Eski kuvvet komutanları, generaller tutuklandı, ortalık yine karıştı…
Kamuoyu Süheyl Batum‘un iddia ettiği gibi asker “kağıttan kaplan” mı değil mi diye tartışadururken, “Kağıttan kaplan” olduğu iddia edilen ordunun, emekli ve muvazzaf çok sayıda üst düzey komutanı tutuklandı…
Hiç kuşkusuz şu kesin ki; tutuklamalar, sağduyu sahibi pek çok insanı tatmin etmedi ve inandırıcı bulunmadı.. Sepetin içerisinde her meslekte olduğu gibi birkaç çürük elma bulunur ama bu sepetteki tüm elmaların çürük olduğunu göstermez…
***
2007 Haziran ayından bu yana sürüp giden bir dava Ergenekon(!)
Türkiye işi gücü bıraktı, AKP‘nin darbe korkusunun (!) yarattığı havaya bağlı bitmez tükenmez davalarla adeta kendini tüketti…
Askerin kağıttan kaplan olduğu ya da olmadığı konusunda bir tezimiz ve söylemimiz yok ama TSK’nın büyük ölçüde yıpratıldığı ve ordunun duvara toslamış gibi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz…
***
Ordu ilk büyük darbeyi Bülent Arınç‘ın sözleriyle yedi.
“İyi ki savaş yoktu, yoksa biz bu komutanlarla (generallerle) nasıl savaşacaktık” biçimindeki sözleri ordunun karşı karşıya kaldığı en ciddi darbeydi…
Henüz suçlulukları kesinleşmemiş ve haklarında ki iddialara dair dava devam ederken, komutanları (generalleri) böylesine aşağılayıcı bir tanımlama ile nasıl suçlayabilir ve rencide edebilirsiniz?
Ben iktidarım!…
Tek parti iktidarı olarak kimseden çekinmem korkmam, kimse bana bir şey yapamaz düşüncesine bağlı bir ruh haline mi dayanıyor bu ölçüsüz ve komutanları aşağılayıcı konuşma!?
Aylar yıllar geçiyor, Deniz Feneri davasında ne olup bitiyor, en küçük gelişmeden haberimiz olmuyor, her şey sır gibi saklanıyor, Ergenekon, Balyoz gibi davaları, dizi film gibi tüm ayrıntılarıyla izliyoruz. Komutanlar, askerler bir tutuklanıyor, bir bırakılıyorlar…
Vicdanların kabul etmediği ve ileride kesinkes yeniden sayfaları açılacak ve hesap masalarının kurulacağı uzak olasılık olmayan, bugünkü olaylar ve gelişmelerin, halen içinde bulunduğumuz aşamada nereye varacağını doğrusu kestiremiyoruz…
***
ABD‘nin büyük ölçüde parmağı ve planı olduğuna inandığımız Türkiye‘yi sallayan bu olayların ve gelişmelerin, hiç kuşkumuz yok ki ileride Türkiye’ye çok daha pahalıya mal olacağı büyük olasılık…
ABD işi bitince, dost ve müttefik diye tanımladığı ve ilan ettiği her devleti ve başındakileri anında silkeler atar. Mısır‘ın durumu ortada… ABD’li coni için miadını dolduran Mübarek‘in, artık hiçbir önemi yoktu ve o nedenle ipi çekildi…
***
Bu satırları yazarken, tutuklanan komutan, general eşleri, “Süheyl Batum haklı asker(ordu) kağıttan kaplanmış!.. Diye haykırıyorlar ve yol kesiyorlardı… Televizyonda izlediğimiz bu sahneler, içimizi acıttı. Türk Silahlı Kuvvetleri ne hallere düşürülmüştü!..
Görevi gereği sadece ülke güvenliğini sağlamakla görevli Türk ordusu, aylardır, yıllardır siyasetin ve gündemin baş sırasını işgal ediyor ve sürekli sarsılıyor, sürekli suçlanıyor ve sürekli yıpranıyor… Bunu yadsımak olanaklı mı?
Aklımızın almadığı, kuvvet komutanları ve çeşitli kademelerdeki subaylar askerler suçlanıyor, yargılanıyor, tutuklanıyor Ordu’nun en üst noktasında görevli, TSK‘nın tamamından sorumlu eski genelkurmay başkanları Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ’a tek bir soru sorulmuyor, olup bitenlerden sorumlu tutulmuyor ve soruşturma açılmıyor… Anlamak olanaklı değil!
***
Davlar ne zaman bitecek?
Ülke gündemi ne zaman normale dönecek?
Ne zaman yatırımdan istihdamdan söz edilecek?
Ne zaman gittikçe artmakta olan işsizlik ülkenin bir numaralı sorunu olarak ele alınıp, ciddi projeler üretip çareler aranacak?
Ne zaman, Ergenekon davası gibi “Deniz Feneri” sanıklarından hesap sorulacak?
Ne zaman yolsuzluklar, gizli dosyalardan çıkarılıp ortaya dökülecek?
Türkiye ne zaman gerçek huzura ve özgürlüğe kavuşacak?
***
Son söz:
Seçime 4 ay kaldı. Ayni senaryo gündemde…
Yeni tutuklamalar, sahte kasetler, suikastlar ve komplolar bekleyin…
Bu seçim her şeye gebe!
Ülke neredeyse var ya da yok olmanın kaderini yaşayacak…
Yapılacak seçimde; ya özgürlüğün baharına kavuşacak ya da despotizmin, faşizmin karanlığında yeni girdaplara doğru sürüklenecek!
Karar ve seçim yüce halkımızın…
BURHAN ÖZBEY