İstanbul’un sahibi kim? - Haber 1Haber 1

İstanbul’un sahibi kim?

08 Ekim 2012 - 9:23

ABONE OL

Özellikle yoğun trafik sıkışıklığında saatlerce yolda kalan İstanbulluların isyan ederken kullandığı cümle budur: “Bu kentin sahibi yok mu ?”

Var. Sensin !
Bizzat kendinsin.
Her kentin sahibi o kentte yaşayanlardır.
Ancak söz konusu İstanbul olunca nedense İstanbul’da yaşayan ama maalesef İstanbullu olmayı başaramayan vatandaşlar her şeyi belediyeden, valilikten, il özel idaresinden veya İstanbul ile ilgili diğer kamu kurum ve yetkililerinden bekliyor. Yıllardır durum bu.

Nedeni açık. Bir Kayserili kendini Kayseri’ye ait sayarken, bir Artvinli “Artvinliyim” derken, İstanbul’da yaşayan ve İstanbul’un ekmeğini yiyen birisinden “ben İstanbulluyum” sözünü duyamazsınız.

Sanki İstanbul, doğup büyünülen, yaşama hazırlanılan, ekmek parası kazanılan ve sahiplenilen bir şehir olmayı hak etmiyormuş gibi…

Sanki İstanbul Türkiye’nin “ait olunabilen” bir kenti olamazmış gibi…

İstanbul’a göç edenlerin İstanbul’a bakışı maalesef çoğunlukla böyle. İstanbul “yedi kocalı hürmüz” misali.

Herkes İstanbul’un nimetşerinden, etinden, sütünden yararlanmaya çalışıyor. Herkes İstanbul’dan alıyor ama kimse vermeye yanaşmıyor. Kaçak yapıları dikip oturanlar, ruhsatsız işyeri açanlar, sahte para basanlar, fabrikasına arıtma kurmayanlar, egzos dumanıyla çevreyi mahvedenler İstanbul için hiçbir şey yapmadıkları gibi, fırsat geldiğinde de “bu İstanbul sahipsiz arkadaş” demeyi kendilerine hak görüyorlar.

İstanbul, “kapağı atıp para kazanılacak” bir şehir olarak görülüyor. “Hele şu İstanbul’a gidelim de gerisi Allah kerim” mantığı hala geçerli. Bir “İstanbulluluk” zihniyetini oluşturamadık maalesef. Hemen söyleyeyim: İstanbullu olmak için mutlaka doğum yerinin İstanbul olması da gerekmiyor. İstanbul’da yaşama bilincinin yerleşmiş olması yeterli.

Yani, boş kola kutusunu arabanın camından dışarı atılmayacağını bilmesi, hastanenin yanında klaksona basılmayacağını anlaması, lokantada bağıra bağıra telefonla konuşulmayacağını farketmesi, kadın ve çocuklara saygılı olunması gerektiğini hissetmesi yeterli.

Dünyanın en muhteşem tarihine sahip, uluslararası marka bir kentte yaşamak, ancak ortak anlayışa ve ortak kaygılara sahip hemşeriler tarafından gerçekleştirilebilir.

“Memleket neresi” diye sorarlar bazen bana. “İstanbul” deyince ikinci soru gelir: “Asıl memleket neresi ?” Memleketin asılı, sahtesi mi olur ? Doğduğum ve nüfusa kayıtlı olduğum yer burası işte. En önemlisi kendimi ait hissettiğim ve güzel olması için kaygı duyduğum yer burası. İstanbul’a karşı kendimi sorumlu hissediyorum. Sokaklarını, denizini ve havasını içime çekerken üzülmeyeyim istiyorum. Çirkinlikleri görünce üzülüyorum. Çünkü ben İstanbulluyum.

Kadıköy-Kartal metrosu beni nasıl mutlu ediyorsa, paralel akstaki minibüs caddesi o kadar mutsuz ediyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’nün yaptığı gürültü denetimlerini nasıl destekliyorsam, halk otobüsleri, minibüs ve bazı motorsiklet sürücülerinin çıkardığı iğrenç gürültüler o derece rahatsız ediyor.

Tabii ki yöneticilerimizi aksaklıklar nedeniyle eleştireceğiz. Gürültü ve egzos kirliliği, trafikteki karmaşa, çarpık kentleşme ve diğer olumsuzluklar nedeniyle gereken tavrı göstereceğiz. Ama son kertede asıl görevin bize düştüğünü unutmayacağız.

Çünkü bu kentin asıl sahibi biziz. Biz, İstanbulluyuz.

Murat Erdin

info@kmedya.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.