Twitter, mwitter ve madalyonun iki yüzü… - Haber 1Haber 1

Twitter, mwitter ve madalyonun iki yüzü…

24 Mart 2014 - 23:23

ABONE OL

İnternet, yüzyılların en büyük devrimi… En müthiş buluş… İnternet, uçsuz bucaksız bir dünya… Dünya, internet sayesinde parmağınızın ucunda… İnsanlar, kurumlar, devletler için müthiş bir kolaylık… İnanılmaz bir imkan…

İnternet dünyası, sürekli değişiyor, gelişiyor… Hani ışık hızı ile gelişimin başdöndürücü hızı anlatılmak istenir ya… İnternet de neredeyse füze hızıyla ilerliyor… Hayatımıza hergün yeni bir ürün, yeni bir hizmet, bambaşka bir bakış açısı getiriyor…

İşte internet dünyasının en büyük devrimlerinden biri de sosyal medya… Vatandaşların, halkın da haberverme/haberalma sürecine girdiği bir dünya… O kadarki sosyal medya, geleneksel medyayı yerlebir etti, yakın gelecekte belki tamamen yokedecek… Ha, geleneksel medya, bir şartla varlığını sürdürebilir… Bu yeni dünyaya adapte olabilirse, entegre olabilirse, uyum sağlayabilirse yaşamaya devam edecek… Yoksa, “geçmiş olsun”…

İşte sosyal medyanın da en büyük oyuncularının başında, youtube, facebook ve twitter geliyor… Başka oyuncular da var, ama diğerleri şimdilik daha alt düzeyde rol üstlenmiş durumdalar… Yakın gelecekte belki roller değişecek, yeni başrol oyuncular sahneye çıkacak… Ama şimdilik video paylaşım sitesi youtube, insanların arkadaşlarıyla veya başka kişilerle iletişim kurmasını ve bilgi alışverişini sağlayan facebook ve bilgi paylaşım platformu, niteliğinde olan, 140 karakter kullanarak istediğiniz mesajı sizi takip eden kişilere gönderebileceğiniz bir mikroblog uygulaması twitter, en büyük başrol oyuncuları…

Türkiye, sosyal medyayı en çok seven, en çok kullanan ülkelerden biri… Kimbilir, belki de dedikodu yapmayı çok sevdiği içindir… Ama dikkat eden, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insanlar, nefes almakta zorlanmaya başladı mı yeni bir kanal, yeni bir mecra ararlar… Ne yazıkki Türk medyası, bu işlevi görmekten uzak. Zira, medya karpuz gibi ikiye bölünmüş… Bazıları iktidarın borazanı, hatta tetikçisi gibi saldırıyor, kara propaganda yaparak beyinleri kirletiyor. Medyanın öteki tarafı ise ise iktidara, düşman kuvvetler gibi bakıyor, gladyatör gibi parçalamaya, yoketmeye çalışıyor, kara propaganda yapıyor… İktidarın yanlışına yanlış, hatasına hata, iyi icraatlarına iyi, başarılarına bravo diye bir yayın da ne yazıkki yok. Kısacası, halk bağımsız, özgür bir medyaya hasret… Objektif yayıncılık yapan kuruluşlar yok denecek kadar az…

Peki böyle bir ortamda, vatandaşlar, halk doğruyu, yanlışı nasıl, kimden öğrenecek?

İşte youtube, facebook, twitter tam bu noktada imdada yetişen bir kanala dönüşüyor… İnsanlar, bu kanalla haber veriyor, haber alıyor, tepkisini gösteriyor, sevgisini ortaya döküyor… İnsanlar, çekinmeden, korkmadan görüşlerini haber veriyor, gündemi yorumluyor, eleştiriyor… Bunları yaparken rahatlıyor, nefes almaya başlıyor… Hatta bu kanallar, Mısır, Ukrayna, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerde muhalefetin sesi oluyor, isyanların, halk hareketlerin fitilini ateşliyor…

Madalyonun bu yüzündeki resim için düne kadar Türk Hükümeti de, bakanlar da, muhalefet liderleri de, neredeyse medyanın tüm kesimleri de övgüler dizdi…

Fakat ne zamanki iş geldi Türkiye’nin kapısına dayandı, bir anda bu kanallar pislik yuvası olarak görüldü, lanetlendi, itildi, kakıldı, en sonunda da Başbakan Erdoğan’ın çok ağır bir söylemi sonucunda, twitter’e erişim kapatıldı. Düne kadar özgürlük mecrası olarak görülen twitter için Başbakan Erdoğan, meydanlarda şöyle dedi: Şimdi bakın uluslararası komplolar bu işin içinde. Çok ilginç. Bu twitterlar falan var ya şimdi mahkeme kararı çıktı, Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız. Efendim işte uluslararası camia şöyle der, böyle der, hiç beni ilgilendirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü görecekler”

Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerinin mürekkebi kurumadan önceki akşam twitter’e erişim yasaklandı. Böylece kısa bir süre önce kabul edilen ve kamuoyunda çok eleştirilen internet yasası ilk ciddi meyvesini de vermiş oldu.

Peki şimdi ne olacak? Bundan sonra ne olmalı? Ne yapılmalı?

Türkiye’de internet dünyasını ilk kullanan, uygulayan kişilerden, gazetecilerden biri olarak görüşüm şudur: Bu işin iki boyutu, farklı cepheleri var. Madalyonun bir yüzünde özgürlük var, demokrasi var… Güzellik var, paylaşım var, muhabbet var, ilişkileri, dostlukları kurma, canlandırma var… Hatta hatta yeni dahileri ortaya çıkarma var, yeni gazetecilere, yazarlara, yeni sanatçılara imkan var… Kısacası her türlü güzelliğe fırsat var…

Dolayısıyla youtube, facebook ve twitter çok önemli mecralardır. Kapatılması, kapatılmaya çalışılması son derece yanlıştır… Dolayısıyla böyle bir girişimde bulunmak dahi demokrasiye, özgürlüklere darbedir… Bu ancak, geri kalmış, totatiler rejimlerde yapılabilir… Bu alanlara müdahale etmek, kapatmaya çalışmak kabul edilmemeli, kabul edilemez….

Madalyonun diğer tarafında ise çirkin bir fotograf var… Yalan/dolan var, iftira var, çamur var, pespayelik var, ahlaksızlık var… Var da var… Yani bu yönüyle bakıldığında sosyal medya, şeytan yavasıdır… Herkes onun bunun hakkında yalan haber yayabilir, iftira/çamur atabilir, insanların özel hayatlarını tarumar edebilir, daha da ötesinde kişileri, toplumu provoke edebilir, ülkeleri kaosa sokabilir…

Bu durumda görünen tablo, iki ucu b….u değnek gibi gözüküyor değil mi? Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali değil mi?

Peki bu kadar tantana, bu kadar olay nereden çıktı?

Türkiye’nin şu anki siyasi geriliminden… Politikacıların tutarsızlığından… Dün başka, bugün başka konuşmalarından… İki yıl önce, CHP lideri Deniz Baykal ile ilgili video piyasaya sürüldüğünde, Başbakan Tayyip Erdoğan bunu meydanlarda kullanmasaydı, (ki Baykal’ın doğrusunu yaparak istifa etti), bu videoyu piyasaya sürünleri kınasa, “özel hayata müdahaledir” deseydi, bunu yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunup yakalatsa, mahkemelere teslim etseydi bugün çok farklı bir tablo olurdu… Başbakan Erdoğan, aynısını videoları piyasaya sürülen ve istifa etmek zorunda kalan MHP milletvekilleri için de yapsa, suçluları yargıya teslim etse bugün çok farklı olurdu… Ama işine geldiği için Başbakan Erdoğan, o videoları, o yayınları meydanlarda kullandı…

Bugün ise Başbakan Erdoğan ve partisi hakkında yolsuzluk ve rüşvet iddialarını içeren videolar, ses kayıtları piyasaya sürülüyor. Bunların ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış henüz bilmiyoruz… İftira, yalan olabilir… Eğer öyle ise yapanlara bin defa lanet olsun… Bunu yapanların derhal bulunup yargıya teslim edilmeleri gerekir… Ama doğu ise, bu suçu işleyenler derhal yargıya hesap vermelidir. Tabii daha da kötüsü Başbakan Erdoğan ile, hükümet yetkilileri ile ilgili, bürokratların özel hayatlarıyla ilgili ahlaksızca, namertçe yayınlar yapılıyor… İşte bu asla kabul edilmemeli, kabul edilemez…

Bugünkü kaosun sebebi, tutarsızlıktır, “dün dündür, bugün bugün” anlayışıdır. Eğer Başbakan Erdoğan ve Hükümet, dün o özel hayatı hiçe sayan ahlaksız yayınlara tepki gösterip, bugünkü yayınların önlenmesi için de uzlaşma içine girse, internet yasası ile yasakları getirmeseydi, durum çok farklı olurdu. Twitter girişimleri, daha makul karşılanır, ahlaksızlıkla, özel hayatı ihlal eden yayınlarla mücadele için devasa bir mücadele platformu ortaya çıkardı…

Şimdi ise algılama çok farklı… Bu müdahaleler, bu yasaklar, “Hükümet, birşeylerin ortaya çıkmasından endişe ediyor, korkuyor, o yüzden twittere erişimi engelliyor” şeklinde algılanıyor…

Özetle, sosyal paylaşım sitelerinde ifade özgürlüğünü içeren yayınlara asla müdahale edilmemeli… Özel hayatı ihlal eden, insanların hayatlarını karartan paylaşımlar ise mutlaka engellenmeli…

Peki bu engelleme nasıl olacak, nasıl olmalı?

Elbette, hukuk yolu ile… Güvenilir yargı kurumlarıyla… İşte burada hem Türkiye’ye, Hükümet’e, muhalefete, medyaya büyük iş düşüyor hem de sosyal paylaşım sitelerinin kendilerine… Bu sitelerdeki hakaret, yalan, iftira, pornografik unsurlar, kişilik haklarını zedeleyen yayınlara izin verilmemelidir… Kazara yayın yapılmışsa, mahkeme kararı ile başvuru sahiplerinin talepleri dikkate alınarak mağduriyetler önlenmelidir… Tabii bu, sosyal paylaşım sitelerine toptan yasak getirerek değil, olay bazında, kişi bazında ele alınarak ve hukuki girişimlerde bululunarak yapılmalıdır.

Bu olayları hayırlı bir zemine çekmek mümkün olabilir. Mesela, internet dünyasına getirilen yasaklar kaldırabilir… İktidar kanadı ile muhalefet partileri, medyanın her rengi ile uzlaşıp özgürlükçü bir yasa çıkarılabilir… Muhalefet, “bana ne, nasıl olsa bana yarıyor” basitliğine kaçmadan bu ahlaksızlıkların önüne geçmek için destek vermelidir. Güvenilir bir yargı kurumu oluşturulmalıdır… Özel hayatı ihlal eden, yalan, iftira ve karalama yayınları için sert bir yaptırım getirilmelidir… Ve bunun sonucunda sosyal paylaşım sitelerine gümbür gümbür gidilerek ilgili yayınlar engellenebilir, yapılan yayınlar kaldırılabilir…

Tabii bu vesile ile, burada, sosyal paylaşım sitelerini kullananlara da büyük görev düşüyor…

Eleştirileri, fikirleri, inançları dile getirmek mi?

Sonuna kadar evet…

Yalan söylemek, iftira atmak, insanları karalamak, özel hayatı ortaya dökmek mi?

Bu pisliği virüs gibi yaymak, ortalığı kirletmek mi?

Sonuna kadar hayır…

İnsanlar tutarlı olursa, kendisi için istediğini başkası için de isterse, kendisi için istemediğini başkası için de istemezse sorun yok…

Öbür türlüsü felakettir…

Bana ne? Beni ilgilendirmiyor diyerek bu pisliği yapanları görmeyenler için şunu söylemek isterim: Felaket, bir gün sizin kapınızı da çalabilir…

kakilinc@haber1.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.