Sizleri 10 yıl önceye geziye götürcem. Soğuk qış günlerinin birinde Azerbaycan Devlet Musikili Komedi Tiyatrosunda yeni bir gösterinin tanıtımına katılmıştım. Gösteri başlarken salonda b ir canlanma yaranmıştı ki… seyİrciler heyecanla oyuncuları bekliyordu… Bu zaman usta oyuncu Hacıbaba Bağırovun yönetmenliyiyle gösteride oynayacak oyuncular sahneye cıkıyor ve koro kolektifiyle beraber şarkı söylemeye başlıyor, bir kaç dakika sonraysa gösteri başlıyor…
Doğru yeni gösteri çok ilgincti, ama benim dikkatimi gösteride baş rolde oynayan oyuncu Nadir Hasıyev cekmişti. Yüksek ses imkanları olan oyuncu vokal ifaçılılğıyla tüm seyrcilerin dikkatini kendine bağlamıştı. O günden o sesi, sesin sahibini gözetledim, basında defalarca Nadir Hasıyevin yaratıcılığından bahs ettim. Dünya ülkelerinin vokalistleriyle kıyaslanacak kadar güclü sese sahib olan vokalist Nahir Hasıyevle Haber1.com okurlarını da tanıştırmak istiyorum.
Özgeçmiş: Nadir Hasıyev 1961. yıl aralık ayının 24 de doğmuş. 1969-1979. yıllarda orta okulda eğitim görmüş. 1979-1984. yıllarda Azerbaycan Devlet Universitesinin Musikili Komedi Oyunçuluğu bölümünde, 1994-1998. yıllarda Konservatuvarın vokal bölümünde eğitim görmüş. Oyunculuk faaliyetine Sumgayıt Devlet Dram Tiyatrosunda başlamış, sonralar faaliyetine Azerbaycan Devlet Musikili Komedi Tiyatrosunda dev am etmiş. 30 senelik yaratıcı faaliyetinde onlarca gösteride ilginc roller yaratmış. Örnek olarak “Hicran”, “Bekarlarınız için olsun”, “Herkesin kendi yıldızı”, “Helelik”, “Neğmeli Könül”, “O olmasın, bu olsun”, “Altun düğün”, “Kıskanc yürekler”, “Milyoncunun dilenci oğlu”, “Sahnede aşk”, “Arşın mal alan”, “Kendimiz biliriz”, “Aşk oyunu”, “Elin cibinde olsun”, “Aldın payını, çağır dayını” ve b. gösterileri söyleye bilirim.
– Vokalist gibi çok güclü ses sah ibisiniz. Nasıl oldu da sesinizi keşif ettiniz, hatta güclü sesinizin olmasına ragmen aynı zamanda oyunculuğu da meslek olarak seçmişsiniz…
– Aslında hala çocukken güclü sesimin olmasını algılamıştım. Tiyatroya, müzike çok büyük ilgi duyardım, müzikle bağlı tüm festivallere katılırdım. Bu açıdan orta okulu bitirdiyim zaman kararlı şekilde Azerbaycan Devlet Kültür ve Sanat Universitesində meslek seçimiyle uğraştım vede üstünlüğü Musikili Komedi Oyunçuluğu fakultesine verdim. Çünki bu fakultede ilgimi çeken her iki meslekle uğraşa bilirdim.
– Öğrenci yılları insanın çok hevesli yılları, her şeyle ilgileniyir, tercih ettiyin mesleğin bütün inceliklerini bilmek istiyorsun. Heves, ilgi o kadar güclü olur ki, hatta derslerini unutursun veya aksine derslerine o kadar dikkat yetirirsin ki, sonuc olarakta ünlü bir meslek sahibi gibi erişirsin. Sizde durum nasıldı?
– Öğrenci yıllarıma gezi yapmağı önermeniz bile beni şimdiden heyecanlandırdı. Heyecan, şımarıklık, yaramazlık, akıllı olmayı becermek vede bunu herkese gösterme y eteneyini kendinde hiss etmek gibi inceliklerin hepsi işte öğrenci yııllarında oluyor. Verimli bir öğrenci hayatım vardı. İlgi, istek, bilme hevesi o kadar güclü olur ki, işte o yıllarda Opera ve Bale Tiyatrosunda çalışmaya başladım. Siz de iyi bilirsiniz ki Opera ve Bale Tiyatrosuna profesyonel sanatçılar davet olunur. Ama ben bu fırsatı hala öğrenci yıllarında kazanmıştım. Doğru, toplumsal sahnelere katılırdım, ama bu bile yeterli ki, sen artık profesyonellerin çevresinde sanatın sırlarını öğrenirsin. Lütfiyar İmanov, Huraman ve Fidan Gasımova kardeşleri, Rauf Atakişiyev, Vaqif Kerimov ve b. ünlü isimleri söyleye bilirim ki, onların hepsiyle hala öğrenci yıllarımda aynı sahneni paylaştım.
– İsimlerini söylediyiniz kişilerin her biri vokal ifaçılığıyla dünyaca ünlü. Hatta onların her biri ayrılıkta bir okul…
– Tabii ki…Ama şunu da söyleyim ki, bir öğrencinin böyle dünyaca ünlü sanatçılarla bir sahneni paylaşması o kadar da kolay bir şey değil. Bunun için öğretmenlerime borcluyum. Azad Dadaşov ve Asya İsayevaya minnettarım. Öğretmenlerimin her ikisi pedagog gibi çok güclüydü. Dahilerin bir lafı var: “Büyük dahilik yüzde bir yetenek, yüzde 99 zahmet istiyor”. Bu lafı kabul ediyorum. Doğru, öğrenci yılları ne kadar yetenekli olsan bile yine de bütün öğrencilerle aynı gözüküyorsun, çünki sen sadece öğrencisin, ama yıllar sonra, yani iş hayatına başlatığın an artık ne kadar güclü yeteneye sahib olduğunu bilirsin, hatta emin olursun. Ama ben çocukluk yıllarından edebiyatı, muziği çok sevdiyim için artık orta okulu bitirdiyim zaman nasıl karar vereceyimi bilirdim. Hatta edebiyata, muziğe, dramaturgiyaya ilgimin olması, aynı zamanda oyunçuluğa olan hevesim bana yardım etti. Doğru ilk defa bakınca farklı gözüken bu meslekler bir profesyonelin gözünde aynı. O anlamda ki sanatta olanlar için bahs ettiyim bu mesleklerin her birini bilmek çok önemli. Edebiyatı bilmelisin, müzik tarihini bilmelisin ve b. Yani tüm bunlar hepsi biri birini tamamlıyor.
– Doğru mu, öğrenci yıllarından sonra epey zaman müzikten ayrı kalmışsınız? Herhangi bir neden mi vardı, yoksa…
– Doğru duymuşsunuz, nedeni de çok basitti. Eğitimi bitirince Sumgayıt Devlet Drama Tiyatrosunda çalışmaya başladığım için bir kaç yıl müzikten ayrı kaldım. Belki de hayatımda ünlü bectecilerden biriyle rastlantı olmasaydı müebbet müzikten ayrı kalırdım.
– Sadece Sumgayıt Drama Tiyatrosunda dramatik r ollerde oynardınız o kadar…
– Kala bilirmiydim aceba?! Bilyormusunuz bunu düşünmemiş değilim, ama Tanrı kısmeti denilen bir şey daha var, şunu hiç unutmamalıyız. Allahımız bana bu sesi sadece kendim için değil, milletim için vermiş. Sumgayıt Tiyatrosunda “Ölüler” gibi eserdə sarhoş İsgender, Hazim Hikmetin eserlerinde, aynı zamanda diğer drama eserlerinde dramatik rollerde sahneye çıkıyordum. Vede dram eserlerinde sahneye çıkınca müziği bile unuttum çünki sizin de bildiyiniz gibi drama eserlerinde müziğe ihtiyac yok.
– Ama drama eserlerine hevesiniz olmasaydı o zaman bahs ettiyimiz tiyatroda çalışamazdınız değil mi?
– İçten gelen ihtiyac beni drama eserlerine bağlamıştı. 1991.yılda Sumgayıt Devlet Drama Tiyatrosu, Sumgayıt Devlet Musikili Drama Tiyatrosu oldu ve böylelikle sesimi yeniden çalıştırmaya başladım. Hatta hiç unutmadım ilk defa dünyaca ünlü olan Üzeyir Hacıbeyovun an “Arşın mal alan” eseri sahne için hazırlandı ve ben Esger rolünde sahneye çıktım. Daha sonra Süleyman Elesgerovun “Bekarlarınız için olsun” piyesində baş rolü oynadım. G& ouml;sterinin tanıtımına besteci kendi de katılmıştı, benim ifamı beyendi, hatta bana “sen şimdiye kadar nerdeydin” diye sordu. Bir az sohbet ettik sonra bana “Senin yerin burası değil, senin yerin Musikili Komedi Tiyatrosudur. Oyunculuğun, güclü ses diyapazonun gösteriyor ki sen Musikili Komedi Tiyatrosunda fazlasıiyla oyunculuk, ses imkanlarını göstere bilirsin”. Lafını bitirince beni konservatuvara davet etti. Bir kaç gün sonra besteciyle buluştum, o yeniden bir kaç sanat arkadaşlarıyıa sesimi dinledi vede benim Musikili Komedi Tiyatrosunda çalışmağıma karar verildi. Hatta bestecinin maslahatıyla aynı zamanda Azerbaycan Devlet Konservatuvarında ikinci eğitim almam işi de çözüldü. Sonra demin bahs ettiyim ünlü sanatçı Huraman Gasımovayla buluştum ve yeniden bir kaç sanatkar sesimi dinledi.
– Nadir bey, galiba sesiniz sanatkarların hepsini şaşırmış, o yüzden defalarda sesinizi dinlemişler…
– Galiba, çünki her defa sesimi dinledikce bana nasıl hayranlıkla baktıklarını görüyordum. Huraman Gasımovanın büyük yardımı, desteyiyle ben direk konservatuvarın vokal bölümünde ikinci sınıfa kabul olundum.
– Aslında bu büyük gösterici, direk ikinci sınıfa kabul olunursun…
– Tabii ki şu, benim ikinci defa eğitim gördüyüm içindi, aynı zamanda səs diyapazonum ve iş hayatımda kazandığım tecrübeden dolayı benim için bağlı kapılar açılmıştı. Hatırlatıyım konservatuvarda vokal sektörünün iki bölümü var: Kamera eserlərinin ifaçılığı ve opera eserlerinin ifaçılığı. Okurları bilgilendirmek için söyleyim kamera eserlerinin ifaçılığı bölümünde portatif eserler-arialar, romanslar öyretilir, ama opera ifaçılığı bölümünde dünya klasikleinin eserleri dahil büyük hacimli eserler öyretilir. Benim ses imkanlarım opera ifaçılığı için seçildi ve ben dünya klasiklerini eserleriyle beraber büyük hacimli eserlerin ifaçılığından dolayı büyük tecrübe kazandım.
– O zaman neden Opera ve Bale Tiyatrosunun kapısı yüzünüze açık olmasına rağmen orda çalışmaktan vaz geçtiniz. Ama sizin şanslarınız sanat arkadaşlarınızda olsaydı o zaman kullanmasını bilirdiler…
– Opera ve Bale Tiyatrosunda çalışmaktan vaz geçmemin nedeni Musikli Komedi Tiyatrosunda faaliyetimi yarım koymamaktı.
– Amama Operada daha çok iş göre bilirdiniz, belki sizi Musikili Komedi Tiyatrosuna taraf çeken komedi janrıydı?
– Kendimi komik oyuncu olarak görmesem bile citti komedinin taraftarıyım. Şunu da kayd etmek istiyorum ki, Musikili Komedi Tiyatrosunda yarattığım onlarca rolün hepsi citti komedi üzerinde kurulmuş.
– Aslında Musikili Komedi Tiyatrosun da çalışmak bile kolay değil…
– Bilyormusunuz hayatta kolay denilen bir şey yok. Musikili Komedi Tiyatrosunda çalışmak oyuncudan hem usta oyunçuluk talep edir, aynı zamanda yüksek diyapazonlu ses imkanları gerekir. Özellikle baş roller için yüksek ses diyapazonu talep olunur. Bilyorsunuz ki Üzeyir Hacıbeyovun eserlerinde – “Arşın mal alan”da Esger, “Meşedi İbad”da Server obrazları için üçün nasıl yüksek ses gerekir, roller için yazılmış vokal eserlerini söyleye bilesin. Hala “Sahnede aşk” piyesini demiyorum. Bahs ettiyim bütün şu gösterilerde güclü ses gerekir.
– Hatırımdayken bahs ettiyiniz roller çoğunlukla usta oyuncu Hacıbaba Bağırovun Musikili Komedi Tiyatrosuna yönetmenlik yaptığı devrde olmuş. Çocukluk yıllarımda sanatını sevdiyim oyuncuyla ölümünden 7-8 yıl önce tanıştım vede defalarca faaliyetinden dolayı geniş yazılar yazmıştım.
– Hatta usta oyuncunun sinemada olan faaliyetiyle bağlı geniş hatıralara sizin epey zaman araştırdığınız vede yazdığınız “Azerbaycan filmlerinin yaranma tarihindən” isimli kitabınızda rastladım.
– Bilyorsunuz ki, Hacıbaba Bağırov Azerbaycan filmlerinin bir kaçında ilginc roller oynamış vede ismini hala yaşarken sinema tarihine yazmış. Onun sadece kendi işine değil, aynı zamanda çevresine nasıl sorumlu yaklaştığını iyi bilirdim. Sizin ses imkanlarınıza hiç bir zaman bigane kalmazdı.
– Şöyle diyorlar: “Büyük sanatkarlar seçimde yanlışlığa yol veremez”. Bu açıdan Hacıbaba Bağırov da oyuncular arasında seçim yaparken hangisinin usta oyunçu gibi erişeceyini iyi bilirdi. Kiminin oyunculuğu yüksek, kimininin ses imkanları daha güclü, hangi oy uncu hangi rolde kendini göstermesini iyi bilirse, yeteneyini göstere bilirse ve b. hepsini sadece bakarak tayin ede bilirdi.
– O halde usta oyuncu olmanın bu gibi özellikleri de var. Böyle bir deyim var-Akıllıyla bilge insanı bir birinden farklandıran yön çok basit. Akıllı hep çalışıyor ki, yanlış yapmasın, ama bilge insan hiç yanlış yapmaz.
– Aynen katılıyorum.
– Bir makam hep dikkatimde. Sanatta oyuncunun görüntü açıdan genc gözükmesi ona en az 50 yaşına kadar genc rolleri yaratmaya yardım ediyor. Bu ne kadar doğru veya yanlış bilmem, ama bildiyim sadece şu, her yaşın rolünü aynı yaşta oynamak daha ilginc, hatta inandırıcı ola bilir.
– Benim de kabul edemeyeceyim bir durum. Düşünüyorum ki, oyuncuyla oynadığı rollerin yaşı aynı olmalı. Mesela ben bir zamanlar Server rolünde, Esger rolünde oynadım. Doğru şimdi bahs ettiyim rolleri daha iyi oynaya bilirim, profesyonel açıdan kendimi role kaptırır, ifasında yüksek ses diyapazonuyla şarkılar okurum. Ama bilirim yaş açıdan bu rollerin çılğınl� �ğını göstermek bir kadar zor. Seyrcini kandırmak olmaz, aksine seyrcini inandırmak gerekir. Bu açıdan düşünüyorum ki, oyuncu yaşına uyğun olan rollerde sahneye çıkmalı. Genc oyuncu yaşlı rol oynaya bilir, ama yaşlı oyuncunun genc rolunde sahneye çıxmasını kabul etmiyorum. Bu yüzden yaşım ilerledikce bahs ettiyimiz makama daha çok dikkat yetiriyorum, aynı zamanda daha çok karakteristik roller oynamağa çalışırım.
– Şüanda öyle bir rol varmı ki, sizi düşündürsün ve siz o rolü oynamak düşüncesine kapılasınız?
– İtirafta bulunacam, artık sahne tecrübemden dolayı herhangi bir rol için hazır adayım. Şüanda sesim daha güzel, oyunculuk yeteneyim daha geniş. Ses imkanlarım hem şarkı okuma, hem de diksiyon yeteneyi açıdan sahne için çok gerekli. Hem dramatik, hem de musikili eserlerde rol oynamayı düşünüyorum.
– O zaman yeniden “Arşın mal alan” gösterisi yeniden hazırlansa hangi role davet olmayı düşünürsünüz?
– İlginc soru aslında. Doğrusu düşünmeden cevab veririm Süleyman rolünü. Çünki Süleyman yaş açıdan, aynı zamanda hayat tecrübesi açıdan olgun bir rol.
– Başka bir sorum daha var. Şüanda Azerbaycaan tiyatrosunun durumu bir kadar bitmemiş gözüküyor. Belki aynı zamanda tüm tiyatroların tamire durması, tamir olunanların hala önceden çalışan kolektifin Ihtiyarına verilmemesi, bazı tiyatroların isminden dolayı tartışmalar yaşaması ve b. gibi makamlar tiyatro oyuncularımız rahatsız ediyor. Bununla bağlı sizin diyecek lafınız var mı?
– Aslında bu soruya cevab vermek istemezdim, ama sizin sorulardan hiç kaçmadığım için cevabım da olmamış değil. Öncelikle tiyatro tarihinden de malum Azerbaycan tiyatrosunda bühranlı durumlara rast gelinmiş. Ama bunlar geçici olmuş. Doğru, sizin dediyiniz gibi yüksek seviyede tamir olunan bir tiyatronun yaratıcı ehvalı güclü olmazsa o zaman sanattan bahs etmek imkansız. Ama tiyatroların iyi, güzel binalara da ihtiyacı var. Güzel bina, zengin yaratıcılık ehvalı yüksek kültüre sahib olan oyuncu, güclü sanat eserlerini sahneye getiren yetenekli yönetmen ve tüm bunların gerçekleşmesi için kolektifi bir araya getirerek onları çalıştırma gücünde olan tiyatro y& ouml;netmenliği olunca o zaman asil sanatın sirleri açılacak. Yani sanatı sanat eden yaradıcılığa olan heves, sorumluluk ve diikkatti. Azerbaycan tiyatrosunda her zaman güclü sanat eserleri yaranmış ve yine de yaranacak. Çünki güclü sanat okullarımız var. Hatta dünya ülkeleriyle kıyaslanacak kadar güclü sanat okulları…
ULDUZE QARAQIZI
qaraqızı@rambler.ru