Bölgede yaşayan Türklerle Kürtler arasında var olan kimlik farkı ve iki değişik kültürün yanı sıra, eski ailelerin sömürü amacıyla halk üzerinde egemenlik kurmasına dayalı aşiret düzenini gözden uzak tutmamak gerekiyordu.
Bu aileler, herhangi bir aşiretin ya da sınıfın ayrıcalığını kabul etmeyen, merkezi ve eşitlikten yana demokratik yeni Hükümet’in doğal olarak en büyük karşıtları konumundaydılar.
Bu aşiret reislerinin, kimi zaman tepeden tırnağa silahlanıp bölge halkına korku salan çetelerin başına geçtiği bile görülüyordu.
Yalnızca Türkiye‘de değil, İran’ da ve Irak’ta da dönemsel olarak yaşanan bu tür ayrılıkçı hareketlerin temelinde, ataerkil düzenden vazgeçmeden, tam bağımsız bir ulusal özerlik düşüncesinin yattığına hiç kuşku yoktur.
Yabancıların bu durumu kimi zaman kendi siyasal amaçları için kullandığı söylenebilir.
Ne ki özellikle Genç Türk Devleti’nin temelini oluşturan Türk Halkı’nın birleşik bir Kürt devleti kurulması için kesinlikle toprak vermeye yanaşmayacağı kati olarak bilinmektedir.
Kürtlerin üç ayrı Devlet’e (Türkiye-İran-Irak) yayılmış olması gerçeği karşısında, o bölgede bir Kürt Devleti kurulması çabalarının sonuçsuz kalacağı, dahası kurulacak Kürt Devleti’nin komşuları için bir barış güvencesi olmaktan çok sürekli bir kaygı kaynağı olacağı söylenebilir.
***
Yukarıda okuduğunuz satırlar bundan 73 sene önce yazılmış bir kitaptan alınmıştır. Avusturya’nın ilk Türkiye Büyükelçisi August Ritter von Kral’ın “Das Land Kamâl Atatürks” adlı kitabı ülkemizde ALFA Yay. tarafından “KEMAL ATATÜRK’ÜN ÜLKESİ” adı altında Eylül 2010’da yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştür. Yukarıda okuduğunuz satırlar Kürt İsyanı-Kürt Sorunu başlığı altında kitabın 37. sayfasında yer almaktadır.
Kitap asrın lideri, büyük kurtarıcı Atatürk’ün “Modern Türkiye’nin kuruluşu ve gelişimin” Kürt sorununu da ele alarak tarafsız bir gözle okuyucuya yansıtıyor…
Söz konusu kitabın özellikle içinde bulunduğumuz bu hassas dönemde okunmasını tüm vatandaşlarımıza hassasiyetle tavsiye ederiz…
***
Sevgili okurlar…
Yukarıda okuduğunuz gibi bundan 73 yıl önce yabancı bir gözlemci tarafından bile görülmüş bir durum (gerçek) ortada iken, hâlâ Güneydoğu’da bir Kürdistan devleti kurmanın boş hayalden öteye geçmeyeceğini neden anlayamıyorlar?
Seri katil ABD’nin sinsi ve hain önderliğinde ve desteğinde macera peşinde koşan hain PKK terör örgütü, daha kaç günahsız gencimizin, kahraman Mehmetçiğimizin canına kastedecek?
Eğer son 8-10 yılda tavizler verilmeseydi…
Gül ve Erdoğan ikilisinin plan ve programı doğrultusunda “açılım” denilen son derece yanlış bir yola fırsat tanınmasaydı…
Bugün analar babalar şehit tabutları önünde gözyaşı dökmezlerdi…
AKP‘nin iktidara geldiği, daha doğrusu getirildiği 2002 yılında terör neredeyse sıfır noktasına gelmişti.
O tarihlerde terör bittiği için Güneydoğu’da mayınlı arazilerin temizleneceği ve tarıma açılacağı haberleri yer alıyordu basında…
Peki Ne oldu da AKP döneminde terör bugünkü azgın noktalara geldi? Emperyalist akbabaların oyununu göremeyen, anlamayan bir anlamda onlara diyet borcu olan mevcut iktidar, ne yazık ki bugünkü bataklığın hazırlayıcısı oldu…
Gelinen noktada pek çok vatandaşımız, AKP yüzünden ülkenin bölünme noktasına geldiğine inanmış durumda…
Gün geçmiyor ki Güneydoğu’dan kahraman Mehmetçik’lerimizin şehit haberleri gelmesin…
Bazılarının çocukları (!), evlerinin dibinde kısa dönem ya da üç haftalık askerlik görevleri yaparken…
AKP’ye oy veren yüzde 50’lilik kesimdeki, garip gurebanın sahipsiz çocukları hain PKK‘nın kurduğu tuzaklarda can vererek, yaşamlarının baharında anne babalarını derin acılar içinde bırakarak sonsuzluğa göçüp gidiyorlar!…
Bu mu adalet!..
Dün 13 askerimizi daha dualarla Yüce Yaradan’ın katına yolladık…
Mekanları cennet olsun!..
Minarelerden ezan sesleri göğe yükselirken, şehit tabutları önünde insanı kahredercesine “kanları yerde kalmayacak” masalının bir milyonuncu kez söylenmesine devam ediliyor!..
“KEMAL ATATÜRK’ÜN ÜLKESİ” bu hafta yıllardan beri kaçıncı keder haftasını yaşıyor bilemiyoruz. Ancak, o büyük insan bugün yaşıyor olsaydı, TÜRKİYE CUMHURİYETİ emperyalist akbabaların uydusu ve işbirlikçisi olmaz, şan ve şereflerin birbiri ardında yaşandığı ÖZGÜR VE MUHTEŞEM BİR ÜLKE OLURDU!…
BURHAN ÖZBEY
