Türk’e hakaret, Ermeni’ye destek mi?! - Haber 1Haber 1

Türk’e hakaret, Ermeni’ye destek mi?!

08 Ağustos 2011 - 16:11

ABONE OL

“Dünya Azerbaycanlılarının sorunlarını dünyanın dikkatine ulaştıran örgütler hep olmuş. Ne yazık ki, görüntü açıdan millet için bir şeyler yapan örgütler aslında kendi hayrı için çalışıyor”. Bu fikir Dünya Azerbaycanlıları Kongrenin fahri başkanı, Güney Azerbaycan Mili Azatlık Cebhesinin başkanı, profesör Gulamrza Tebriziye ait. Onunla bir kaç saat devam eden konuşma sırasında Milli Harekatların gördüğü işler, Diasporanın bigane faaliyeti, hala bile bir araya gelmeyen örgütlerin sadece para düşüncesinde olmasından bahs ettik. Ama röportajı esasen dil sorunu üzerine yaptık.

une_1.jpgÖZGEÇMİŞ: Gulamrza Sebri Tebrizi Güney Azerbaycanın Tebriz şehrinde doğmuş. 1953-1958. yıllarda Tebriz Universitesinin fars, ingilis dili ve pedagoji fakultesinde eğitim görmüş. 1960-1963. yıllarda Edinburg Universitesinin İngilis dili ve Edebiyatı Departmanına doktoraya kabul olmuş. “Uilyam Bleykin dialektik fikirleri” konusunda doktorluk tezi müdafaa etmiş, felsefe ilimleri doktoru ilmi derecesini almış. Aynı zamanlarda Edinburg Universitesinin Doğu Bilimleri Enstitütünde vede dünyanın bir çok yüksek okullarında raporlar yapmış. Bir kaç zaman İranda islam devrimi devrinde ilmi-pedaqoji ve politik faaliyetini devam ettirmiş. Dindarların baskısına maruz kaldığı için Büyük Britanyaya dönmüş, 1978-1995. yıllarda orda TV’lerde icmalcı olmuş. Öğrencı yıllarında yaratıcılıkla ilgilenmiş, ilmi makaleler, şiirler yazmış, röportajlar yapmış. Gördüyü bu işlerin hepsi ingilis, türk, rumın dillerinde bile yayınlanmış.

olo.jpg

Dünya Azerbaycanlıları Konqrenin fahri başkanı, Güney Azerbaycan Milli Azatlık Cebhesinin başkanıdır.

* Öncelikle teklifimi kabul ederek röportaj verdiyiniz için teşekkür ediyorum.

* Rica ederim…

* Sön bir yılda Güney Azerbaycanlıların problemine ait belki onlarca makaleler, yazdım, röportajlar yaptım. Ama yine de geri çekilmeden bu yolda ilerlemk istiyorum..

* Bu yüzden size teşekkür ediyorum…Ne kadar ki, Güney Azerbaycanın problemi çözülmemiş o zamana kadar Azerbaycanlılar bir araya gelemiyecek.

* Duyduğum kadarıyla 2 yıldır Güney Azerbaycan Milli Azatlık Cebhesini yönetiyorsunuz. Ama cebhe 3 yıldır yaranmış. Böyle bir cebheye yıllardır ihtiyac varken, neden gec faaliyete başladınız?

* Aslında bizim mücadelemiz meşruteden başlayarak Hiyabani, Pişeveri devrine kadar devam etmiş. Yıllar önce bir kaç aydınlar bir araya gelerek fikirler yürüttük ve böyle bir karar aldık ki bizim azatlığımız milli harekattan geçiyor. Bu yüzden milli harekatı içten başlamalıyız. Hala 1959’da Avrupa ülkelerinde olduğum zaman dünya yazarlarının eserlerini okur, geniş bilgiler kazansam bile sonda anladım ki önemli olan kendi dilimiz, kendi dilimizde yarananlardır. Yani dünyadakı prosesleri kendi dilimizde takib etmeli, kendi dilimizde incelemeliyiz. 30 yıl önce olan milli harekatlar üzerine geniş açık oturumlar yaptık, farklı fikirler üzerine konuşmalar yaptık vede sonda aynı fikirde olan kişilerle bir araya gelmeye başladık. Son toplantımız Hollandada oldu, orada yaşayan aydınlarla bir araya gelerek karar kabul ettik: Milli Azatlık Harekatını politik formada başlamalı. İkinci toplantıda artık dünya azərbaycanlıları aydınlarıyla yeniden bir araya gelmekle cebhenin faaliyetine başlamaya karar verdik. Göryorsunuz işte sonuc olarak faaliyetimiz dikkatte.

* Her işte maksat önemli, bu cebheye ihtiyac olduğunu söyledim zaten, ama faaliyete başlarken hangi maksatı esas götürmüşsünüz?

* Maksatımız zaten malumdu: -Milli Azatlık Cebhesi özgür olmalı, milleti de özgür etmeli. Bu yüzden kendi gücümüzle milleti azat etmek için çalışmalıyız. İlk olarak dil sorununu öne çekdik. Çalıştığımız günden baskılara maruz kaldık, aynı fikirde olan arkadaşlarımızın bazıları cezaevine salınarak zorluklara katlaşmalı oldu.

Çok zor günler yaşatık. Yani görüntü açıdan 3 senelik faaliyetimiz olsa da hala yıllar önceden mücadele uğuruna kurbanlar vermişiz.

* Mücadele apardığınız bir zamanda yaşatığınız toprağı terk ettiniz ama…

* 1959. yılda ana toprağı terk etmek zorunda kaldım. Başka türlüsü imkansızdı. Yaşamak için Türkiyeni tercih ettim, tabii ki orda politik faaliyete devam ettim. Dil sorunuyla ilgili mücadeleye katılanlar çok olmaya rağmen baskılar, takibler bir türlü bitmiyordu. Bu yüzden vatandan uzak farklı ülkelerde faaliyet göstermek zorunda kalırdım. Politik faaliyetimi yürüdürken yüksek eğitime de sahib oldum.

* Zor yıllarınızda yaratıcılıkla uğraşmanız bile şaşırdıcı bir şey…Ama sanat zor günlerde yaranmış derler…

* Yaratıcılık iç dünyamda baş veren prosesleri sözlerin gücüyle okurlara ulaştıran vasıta. Vatan özlemimi, dil sorununu, maruz kaldığımız baskıları yaratıcılığımda geniş formada yazıyordum. Acı da olsa bir makamı hiç unutmuyorum ve sizin de dikkatinize ulaştırmak istiyorum. Ben ecnebi ülkelerde çalıştığım ilk yıllarda kendi dilimde konuşmaya birini bulamıyordum. Param olduğu zaman anneme telefon açıyor onunla bir kaç kelime konuşuyorduk. Ama bu çok azdı, bir tek telefon açmakla rahatlanamıyordum, kendi dilimde dertlerimizi paylaşmaya ihtiyacım vardı. İşte o makamda bir tek fikir üzerinde durdm: Ana dili dünya maddesidir. Yani dünya maddesini ana dili vasıtasıyla tadına bakmışız. Mesela ekmek derken, gözlerimiz karşısında sadece ekmek olmuyor. Aksine daha geniş bir manzara duruyor-annenin hamur yoğurması, kız kardeşinin hamur için su getirmesi, yani o manzaranı görüyoruz. Bu da o demek ki, bit tek ekmekle tüm dünya maddesini kabul ediyoruz. Eğer bunu bizden alsalar demek ki, gücümüzü bizden alıyorlar. Benim itikatım şu: insanın aldığı güc, enerji dünya maddesinden geliyor. Hep beni düşündüren bir şey daha var: İnsanın canını acıtmak için onu cezaevine göndermek gerekmez, aksine daha kolay yolu insanı dilinden mahrum etmekti. Bu insan için çok büyük bir acı. Manevi, belki fiziksel önemli değil, dili olmayan insanın canı acıyor o kadar.

* Kötü tarafı bilyor musunuz ne? Müslüman ülkesi olan İranda kendi dilinde konuşma yasakıyla karşılaşan azeri türkü düşman ermeninin kendi dilinde olan okullarında eğitim görmesini, genel olaraksa ermenilere yaratılan iyi ortamı acıyla izlemek zorunda. Bu haksızlık değil mi, ya belki fars kardeşlerimiz hiç müslüman değil?

* Fars bizim müslüman kardeşimiz değil, onlara itikatım yok, fars faşist. Fars türke hayvan gibi bakıyor, hayvan gibi davranıyor, fars türke nefret ediyor. Eğey fars türke hakaret ediyora ona nasıl müslüman kardeşimiz diye biliriz?! İyi hatırlıyorum… 6 yaşım vardı, ilk okula gittiiyim günü hiç unutmayacağım.

Öğretmen bana farsca konuşmayı söyledi, ben konuşamadım, çünkü bilmiyordum. Beni dövdüler, hakaret ettiler. Benim gibi tüm türk çocukları aynı durumu yaşamak zorunda. Yıllar geçiyor, ama İranda türklere karşı olan olan aynı durum bir türlü değişmiyor. O günden sonra okula gitmedim, bu durum Pişeveri gelene kadar devam etti. Bilyor musunuz, çok büyük politik oyunlar gediyor. Türk diline yasak koymak, Azerbaycanı farslaştırmak ve b.

* Aslında Gülüstan anlaşmasının imzalanmasında ve hala bile etkisini korumakta maksat, Azerbaycanın bir tarafını ruslaştırmak, diger tarafınısa farslaştırmakla dilinden, dininden uzaklaştırmaktı. Tam olmasa bile, bazı anlamda bu maksatı hayata geçirmişler.

* Aynen katılıyorum. Kendi dilimize hasret kaldık, dilimizden uzaklaştırıldık. Ama bunu tam olarak hayata geçiremediler, geçiremiyeceklerde…Annelerimiz dilimizi korudu, annelerimiz bizleri kendi dilimizde terbiye etti. Türk dünyası artık bir araya gelmeye doğru gediyor. Güney Azerbaycan kurtulunca tüm türk dünyası bir araya gelecek.

* Galiba o yoldayız…..

* Tabii ki. Yıllarca mücadele neden yapmışız ki? Mutlaka gittiyimiz bu hakk yolunda zafer çalacağız. İşte bu yüzden Milli Harekat son bir kaç ayda faaliyetini daha da güclendirmiş. Artık ikinci defa Milli Azatlık Cebhesine başkan seçilmişim. Vede faaliyet gösterdiyimiz son bir kaç ayda o kararı kabul ettik ki bizim azatlığımız milli harekattan geçiyor.

* Milli Harekatın başkanı, aynı zamanda Dünya Azerbaycanlıları Kongrenin fahri başkanı olarak Diaspora gurumlarıyla nasıl iş birliyini kurmuşsunuz?

* Önce şunu söyleyim, benim faaliyetim çok geniş. Buna rağmen hiç bir zaman Dünya Azerbaycanlıları Kongrenin fahri cümhurbaşkanı olmayı hiç düşünmedim. Hatırlamışken ben önce kongrenin fahri cümhurbaşkanı seçilmiştim. İlk geldiyimde dünya azerbaycanlıları arasında söz konusuydu. Tabii ki böyle bir durum kongreye etkisini gösterdi. Bilyorsunuz ki iki kongre(DAK) faaliyet gösteriyor. Bu yüzden ben şartla kongreye fahri cümhurbaşkanı olmaya ikna olundum-Birlik olma, yani bir araya gelme meselesini öne çekerek- Şartım kabul olundu ve ben benden önce görevi taşıyan Cavad Derexdinin yerine tayin olundum. Göreve tayin olunduğum ilk günde ilişkilerin farklı olduğunu farkettim. Yani kongrede olanların paraya, göreve olan ilgileri çok güclüydü. Mücadeleye başlayarak onların düşünce tarzlarını değişmeye çaba gösterdim. Düşünce tarzı değişmeyenleri, yani maksatlı biçimde çalışarak kendi hayrını düşünenleri medeni bir tavırla kongreden uzak tutdum. Biz türklerin çok kötü bir özelliyi var- millet için çalışanları geriye çekeriz, görevinden uzaklaştırarız. Maalesef benim faaliyetim bazılarının para kazanmasına zarar verdiyi için bana karşı
çıkıldı, bana baskı yapıldı, çok üzüldüm vede istefa vermek zorunda kaldım. Yani ben görevimden uzaklaşmaya ikna olundum. Düşündüm ki, millet için mücadele aparan biri gibi böyle deyeri olmayan, kendi hayrını düşünenlerle mücadele aparmasına gerek yok. İstefam kabul olunsa da kongrede fahri başkan gibi kaldım. Aslında yine ikna olundum. Artık kaç yıldır DAK aynı formada faaliyetini devam etdirir. Şüanda her iki taraf benim yıllar önce önerdiyim teklif üzerine bir araya gelmeye karar vermiş.

* Aslında DAK büyük, hem de çok büyük bir örgüt vede bu örgütle fazlasıyla işler görmek mümkün…

* Haklısınız… DAK çok büyüki örgüt. Eğer faaliyetini güclendirerek sadece millet için çalışmayı maksat olarak seçse o zaman Ermenistan, İran haksızlıklarının karşısını ala bilir. Ne yazık ki, DAK-n sadece ismi gözüküyor. Bu yüzden ben Milli Azatlık Cebhesini yarattım. Maksat, aydınları bir araya getirerek millet için bir şeyler yapmaktı. İnandırıyorum sizi, burada kimse başkan olmak fikrinde değil, başkanı görevli masasına oturtmak için bazen yalvarıyoruz. Para burda heç kimi düşündürmüyor. Faaliyetimizi daha güclendirerek millet için hayırlı işler yapıyoruz.

* Sadece faaliyet göstermekle iş bitmez ki, gereken dünya ülkelerinde olan Milli harekatlarla bir araya gelmesini bilmek. Bu yüzden sorulacak bir sorum daha var. Azerbaycan Diasporasının işi nasıl beğenirsiniz mi?

* Hayır…

* Nedeni ne acaba? Ama şunu söyleyim ki, nedenini söyleyib söylememe konusunda özgürsünüz…

* Neden söylemeyim ki?! Şunun nedeni çok basit. Burada çok paralar harcanıyor, ama ne yazık ki, iyi tarafa değil, kötü taraflara para harcanır. Millet için görülecek işler bir tarafta kalmış, hep ticari işler önde. Görülecek o kadar iş var ki, Diaspora bu gibi işlerde Milli Harekata yardım etmeli. Ama nerde? Maalesef biz kendi paramızla bazı işlerimizi hayata geçiriyoruz. Ama kendi paramız yetmiyor ki, bu yüzden de kendi paramızla tüm işleri göremeyiz. Diaspora vatan, millet için yola çıkmalı, vatan, millet için işler görmeli. Ülkeni dünya ülkelerinde tebliğ etme gücünde olmalı. Mesela, 35 milyonun derdini dünyaya ulaştırmalı-dünya bilmeli İranda azerice okul yok. Şu problem Diaspora için büyük bir sorun olmalı. Hatırlamışken, bu sorunu eylül ayının 19-22′ BMT’de önemli sorun gibi dikkate ulaştıracağız.

* Haklısınız bu çok önemli bir sorun. Herhangi bir sorunla bağlı Diaspora Komitesine müracaat ederek hiç olmazsa manevi destek istediniz mi?

* Her zaman müracaat ediyoruz. Çoğuzaman olumlu bir cevab oluyor, ama çoğuzaman heç önem vermiyorlar. Tüm bunlara rağmen biz bir an olsun faaliyetimize ara vermedik. Sorunları dünyanın dikkatine ulaştırmak için tüm gücümüzü kullanıyoruz. Aralık ayında Londonda-Bi-Bi-Si-nin karşısında miting geçirerek itiraz ettik vede Karabağ sorununun haksızlıktan başka bir şey olmadığını dünyanın dikkatine ulaştırdık. Aynı zamanda Hocalı sorununu ve b. sorunları . dünyanın dikkatine ulaştırmağı maksat olarak karşımıza koymuşuz. Milli Harekatın faaliyetini bu yolda görüyoruz. Ama ne olur olsun Diaspora Komiteleri büyük güc demek. Bizim yıllarca çaba göstererk demeye çalıştıklarımızı onlar bir anda hayata geçire bilir. O zaman neden susuyorlar acaba? İran ermenilere destek vererek onlar için tüm ortamı yarattığı halde, türkler haksız basklılara maruz kalıyor. Demek ki, farsların bir maksatı var: Türke hakaret, ermeniye destek. Neden Diasporamız bu gibi makamı dünyanın dikkatine ulaştırmıyor? Oysa ermeni diasporasının dünyada gördüyü işler var. Bakın siz, haksız olmalarına rağmen dünyaya ses salarak haklarını savunmasını istiyorlar. Sanki baskılara, tecavüze maruz kalan biz değiliz, onlardı. Ben demiyorum ki, bizler de ermeniler gibi kendimizi küçük düşürelim, haksız şeylerle kendimizi savunmasını isteyelim, hayır sadece milletin düşdüyü durumu olduğu gibi dünyanın dikkatine ulaştırarak hakkımızı taleb edelim. Bu yönde Diaspora güclü işler görmeli. Aslında Diasporanın faaliyeti bunun üzerine kurulmalı.

ULDUZE QARAQIZI

qaraqızı@rambler.ru

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.