Savaş hala bitmedi... - Haber 1Haber 1

Savaş hala bitmedi…

04 Haziran 2011 - 10:23

ABONE OL

samis.jpgTV’de şehitlere ait program izliyorum… Programa şehit ailesi-babalar, annelerle beraber önemli bir konuk daha katılmış. Savaş acısının ne demek olduğunu tüm ayrıntılarıyla bilen- gören, Türk dünyasında askeri programların sunucusu gibi tanınan Şemistan Alizamanlıydı misafir gibi programa katılan. Şehit ailesiyle bir araya gelerek dert yükünü paylaşmak ne kadar zor olsa bile Şemistan bey sakin halde evlat acısını yaşayan babalara, annelere bakarak onları anlatığını bakışlarıyla belli ediyor.
Hala çocukluk yıllarından duyduğum bir deyimi hatırlıyorum. “Vatan uğuruna ölen varsa vatan”. Evlat vatan uğuruna şehit olmuş, ama anne-baba bu acıya sanki hakk vermiyor, gözlerinden kan ağlıyor. Acıyla barışmatığı gözlerinden belli zaten.
Ama ne olur olsun Azerbaycan askeri Vatan uğuruna canını kurban etmeye hep hazır, nasıl derler, yeter ki, Vatan sağolsun…
Programı izlediktən sonra anladım ki, vatana ait röportajlarıyla hep lider olmayı beceren, kişiliyine saygı beslediyimiz Şemistan Alizamanlı ile söhbet etmeye ihtiyac hiss ediyorum. Çünkü izlediyim program beni çok etkilemişti…

– İyi günler efendim, nasılsınız?
– İyi diyelim, iyi olalım…


– Ama unutmayın hepimizin iyi olmaya ihtiyacımız var.

– Haklısınız…


– Son yıllar Azerbaycanda hızlı gelişme hep dünyanın dikkatinde. Siz ne dersiniz?

– Neden olmasın, gelişme iyi bir şey zaten.

– Doğru, ama dünyanın dikkatinde duran şu gelişme milletin gözünde olan acını hiç, ama hiç eksiltmiyor…
– Bu gibi durumun nedeni sadece şu: acılarımız hala bitmemiş…


– Ülkenin kazandığı son başarı- “Eurovision-2011” bile acımızı eksiltmedi. Diyorum belki tüm bunları bir tarafa bırakarak sadece Karabağ problemini çözmeye çaba göstersek de, toprakları işkalden kurtarsakta… bu sadece benim değil, benim gibi düşünen binlerce insanlarımızın dileyi…

– Duygularınıza saygı duyuyorum. Çünkü toprakları işkalde olan yurtsever insanlar başka türlü de düşünemez zaten. Yurtsever insanlar hep farkında ki artık yıllardır Azerbaycan arazisi küçülmekte. Şu durumun tanığı olan millet nasıl değişikliklerle barışa bilir ki. 1813.yıldan arazimizde bir çok kayıblar olmuş, bu yüzden çok ödün vermişiz vede toprağını, vatanını düşünenler için bu basit bir şey değil. Son zamanlar Yukarı Karabağ probleminden dolayı bekleme mevkisindeyiz. Ama hala her şeyin sonu değil. Savaş hala bitmemiş. Ne kadar ki işkalde olan toprakları kurtarmamışız, o zaman sizin dediyiniz gibi kalbden gülmeye hakkımız yok. Zaten kalbden gülemiyoruz da. Buna rağmen “Eurovision-2011” müsabakasında kazandığımız zafer de lazım. Halk zafere meylli. Diyorlar ki, zafer zafer getiriyor. Zaferlere meyillenmek, köklenmek lazım. Şu durum halkı az da olsa stresten çıkartıyor. Avrupa Konseyi üyesiyik. Avrupaya entegrasyon olunmuşuz. Bu açıdan Avrupada yaranan böyle bir önemli müzik yarışmasına katılmak vede yüksek yere sahib olmak büyük bir olay. Şu zafer Azerbaycan kültürünün, sanatının zaferi. Unutmamalıyız ki, kültürü, maneviyatı zaaf olan milletler şu zaferi kazanamaz. Demek ki, bizim genimizde var, hatta her şey var. Vede fırsat olunca hep kendimizi gösteriyoruz.


– Sadece fırsat olunca mı kendimizi göstermeliyiz? Ama bu çok az. Mesela son yıllar sizin faaliyetinizi takib ediyor vede çok sakin bir halde olayları takib ettiyinizi fark ediyorum. Azerbaycan halkını, genellikle tüm Türk dünyasını sadece bir tek lafıyla ayaklar üstünde tutmayı beceren Şemistan Elizamanlı nerde şimdi?

– Sakin olmama, görünmeme rağmen içimde büyük bir kargaşa var. Ben hiç sakin olmuyorum, hatta sakin olduğum halde bile aklım, kalbim çalışıyor. Yaratıcılık işlerinde herhangi bir sorunu önceden düşünmek gerekir ki onu görmesini bilesin, formalaşdırasın, sonra hayata geçiresin. Fark etmez, müzik yazarken, şarkı söylerken, her zaman düşünmek gerekir. Bu açıdan ben sakin beklemiyorum. Ama çoğuzaman sakin olmayı çok severim. Buna rağmen iyi çalışıyorum vede faaliyetimi hep sürdürüyorum.


– Aslında internette hep yeni şarkılarınızı takib ediyorum. Vatan, toprak, zafer, savaş üzerine yazılan şarkılardan belli ki, hiçde sakin değilsiniz. Şu röportaj için hazırlık yaptığım zaman son şarkılarınızdan olan “Tanrı Türke yar olsun” isimli şarkını dinledim. Şarkının anlamı o kadar geniş ki, hala yeni ses imkanlarınızı demiyorum…

– Bilyormusunuz her şarkının kendi karakteri , kendi ruhu var. “Tanrı Türke yar olsun” şarkısının yaranmasını ben düşündüm, aynı zamanda müziği de bana ait, sözlerise Nizami Saraclıya ait. Bahs ettiyim şarkı Türk dünyasında çok dinleniyor. Hatta haberim olmadan bile internette yayılmış. Türk kardeşlerimiz şarkıya klipte hazırlamış. Aynı zamanda “Cenab Leytenant” şarkısı bile Azerbaycanda olduğu kadar Türkiyede de çok dikkatte olan bir şarkı. Türkiyeye davet aldığım zaman orda seyrciler tüm şarkılardan farklı olarak daha çok “Cenab leytenant” şarkısını dinlemek istiyordular. Hatta sordum ki bu şarkını nerden biliyorsunuz, cevabında internetle dinlediklerini söylediler. İnternetle uğraşmasam bile orda şarkılarımın yayımından haberim var.


– Duyduğum kadarıla bir kaç hafta önce yine Türkiyede oldunuz. Şu davetin nedeni ne acaba?

– Mayıs ayında Türkiye Eğitim Bakanlığı davetiyle Ankarada-mezun mezuniyetine katıldım. Çok büyük önlem oldu vede önleme ait şarkılar okudum. Sonra TRT Avaz’ da canlı yayına davet aldım, orada canlı konuşma yaptım, “Yeni gün” programında orkestrayla canlı olarak “Kara deniz” şarkısını söyledim. Doğrusu canlı orkestrayla şarkının güzel alınacağını beklemiyordum, her şey o kadar güzeldi ki, bunu sözle anlatmak bile zor, sadece görmek gerekir.


– Önceden hazırlık olmadan canlı yayına katılarak şarkı söylemek çok zor bir şey aslında…

– Sadece önceden 15 dakika falan bir hazırlık yaptık. Ama buna rağmen her şey çox mükemmeldi.


– Aslında profesyonel olmakta bu zaten…

– Orkestranın profesyonel olması işe yaradı bence…


– İki profesyonel bir arada desenize…

– Biri birini anlamak, duymak çok önemli. Onlar Azerbaycan muziğini, müzik ritmini çok güzel anladılar. Hatta konuşma sırasında “ben böyle bir orkesrtayla dünyanın her yerine gide bilirim” diye söyledim.


– Genellikle TRT düzeyli bir TV…

– Düzeyli olduğu için de profesyonel sanatçılarla bir araya gelme gücünde zaten. Bilyormusunuz profesyonel güc o kadar güclü ki sadece bir tek bakışla ne ve nasıl etmeni hemen anlıyorlar. Bu çok önemli. Ben istiyorum ki, bizim TV-lerde de böyle orkestralar çalışsın, hatta orkestralar direkt TV-lere hizmet göstersin.


– Kamusal birlik yarattığınızı duydum-hayırlı uğurlu olsun.

– Dikkatinizden dolayı teşekkürler… “Vatanseverliğin Tebliğine Destek” isimli kamusal birlik artık faaliyete başlamış, hatta proje bile takdim etmişiz- Azerbaycanın ilk milli kahramanı Agil Sahib oğlu Guliyeve ait. Hocalıda komutan olmuş, çok kahramanlıklar göstermiş. Agilin kişisel vasıfları, kahramanlıkları çok yüksek. Hala savaş yıllarında savunma bakanlığında çalıştığım, hizmet gösterdiyim yıllarda hep kahramanlara ait film yaratmayı vede aynı filmi geniş seyrcilere takdim etmeyi düşünürdüm. Kahramanların kahramanlıkları ne, onu mutlaka göstermek lazım. Sadece bir tümceyle yetmez, mesela yazıyorsun: Azerbaycanın milli kahramanı falan, falan. Ama falan, falan dediyimiz hangi kahramanlıkları göstermiş, bununla bağlı mutlaka filmler yapılmalı vede orta okulda okuyan çocuklara gösterilmeli. İnsanoğlu çocukluk yıllarında kendi kahramanlarını tanımalı, onunla kurur duymalı, onlara bakıb kendini kahraman gibi görmeli ve b.


– Yani kahramanlar çocuklar için mutlaka bir örnek olmalı…

– Mutlaka örnek olmalı vede bu ortaamı çocuklar için bizler yaratmalıyız. Bu yüzden ben film yaratmak hayalimi gerçekleştirdim vede düşünüyorum ki film güzel olmuş. Şair-edip Musa Orucun yazdığı “Bir igid” şiirine beste yazarak onu da filmde takdim ediyorum. Beste filmin sonunda sesleniyor. Yakın zamanda filmi seyrcilere takdim edeceyiz. Yani yaratıcılık işlerim devam ediyor. Hatta bir yaratıcı olarak yaratıcılıkla uğraştığım zaman kendimi daha önemli biliyorum.


– Yaratıcılığınızı takib ettiyim zaman “Sarı gelin” şarkısını dinledim. Ben değil, ama sesinizde bu şarkını dinleyen seyrciler çok şaşırmış…yani siz artık halk müziğine bile müracaat etmişsiniz…

– Bazı arkadaşların isteyiyle halk müziği de okumaya başladım. “Sarı gelin”i ilk defa Türkiye için okudum. Aynı zamanda Türkiye için “Size selam getirmişim”, “Ayrılık” şarkılarını da yazdırmışım. Bu şarkılar beni rahatsız ediyor, çünkü bu şarkılar bizim maneviyatımız. Genellikle vatansever şarkıların hepsi halk müziğinden kaynaklanıyor. Halk müziğinin hepsi büyük bir vatansever şarkısı. Halk müziğini dinlerken düşünüyorsun, vatan sevgisini daha iyi anlıyorsun.


– Aslında televizyonun etkisi de çok güclü. Maalesef Azerbaycanda TV’ler vatansever ruha o kadar önem vermıyor.

– Çünkü hala ateşkes. Dünya birlikleri Karabağ problemini sadece barışla çözmeyi öneriyor. Bu açıdan TV’ler hep vatansever şarkılar seslendiremez ki. Ama şunu da söyleyim ki vatansever ruh tebliğ olunmakta. Karabağla ilgili programlar hazırlanıyor, tebliğat var yani. Karabağ Azerbaycanın ezeli ve ebedi toprakları, dünya şunu biliyor, bilmeyenler de bilmeli. Dünya, komşularımızın düşman mevkide durarak Azerbaycan toprakları uğuruna yersiz, mücadele aparması vede hep düşman mevkisini devam etdirmesi gibi makamları bilmeli ve görmeli. Bu yüzden vatansever şarkılar tebliğ olunur da, ama ben şu tebliğin fazlasıyla olmasını istiyorum. Sabahlar radyolar, TV’ler ilk olarak dinleyenleri vatansever şarkılarla uykudan uyandırmalı. Uykudan uyanan kişi bahs ettiyim şarkıyı dinledikce hep mücadele ruhuna köklenmeli. Özellikle orta okulda eğitim gören çocuklar o türlü şarkılara dinlemeli, o ruha köklenmeli. Çünkü uykudan uyanırken beyin açık ve sakin oluyor vede ne duyarsa onu kabul ediyor. Hatırlamışken şarkıçıların belki hepsinin repertuvarında vatana, toprağa ait şarkılar oluyor.


– Ama her ses insanoğlunu vatanperver ruha kökleyemez ki…

– Haklısınız. Ama başka bir şey daha var. Her şarkıçıdan vatana ait şarkı istemek olmaz. Çünkü böyle şarkılar sesle uygun olmalı. Şarkıcının sesi, görüntüsü, kişiliyi, huyu, şarkıyla biri birini tamamlamalı. Ciddi olmayan bir şarkıcının ciddi bir şarkı okuması ciddi kabullenmez.


– Haklısınız, ciddiyet çok önemli. Ciddi insan, ciddi iş, ciddi münasabat vede ciddi sonuc…

– Tabii ki, ciddi insan ciddi işe ciddi münasabat gösterirse o zaman ciddi sonuc kazanmak mümkün.


– Şimdi söhbeti bir kaç gün önce katıldığınız bir programa yönlendirmek istiyorum. Galiba şehitlerden bahs eden programa katılmak, şehit ailesi ile konuşmak ve onların derdine ortak olmak zor olmuş?

Çok zordu… Evlat acısı yaşayan o insanları çok iyi anlıyorum. Onlara ne söylesen önemi yok zaten, çünkü giden bir daha geri dönmez. Ben istiyorum ki, evlat acısını yaşayan o insanlar evlatlarını kururla hatırlasın. Hep söylüyorum, eger şehitler hakkında göz yaşları akıtarak, sızlamakla konuşursak bu, onun kahramanlığına, şehitliyine halel getirmiş oluyor. Zaten ağlamanın bir hayrı yok, giden geri dönmez dedim ya. Hastalıktan, kazadan dünyasını değişen ne kadar insanlarımız var. Ama şehitler vatan uğuruna dünyasını değişmiş, ölümsüzlüye kavuşmuş. Azerbaycan var olduğu kadar şehitler de var olacak. Bu açıdan düşünüyorum ki şehit babası, şehit annesi TV’ye davet olunduğu zaman önce onlarla konuşmalar yapılmalı, yani onları program için hazırlamak lazım. Çünkü belki hayatında ilk defa binlerce seyrci karşısına çıkan dert dolu bu insanlar zaten dertden yana çok gücsüz, konuşturulunca daha da kötü oluyorlar. Ama önceden konuşma yapılırsa o zaman her şey iyi ola bilir. Yani şehit ailesi kururla evlatından bahs ede bilir.


– Aslında şehitler bizim kurur kaynağımız. Mesela bir yıl önce hiç kim düşünmezdi ki, Mübariz isimli bir kahraman daha kendini vatan, toprak yoluna kurban ede bilir. Mübariz İbrahimoğlu, uyumuş halkı sanki yeniden kendine döndüre bildi. Insanlarımız uykudan uyanmış gibi yani…

Mübariz İbrahimov Azerbaycan halkının kalbini dindiren bir hareket etmiş. Bu Azerbaycan halkının adımı. Azerbaycan gencliğinin itirazı. Mübariz hareketiyle dünyaya söyledi ki topraklarımız işkalde olduğu için düşmana ödün verilmeyecek. Vede bu hareketiyle bir daha gösterdi ki Azerbaycanda her ailede kahramanlar doğulur vede o kahramanlar kendini vatan için kurban vererek toprakları işkalden kurtarma gücünde.


– Ne derseniz deyin, erkek çocuk babası olmak çok zor…Siz de oğul babasısınız…Karabağ uğruna ayağa kalkma gücünde olan oğullar sırasında kendi oğlunuzu göryor musunuz?

– Başka türlü düşünmek bile suç olur. Karabağ uğruna savaşa tüm oğullar babalarıyla beraber katılacak. Halkımız vatansever halk, bu genimizde. Eger 3-5 günde Karabağ sorunuyla ilgili karar kabul edilirse, yemin ediyorum ki o zaman tüm halk ayağa kalkarak savaşa katılacak…

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.