, gerekirse AB’den çıkabileceğini açıkladı.

İngiltere, Türkiye’nin AB sürecini yine aynı politikalar çerçevesinde net bir şekilde destekliyor. İlginç olan yaşanan krizle, Almanya’nın AB içinde kendi etkisini genişlettikçe, özgüveninin artması ve daha önce soğuk durduğu bu eksene karşı belki de en büyük yaklaşım olan Transatlantik Serbest Ticaret Anlaşması’nı, AB içinde desteklemesidir. Dolayısıyla, Türkiye’ye bu anlamda karşı duruşu eskisi kadar güncel değil.

Geçen ay görüştüğüm AB Parlementeri arkadaşım, kendi rakamlarına göre Almanya’da kayıt dışı dâhil 4 milyon Türk olduğunu söyledi. Türklerin önemli bir kesimi Alman vatandaşı… Bu nüfusun, Türkiye ve Almanya işbirliğinin teminatı olduğunu düşünüyorum. İnsanlarımız bir yandan Alman toplumuna entegre, diğer yandan da Türk kültürel değerlerine sahip olduğu sürece, Alman politikası Türkiye ile işbirliğine sürükleniyor. Artık Alman iç politikasını etkileyecek güce sahip bir Türk topluluğu var.

Almanya ve Türkiye tarihsel olarak düşmanlıklar yaşamamış iki toplum ama ciddi bir Türk nüfusu iki ülke ilişkilerini perçinliyor. Dolayısıyla Almanya ile Türkiye AB içinde rekabet yerine işbirliği geliştirirse, karşılıklı büyümeyi devam ettirebilirler. Ayrıca Almanya, Türkiye ile birlikte büyümeye odaklanırsa, kendi halkı için de iyi bir seçim yapmış olacak. Birkaç örnekle açıkladığımız gibi Almanya’nın, Türkiye ile ortak ekonomik değer yaratabileceği Balkanlar gibi alanlar da mevcut. Yaşlanan nüfus, düşük doğum oranları, sosyal güvenlik sisteminin zorlanması ve en önemlisi firmaların devredileceği yeni neslin olmama problemlerini Almanya, Türklerin desteği ile aşabilir. Aynı kulvarda üretim yapıyor olmamız, işbirliğimize engel olmadığı gibi tam tersine daha sıkı işbirlikleri kurabilecegimiz anlamına da geliyor.

İki ülke arasındaki işbirliğinin en güzel örneklerinden biri THY Lufthansa. Angela Merkel tarafından gündeme getirilen bu işbirliği, THY’nin başarısını göstermesinin yanında Almanya’nın, Türkiye ile işbirliği arayışlarını ortaya koyuyor. Bu anlamda işbirliği odaklı güçlü ve etkin bir karar mekanizmasına sahip Almanya, Türkiye’nin AB sürecini hızlandıracaktır. Türkiye’nin de katılımıyla AB büyümesini ve rekabetçiliğini garanti altına aldığı gibi bugün potansiyelince etkin olamadığı birçok pazarda etkin olacak. Türkiye ise, AB’nin Almanya ile beraber sürükleyici gücü olacak. Ve o zaman Almanya Birleşik Devletleri, olması gereken yapıya ve gerçek bir Avrupa Birliği’ne dönüşecek.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.