"Topal demokrasi" Türkiye’ye ağır fatura ödetiyor - Haber 1Haber 1

“Topal demokrasi” Türkiye’ye ağır fatura ödetiyor

31 Ocak 2012 - 15:27

ABONE OL

Türkiye, şu sıralar CHP’yi ve kurultaylarını konuşuyor.

Kurultaylar partisi CHP, yine kurultaylarla gündemde.

Ne tuhaf değil mi?

CHP, hala iç sorunlarıyla cebelleşiyor, hala aile kavgasıyla gündeme geliyor…Peki ailesini derleyip toparlayamayan, şirketini yönetemeyen, ülkeyi yönetebilir mi?

Çok zor…

Oysa, Türkiye’nin CHP’ye, çok ama çok ihtiyacı var. Ana muhalefet partisi olduğu için çok ihtiyacı var.

Niye?

E çünkü 2002 seçimlerinden bu yana girdiği bütün seçimlerde oylarını artıran, gücüne güç katan bir iktidar partisi var.

Ama iktidar partisinin yanlışlarını ortaya koyabilen, adam gibi muhalefet edebilen, iktidarı dengeleyebilecek, gemleyebilecek bir ana muhalefet partisi yok.

Bu yönüyle bakıldığında Türkiye, “topal demokrasi” ile yürümeye çalışan bir ülke görüntüsü veriyor. Gerçekten de Türkiye’de iktidar olması gerekenden çok daha fazla güçlü, ana muhalefet ise olması gerekenden çok daha fazla zayıf.

Bu tablo, iktidar partisini daha vurdumduymaz, daha dikkatsiz, daha ölçüsüz, daha pervasız hale getiriyor. Doğal olarak bu durum, toplumun büyük bir kesiminde yılgınlığa, ümitsizliğe ve çaresizliğe sebep oluyor.

Peki bunun sorumlusu kim?

İktidar mı?

Kısmen evet… Ama esas neden bizzat CHP’nin kendisidir.

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geçtiği zaman büyük bir heyecan dalgası yarattı… “Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok hukuk” vurgusuyla, klasik laiklik söylemlerinin dışına çıktı ve CHP’ye asla oy vermeyen kesimlerin bile ilgisini çeker hale geldi. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bazı söylemlerinde ve icraatlarında yalpalaması, başlangıçtaki o güven rüzgarının yavaşlamasına, kendisine verilen desteğin azalmasına neden oldu. Diyeceksiniz ki Başbakan Tayyip Erdoğan çok mu tutarlı, hiç mi yalpalamadı? Doğru, Erdoğan da birçok kez yalpaladı, birçok kez dediğinin arkasında durmadı. Ama birçok sebeple halkın büyük kısmının algılaması farklı. Halkın nezdinde Kılıçdaroğlu ise, CHP genel başkanlığı süresince liderliğini tescil ettiremedi, tüm partililerini bir potada eritemedi, onları ortak bir hedef focuslayamadı.

Peki Kılıçdaroğlu gider de başkası gelirse tablo değişir mi? CHP’yi iktidara alternatif bir parti haline getirebilir mi?

Şu an için böyle bir aday gözükmüyor. Kamuoyu yoklamalarına göre Kılıçdaroğlu, hala en büyük desteğe sahip lider. Dolayısıyla bugün itibariyle Kılıçdaroğlu’nun yerine geçebilecek, partiyi sürükleyebilecek, halkı heyecan dalgasına kaptırabilecek bir kişi yok…

Ya ne var? Ya kim var?

Müzmin hizipçiler Deniz Baykal ile Önder Sav’ın o bitmek tükenmek bilmeyen ihtirasları var…

İşte bir gazeteci olarak gerek vatandaşlarımızla, gerekse iş dünyasından bazı isimlerle yaptığı sohbetlerden edindiğim izlenimi aktarmak istiyorum…

Bir defa belirtmek gerekiyor ki, 1991’de CHP’nin başına geçen ve partiyi tam bir diktatörlükle yöneten Baykal ile Sav’ın bu hareketi çok tepki çekiyor. Şöyle bir düşünün Baykal ve Sav, girdiği hiçbir seçimde CHP’yi iktidar yapmak bir yana gözle görülür bir başarıya kavuşturamadı. Hatta başarıyı da bırakın, 1999 seçimlerinde CHP’yi Meclis dışında bırakmak başarısını(!) bile gösterdiler.

Baykal-Sav yönetimindeki CHP, Güneydoğu’da nal topladı yıllarca, Karadeniz ve İç Anadolu’da hezimet yaşadı. 40’a yakın ilden vekil çıkaramadı.

Yani Baykal-Sav yönetimindeki CHP, diktatörlükle ve hezimetle anılacak yıllarca. Sürekli Batılı siyasetçileri örnek gösteren Baykal ve Sav’ın normalde istifa etmesi gerekirdi değil mi?

Ne istifası, koltuğa yapışıp kaldılar. Taa ki o rezil olaya kadar. O rezaletten sonra Baykal çekilmek zorunda kaldı.

İşte CHP’yi yıllarca demir yumrukla yöneten, partiyi hezimete uğratan, başarısızlıktan başarısızlığa götüren Baykal ve Sav, şimdi demokrasi nutukları atıyor, önerdikleri tüzük değişikliğiyle güya parti içi demokrasiyi getirmek istiyorlar.

Bunlar, Türk halkını aptal, kendilerini çok zeki zannediyor herhalde. Dün partideki tüm muhalif sesleri kısan, daha da ötesinde silindir gibi ezen bu diktatörler, şimdi “partiçi demokrasi” yalanıyla partinin başına yeniden geçmeyi umuyorlar. Bunun için de her yolu mübah görüyorlar. Medyaya yansıyan haberlere, kulislerde konuşulanlara göre iktidar hırsı gözlerini o kadar bürümüş ki, sürekli mezhep ve etnisite vurgusu ile bölücülük yaptıkları iddia ediliyor. Haziran 2012’de yapılan seçimlerde de el altından bu pis oyunlarla CHP’nin oy almaması için çalıştıkları iddia edilmişti.

Hemen belirtelim ki, etnik meseleleri kaşımak, mezhep ayrımcılığı yapmak bu cennet vatana yapılacak en büyük kötülüktür. En büyük bölücülüktür. Bilinmelidir ki, sürekli mezhep ve etnisite vurgusu yaparak bölücülük bayrağını açmak, sadece CHP’ye değil, Türkiye’ye büyük zarar verir. Ama bunların umurunda değil. Onlar için önemli olan koltuk, önemli olan iktidar. İlginçtir, son zamanlarda medyaya yansıyan iddialara göre Kılıçdaroğlu da, bölgecilik ve mezhepçilik yapıyor. Eğer doğruysa Kılıçdaroğlu da bölücülük yapıyor demektir. Bu tür ayrımcılıklardan kesinlikle kaçınmak gerekir.

Tabii CHP’nin yeniden cadı kazanına dönmesinde, Baykal ve Sav’ın yeniden sahneye çıkmak için yanıp tutuşmasının payı var ama aynı zamanda, CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturduğunda daha çok demokrasi sözü veren Kılıçdaroğlu’nun tüzük kurultayına gitmemesinin çok büyük payı var. Bu da onun hanesine eksi olarak yazılacak kuşkusuz.

Halbuki Baykal da Sav da kenara çekilse, gençlerin önünü açsa, perde arkasında sinsi oyunların aktörü olmasa, bilge kişi olarak deneyimlerini yeni partililere aktarsa hem partilerine hem de Türkiye’ye büyük fayda sağlarlardı.

Şimdi görünen o ki, CHP yine kaynayacak, yine cadı kazanına dönecek.

Bir vatandaş olarak dileğimiz, CHP’nin Kılıçdaroğlu yönetiminde veya başka toparlayıcı bir liderin öncülüğünde güçlü bir anamuhalefet partisi, çağdaş bir sosyal demokrat parti haline gelmesidir. CHP’nin toplumun değerleriyle daha fazla buluşması, inançlarıyla daha çok kaynaşması, halkın tüm kesimlerini daha fazla kucaklamasını arzu ediyoruz. Ve tabii CHP’nin sadece siyasi söylemleriyle değil, Türkiye’yi dünya ligine çıkaracak, halkı zenginliğe ve ferahlığa kavuşturacak projelerle umut vermesi, yeni bir vizyon ortaya koymasıdır.

Aksi takdirde CHP, daha da güçsüz hale gelecek ve Türkiye, “topal demokrasi” ile yoluna devam edecek. Bu da Türkiye için, Türk halkı için, Türk demokrasisi için gerçekten kayıp yıllar demektir. Çünkü bizim derdimiz AK Parti’nin veya başka bir partinin çok yüksek oy alması değil. Bizim derdimiz CHP’nin veya başka bir partinin çok az oy alması değil. Bizim derdimiz, Türk demokrasısisin sağlıklı işlemesi için güçlü bir iktidarın yanısıra, güçlü bir muhalefetin de olmasıdır. Birbirilerini dengeleyebilecek bir yapının kurulmasıdır.

Dr. KAZIM KILINÇ
kakilinc@haber1.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.