Batı doğudan öğreniyor - Haber 1Haber 1

Batı doğudan öğreniyor

22 Eylül 2011 - 21:56

ABONE OL

Sanatla ilgili bir şeyleri öğrenmek için büyük tecrübe kazanmış oyuncularla röportaj yapmak tercihim…çünki röportajın iyi vede ilginc olması sanat üzerine kurulmuş sohbete bağlı. Ama ne olur olsun genc oyuncuları da unutmak olmaz…Doğru tecrübeleri az. Ama gencler de artık şu sanatın yaratıcılarının devamçıları. Eğer onlarla ilgilenmesek o zaman dev oyuncuların devamçılarının sanat hayatını nerden bileceyiz ki…

Tiyatro sahnesinden hep takib ettiyim bir oyuncu var….Eğer öğrenci yıllarından kendini rollere kaptırtığını sanırsak o zaman onun oyunculuk tecrübesinin 13-15 yıla kadar bir zaman olduğuna tam emin olacağız. Belki 7-8 yıl kadar bir zamandır ki, onun tüm rollerini takib ediyor, inceliyor, hatta sanat açıdan eleştiriyorum-ama tüm bunları sadece kendiliyimde yapıyorum, yani oyuncunun haberi olmadan…Bir kaç ay önce nihayet bahs ettiyim oyuncuya-Azerbaycan tiyatrosunun yetenekli oyuncusu Anar Heybetova telefon açdım vede onunla röportaj yapmak fikrinde olduğumu söyledim…

un.pngÖzgeçmiş: Anar Heybetov 1976. yıl doğumlu. 1983-1994’de müzik okulunun tar sınfında eğitim görmüş. 1995-1999. yıllarda Azerbaycan Devlet Kültür ve Sanat Universitesinin dram sinema oyunculuğu fakültesinde eğitim görmüş. Öğrenci yıllarında farklı TV programlarına katılmış. Ünlü tiyatro yönetmeni Azer Paşa Nemetovun sınfını bitirmiş vede onun davetiyle Milli Dram Tiyatrosunda çalışmağa başlamış. 2001. yıldan başlayarak bugüne kadar ilginc rollerle seyrcilerin dikkatinde. Tiyatro sahnesinde ilk olarak yarattığı, “Benim kocam deli” gösterisindeki koruma rolünü seyrciler hala unutmamış. Daha sonra farklı rollerle sahnede görünmüş. Örneyin o rollerin bazılarını dikkatinize ulaştırmak istiyorum. “Hurşidbanu Natevan”, “İmzanın hökmü”, “Regabet”, “Hala seviyorum dememiş”, “Zengin kadın”, “Hamlet”, “Mesenat”, “Köprüden manzara” ve b. Aynı zamanda sinemada rol almış oyuncu hep yönetmenlerin dikkatinde. “Beyaz Hayat”, “Olacağa çare yok”, “Son tanık”, “Erkekleri korumalı”, “Cavid ömrü”, “Dronqo”, “Siyah kedi”, “Hafıza” ve b. filmleri örnek göstere biliriz.


* Anar bey nasılsınız?

* Çok şükür, her şey yolunda…


* 25 Eylül doğum gününüz galiba…şimdiden kutluyorum…bu doğum gününüzde size kalbinizin istediyi, ama hala beklediyiniz bir rolle seyrcilerinizin karşısına çıkmanızı diliyorum. Hatta bu röportaj bile size doğum günü hediyesi ediyorum…

* Dikkatinizden dolayı teşekkürler…


* Röportajı yıllar önce üzerinde kurmak isterdim. Bildiyim kadarıla siz ilk önce tar-telli çalğı aleti-sınfında eğitim görmüşsünüz.

* Evet, bu orta okul yıllarına raslıyor. Orta okulu bitirince Konservatuvarın sınavlarına katılsam da kazanmadım. Ama iyi ki, kazanmamışım.

* Kısmette oyuncu olmak varmış…

* Aynen. Hala orta okul yıllarında okulda hazırlanan gösterilere katılırdım. Aslında oyunculuğa isteyim olmamış değildi. Bu yüzden düşünülmüş olarak Sanat

Universitesinde oyunculuk üzere eğitim görmeyi kararlaştırdım. Ünlü tiyatro yönetmeni Azerpaşa Nemetovun sınfında eğitim gördüm. 1999’da, yani Universiteni bitirince Azerpaşa Nemetovun davetiyle Milli Tiyatroda oyunçular kadrosunda yer aldım. Ve bugüne kadar bahs ettiyim tiyatroda çalışırım, onlarca roller yaratmışım.

* Herhangi bir müzik aletinde çalmayı becermek de bir yetenek. Siz de tarı iyi bilirsiniz. Acaba yarattığınız rollerde şu müzik aletini kullandınız mı hiç?

* Hep duyarım, görürüm ki, sanata gelenler röportaj yaptıkları zaman mesleye gelme nedenlerini rasgeleye bağlıyor oluyorlar. Ama ben rasgele bu sanata gelmedim. Orta okuldan sanatla ilgilendim vede sonunda oyuncu oldum. Tabii ki zamanla, bir zamanlar severek okutuğum şu müzuk aletini de kullanacağım.

* Böyle bir deyim var: Oyuncunun sanat taliyi direkt ilk rolüne bağlı. Bu deyime inanıyor musunuz?

* Deyime aynen katılıyorum. Çünkü oyuncunun ilk role kendini nasıl kaptırması vede seyrcini düşündürme gücünü nasıl göstere bilmesi çok önemli. Belki ilk rol başarısız ola bilir ve bu oyuncunun meslek hayatına bir darbe ola bilir. Aksine ilk rolde seyrci tarafından kabullenen oyuncunun kendine olan inamı çoğalıyor.

* Hatta oyuncu ilk rolü o kadar başarılı yaratmaya bilir. Tabii ki, tecrübe olmadığı için, ama seyrci tarafından kabulleniyor…

* Bu zaman oyuncunun yüzünün ifadesi, bakışlarıyla yarattığı rolün hayatını yaşaması, kendini rolde görmesi, hatta sahnede inandırıcı gözükmesi bile işe yarıyor…

* Ya oyuncunun yakışıklı olması nasıl, işe yaramıyor mu zannediyorsunuz?

* Tabii ki, güzellik, yakışıklılık, etkileyici bakışlar, farklı yürüyüş ve b. hepsi sahne içindi. Tüm bunlar biri birini tamamlayınca ortaya sanat eseri çıkıyor. Ben ilk rolümü hiç unutmadım. “Benim kocam deli” gösterisinde küçük bir koruma rolünde sahneye çıkıyordum. İkinci defa artık Şeksprin eserinde-“Hamlet” gösterisinde büyük bir role-Layert rolüne davet aldım. Sonra devamlı olarak kendimi tiyatronun repertuvarında gördüm.

* Oyunculuğu meslek olarak tercih ettiyinizde hangi oyuncuların yarattığı rolleri beyenmişdiniz, kime benzemek istediniz, kimlerin sahne performansını kendiniz için örnek olarak seçmişdiniz?

* Hiç bir zaman hiç bir oyuncuya benzemeye çalışmadım. Ama sanatını sevdiyim, oyunculuğunu kabul ettiyim oyuncular var. Mesela ünlü sinema oyuncularımız Rasim Balayevin, Fuad Poladovun, Yaşar Nurinin ismini açıklayardım. Belki bahs ettiyim oyuncuların sahne performansları benim de oyunculuğu meslek olarak tercih etmeyime ortam yaratmış, yani her şey ola bilir aslında. Hatta bahs ettiyim oyunculardan Fuad Poladov vede Yaşar Nuriyle aynı sahneni paylaşmışım.

* İnşallah bir gün Rasim Balayevle de aynı sahneni paylaşırsınız. Bilyor musunuz, bahs ettiyimiz oyuncular yüzyılda bir defa doğmuş.

* İyi olan o ki Azerbaycan sinemasında, tiyatrosunda böyle oyuncular var ve bizler hep onlardan öğrenmeye çalışırız.

* Ya dünya sinemasından, tiyatrosundan hangi oyuncuları beğenirsiniz, hangi oyuncuların yarattığı pollerde kendinizi görüyorsunuz, kimlere benzemek istiyorsunuz?

* Bir itirafda bulunacağım. Dünya sinemasını, tiyatrosunu hep takib ediyorum, oyuncuların yeni rolerde olan performanslarını izlerim. Ama hep kendi oyuncularımızın işini kendim için örnek götürmüşüm. Neden dünya yıldızlarına benzemeliyiz ki, neden kendi yıldızlarımıza benzemeyelim?!

* Vallahi bu soru hep beni de düşündürür de…mesela ben de tıpkı sizin gibi düşünüyorum. Sadece dünya yıldızlarının reklamı güclü yapıldığı için onlar tüm dünya tarafından da kabul edilir. Oysa bizim kendi oyuncularımız ne yetenekte, ne kendini role kaptırarak etkileyici rol yaratmakta hiçte onlar geri kalmıyor, aksine hep ilerde…

* Çok şükür, benimle aynı fikirde olan bir yazara rastladım. Biz kendimize benzediyimiz zaman güclü oluruz. Batı hep Doğu dünyasından bir şeyler öğrenmeye çalışıyor. Hatta kendileri bile itiraf ediyor. Batı dünyasının öğrenmeye çalıştığı bir zamanda onlardan ne öğrene biliriz ki?! Ya onlarda öğrenesi ne var ki?!

* İddialı konuşmanız hoşuma gitti. Aslında iddialı olmakla, hatta belki tüm zorlukları çözmek mümkün…

* Bilyor musunuz biz kendimize daha çok güvenmeliyiz.

* Ama unutmayın, tanıtım da önemli…

* Sanırım aynı fikirdeyiz. Çünkü ben de hep o fikirde olmuşum ki sadece oyuncunun değil, milletin tanıtımı çok önemli. Biz Türk milleti olarak kendimizi dünya ülkelerinde tam olarak ifade edemediyimiz için hakklarımızı da tam olarak savunamuyoruz. Oysa önce tanıtım yapmalıyız, hatta defalarca şunu yapmalıyız, sonra tüm dünyanın bizden bahs edeceyi iddiasında ola biliriz. Bu açıdan da düşünüyorum ki, biz dünya ülkelrinin oyuncularının işini kendimize örnek götürmek düşüncesinden vaz geçmeliyiz. Kendi oyuncularımız zaten var, sadece onları dünyaya tanıtmalıyız.

* Aslında bu bizim suçumuz değil ki…ne de olsa 70 yıl Rusyanın baskısında olan bir cümhuriyetiz…

* O yılları nasıl unuta biliriz ki…

* Gerçi çocukluk yıllarımız Sovyetler Dönemine raslıyor…

* Çocuklar hiç bir şeyi unutmazlar..

* Haklısınız…Sovyetler Döneminde oyuncularımız tüm 15 Cümhuriyette tanınmış, kabul olunmuşdu. Hatta Rusyanın baskısına rağmen kendi sözünü demek imkanlarımız vardı. Hatta o dönemde yaratılan filmlerimiz yabancı devletlerde, özellikle Almanyada yayınlanmış, alman seyrcilerinin dikkatine sunulmuş.

* Hatta baskıda olmamıza rağmen yine de tanıtım olmuş, bu iyi bir şey aslında. Şimdi Bağımsız bir devletiz, kendimizi dünyaya tanıtma imkanlarımız daha geniş. O zaman neden hala bekliyoruz, neden şu fırsatı kullanamıyoruz?

* O kadar cevabsız sorular var ki…

* Sanırım biz hala tam olarak bağımsız deyiliz.

* Ama siyaseti bir tarafa bırakalım. Zaten sanat bir politika…

* Evet sanat kendi bir politika, çünkü politikada olduğu gibi sanatta da maksat vede maksat uğuruna mücadele var. Onlarca insanın hayatını sahnede iandırıcı olarak yaratmak vede seyrcini inandırmak. Bu o kadar da kolay bir şey deyil. Farklı insanlar olduğu gibi farklı da roller var. İyi niyetli insanların hayatını sahnede göstermek vede göstererek seyrcilere iyi hissleri aşılamak ne kadar kolay olsa da, kötü niyetli insanların hayatını sahnede göstermekle seyrcilere tüm kötülüklerden uzak durmayı tavsiye etmek bir o kadar zordu..Ama ne olur olsun oyuncu oyuncudur. Oyuncu sahneye çıkınca kendi hayatını unutacak, ismiyle sahneye çıktığı kahramanın hayatını yaşayacak.

* Aslında kahramanların hayatı da bizlere bir şeyler aşılıyor. Mesela bizler seyrci olarak kahramanlar iyi şeyleri öğreniyoruz, ama kötü şeyleri öğrendiyimiz zamanlar da oluyor…

* Bu yüzden diyorlar ki, yönetmen müracaat ettiyi eseri öylesine yönetmeli ki, seyrci iyiyle kötünün mücadelesinin tanığı olarak kötü her şeyden uzak durmasını bilsin…

* Ama ne olur olsun hepsi insan hayatı değil mi?

* Tabii ki. Yüce Yaradan kulunu severek yaratmış. İnsanoğlu yarandığı an deryalara atılır. Bu mecazi anlamda deyilmiş bir kelime. Aslında derya hayatın zorluklardan ibaret olmasına bir işaret. Bo konuda geniş konuşa biliriz, ama o zaman röportajın konusundan uzaklaşacağız. Yani demek istediyim şu: Oyuncu sahnede insanoğlunun tüm farklı yönlerini göstermek gücünde.

* Ama tüm karakterleri göstermek için oyuncunun profesyonel olması da önemli…

* Profesyonel olmak için yetenekle beraber tecrübenin de olması önemli. Mesela oyuncu ilk rolünü sadece yönetmenin isteyiyle yarata bilir, ama yıllar sonra kendi fikrini yönetmene önerecek. Genel olarak yönetmen mutlaka tecrübeli oyuncuyla rol üzerine paylaşım yapacak, hatta oyuncunun fikirleriyle hesablaşacak. Bilyor musunuz, karşılıklı fikir vede fikir üzerine aynı düşünceni paylaşmak artık sanat eserinin iyi seviyede ortaya çıkmasına yardım eder.

* Bu açıdan size şanslı oyuncu diye biliriz. Çünkü önemli senaryolarda yetenekli yönetmenlerle çalışarak önemli rollere imza attınız…

* Görülecek işler hala ilerde… düşünüyorum ki, benim hala beklediyim, kendimi görmek istediyim roller var…Gerçi sinemada, tiyatroda bazı işler görmüşüm, ama daha büyük projelere imza atacağım günü bekliyorum. Zaten biz oyuncular hep yönetmenlerin teklifini bekleriz, yönetmenler biz oyuncuları hangi role davet etseler daveti kabul ederiz, tabii ki, istisnalar da olmamış değil.

* Ama düşündüyünüz roller de olmamış değil..Mesela bir oyuncunun yarattığı rol sizi düşündüre bilir gibi…

* Bu sadece benim değil, tüm oyuncuların düşüncesinde olan bir şey aslında…Oyunculuğu meslek olarak tercih edenlerin hep beklediyi roller var vede olacak.

* O zaman size şu doğum gününüzde beklediyiniz rolü yaratmak dileklerimizi iletirim.

* Teşekkür ediyorum.

* Unutmayın, yeni yılda sizinle sinemada yarattığınız roller üzerine bir röportaj yapmayı düşünüyorum…

* İnşallah…

SON OLARAK: Röportajı hazırladığım zaman duydum ki Anar Heybetovu “Yahşi cazibe” dizisine davet etmişler. Ama o sırada annesi hasta olan oyuncu daveti kabul etmemiş.

Aslında ben bir yazar olarak sanat açıdan çok aşağı olan “Yahşi Cazibe” dizisini kabul etmediyim için büyük sayqı duyduğum Anar bey gibi oyuncunu böyle bir dizide görmek istemem…kendine de böyle söyledim.

Anar Heybetov yetenekli, başarılı vede yakışıklı oyuncu olduğu için her şeyin iyisine layig…

ULDUZE QARAQIZI

qaraqızı@rambler.ru

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.