"Arap Baharı" mı, "Sinsi Plan" mı? - Haber 1Haber 1

“Arap Baharı” mı, “Sinsi Plan” mı?

01 Eylül 2011 - 7:59

ABONE OL

Dünya, son birkaç aydır “Arap baharı” olarak adlandırılan halk ayaklanmalarını konuşuyor… Önce Tunus, sonra Mısır, ardından Libya ve şimdi de Suriye…

Arap baharı” tanımlaması ilk bakışta kulağa hoş geliyor, güzel çağrışımlar yapıyor… Özgürlük ve demokrasi rüzgarını çağrıştırıyor…

Yani tablonun bir tarafında sonu güzel biten bir fotograf görünüyor.

Niçin?

Çünkü önce bu ülkelerin halkları isyan etti, ardından diktatörler silahların namlusunu halkına çevirdi ve binlerce insanı katletti… Ama halk hareketleri yine de dinmedi… Sonunda 40-50 yıllık diktatörler birer birer devriliverdi… Zeynel Abidin Bin Ali, kurtuluşu kaçmakta buldu, 30 yıldır Mısır halkının kanını emen Hüsnü Mübarek diktatörü ise o kadar şanslı olamadı. O kadar ki mahkemeye demir kafes içinde getiriliyor.

Kimbilir belki de idam edilecek…

Libya’daki ayaklanma ise çok daha uzun sürdü, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın öncülüğündeki NATO güçleri Libya’yı bomba yağmuruna tuttu, muhalifleri öne attı ve sonunda eli kanlı diktatör Muammer Kaddafi, iki oğlunu kaybederken kurtuluşu kaçmakta buldu.

Şimdi sıra Suriye’de… Yaklaşık 2 aydır diktatör Beşşar Esad yönetimi, isyan hareketini başlatan halkına bomba yağdırıyor… Muhtemelen yakında Beşşar Esad da ya kaçacak ya da kellesini vermek zorunda kalacak…

Yani madalyonun görünen yüzünde özgürlük ve demokrasi savaşı veren Arap halkları ve kendi halklarına kan kusturan diktatörlerin birer birer yıkılan fotografları var…

Peki madalyonun öteki yüzünde ne var?

Yalan dolan var, hile var, işgalci ve katliamcı ülkelerin “sinsi planı” var… Sinsi plan diyorum, çünkü dün Bush denilen işgalci, katliamcı Tony Blair ve öteki zorbalar, Irak ve Afganistan gibi ülkeleri doğrudan işgal ediyor, bomba yağdırıyor, milyonlarca insanı katlediyor, mezhep ve etnik çatışmaları çıkarıyor, ülkeleri bölüyor ve bu ülkelerin milli servetlerini hortumluyordu…

Şimdi ise “böl parçala yönet” politikası, farklı stratejilerle yürütülüyor… Amerika, İngiltere ve İsrail öncülüğündeki işgalci güçler, bir yandan dinci terör örgütlerine karşı savaş veriyor, bir yandan da önce ajanlarını hedef ülkelere sokuyor, halkları güya demokrasi ve özgürlük savaşı için kışkırtıyor, etnik ve mezhep çatışmaları yaratıyor, ardından diktatörlerin halklarına karşı silah kullanıp katliam yapmalarını sağlıyor sonra da sözkonusu ülkelere demokrasi ve özgürlük harekatı adı altında kan emici uygulamaları hayata geçiriyorlar… Ama unutulmamalıdır kı bugün dünyaya kan kusturan ve İslam’ın terörle özdeş algılanmasına sebep olan El Kaide gibi, Taliban gibi, Müslüman Kardeşler gibi dinci terör örgütlerini de bizzat doğuran, besleyen, büyüten, dünyanın başına bela eden güçler de yine bu iblisler ittifakıdır.

Şöyle son 4-5 ayda yaşanan gelişmelerin perde arkasına bile değil, perde önüne bakın bu gerçeği tüm çıplaklığı ile görürsünüz…

Diktatör Zeynel Abidin Bin Ali gitti, Tunus’a demokrasi geldi mi? Çok partili hayat uygulamaya geçirildi mi? Tunus halkı özgürlüğüne kavuştu mu?

Peki diktatör Hüsnü Mübarek sonrasındaki Mısır’da demokrasi ve özgürlük zemini oluştu mu? Yeni gelen liderler, demokrat mı?

Peki diktatör Beşşar Esad gidince Suriye özgür ve çağdaş bir ülke olacak mı? Suriye halkı, huzura kavuşacak mı?

Peki Tunus’ta, Mısır’da, Suriye’de diktatörlük var da, Suudi Arabistan’da, Birleşik Arap Emirlikleri’nde diktatörlük yok mu? Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin halkları özgür mü? Bu ülkelerde demokrasi var mı? Ya da dünyanın başka kıtalarında, bölgelerinde, ülkelerinde diktatörler yok mu? Onlara niye tepki gösterilmiyor, ses çıkarılmıyor?

Amerika ve diğer Batılı ülkeler keşke dillendirdikleri demokrasi ve özgürlük söyleminde samimi olsalardı, keşke dürüst davranabilselerdi… Keşke bu ülkeleri müdahale amaçları sadece ve sadece özgürlük ve demokrasiyi getirmek olsaydı… Keşke… Ama gerçek öyle değil…

Şunu çok rahat söyleyebiliriz… Özellikle Tunus’ta, Mısır’da ve Suriye’de kısmen de olsa bir serbestiyet vardı. Ama Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde özgürlüğün “ö’sü, demokrasinin “d”si yok. Bu ülkelerin kralları, halklarının kanını emiyor, servetlerine servet katıyor, ülkelerini baskı ve diktatörlükle yönetiyor…

Peki Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve de Suriye’de özgürlük ve demokrasi isteyen, bu diktatörlerin gitmesi için 50 türlü fırıldak çeviren iblisler ittifakı, bu eli kanlı diktatörler için neden iki laf etmiyor? Bahreyn’de halkını katleden diktatöre neden ses çıkarmıyor? Bu ülkelerin halklarını niçin özgürlük ve demokrasi için desteklemiyor?

Çünkü Suudi diktatörler ve diğerleri, Amerika’nın, İngiltere’nin, İsrail’in ve de iblisler ittifakının emirlerini harfiyyen yerine getiriyor da da ondan… Yarın çıkarları azıcık zedelenirse, bu diktatörler istenilen rotadan biraz saparsa onların da başına gelecek olan budur…

Evet ortada sinsi, ama çok sinsi bir plan var… Arap ülkelerini bölüp parçalamak, halklarını birbirine düşürmek ve petrol kuyularını iyice hortumlamak istiyorlar…

Suriye’den sonraki hedef İran olacak… Ardından Türkiye masaya yatırılacak… Türkiye’yi bölüp parçalamak, ülkemizin topraklarından uydu bir Kürdistan yaratmak, Türk halkıyla Kürt halkını, Alevi Müslümanlarla Sünni Müslümanları birbirine kırdırmak isteyecekler…

İşte bu “iblisler ittifakı” hedeflerine ulaşmak için şimdi Türkiye’yi piyon olarak kullanmak istiyorlar… Türk ordusunu, Suriye’de işgalci ordu, Başbakan Tayyip Erdoğan yönetimindeki AK Parti Hükümeti’ni işgalci yönetim haline getirmek istiyorlar…

O yüzden dikkat edin son dönemlerde Amerika’nın ve Avrupa’nın önde gelen dergileri ve gazeteleri, Türkiye’yi pohlohluyor, Başbakan Erdoğan’ı kışkırtmaya çalışıyor… Tek kedef, Türk ordusunun Suriye’ye girmesini sağlamak…

İşte tam bu noktada, “aman dikkat” “aman dikkat” diyorum… Bir vatandaş, bir gazeteci, ülkesini seven bir insan olarak uyarıyorum… Sakın ola ki böyle bir yanlışı yapmayalım… Sakın olaki Türk ordusunu Suriye’nin üzerine saldırmayalım… Sakın ola ki bu sinsi planın, bu şeytani oyunun bir parçası olmayalım…

Komşularıyla “sıfır problem” gibi çok akılcı, çok doğru hedefi gerçekleştirmek isteyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Ak Parti Hükümeti’nin ve tabii yüce Meclis’imizin bu kirli oyuna asla geçit vermeyeceğini, vermemesi gerektiğini düşünüyorum… Bu noktada belirtmeliyim ki, yukarıda sıraladığım diktatörlerin yıkılıp gitmesini, bu ülkelerin demokrasiye ve özgürlük ortamına kavuşmasını can-ı gönülden arzu ediyorum… Demokrasi, özgürlük, eşitlik, insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğü gibi Batı’nın evrensel değerlerinin ülkemizde de bu ülkelerde de inşa edilmesini çok istiyorum… Ama özgürlükler,demokrasiler öyle birkaç ayda gelecek ve yerleşecek sistemler değil… Çok uzun mücadeleler ve halkların bu sistemleri gerçekten çok istemeleri, içselleştirmeleri gerekiyor…

O yüzden diyorum ki akl-ı selim insanların uyarılarına rağmen Allah korusun, Türkiye bu kışkırtmalara uyar da Suriye’ye girerse işgalci bir ülke haline gelir… Bu da yüzyıllar boyu sürecek bir kin ve düşmanlık demektir…

Özetle Türk halkı olarak çok uyanık, çok dikkatli olmalıyız. Türkiye’yi bölüp parçalamak, halkımızı birbirine kırdırmak isteyenlerin bu sinsi tuzağına asla düşmemeli, biribirimize saygılı, hoşgörülü olmalıyız…

Unutmayalım ki insanlarımızın birbirine tahammül etmediği bir Türkiye’ye bu zorbalar ittifakı hiç tahammül etmez…

kakilinc@haber1.com

* VE LEŞ KARGALARI YAĞMACILIĞA BAŞLADI! / HABER İÇİN TIKLAYIN

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.