27 Ağustos 1922 - Haber 1Haber 1

27 Ağustos 1922

20 Şubat 2011 - 13:51

ABONE OL

Bu tarih onurlu ve kahraman bir Türk subayının ölüm tarihidir.
27 Ağustos 1922 vatansever bir albayın, tabancasını beynine sıkarak intihar ettiği gündür.
Reşat Çiğiltepe Türk askeri:
Rütbesi: Albay
Doğum yeri ve tarihi: İstanbul 1879
Ölüm yeri: Balıkesir- Çiğiltepe – 27 Ağustos 1922
Savaşları: Balkan Savaşları, Kurtuluş Savaşı
Madalyaları: İstiklal madalyası

1879’da İstanbul’da doğdu. Ziya Paşa’nın oğludur.1896’da Harp Okulu’nu bitirerek Türk Ordusu’nun farklı komuta kademelerinde görev yaptı. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’na katılmış, Yanya savunmasında yaralanmıştır.

Askerî Mahkeme üyeliği yapmış, I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde olağanüstü kahramanlığı ile dikkatleri çektikten sonra getirildiği 17. Alay Komutanlığı görevindeyken Muş’un Rus işgalinden kurtarılmasında da önemli rol oynayan Reşat Bey, XVI Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın takdirlerini kazanmıştır.

Aynı zamanda 5.ve 4.rütbeden mecidi nişanları, gümüş muharebe, liyakat, tahsiliye, Alman ve Avusturya harp, demir salip nişanlarıyla taltif edilmiştir. 53. Tümen Komutanlığı’na getirilerek Suriye Cephesi’nde görevlendirilmiştir. 1918’de İngilizlere esir düşen Reşat Bey, daha sonra esaretten kurtulur kurtulmaz Aralık 1919’da Millî Mücadele’ye katılmak üzere İnebolu’dan “İstiklal Yolu” üzerinden Ankara’ya geçmiştir.

Reşat Bey, Mustafa Kemal Paşa tarafından 11. Kafkas Tümeni (sonradan 21. Tümen) Komutanlığı’na getirilmiştir. Yarbay rütbesi ile İnönü ve Sakarya muharebelerine de iştirak eden ve olağanüstü başarı gösteren Reşat Bey, son olarak 57. Tümen Komutanlığı görevine atanmıştır.

Bizzat Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından , Büyük Taarruz’un ikinci gününde, muharebenin ve de ülkenin ulusun kaderini etkileyecek en kritik mevkilerden olan Sincanlı Ovası’ndan Dumlupınar’a kadar tüm yolların önündeki en stratejik engel olan Çiğiltepe’yi düşmandan temizlemesi emredilmiştir.

Ne var ki, bu tepenin önemini çok iyi bilen Yunan Başkomutanı Trikopis ise, en zinde kuvvetlerini, üstün ateş gücüyle bu tepeye yığmış; tahkimatı tamamlamıştır. Bundan sonrası kayıtlara aşağıdaki gibi geçmiştir;

“… 27 Ağustos 1922 sabahı 57. Tümen bu tepeyi kuşatmış, saat 10.30’da Mustafa Kemal telefonda komutana;

– Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız? Gecikmeniz genel durumu etkiliyor.

– Komutanım, yarım saat sonra alacağız.

– Başarılar diliyorum.

Mustafa Kemal (saat 10.45):

– Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli.

– Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.

Mustafa Kemal (saat 11.00):

-Reşat Bey’i istiyorum.

– Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım.

– Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.

Mustafa Kemal’in gözlerinden yaşlar boşanır:

– Allah rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdir.

Saat 11.45 Başkomutanın telefonu çalar:

– Çiğiltepe alınmıştır komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman Sincanlı Ovası’na doğru kaçmaktadır, arz ederim.

İlgili resmi kayıt burada biter.

Sonrasını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şöyle ifade eder:

“Türk Askerine, Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun.” – Başkomutan Mustafa Kemal

Reşat Bey’in şahsi dosyasında bulunan 27 Eylül1922 tarihli Tümen Baştabibi imzalı Vefat Tutanağında;” Afyon Meydan Muharebesinde Çiğiltepe taarruzunda 27 Ağustos 1922 günü intihar etmiştir.

Reşat Bey Revolver tabancasıyla sağ şakağına ateş etmiş, sol kulağından çıkan kurşunun beynini parçalaması sonucu ölmüştür” şeklinde yazmaktadır.

Bu rapor yeni 57’inci Tümen komutanı tarafından da onaylanmıştır. Bir gün sonra Sandıklı Hastanesine getirilmiş ve yıllarca bu ilçedeki anıtlı kabristanında yatmıştır.1988 yılında Ankara Devlet Mezarlığına naşı nakledilmiştir.

Sandıklı’daki mezar boş olmasına rağmen hala muhafaza edilmektedir.

Sandıklı halkının şehidin nakline karşı çıktığı, ancak o günün şartlarında fazla direnemediği de bilen gerçeklerdendir. Reşat Bey’in şahsi eşyaları ve üzerinden çıkan bir miktar para, emekli maaşı ile geçim sıkıntısı içerisinde olan, Büyükada’daki hisseli evini ipotek ettirerek yaşamını şerefiyle sürdürmeye çalışan hasta babasına, cenaze masrafları düşülerek yollanmıştır.

Fark ettiğiniz gibi; tam 18 defa yaralanarak kanıyla da vatan sevgisini haykıran bu kahraman, cephelerde koşmaktan henüz evlenmeye zaman bile bulamamıştır. Bu soyadı ATATÜRK kendisine vermiştir. Ancak aile kayıtlarında hem Çiğiltepe, hem de Çiyilyepe olarak geçmektedir. Soyadı kanunu çıkartıldığında kardeşler arasındaki ve nüfus memurları arasındaki eksik iletişimden bu fark kaynaklanmaktadır.

Kendisine ismi verilen tepenin adı ÇİĞİLTEPE’ dir. Albay Reşat Bey, askerî yaşamında üstün cesaret ve sevk yeteneğiyle çok sayıda madalya (mecidi nişanları, gümüş muharebe, liyakat, tahlisiye, Alman ve Avusturya – Macaristan savaş madalyaları) sahibi olmuştur. Şahadetinin sonrasında TBMM kendisi adına ailesine İstiklal Madalyası takdim etmiştir.

***

VİCDANA SESLENİŞ:

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök (nihayet) sessizliğini bozmuş. “Ben kasaptaki ete soğan doğramam” diyen ve darbe girişimleri kendisine sorulduğunda “vardır da diyemem yoktur da diyemem” diye açıklama yapan Hilmi Bey yeni demecinde diyor ki: ” Birlikte çalıştığım arkadaşlarımın hepsinin temiz olduğuna inanıyorum. Uykularım kaçıyor.”

Olmadı Hilmi Özkök! Olmadı Yaşar Büyükanıt!

Ordunun en yüksek noktasında en üst komutan olarak görev yaptınız, kuvvet komutanlarınız ve çeşitli rütbelerdeki subaylarınız, neredeyse vatan hainliğine varılabilecek suçlamalar altında yargılanır ve tutuklanırken; sanki başka bir devletin ordusunun komutanları tutuklanıp yargılanıyor gibi kendinizde en küçük bir sorumluluk hissetmeden ve vicdan muhasebesi yapmadan, olayları uzaktan sessiz sedasız ve duyarsızca izlediniz!…

Her nedense, adalet de, şaşılacak biçimde; sizi ordunun en üst noktasında, TSK’ nın tamamından sorumlu komutanlar olmanıza rağmen, astlarınızın yaptığı iddia edilen “darbe girişiminden ötürü(!)” sorumluluk açısından bu zamana kadar suçlu bulmadı…

***

Emekli General Hilmi Bey, gelinen bu noktada yaptığınız açıklamanın hiç mi hiç kıymeti harbiyesi yok. Zamanında sular seller gibi çağlayarak konuşacak ve sorumluk biz de diye, gerekirse “komutanlarımla ve askerlerimle ben de yargılanacağım” diyerek, kendi talebinizle bir üst komutana yakışacak tavır ve basireti gösterecektiniz!…

Madem birlikte çalıştığınız komutanların ve her kademedeki subayların temiz olduğuna inanıyordunuz, neden bugüne kadar susup, köşenize çekildiniz?.. Neden başında bulunduğum benim ordumun tüm komutanları ve subayları tertemizdir diyerek tavrınızı koymadınız?

Tertemiz diye ilan ettiğiniz komutanlarınız ve çeşitli kademelerdeki subaylarınız, bugün vatan haini(!)suçlamasıyla yargılanıp tutuklanmış durumdalar…

“Uykularım kaçıyor” diyorsunuz… Çektiğiniz sıkıntı eğer bu kadarsa inanın çok rahat bir insansınız demektir…

***

Albay Reşat Çiğiltepe’yi şerefli bir Türk subayı olarak rahmet, şükran, saygıyla anarak yazımızı noktalıyoruz… Reşat Albayımın, Yüce Allah’ın mekanını cennet eylediğinden zerre kadar şüphemiz yok…

BURHAN ÖZBEY

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.