Yüce Yaradan bize şans vermiş... - Haber 1Haber 1

Yüce Yaradan bize şans vermiş…

07 Temmuz 2011 - 22:15

ABONE OL

Azerbaycan kültüründe tiyatro, sinema kadar müzik dünyası da çok önemli. Hatta müzik dünyasında öyle sanatçılar olmuş ki, onların zahmetinden dolayı Azerbaycan müziği hep gelişmiş. Şimdi sevgili okurlarımıza sunacağım hanım çok yetenekli biri. O kendi müzik yeteneyiyle hep dikkatte duruyor. Dünyanın bir çok ülkelerinde çalışmış, Azerbaycan müziğinin gelişmesinden dolayı çok işler görmüş profesör Firengiz Alizade www.haber1.com/yeni sitesinin konuğudur. Önce Firengiz hanımın özgeçmişine bakalım.

une.jpgÖZGEÇMİŞ: Firengiz Alizade Azerbaycan Devlet Konservatuvarında 1970. yılda U.Halilovun telli müzik aleti sınfını, 1972. yılda G.Garayevin besteci sınfını bitirmiş. Onlarca eserler yazmış. Bir çok çağdaş müzik festivallerine katılmış. İtalya, İsveç, Batı Berlin, Meksika, ABD, İngiltere, Hollandiyada olan festivaller örnek olarak göstere biliriz. XX yüzyıl bectecilerden A.Şönberg, A.Berg, O.Messian, C.C.Keys, A.Şnitke, S.Gubaydulina, E.Denisov, V.Silvestrov ve b. aynı zamanda kendi eserlerini piyanoçu gibi ustalıkla ifa etmiş. Uzun yıllar öğretmen olarak faaliyet göstermiş, onlarca öğrenci hazırlamış. 1990. yıldan Azerbaycan Besteciler Birliğinde faaliyete başlamış, şüanda bahs olunan kurumun başkanıdır.

sere_3.jpg

* Hocam nasılsınız? Maşallah sizi iyi gördüm, herkes yaz tatili yaparken, sizin gibi bir hanımı işinde-gücünde görmek çok şaşırdıcı bir şey?

* Zaten uğraştığım iş insana rahatlık veren bir şey..müzik olunca dinlenmeye ihtiyac mı var? Rahatlatır zaten..

* Haklısınız, o zaman söhbeti Azerbaycan müziğinin tarihine yöneltelim.

* Tamam…

* Azerbaycan müzik sanatı yüzyıllardır gelişmiş. Bu açıdan diye biliriz ki, Azerbaycan ülke olarak var olduğu günden onun müziği de var olmuş…

* Aynen katılıyorum. Bu açıdan biz müzisyen gibi genel olarak muğama, aşık müziyine, halk müziyine müracaat ediyoruz. Çünkü bahs ettiyim janrların tarihini araştırdığımız zaman göryoruz ki, islamdan önceki devre rastlıyor. Bilyorsunuz ki biz Odlar yurdu olarak islamdan önce oda sitayiş etmişiz. İşte o devrden müzik yaranmış. Hatırlatıyım ki biz farklı imparatorlukların terkibinde olmaya rağmen hep zengin müziyimizle tanınmışız, seçilmişiz. Eğer zengin müziğe sahib olmasaydık, o halde XVİ yüzyılda Azerbaycanın önemli müzik janrı olan büyük muğamat dünyamız yaranmazdı. Tarihin böyle bir özelliği var. Bazı zamanlarda müziğe yardım etmiş, ama bazı zamanlarda müziğe yasaklar koymuş. Ama yasaklara rağmen müzik hep gelişmiş, hep ilerlemiş, yeni sanat nümuneleri yaranmış, aynı zamanda unutulduğu zamanlar da olmuş. Bilyor musunuz tarih çok ilginc bir kitaba benziyor. Şu kitabı anlayarak okumalısın, mutlaka derk etmelisin. Aslında sizin şu röportajı müzik tarihi üzerinde kurmanız iyi bir şey. Çünkü her şeyin bir tarihi var vede tarihi bilmeden herhangi bir şeyi anlamak çok zor. Ama tarihi iyi bilmek için mutlaka tarihin net olarak yazıldığı araştırma kitabları okumak gerekir.

* İşte bilginlerimiz ömrünü araştrıma işlerine harcayarak tarihi bu yüzden yazmış…

* Tüm bunlar tabii ki, bizim için. Eger çağdaş müzikten konuşursak o zaman mutlaka dahi Üzeyir Hacıbeylinin ismini çekmeliyiz. Bilgin, besteci, edip, yazar, yani belki tüm her şeyi iyi blien yetenekli bir uzman olan Üzeyir bey Azerbaycan müziğinin gelişiminde büyük işler görmüş. Herhangi müziğe ait bir konu üzerinde çalışan kişi mutlaka Üzeyir Hacıbeyli yaratıcılığına müracaat etmeli. Onun salnamesini, makalelerini, mektuplarını, piyeslərini okumak gerekir. Çünkü işte tüm bunları yaparken Üzeyir beyin önemli fikirlerini anlaya bilesin. Mesela “O olmasın, bu olsun”, “Arşın mal alan”ın adlarını çekmekle göryoruz ki Üzeyir beyin önemli fikirlerini öğrenmekle, aynı zamanda Azerbaycan karakterini, farklılığını, değişikliyini, tuzlu-komik makamları derk etmesini bilesin. Hep demişim vede diyorum, biz millet, halk olarak baskılara maruz kalsak bile, ihanetlerin kurbanı olsak bile, yine de bu şanstan dolayı biz azeri türkü olarak kendimizi derk ediriz, müziyimize sahib çıkmasını biliriz.

* Aslında biz millet, halk olarak heç bir zaman haksızlığa haksızlıkla cevab vermedik ki…

* Evet. Haksızlığa haksızlıkla cevab vermedik, baskılara karşı baskı göstermedik, ihanete ihanetle cevab vermedik. Hep dütürstce davrandık. Belki be nedenle Yüce Yaradan hep bizlere şans verdi.

* Bilyor musunuz, aslında dürüstlük kanımızda, canımızda vede bugün bile tüm olaylara işte, şu prizmadan yaklaşıyoruz…

* Haklısınız…

* Mevzu olarak müzik tarihini tercih ettiyim için söhbeti XX yüzyıl müziğiyle devam ettirmek istiyorum. XX yüzyıl Azerbaycan müziğinin formalaşma devri olarak tarihe yazılmış. Bilyorum ki, bahs ettiyim devre ait diyecek sözleriniz var.

* Tabii ki. Yine diyorum ki, biz şanslı halk olduğumuz için Yüce yaradan bize XX yüzyılda Üzeyir Hacıbeyli gibi bir dahini bahşetti. Bakın siz, İ.V.Stalin gibi devrin tanınmış bir şahsiyeti Üzeyir Hacıbeyli yaratıcılığına baş eymiş. Stalin Üzeyir beyin yazdığı “Koroğlu” operasını deyerli sovyet operası adlandırmıştı. Hatırlamışken bir olayı söylemek istiyorum. “Koroğlu” operası ilk defa Moskovanın Büyük Tiyatrosunda (“Болшой Театр”) gösterildiyi zaman operanın uvertürü yokmuş, bu açıdan da son sahnede Çenlibel sahnesi yokmuş. Operanı dikkatle izleyən Stalin gösteri bittikten sonra demiş: “Bu muhteşem esere güzel bir uvertür lazım. Hatta en iyisi gösterinin sonunda tüm konuyu bir araya getiren müzik olsun”.

* Galiba Sovyetler devrinin en yetenekli liderinin-Stalinin müzik zevki da iyiymiş?

* Tabii ki, Stalinin müzik açıdan zevkli olması onu ideya vermeye seslemiş. Hatta ideya verilmekle kalmamış, az zamanda sonuc ortada olmuş-muhteşem Koroğlu uvertürü yaranmış. Bu fikirle hiçte demek istemiyorum ki, uvertürün yaranması için Stalin Üzeyir beyi esinlemiş. Aksine opera o kadar güclü yazılmış ki, izleyen sanki zevk açıdan daha da gelişmiş, iyi anlamda bazı değişlikler hiss etmiş, yeni-yeni ideyalar ileri sürmüş. Böylesine Çenlibel sahnesi yaranmış vede bu sahnede Azerbaycan halkının kahramanlığıl daha da yüze çıkmış.

* Vede bu kahramanlığı yüze çıkartan dahi Üzeyir Hacıbeyliydi. Aslında dahi o kişiye denilir ki o yeni-yeni sanat eserleri yaratmasını biliyor. Üzeyir bey kendi hayatını değil, milletin hayatını yaşıyordu…

* Bu çok önemli bir faktör. Şunu da özellikle kayd edelim ki, Üzeyir Hacıbeyli Sovyetler devrinde tüm halklar içinde müzisyen olarak ilk milletvekiliydi. Çünkü azemetli, büyük şahsiyetti, sözü kesiciydi. Onun sözü bir tek Azerbaycan mekanında değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği mekanında duyulurdu. Tüm bunlara güvenerek demek istiyorum, Azerbaycan müziğinin tarihi eski olduğu kadar da çok parlak tarih. Bundan başka XX yüzyılda olan, sizin de dediyiniz gibi Gara Garayev, Cövdet Hacıyev, Fikret Emirov, Soltan Hacıbeyov, Efrasiyab Bedelbeyli gibi müzisyenlerin de isimlerini çekmek istiyorum. Çünkü bahs ettiyim kişilerin hepsi Azerbaycan müziğinin gelişiminde büyük işler görmüş müzisyenler. XX yüzyılda tüm doğu dünyasında ilk opera-“Leyli ve Mecnun” operası yaranmış. Şüanda bile bahs ettiyim operanın sahnede izlenmesi bir daha kanıtlıyor ki Azerbaycan müziği her devrde dünyaya örnek gösterilecek gücde olmuş. “Leyli ve Mecnun” operası 1908. yılda yaranmasına rağmen şüanda bile kendi modernliyini korumuş. Dünyada böyle bir opera yok. Yani 100 yıl sahnede olsun vede hep dikkati çeksin, seyrcini düşündürme gücünde olsun. Azerbaycan Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu her yıl yeni sezonu “Leyli ve Mecnun” operasıyla başlıyor vede ayda bir kaç defa seyrclere takdim ediyor. Aynı zamanda Üzeyir beyin yazdığı ve hala sahnede olan “Asli ve Kerem” operası bir sanat eseri olarak hep dikkatte.

* Beni hep düşündüren bir makam daha var. Sovyetler devrinde tüm saheler için yabancı etkiler olsa bile müziğimiz hep yabancı etkiden uzak kaldı. Ama yine de siz daha iyi bilirsiniz. Belki ben hiç haklı değilim.

* Aslında bu çok ziddiyyetli. Ama hep nedenler denilen bir şey var. Öncelikle Sovyetler Devrinde sınırlar bağlı olmuş. Bir tek Sovyetler Birliğinde bir araya gelmiş halklarla ilişki kurmak imkanlarımız vardı. Ben o fikirde değilim ki o devrde müziğimiz başka akımların etkisinde olmamış. Sovyetler Devrinde Azerbaycan müziği sözü bile kullanılmazdı. Aksine sovyet müziği denilir, bestecilerimiz sovyet bestecisi olarak takdim olunurdu. Mesela, sovyet bestecisi Gara Garayev, sovyet bestecisi Fikret Emirov ve b. bahs ettiyim besteciler azeri türkü olarak kendi eserlerinde önemli janr olan muğama özel olarak önem vermişler. . Yani devr başka olsa bile, kapalı toplumda yaşasak bile müziğimiz, milli ruh hep korundu.

* O devrden farklı olarak şüanda seçim imkanları çok büyük bilyorsunuz işte, belki yabancı etki açısından bu da bir neden olarak gösterile bilir?

* Tabii ki, seçim imkanları çok büyük, çünkü sınırlar açık. Herkes istediyi ülkeye gide bilir, herkes istediyi müziği dinleme fırsatını kazanmış ve b. Aynı zamanda yabancılar buraya geliyor. Yani yabancı ülkelerle karşılıklı olarak bir birimizi tanıma fırsatlarımız var, hatta şu fırsat çok büyük. Ama bir makama özellikle dikkat etmeliyiz. Diyorsunuz ki, Sovyetler devrinde müziyimiz yabancı etkilerden korunmuş. Bir örnek göstercem. Fikret Emirovun ilk olarak yazdığı “Şur” senfonik muğamı Moskovada büyük eleştriyle karşılandı. Eleştirilerden birini dikkatinize çekiyorum. Müzisyen Vinogradov yazıyordu: “Beni ilgilendiren vede şaşırtan bir makam var. Genc besteci Fikret Emirov halk müziğinden faydalanmamış, aksine kendi yeteneyini daha çok saray müziğine yönlendirmiş”. Yani o devrde de eleştriler yapılırdı, yabancı etkiler vardı.

* O zaman Sovyetler devrinde yaranan eserler sovyet müziğine yönlendirilmiş, değil mi?

* Aynen. Hatırlatıyım ki 1948. yılda sadece Azerbaycan müziğine değil, aynı zamanda tüm sovyet müziğine bir darve vuruldu. Tüm bunlara rağmen kayd ettiyim gibi Azerbaycan müziği hep kendi kıymetini, kendi varlıklığını korumasını bildi. Çünkü bizim Üzeyir bey gibi dahimiz vardı. Üzeyir Hacıbeyli hep Azerbaycan müziğini, Azerbaycan besteciler okulunu korudu, onlara geniş yaratıcı ortam yarattı. Mesela ben uzun yıllar yabancı ülkelerde yaşamışım, ama hiç bir zaman milli ruhdan uzaklaşmadım. Hep Üzeyir bey müziğine sadık kaldım. Bu açıdan düşünüyorum ki, Üzeyir Hacıbeylinin müziğini, onun dahiliyini, kazandığı başarıları inkar etmek imkansız.

* Her devrin kendi kanunları, kuralları olduğu gibi, her devrin kendi konusu olduğu gibi, aynı zamanda her devrin kendi müziği de oluyor. Maalesef yaşatığımız devrde dikkati çeken sanat eserleri belki az yaranmış, belki hiç yaranmamış. Siz daha iyi bilirsiniz…

* Her janra yabancı etkinin olması imkansız. Mesela bizim janrın yabancı etkiyle heç bir alakası yok. Başkanlık yaptığım Besteciler Birliğinin 77 yıl tarihi var. Bizim kendi cereyanımız, kendi yolumuz var. Azerbaycanın senfonik müziği var, kamera müziği var, vokal müziği var, koro müziği var. Bestecilerimiz hep yazmış, yaratmış. Hatta 90. yıllarda olan zor günlerde ne kadar baskılara maruz kalsak bile, ne kadar darbeler alsak bile, bizi öldürseler bile, zoren Karabağımıza sahib olsalar bile, bizi haber ablukasına salsalar bile, bestecilerimiz hep yazmış, yaratmış. Hatta o zor yıllara ait çok sayda sanat eserleri yaratmışlar. Sizin dediyiniz yabancı etki belki sahne janrına ait ola bilir. Ama unutmayalım, bu janr Azerbaycanda yeni bir janr. Tabii ki, ilk yarandığı tarih 30-40. yıllara rastlıyor. İlk defa sahne janrına besteci Tofig Guliyev müracaat etmiş. O, ilk olarak sahne orkestrası yaratmakla bir çok sanat eserleri de yarattı. Bahs ettiyim eserler şimdi bile dikkatte. Aslında şu akımın esası çok güzel koyulmuş. Ne yazık ki, bizim gencler daha çok yabancı ülkelerden gelen cereyanlara meyil gösteriyor. Azerbaycan müziği şimdiki genclik tarafından kendi müziğimizden daha çok yabancı müziğe benzetilir.

* Aslında yine keçit devri…

* Haklısınız, keçit devri. İnanıyorum ki müziyimiz bu devrde de korunacak vede bu zor günleri arkada bırakma gücünü göstere bileceyiz. Bilyormusunuz müzik insanoğlunun güzel duygularını ortaya çıkartan bir sanat. Müzik yazan insanın mutlaka Allahdan vergisi var. Gayri profesyonel olsa bile şarkı yazanları yetenek sahibi olarak kabul ediyorum. Çünkü onun müzik hissetme gücü var. Hatta notanı bilmeden bile bir şeyler yazıyor. Bu kolay bir şey değil. Bu açıdan düşünüyorum ki gayri-profesyonellerin yazdığı şarkılara yasak koymaya hakkımız yok. Tüm bunlara rağmen şunu da düşünüyorum ki, TV’lerde mutlaka Bedii Konsey faaliyet göstermeli. Şunu da kayd edeyim ki Bedii Konsey yasak koymak için değil. Aksine yol göstermek için, daha önemli, seviyeli iş ortaya koymak için faaliyet gösteren bir kurum olacak.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.