Politika nedir?! - Haber 1Haber 1

Politika nedir?!

28 Aralık 2010 - 13:22

ABONE OL

Politika anlayışını herhangi bir maksat uğruna mücadele olarak kabul ediyoruz. Ama herhangi bir maksat uğruna mücadele aparmanın da değişik yolları var. Bu yönde farklı fikirler ola bilir, ama kim ne derse desin, insanoğlu doğduğu ailede gördüğü terbiyeye uyarak maksat uğruna mücadele aparma gücünde. Keşmekeşli yolla ilerlemek, milletin menfaatı uğruna mücadeleden dolayı baskılara güc gelmek, işte bundan dolayı yalnız kalmak, ama hiç mücadeleden vaz geçmemek, mutluluğunu şahsı değil aksine milletinin mutluluğuyla beraber düşünenlər var ve hep olacak…

Haber1.com sitesinin okurlarını ilginc, keşmekeşli hayat tarzı geçiren, zorluklardan, haksızlıklardan zirveyə doğru yükselmeyi beceren ve bu yolda bir adım bile geriye adım atmayan millet vekili Güdret Hasanguliyevle tanıştırcam.
Hatırlatıyım ki bu röportajı 2010. yılın son günlerinde hazırladım. Bu açıdan 2010. yılın son yekun yazısını millet vekili, Bütöv Azerbaycan Halk Cebhesi Partisinin başkanı Güdret Hasanguliyevle bağlı hazırlatığım röportajla tamamlamak istiyorum.

Özgeçmiş: Güdret Hasanguliyev 1965. yılda doğdu. 1987-1992. yıllarda Bakü Devlet Universitesinin hukuk fakültesinde eğitim görmüş. İş faaliyetine savcılıkta sorgu hakimi olarak başlamış. Bir kaç yıl sonra Asya Universitesinde baş öğretmen, daha sonra Merkezi Seçim Komisyonunda yazman görevlerinde çalışmış.

1993. yıldan politika alanında kendi lafını söyleme fırsatı kazanmış. Aynı yılda Azerbaycan Halk Cebhesi başkanının danışmanı, 1998. yıldan AHCP riyaset kurulunun üyesi, 2002. yılın ağustos ayında AHCP.nin birleştirici kurultayında partinin başkanı, 2003. yılın mart ayının 5-de Millet Meclisine milletvekili seçilmiş, 2003. yılın cümhurbaşkanı seçimlerine partinin adayı olarak katılmış.

gudrathasanguliyev.jpg

2005. yılda Azerbaycan Cümhuriyetinin Millet Meclisine geçirilen seçimlerde yeniden milletVekili seçilmiş. Amerika Birleşik devletlerinin mahkeme-hukuk sistemiyle tanışmak için ABD-in Uluslararası Kalkınma Üzere Agansının davetiyle şu ülkede olmuş. Almanya Federatif Cümhuruyetinde Fridrih Nauman Fonu hatıyla yönetici kadrolar için Uluslararası Akademide kurs geçmiş. Azerbaycan Cümhuriyeti Millet Meclisinin NATO Parlamento Kurulunda temsilçi kurulunun üyesi, Azerbaycan-Belçika milletvekilleri ekibinin başkanıdır. Bütöv Azerbaycan Halk Cebhesi Partisinin 2008. yıl haziran ayının 7-de geçirilen kurultayında yeniden partinin başkanı, 2010. yılda geçirilen parlamento seçimlerinde yeniden Milli Meclise üye seçilmiş.
Etkin iş rejimiyle hep dikkatte duran milletvekili olduğunuz duymama rağmen sizi bir kaç gün internetten, basından, televizyondan takib ettim, sizinle bağlı olan yazıları okudum, inceledim. Ve karar aldım ki, röportajı savcılıkta çalıştığınız yıllar üzerinde kurmakla sonrakı iş faalitenize doğru yönlendirerek okurlara sunsam daha ilginc ola bilir.
– Nasıl isterseniz…
O zaman sorgu hakimi olma isteğiniz üzerinde söhbetimizi kuralım.
– Sorgu hakimi olma fikirlerim sadece bir dilek değildi, onu gerçekleştirmek için bir kaç yıl mücadele aparmışım. Bilyorsunuz ki Sovyetler Döneminde devrin kurallarından dolayı hukuk fakultesinde eğitim görmek için önce iki yıl çalışarak tecrübe kazanmak gerekirdi. Aynı zamanda erkeklerin hukuk fakultesinde eğitim görmeden önce mutlaka askerde olması gerekirdi. Tüm bunları öngörmekle önce doğduğum Ebregunus köyünde Işçi gibi çalıştım, sonra Sibire askeri hizmete gittim. Askerlik bitince düşündüm ki Rusyanın Sverdlovsk Universitesinin hukuk fakultesinde eğitim görmem daha iyi olur. Çünki o devrde hukuk fakultesinde eğitim görmek çok zordu, her an yarışma ihtimalleri ola bilirdi. Bu açıdan Sverdlovskda eğitim almanın kolay olacağını düşünüyordum. Önce hazırlık kursuna belge taktim etsem bile kabul etmediler.
– İşçi köylü hükümeti dediyimiz birlik işte…Kabul etmeyibte ne söylediler?
– Açıkca dediler ki, Sovyetler Birliği Eğit im Bakanlığının talimatıyla Kafkasyadan olanlar universiteye kabul olunamaz.
– İtiraz yapmatınız mı?
– Tabii ki, yaptım vede onlara karşı çıkarak “Ben Sovyetler ülkesinin vatandaşıyım, sovyet ordusunda hizmet göstermişim, hatta hizmet zamanı Komünist Partisine üye oldum. Eğer tüm şu yaptıklarım Sovyetler ülkesi içinse, neden eğitimden bahs edince Eğitim bakanlığı seviyesinde yasaklar koyulmuş?”. Bir kaç defa yasak koyulan emri taleb etsem bile onu bana vermediler. İlk defa o zaman içimde bir hiss yarandı- biz Azerbaycan türkleri baskıda olan bir milletik ve Sovyetler denilen güclü imparatorluğun belki de 2. tür vatandaşlarıyık.
– Belki de daha aşağı tür vatandaşları….
– Haklısınız belki de daha aşağı… İşte o zaman içimde Sovyetler Birliyine karşı nefret hissi yarandı ve kendi üzerimde hiss ettim ki kendi bahımsız devletinin olmaması ne demekti.
– Rusyanın baskısında olmaya rağmen kendi ülkemizde isteğinizi gerçekleştire bildiniz ama…
– Hiç kolay olmadı, sadece 1987. yılda Bakü Devlet Universitesinin hukuk fakultesinde eğitim alma fırsatı kazandım. Aynı yılda Mihail Sergeyeviç Gorbaçovun yenidenkurma islahatları başladı. Bir kaç öğrenciyle beraber ekib kurarak şu fırsatı kullandık, universitede gizli öğrenci örgütü yarattık.
– Yani 1. sınıfta Halk Harekatına katılmanız doğru, öylemi?
– Bilyormusunuz başka türlüsü de imkansız, zaman, devir bizi alana, harekata sesliyordu. Halk Cebhesinin yaranması, Cebhenin faaliyeti, faaliyet yönünde görülen işler, halkı peşinde aparma ve bu cesareti kendinde hiss etme gibi makamlar sanki biz cebheçilerin canında-kanındaydı. Hala öğrencilik yıllarında bu cesareti kendimizde hiss ediyorduk. Eğitimi bitirdiyim yılda Azerbaycanda hakimiyet değişikliyi oldu vede Halk Cebhesi hakimiyete geldi. Sorgu hakimi olmağı dilesem de politika alanında olan faaliyetim içimde ikili bir hiss yarattı. Ama buna rağmen eğitimi bitirince savcılıkta faaliyete başladım.
– Ama hangi nedenle savcılıktakı faaliyetiniz uzun sürmedi?
– Nedeni çok basitti, savcılıkta çalıştığım zaman çok büyük cinayet faktörlerine rastladım. Hatırlatıyım ki, Halq Cebhesi hakimiyette olduğu yıllardan bahs ediyorum. Ben sorgu hakimi gibi üzerinde çalıştığım olayları gözetledikce daha korkunc faktörlere rastladım. Biz milletin hakkı için mücadele apardığımız zaman, digerleri milletin hakkını benimseyirdi. Halk harekatına katılmış insanların bir grupu böyle aklagelmeyen cinayetler yapmışlar. Ben cinayetleri takib ederek daha da uzaklara gittiyim makamda cinayet olaylarından birini incelemek için bana yasak koyuldi vede o cinayet olayı başka bir sorgu hakimine havale edildi. Benim suçlu gördüyüm, hatta hakkında tutuklama kararıyla savcılığa başvurmağa hazırlandığım zaman, diğer sorgu hakimi suçlunu suçsuz ismiyle özgür bırakmasını hiç unutmuyorum. Ben ne düşünüyor, ne hayeller kuruyordum, ama gördüklerin korkunc film misali göz önünde duruyordu. İşte o anda anladım bu kurallarla savcılıkta çalışamam.
– Üzücü bir durum aslında böyle bir şeyi kolay sindirmek imkansız…
– Tabii ki, sindiremedim bile, çünki çok zordu, hem de iki aşamada olan ruh düşgünlüyü. 1. Sorgu hakiminin bizim yasama yazdığı gibi özgür bir şahıs olmadığını gördüm, 2. İşte Halk Harekatına katılarak hakimiyete gelmiş insanların bir kısmının ismi cinayet olaylarında dikkati çekmekteydi. Bu yüzden savcılıktan uzaklaştım. Sonra devlet yazmanının yardımcısı görevinde faaliyete başladım, daha sonra isyan başladı… 1993. yılın haziran ayının 27-28-de Cümhurbaşkanlığını terk ettik…
– Azerbaycanın tarihine kazınmış vede hafızalara yazılmış bir tarih… Zor yıllardı, belki bu yüzden bazıları zorluklarla baş edemeyeceklerini görünce ülkeni terk ederek başka ülkelere gedibte rahat hayatı tercih ettiler. Ama siz de gide bilirdiniz değil mi veya hiç olmazsa hayalen olsa da böyle bir şey düşündünüz mü?
– Hayır, ben gidemezdim, hatta gitmekte ne söz bu düşünceni aklımın ucundan bile geçirmedim. Doğru, zorluklarla baş edemeyeceklerini görenler hemen ülkeni terk ettiler, hatta terk etmeyi düşünenler bile oldu, ama b en yapamazdım. Bilyormusunuz, hep o düşüncedeyim ki Yüce Yaradan yarattıklarının hepsini herhangi bir işle görevlendirmiş. Yani insanoğlu hatta kendi bilmeden bile herhangi bir misyonun taşıyıcısı. Bu açıdan bahs ettiyim zor günlerde ben sadece taşçıyıcısı olduğum misyonu hayata geçirmeye çaba gösterdim. Do� �ru yıllar geçdikce o devre olan bakışlarım bir kadar değişti, ama genel olarak düşününce hep o fikirdeyim ki bahımsız, güclü, özgür, demokratik bir toplum kurmalıyız. Şu halkımızın ilk büyük hedefi olmalı.
– Maalesef haklısınız çünkü bahımsız ülke olmaya rağmen hala bahımsız, güclü, özgür, demokratik toplum yapamıyoruz…
– Bilyormusunuz her bir Azerbaycan türkünün ilk maksatı demin söylediyim kriteri yanıtlayan bütöv Azerbaycan kurabilmesi olmalı.
– O zaman hepimiz şu maksat uğuruna mücadele aparmalıyız. Ama ben o günün olacağına çok inanıyorum.
– Eğer siz dediyiniz gibi hepimiz şu maksat için mücadele aparsak o halde beklediyimiz gün mutlaka olacak.
– Şimdi söhbeti AHCP-nin bölünmesine yönlendirmək istiyorum. Bölünme nedeni ne, belki aynı cebhede olan arkadaşların her biri ayrılıkta başçı olmak veya tribün kazanmak düşüncesine kapılmış?
– Bildiyiniz gibi ben 1993. yılda Ebülfez Elçibeyin danışmanı tayin olundum, aynı zamanda AHCP-nin Riyaset Kuruluna üye seçildim, yani karar kabul eden kişilerden biriydim. O devrde basın mensubları bizi “islahatcılar” adlandırmıştı. Bilyormusunuz aynı cebhede savaşsak bile zamanla hiss ettik ki Halk harekatında olduğu gibi eski kurallarla devam edemiyoruz. İstemiyoruz değil, sadece devam edemiyoruz. Bu açıdan arkadaşlar arasında farklı şekilde fikir ayrılıkları olurdu, ama bunlar hiç de citti fikir ayrılıkları değildi. Bir örnek söyliycem. AHC-nin partiye dönmesiyle bağlı. Biz şu hükumetin, mesela kitlesel harekatlarla bağlı kanun kabul edemeyeceyini bilyorduk. İşte bu yüzden biz AHC olarak seçimlerden ayr� � düşeceyiz. Bundan dolayı mevcut durum mutlaka öngörülmeliydi. Politika mevcut gerçeklik öngörülmeden onun değiştirilmesi uğuruna mücadeledir. Bu, benim politikayla bağlı olan anlayışımın esasını ayarlıyor. Bu yüzden isim deyişikliyini tercih ettik. Ama o zaman artık bazı kuvvetler bize karşı çıkarak protesto yaptılar. Karşı çıkmanın yaranması vede parçalanma meselesinin karşısını almak daha da zorlaştı. Şimdiki bakış açısından o devre bakarken düşünüyorum ki, biz bir takım olarak hakimiyete geldikse o zaman mutlaka bir takım olarak kalmalıyız. Ne yazık ki parçalanmanın karşısını almak imkansızdı. Tüm bunlara rağmen aynı cebhede savaştığımız arkadaşların hepsi şüanda bile faaliyetlerine devam ediyor. Hatta çoğunlukla kendi partimizi yaratarak yeniden Azerbaycan uğruna mücadeleye başlatık ve bugün bile şu mücadele devam ediyor.
– Az sonra şu söhbetin devamını edeceyiz. Hatırlamışken, iş arkadaşlarımla bir meseleden dolayı farklı fikirler üzerine tartışma yapıyoruz. O soruyu size sormak ihtiyacı duyuyorum. Eğer Sovyetlet Birliği iç dünyasından tefessüh etmeseydi, Azerbaycan, aynı zamanda birliyin terkipinde olan diger cümhuriyetler bahımsızlık kazana bilecekti mi?
– M.S.Gorbaçovun Merkezi Komiteye tayin olunması vede ilk olarak Yenidenkurma harekatını başlatması Sovyetler Birliğinin dağılması için son darbe olmuş. Ama şunu unutmamalıyız ki birliyin dağılmasının esas nedeni sistemin Iflas etmesiydi. Eğer daha uğgun islahatlar siyaseti hayata geçirilseydi o zaman birlik parçalanmaya bilirdi. Hala da unutmuyorum, Komünist Partinin XIX kurultayında Rışkov artık Sovyetler Birliyinin petroldan kazandığı paraların dış borçlarının faizini bile ödemeye yetmediyini söylemişti. Petrolun fiyatı 10-12 dolar kadar düştü. Bir araya gelen cümhuriyetlerin hepsinde her şey kupon sistemine geçti. İnsanlar saatlerce sırada zaman kayb etmek zorunda kalıyordu. Hatta Moskovada sıraya duranların sayısı bilinmirdi bile. Artık sloganlar bile bir işe yaramıyordu, çünkü insanlar açtı. Nedeni dediyim gibi sistemin Iflasa uğramasıydı. Aynı arefede Ukrayna, Rusya, Baltık cümhuriyetlerinde dissident harekatları oldu. Vede Milli Azatlık Harekatlarının başlanması, aynı zamanda Sovyetler birliyinin Amerika tarafından silahlanma yarışlarına celp edilmesi ve birliyin tüm malzemeni silahlanma yarışlarına harcaması ve b. dağılma gidişatını bir kadar güclendirdi. Ama hiç unutmamalıyız, eğer Milli Azatlık Harekatı başlamasaydı, insanlar protesto yapmasaydılar, birliyin terkipinde olan cümhuriyetler kendi bahımsızlıklarını duyurmasaydı o zaman Sovyetler Birliyi dağılmaya bilirdi. İşte bu açıdan diyorum ki Milli Azatlık Harekatları bu yönde büyük işler görmüş. Hatta Rusyada başlayan demokratikleşme prosesi burda müstesna rol yaptı. Bir zamanlar Resulzade diyordu: “Biz Azerbaycan Halk Cümhuruyetinin yaranmasından dolayı Rus halkına ve rus devrimine borcluyuz. Yani eğer Rusyada devrim olmasaydı Halk Cümhuruyetini yaratmak imkansızdı. Bu açıdan Milli Azatlık Harekatlarının bu yönde gördüyü işleri inkar etmek olmaz.
– Bir itirafta bulunucam, Sovyetler Birliyinin dağılmasıyla bağlı yürütülen fikirlerde ben hep sizin şimdi söylediyiniz fikirlerin tarafında olmuşum.
– Bu bir tarih. Tarihi ne kadar tahrif etsen bile yine de tarih tarih olarak kalıyor.
– Şimdi demin yaptığımız söhbetin devamına gelelim. Artık 8 yıldır Bütöv Azerbaycan Halk Cebhesi Partisini yarattınız. O halde parti başkanı olarak kendi fikirlerinizi söylemekte, maksatlarınız uğuruna mücadele aparmakta geniş alana sahibsiniz. Şu alanı kullana bilir misiniz?
– Hala partinin birleştirici kurultayında konuşurken söylemiştim ki Azerbaycanda demokratikleşme prosesine epey zaman gerekir ve biz iktidarı tanımamak politikasından vaz geçmeliyiz. Eger uluslararası örgütler Azerbaycan iktidarını tanımışsa, Azerbaycan devletini dünyada şu iktidar temsil ediyorsa o zaman biz içte onları nasıl tanımaz oluruz?! Yani biz tanımazsak bile bu hiç bir şeyi deyişmez. Bütöv Azerbaycan Halk Cebhesi Partisinin ilk faaliyeti günlerinde şu politikanı yürüttük. Bundan dolayı bizi ihanette suçlayanlar bile oldu, o kadar baskılar yapıldı ki bunu sözle bile anlatması zor. Ama ben sözüme sahib çıktım ve şüanda milletvekili olarak problemlere karşı katı tepki gösterme gücündeyim. İtiraf edeyim ki bizden sonra partiler çoğunlukla politik kursunda deyişiklik etti. Bu bir daha kanıtlıyor ki aynı partiler gec olsa bile benim fikrimi desteklediler .
– Sahiden belki iktidarla işbirliği yapmakla toplum için hayırlı işler görmek mümkün?
– Tabii ki mümkün. Eger biz Azerbaycan halkının meraklarını düşünsek, yani fert değil, toplum şekilde düşünsek o zaman iktidarla işbirliğinin toplum için hayırlı olduğunu göreceyiz. Ama tüm bunlar zamanla hayata gececek. Yine örnek göstercem. Türkiyeyle Ermenistan arasındakı sınırların açılması meselesine karşı çıkırıksa o halde iktidara destek vermiyoruz, aksine Azerbaycanın meraklarından dolayı şunu yapıyoruz. Yani Karabağ toprakları işkalden azat edilinceye kadar kardeş Türkiye sınırların açılmasına izn vermemeli. Biz buna karşıyız.
– Hakimiyettə olmak direk tüm dikkati kendi üzerine çekmekti. Bütün ülkelerde her zaman hakimiyette olana karşı çıkarak yeni hakimiyet istenilir, aynı zamanda Azerbaycanda. Hiç düşündünüz mü, Azerbaycan iktidarı özgür mü, yani istediyi zamana kadar hakimiyette kala bilir mi veya istediyi zaman hakimiyetten gide bilir mi?
– İktidarın hakimiyette olması Amerikanın, hatta diger ülkelerin merakları çerçevesinde. Onlar şu iktidarı hakimiyette tutmakla onları halkın desteyinden, diger politik kuvvetlerin desteyinden mahrum etmək, aynı zamanda yabancı devletlerin desteyinden mahrum etmek sonra zoren istedikləri politikanı yürütmekti. Mesela Barak Obama hakimiyete gelince ilk olarak dış politikada barış protokollarını imzalatmak ve Türkiyeyle Ermenistan sınırlarının açtırmak yönünde işler görmüş. Bu proseslerin içinde olduğum için bilyorum ki maksat hoş değil, onlar Azerbaycanın demokratikleşmesine izn vermiycek, aksine hakimiyetin halktan ayrılmasına çaba göstercek.
– Aslında dış kuvvetler kendi isteklerine bazı anlamda ulaşmış, mesela Azerbaycan hakimiyeti halktan ayrı kalmış…
– Maalesef hakimiyet şu durumun farkında bile değil. Hatta miting sohbetleri olan gibi dış kuvvetler o an tepki gösteriyor. Onlar hakimiyetin devrilmesinden korkuyor. Bu açıdan Azerbaycan hakimiyeti sadece ordunun, polisin gücüne güveniyor, şu, onların esas maksatı.
– Böyle bir durumda Karabağ topraklarının unudulması, sadece “gerekirse” hatırlanarak ondan halkı ikna etme için kullanmak hiç şaşkınlık doğurmuyor. Belki siz bilirsiniz, Karabağı işkalden kurtarmak için televizyondan, basında yayınlanan fikirler, yani Karabağı kurtarmak için “gerekirse” ordumuzun gücünü kullanarak toprakları işkalden kurtarmak fikri gerçekleşe bilir mi?
– Doğrusu şimdiki gerçeklikte Karabağı kurtarmak imkansız. Ne yaz ık ki, defalarca bu konuda fikirler söylesem de, çoğuzaman medya mensubları fikirlerimi tahrif olunaraq yayımlıyor, yani değişik şekilde. Ama inanıyorum ki siz şimdi söyleyeceyim fikirleri söylediyim gibi Türk basınında yayınlayacaksınız.
– Söz konusu Karabağ olunca akan sular durur. Ne söylerseniz mutlaka yayınlanacak.

– O zaman dinleyin. Eger biz topraklarımızı savaşla kurtarmak istiyoruksa ilk önce ekonomi derhal liberallaşmalı. 2. Mutlaka ve derhal profesyonel ordu kuruculuğuna geçirilmeli. Ermenistana durumun citti olduğunu anlatmak için cümhurbaşkanı hiç olmazsa kararname imzalayarak petrol fonundan 2 milyar levazım ayırmalı ve bu levazım yeni silahların, teknikin alınmasına harcanmalı. Yabancı ülkelerin bankasında olan paraları neden onlar kullanmalı, aksine derhal Azerbaycana getirilmeli ve Azerbaycan için kullanılmalı. Tüm bunlardan sonra Azerbaycan Rusyayla ilişkilerini mutlaka iyiliye doğru geliştirmeli. İlişkilerimiz o kadar iyiliye doğru gelişmeli ki Azerbaycanda askeri operasyon başlarken biz Rusyanın tarafsızlığına ulaşmalıyız. Yani Rusya gizli saklı Ermenistana yardım etse bile şunu açık şekilde yapmamalı.
– Yani anlattıklarınızı yapmak mümkün mü?

– Tabii ki mümkün vede Azerbaycan mutlaka bunu yapmalı. Yoksa kapalı toplum kurubta hiç kimin lafını dinlememek, ama herkesten yardım beklemekte ne demek. Bu açıdan düşünüyorum ki Azerbaycan dış politikasına mutlaka yeniden bakmalı, iç politikada mutlaka demokratikleşme yönünde adımlar atmalıdır….

ULDUZE QARAQIZI
qaraqizi@rambler.ru

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.