İran’da Azerice okul yok - Haber 1Haber 1

İran’da Azerice okul yok

21 Şubat 2011 - 17:52

ABONE OL

İş yeteneği olan kişiler, özellikle işini seven kişiler hep kendi doğum gününü bile unutuverir. Çevre denilen şeyde bu yüzden lazım ama, çevre mutlaka sana her şeyi hatırlatacak. Bir kaç gün sonra Azerbaycan Kadın Hukukları Savunma Cemiyetin başkanı Novella Ceferoğlunun doğum günü.

Herkes onun doğum gününü kutlama fikrini ileri sürse de o bir şey demeden sadece kendi işine bakıyor. İnsanların problemleri ve problemlerin nasıl çözülmesi yollarını arıyor…Onunla buluşmak fikrini söylerken pek zamanının olmadığı belliydi, ama yine de zaman ayırarak söhbete hazır olduğunu söyledi.

novella_ceferoglu.gif– Doğum gününüz kutlu olsun.
– Teşekkür ediyorum.
– Kadının yaşını sormazlar…
– O zaman siz de sormayın, zaten gencimJ
– O zaman ben de hep genc kalmayı diliyorum…Ama genc yaşınızdan büyük bir tecrübeye sahip oldunuz…Yıllardır insanların hakklarını koruma açısından yoğun çalışıyorsunuz. Belki onlarca, belki yüzlerce insanlarımızın hakklarını, hukuklarını savunmusunuz…
– Azerbaycan Kadın Hukukları Savunma Cemiyetinin başkanı olarak binlerce insan hukukunu savunmuşuz. Hep mahkemelerde olmak, sadece kadınların değil, aynı zamanda erkeklerin de hukuklarını korumak, hep müdafaa etmek, hakka sahib çıkmak gibi işler başkanı olduğum cemiyetin esas işi olarak gündemde. Toplumda hükumet adamlarının, memurların görmediği işi bizim cemiyet görmüş.
– Aslında siz bunu yapmakla hakimiyete yardım etmiş olursunuz, hatta onların işini görürmüş gibi…
– Aslında bu hakimiyete ait olan bir iş, yani insanlarımızın hukuklarını savunmak hakimiyetin görevi, ama biz de cemiyet olarak bu işi yapıyoruz vede hakimiyete destek veriyoruz. Hakimiyet mutlaka şunu bilmeli…
– İnsanların hukuklarını savunmak hiç de kolay bir şey değil. Hiç başarısızlığa uğradınız mı?
– Tabii ki..başarı olan yerde başarısızlık mutlaka olca k. Eğer cemiyete 100 şikayet dilekçesi geliyorsa onun yüzde 60-70’ni hall ediriz, müdafaa ediriz. Ama diğerlerine de bigane kalmıyoruz, gerekirse yıllarca onların problemlerini hall etmek için çaba gösteriyoruz. Bilyormusunuz, başarısızlık ne zaman oluyor?
– ……………
– Memurlar problemin halli için gereken çabanı göstermedikleri zaman.
– O zaman memurdan şikayetçi olmanız lazım…
– Tabii ki, problemlerin halli için çaba göstermeyen, hatta problemlerle ilgilenmeyen memurları hükumete şikayet ediyoruz. Hatta cemiyetimizle işbirliği kuran uluslarararsı örgütlere de müracaat ederek problemlerin halli için çalışmayanlardan şikayet ediyoruz. Hatta sonda şikayet eden kişini Avrupa mahkemesine de gönderiyoruz.
– Avrupa mahkemesinden bahs etmişken, Avrupada olan hukuk müdaafaçılarının iş prosesiyle hiç ilgileniyor musunuz?
– Bilirsiniz mi, bizim kontrol ekibinin işçi grupu var, bu yüzden hükumetle direkt ünsiyet kurmuşuz. Orda Avrupa şurasının milletvekilleri de vardı, aynı zamanda yüksek meclisin de milletvekilleri vardı, savcılıktan uzmanlar vardı, İç İşleri bakanlığından, Adliye bakanlığından generallar vardı ve b. Biz beraber şekilde problemli sorunların halli için çaba göstererek bunu becerdik. Maalesef siyasi mahpus tayin olunduğu zaman işçi ekibi iptal edildi. Ama benzeri olmayan iş prosesiydi, hatta başka devletlerde böyle bir kurum yok. İlk olarak biz yapmışız. Çok isterdim ki, bahs ettiyim kurum yeniden iş faaliyetine başlasın, çünkü biz sadece siyasi mahpuslarla değil, aynı zamanda binlerce problemli insanların sorunlarıyla uğraşıyoruz.

novella_ceferoglu.jpg– İnsan hakklarından bahs etmişken, bir kaç ay önce internette kadın milletvekilerinden birinin röportajını okudum. İnsan hakklarından bahs eden bu kadın bakın ne diyor: “Azerbaycanda iktidar kendi hakkını biliyor…”. Bu nasıll bir cümle, bu nasıl bir mesaj anlamadım gitti…Genel olarak milletvekilin röportajında anladığım fikir sadece şu: Azerbaycan iktidarı halkın dostu, ama muhalefet halkın düşmanı….
– Yanlış bir kelime…. Azerbaycan muhalefeti de hakkını biliyor, Vatantaş Cemiyeti de kendi hakkını biliyor, hatta ülkemizde herkes hakkını biliyor. Cümhurbaşkanı İlham Aliyevin son çağırışı-rüşvete karşı çağırışı direkt memurlara ait bir şey. Bu siyasi bir adımdı. Nedeni o ki, şüanda Azerbaycanda keyfi çok, ama ona karşı çıkan yok.. Ama şimdi her şey değişmek üzere..Çünkü mücadele başladi bile. Çok isterim ki cümhurbaşkanı son ana kadar siyasi iradesini koruyub saklasın. Eğer iktidar hakkını bilirse o zaman neden cümhurbaşkanı onlara karşı çıkarak onları rüşvetle suçluyor? Demek ki bir bil diyi var, hatta artık işden kovulan memurların ismi duyulunca herkes onun nasıl haksızlıklar yaptığından bahs ediyor. Yani başlanan mücadeleye karşı artık memur bir şey yapamaz çünkü cümhurbaşkanı kendi direkt bu olayla ilgileniyor vede takib ediyor. İktidar sadece kendi için yaşamamalı, halkın problemlerini de çözmeli..Muhalefet bir şey yapamıyor, çünkü onlar bir köşeye sıkıştırılmış, hatta miting bile yapamıyorlar. Söz özgürlüyü yok, miting yok, ya o zaman muhalefet neden suçlanlamlı? Gerçi qazetelerde, internette muhalefetin sesi duyulur, onların gördüyü işlerden bahs olunur, ama bu çok az. Çünkü millet çoğuzaman qazete alamıyor, internetle bağlantı kuramıyor ve b. Ama miting başka bir şey canım, belki 5-10 kişi mitinge katılmak isteye bilir, belki insanların söz de mek ihtiyacı var…Bilyormusunuz ben neyin taraftarıyam?
– Siz söyleyin ben de okurları bilgilendirim…
– Ben hükumetle muhalefin bir araya gelerek bir birini tanımasını, dertlerini dinlemesini, problemler için birge çözüm bulmasının taraftarıyım? Bilyormusunuz, dürüst muhalefetin dürüst iktidarı oluyor. Eğer muhalefet zaafsa o halde iktidarda zaaftı. Kabul etseler de, etmeseler de bu böyle. Ama şüanda Azerbaycan muhalefeti zaaf değil, sadece insanlarını baskıdan korumak zorunda. Eğer iktidar muhalefete destek vermiyorsa, onlarla bir araya gelmek istemiyorsa o zaman çok zorluklar olacak. Bakın şüanda İran İslam Cümhuriyetinin milletvekili Azerbaycanı tehdit ederek burada islam devrimi yapmasından bahs ediyor. Hangi hakla? Gerçi hicab meselesine basit yaklaşmamız durumu böyle bir zor ortama soktu, ama yine de diğer ülkelerin Azerbaycanı tehdit etmeye hakkı yok diyorum.
– Belki bu da bir politikaa, yani hicab sorunu bu türlü kabul etdirilir…
– Hicab dini inancımız, çok güzel, ama mecburi olarak kabul edilemez. 18 yaşından sonra kim isterse kullana bilir. Kurani Kerimde 5 defa yazılm ış: Ayıp yerleri kapatın. Ama başımız ayıp denilen yer değil. Daha sonra Kuranda 755 defa yazıyor: Bilimle uğraşın, çünkü kurtuluş yolunuz o. O zaman islamçılara böyle bir sorum olacak: Neden islamcılar bilim sorunuyla ilgilenmiyorlar, ama 12 yaşlı kız çocuğunu hicaba bağlıyarak okuldan ayırıyorlar. 12 yaşlı kız çocuğunu zorla evlendiriyorlar. Hatta erkek çocukları da eğitimden uzaklaştırarak sadece dinle uğraşmaya mecbur ediyorlar.Neden Kuranda yazılanları doğru şekilde hayata geçirmiyorlar?
– Haklısınız, ama bir sorun daha var. Biz yabancı bir ülkeden değil, kardeşimiz olan ülkeden bahs ediyoruz, eğer kardeşlerimize karşı böyle davransak o zaman düşmanlarımız sevindirmiş olmayalım?!
– Tabii ki, İrana düşman gözüyle bakmaya hakkımız yok, çünkü İran Cümhuriyetinde benim 35 milyon azeri türküm var. İkincisi bu komşuluk siyasetidir: Farsta benim dostum, kardeşimdir, orada yaşayan arapta benim dostum kardeşimdir, kürdte benim kardeşimdir, bu başka bir konu. Ama şüanda ben İrana karşı çok kızgınım.
– Nedeni ne aceba?
– Tabii ki söyliycem. Şüanda Azerbaycanla Ermenistan savaş d urumunda olduğu halde İran Cümhuriyeti Ermenistanı bağrına basıyor. İran Ermenistana her şeyde yardım ediyor. Ben demokratım ve anlıyorum ki, komşu komşuya yardım ede bilir. Ama nasıl olur İran bana “sen benim islam kardeşimsin, müslüman devletiyiz sen hicabı bağla” ama aynı zamanda Ermenistana her türlü konuda yardım gösteriyor. Ermeninin İranda hem okulu var, hem enstitütü var ve daha neler hepsi de ermenice. Ama 35 milyon olan azeri türklerinin İran cümhuriyetinde kendi dilinde okulu falan yok. Neden ama? Bu soruma cevab vere bilir misiniz aceba?
– Haklı soru, maalesef böyle….
– Göryormusunuz haksızlığı…
– Bir defa ben yazılarımın birinde Erdoğanın yabancı devletlerle olan işbirliyinden bahs ederek onu haksızlıkta, millete ihanette suçlamıştım. Okurlardan biri bana ne yazdı bilyor musunuz:” Sen kendi cümhurbaşkanına bak, düşman ülkenin cümhurbaşkanıyla çok samimi”.
– Bunlar farklı şeyler..Unutmayın ki, cümhurbaşkanları ne kadar düşman mevkide dursa bile yine de bir araya gelmek zorunda..Karabağ sorunu çözülmedi hala, unuttunuz mu? Karabağ topraklarının işkalden kur tulması cümhurbaşkanlarının konuşmasına bağlı. Karabağı nasıl işkalden kurtarmalı, savaşla mı, yoksa barışla mı? Tüm bunlar her iki ülkenin cümhurbaşkanlarının konuşmasına bağlı.
– Siz nasıl düşünüyorsunuz aceba?
– Mesela ben Karabağımızı sakin yolla kurtarmasının taraftarıyım. Çünkü sonucta her iki tarafın insanları zarar görecek.
– O zaman siz sadece bir anne olarak düşünüyorsunuz değil mi?
– Hayır değil, ben sadece bir anne olarak düşünemem. Hukukları savunan, hep milletinin hakkı uğruna mücadele aparan bir politikacı olarak düşünüyorum ki, savaşın olması zarardan başka bir şey değil. O yüzden savaşa karşıyım. Karabağ meselesi konuşmayla, sakin şekilde çözülmeli, toprağından mecberen ayrılan insanlarımız yeniden yukarı Karabağa-kendi evine dönmeli, yeni hayata başlamalı. Tüm bundan sonra Yukarı Karabağda referandum-halk oylaması sorunu ola bilir. Benim mevkim şu, politik mevkimte şu, vatantaş mevkimte şu: SAVAŞ OLMASIN…

Ulduze Qaraqızı
qaraqızı@rambler.ru

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.