Tayyip Erdoğan’ın, Baykal’ın kaset olayından sonra”biz özel hayata girmeyiz” biçiminde ki açıklamasını unutmayı tercih ederek, seçim meydanlarında sürekli kaset olaylarını dile getirmesi…
Bülent Arınç’ın umut ettikleri oyu alamayacak olmalarının telaş ve paniği içerisinde, Erdoğan gibi söylemlerinde kırıcı ve rencide edici her yola başvurması
İşin iyice çığırından çıktığını ve Başbakan’ın 12 Haziran’a doğru telaş ve panik içerisinde olduğunu gösteriyor!
Bir şey bulamayınca 15-20 seneki olaylardan medet ummaya çalışması… Kılıçdaroğlu’unu SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemlerdeki icraatlarıyla hedef alması… Telaş ve paniğin boyutunu iyice ortaya koyuyor.
Demirel’e çatması, Bahçeli’nin Gülen’e yönelik haklı çıkışına karşı Fethullah Gülen’i (tabi oy hesabıyla) övüp göklere çıkarması; vatandaşı, Başbakan ne yapıyor daha doğrusu ne yapmak istiyor Allah aşkına? dedirtme noktasına getiriyor…
Ortalık yolsuzluk iddialarından kırılıyor.
Başbakan hâlâ belgeniz varsa getirin diye miting meydanlarından sesleniyor.
Küresel sömürü firması ABD’li 3M firmasının 6-7 ay önce, dünya alem önünde “biz Türkiye’de ihale almak ve malımızı fahiş fiyatla satmak için bazı kamu kuruluşlarına (belediyelere) milyonlarca lira rüşvet dağıtık…” açıklamasını sağduyulu hiçbir vatandaş unutmadı ama her nedense Sayın Başbakan hatırlamıyor, bilmiyor(!)
Öbür yandan, Cemal ACAR’ın yeni çıkan “BAŞKAN” adlı kitabında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Başkan Kadir Topbaş’ın rol aldığı akıl almaz usulsüz ve yolsuz icraatlarına yönelik iddialar; geniş bir anlatımla ve tüm belgeleriyle kapı gibi kitapta duruyor. Kitap piyasa çıkalı üç ay oldu hâlâ görmezden geliniyor… Merak eden okurumuz açar kitabı okur. Kitap orada, kitapevi raflarında duruyor…
Bülent Arınç cephesinde ise facianın bir başka boyutu yaşanıyor…
Bu siyasetçinin çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalar, açıklamalar; millet nezdinde AKP’ye karşı giderek artmakta olan tepkiyi, kin ve nefret boyutuna ulaşacak biçimde daha da artırıyor!.. Bu kesin!…
Neredeyse yaptığı her konuşmada birilerini ya da bir yerleri hedef alarak kırıyor döküyor, dinleyenlerin büyük çoğunluğunu tahrik ve isyan ettirici konuşmaları yapıyor…
Türk Ordusuna, ülkenin en dinamik ve güçlü kalması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerine ve komutanlarına yönelik, moral bozucu rencide edici konuşmaları yapıyor ve komutanlarla resmen alay ediyor.
Şimdi “topuk selamıyla” karşımızda selam duruyorlar, onlar bizim memurumuzdur diye böbürlenerek hiç gereği yokken küçültücü açıklamalar yapıyor.
Eski Meclis Başkanı Arınç’ın bu konuşmalarının birkaç amacı ve nedeni olduğunu düşünüyoruz.
Seçime çeyrek kala, askeri tahrik ederek söylediklerine karşı Ordudan kendilerine yönelik sert açıklamalarda bulunulması için ortam yaratmak…
Malum mağduriyet ve asker düşmanlığı yaratarak, bir de yanına din istismarını koyduğunuzda saf ve temiz vatandaşlarımızdan oyları kapmak çok kolay oluyor… Arınç’ın hedefi ve amacı büyük ölçüde bu olabilir.
İkincisi AKP’nin olası yeniden tek başına iktidarında, Başbakan’ın şahsına yönelik yaptığı övücü konuşmalar da dikkate alınırsa; olası yeni AKP iktidarında Erdoğan’dan TBMM Başkanlığı’nı ya da ona benzer bir önemli makamı kapmak hesabı da, hiç yabana atılacak bir düşünce değil…
Üçüncü olasılık da, Bülent Arınç, seçim yaklaşırken partisinde ki oy düşüşünün yarattığı panik ve depresyona bağlı olarak, elinde olmadan konuşmalarının ölçüsünü kaçırıyor… Siyasetin şehvetine kapılarak, ne kadar sert ve tahrik edici konuşmalar, açıklamalar yaptığının farkında olamıyor…
Sonuç olarak…
Temenni ederiz ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde ki değerli komutanlar, bu tahriklere kapılıp, seçim öncesi TSK adına ” açıklama” yapmak gibi bir hataya düşmezler!
Başbakan Erdoğan ve Arınç’ın seçime yönelik uyguladıkları tavır, düşünce ve eylemleri, iddia ediyoruz kendileri adına hiç hayırlı olmuyor… Vatandaş, açık açık konuşamıyor ama kendi aralarında ve emin ortamlarda AKP’ye ve liderlerine yönelik yaptıkları konuşmalarda, inanılmaz ölçüde tepkilerin ortaya konulduğuna tanık oluyoruz…
Son söz:
12 Haziran’da tarih yazmak için “SÖZ VE KARAR SENİN AZİZ MİLLETİM!
Ya kurtuluş ya da tükeniş!…