Devlet dediğin nedir ki...? - Haber 1Haber 1

Devlet dediğin nedir ki…?

03 Şubat 2014 - 15:26

ABONE OL

Üç Unsur Teorisi.

Devlet konusunda pek çok tanım yapılmıştır ve yapıl-maya da devam etmektedir. Bu tanımların içinde şüphesiz en benimsenmişi kökeni Georg Jellinek’in ilk baskısı 1900 yılında yayınlanan “Allgemeine Staatslehre’de” bulunan “üç unsur teorisi (Dreielementenlehre, three elements theory)” diye bilinen teoriye göre yapılmış olan tanımdır. Bu teoriye göre devlet, insan, toprak ve egemenlik unsurlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bir varlık olarak tanımlanmaktadır.

TANIM: Devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun oluşturduğu bir varlıktır.

Genel ve klasik bir ifadeyle, belli bir toprak üzerinde müstakil bir teşkilat kurmuş insan topluluğuna devlet denir. Devletin ögeleri şunlardır:

1. Millet,

2. Mecazibüyüklük – mevkii (toprak/vatan),

3. Devlet organları / kuvvetleri.

Anlaşıldığı gibi, millet olmadan diğer ögerlerin hiçbir anlamı olmuyor. Peki millet ne anlama geliyor?

Millet kelimesin sözlük anlamı; çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğudur.

Bir milleti millet yapan en önemli olmazsa olmaz unsur ortak ‘dil’dir. Hatta ortak dine götüren yol da ortak dil’dir. Ortak dil ile ortak idealler (ülkü) konusunda mutabakat zemini oluşur. Ortak değerler, idealler, inançlar, ahlaki değerler, ortak anlayış velhasıl ortak paylaşımların tamamı ancak ve ancak ortak konuşulan dil ile gerçekleşebilme şansına sahiptir. Asgari müşterekler hususunda mutabakat sağlandığında bir miller oluşmuş demektir.

Atatürk’e göre Türk Millet’ine uyan tarif şöyle: ‘Türk milletinin teessünde müessir olduğu görülen tabiî ve tarihi vâkıalar’ şunlardır.

– Siyasi varlıkta birlik

– Dil birliği

– Yurt birliği

– Irk ve menşe birliği

– Tarihi kabaret

– Ahlâki kabaret

(karâbet = i. A. «kurbıdan). Hısımlık, akrabalık, soyca ve zürriyetçe insanlar arasındaki yakınlık: Aramızda karâbet vardır. Karâbet-i sıhriyye = Kız alıp vermekle doğan münasebet ve yakınlık.

Bir millet, azami mutabakat sağladığı müşterekler doğrultusunda oldukça statik ve tabiyatiyle değiştirilmesi neredeyse imkânsız bir anayasa ile devletin ilk temelini atmış olur. Bu anayasal düzen çerçevesinde kanunlar değişkendir ve değişken olmalı. Anayasa’ya aykırı olmaması şartıyla kanunlar güncellenmeli ve uygulamasının böyle olması da gayet doğal ve normaldir.

Bir milletin devletini kurup, işlevini tatbik edecek bir mevkii’ye, toprağ’a, bir vatan’a ihtiyaç vardır. Bir millet ‘Vatan’ diye benimsediği, sevdiği, gönül verdiği ve özdeşleşdiği bir toprağa sahip değilse, devletleşemiyor. Devlet, maddi bir varlık değildir, bir vücudun bünyesi gibidir. Devletin manevi ve tüzel kişiliği vardır. Bu manevi ve tüzel kişiliği oluşturduğu gibi, korumak ve varlığını sürdürmek kurmay milletin hakkı ve görevidir. Tabii ki mecazibüyüklük – mevkii (toprak/vatan) kavramının / kavramlarının en önemli karekteristik özelliği ve kurmay milletin gayeyi hayali ‘egemenliktir’. Vatan toprakları bir milletin egemenliğini kurup sağlaması için ancak bir zemin oluşturur.

Egemenlik sağlanamamışsa, o topraklarda yaşayan topluluk ancak ve en iyi ihtimalle, asıl egemen gücün emanetçisi ve bekçiliğini yapmak görevini üstlenmiştir. Sahip olduğunuz devletin ‘Muasır Medeniyetler’ seviyesinde yer alma şansına sahip olması için, o devlete sahip olan milletin ‘egemenliği’ şarttır.

Türkçemizde ‘vatan’ kelimesi kutsal bir nitelik taşımaktadır. Bu kadar devletçil, bu kadar devletine saygılı ve güncel hayatına devleti bu kadar dahil eden herhangi başka bir lisan, başka bir dil veya başka bir millet varmı, açıkçası düşünemiyorum.

Örneğin:

Toplumuzda, bir ferd diğerine taziye vermek için ziyarette bulunduğunda, ‘baş’ın sağ olsun’ ifadesini kullarak acısını paylaştığını dile getirir. ‘Baş’ın sağ olsun’ ifadesiyle, ‘Baş’ kelimesi ile devleti kasteder. Bir milletin kullandığı diline ‘devleti sahiplenmek’, ‘devletini benimsemek’ ancak bu kadar yansıyabilir.

Bu özellik dünden bugüne oluşmuş değil şüphesiz. Unutmayalım ki, dünyada Türk Milleti kadar devlet kurmuş başka bir millet yoktur. Cumhurbaşkanlığı forsumuzdaki 16 yıldız bugüne kadar kurmuş olduğumuz ve ortasındaki güneş de 1923 yılında kurmuş olduğumuz 17. Devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni ifade etmektedir.

Kurulmuş ve yıkılmış olan 16 devlet, her biri yıkıldıktan sonra ardından kurulan devlet daha güçlü ve daha az eksikle kurulmuştur. Bunun sebebi de, devlet yıkıldıktan sonra ihtiyar heyeti ve yetkililer toplanıp hata analizi yapmışlardır. ‘Biz nerede yanlış yaptık da, devletimiz yıkıldı?’ diye kafa yormuşlardır. İlginç olan, ‘bizi kim yıktı’ diye bir soru sormamışlardır. Komplo teorilerine rağbet etmeden, öz eleştirisel, aklı selim ve soğuk kanlılıkla muhtemel sebepleri hep kendilerinde aramışlardır.

Milletin anayasası, Devletin organlarını (kuvvetlerini) ve işlevini belirler. Devletin organları ne kadar işlevsel ve uyumlu çalışırsa, milletin devlete inancı, sahiplenmesi ve koruması o kadar yoğun ve samimi olur.

Millet, başına getirdiği, kendisini içeride ve dışarıda temsil edecek şahısların milli değerlerine, ahlaki değerlerine, samimiyetine, devlet terbiyesine ve devleti temsil edecek kadar ileri görüşlü olduğuna inanarak devleti temsil edenlere teslim olur ve onları tabiri caizse ‘baş tacı’ yapar.

Devlet dediğin nedir ki…?

İşte devlet öyle bir şey. Varlığı kesindir, ancak elle tutulmaz gözle görülmez. Devlet bir milletin bünyesi gibidir. O bünyenin sağlığı beslenmesine bağlıdır ve ne kadar iyiyse, bağışıklık sistemi o kadar güçlü olur. İç ve dış grip virüslerinin girişimlerine karşı o kadar dirençli olur.

Devleti temsil eden şahıs ve/veya şahıslar dünyalığa rağbet etmeyen, kimlik ve kişilik endişesi olmayan ve ülkü sahibi olduğunda, kendisine/kendilerine teslim edilen o kutsal göreve layık olmaya adaydır. Görev süresi içerisinde de ifa ettiği görevinin niteliği doğrultuda kendisine/kendilerine peşin güven kredisine layık olduğu ıspatlanmış olur.

Devlet dediğin nedir ki…?

Devlet, bir milletin vicdanıdır. Çünkü, milletin görevli kıldığı insanlar vicdanen görev yaparlar. Vicdanlarıyla başbaşadırlar. Zaten devlet görevinin kutsallığı da vicdan kaynaklıdır. Vicdan tıpkı pusula gibi şaşmadan ‘Hak’ı gösterir. Adildir. Adalet hissi oldukça yoğundur. Bundan dolayıdır ki, bu göreve soyunanlar büyük sorumluluk taşırlar. Kamu vicdanıyla uyumlu hareket etmek gibi bir yük taşımaktadırlar.

Devlet dediğin nedir ki…?

İşte devlet öyle birşey…

Devlet dediğin, bireylerden oluşan milletin, kendi devletini nasıl algılıyorsa, nasıl anlıyorsa, nasıl sahipleniyorsa, nasıl benimsiyorsa, nasıl seviyorsa, nasıl inanıyorsa kollektif bir şuurdur…

Devlet dediğin nedir ki…?

Tablo 1: Kaynak Mehmet Tepegöz

aa_9314.jpg

Kadın Gözüyle
Zuhal Mansfield
DEİK / Türk Mısır İş Konseyi Başkanı

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.